-Terbiyesiz Adam-

2295 Words
Mahkeme çıkışı , bütün ekip ve müvekillerimizin yüzü az da olsun gülmüştü. Levent'in hastaneden çıkmasının ardından ilk duruşmada cezası kesinleşti. Altı kişiyi tasarlayarak ve canavarca hisle öldürmekten müebbet habis cezası almıştı. Müvekillerimizden tebirk sözlerini almak beni gururlandırmıştı, sonuçta Levent'in yakalanmasında en büyük pay benimdi ve bu bana bir çok yönden artı olarak dönmüştü. Yağız abi başta olmak üzere yıldız ekibi bile beni tebrik etmişti. Şey evet babamı unuttum. O beni hastanede perişan halde görürken bir çok azar işitmiştim. Üstüme çok gelmesin diye ağlama krizleri yaşamıştım numaradan. Tabi babam hemen telaş yapıp yumuşamıştı ama Asaf ağlamalarımın sahte olduğunu anlamış ve beni şaşkınlıkla izlemişti. Babam yanımdan bir süre uzaklaşınca ; " Sen tam bir şeytansın." dedi. Asaf'a gelince, gerçekten ona bir hayat borçluydum. Ne kadar hoşlanmamış olsamda nankör değildim sonuçta. Levent'i vurması onun başına bela olur diye düşünmüştük ama çok şükür ki kariyerini etkilememiş hatta sayemde büyük bir ün kazanmıştı. Cinayet davalarından mümkün oldukça kaçan adam şuan seri katil davasını en büyük cezayla kapatmıştı. Mahkeme salonundan çıkan Asaf, dümdüz önüne bakarak yürüyordu, benim yanımdan geçerken hemen onun yanında adımlamaya başladım. O kadar hızlı yürüyordu ki her an koşabilirdim. " Teşekkür etmeyecek misiniz Sayın Savcım?" " Ne için ?" " Sayemde bütün herkesin övgüsünü kazandın. " Asaf , istifini bozmadan yürümeye devam ederken bana yandan bir bakış attı. " Övgüye ihtiyacım yoktu, hatta sen ve abim yüzünden önüme bir yığın cinayet dosyayı geldi. " Saçlarımı havalı bir şekilde yana savurdum ve ; " İsterseniz yardım edebilirim." Asaf, koridoru dönecekken durmuştu ve bana döndü. Siyah takım elbisesi jilet gibi oturmuştu üstüne ve aşırı karizmatik duruyordu, inkar edemeyeceğim. Siyah saçları , kumral teni ve koyu kahve gözleri ile bana baktı. " Söylesene , Levent'in Sinem'i öldüreceğini nerden biliyordun. Hatta şöyle sorayım ilk. Sinem'in görgü tanığı olduğunu nereden öğrendin. Sinem, seni daha önce hiç görmediğini ve kimseye Levent'in Melih'i öldürürken gördüğünü söylememiş. " Bu soruya cevap verememiştim ve mavi gözlerimi kaçırdım. " Kendimce yöntemim var diyelim." diye geçiştirdim. " Sağlam bir yöntem o zaman, hiç bir kanıtta sunmadın. Vahiy inmiş gibi her şeyi çözdün." " Biliyorum savcım çok merak ediyorsunuz ama söyleyemem. Belki de vahiy inmiştir. Her neyse ben size teşekkür etmek istiyorum aslında. Yani o gün siz olmasaydınız senaryo çok daha farklı olabilirdi. Hemde mesleğinizi tehlikeye atarak yardım ettiniz." Asaf, ince siyah kıravatını hafif gevşetti, sanırım teşekkür almayı pek sevmiyordu. " Önemli değil görevimi yaptım. Bu arada Yağız'a söyle bana uğrayıp öyle ofise geçsin." diyerek arkasını dönüp gitti. Emiri olurdu beyefendinin, rica etmeyi nereden bilecekti ki ? " Umay?" " Hah! Yağız bey, Savcı Asaf ona uğramanızı istedi." " Tamam , şey sen ne yapacaksın ?" " Ofise gideceğim, malum kıdemli avukatım bana bir yığın dosyayı yüklemişti de." dedim gözlerimi devirerek. Yağız abi bana gözlerini kısarak baktı. Bir an ümütlendim bu gün izinlisin diyecek diye. " Tutmayım ben seni o zaman, akşam ekipçe yemeğe çıkacağız eşimde gelecek. Zeynep seni merak etmiş mutlaka gelsin dedi. " " Bakarız, malum dosyalarım bir yığı-" " Tamam Umay, bugün sadece yarısını hallet olur mu? " Zafer gülümsemem dudaklarıma yerleşirken hemen başımla onayladım. " Akşamki mekanı öğrenirim ben Elif hanımdan. Hoşçakalın Yağız bey!" Yağız abi başıyla selam verdi ve yanımdan gitti. Benim acil ofise gidip dosyaları halletmem gerekiyordu. ************ Saat akşam 8 olmuştu ve herkes işini bitirip ayaklanmıştı. Benim ise daha bitirmem gereken dosyaların yarısı bile bitmemişti. " Umay, çıkıyoruz biz." " Tamam Necla hanım siz gidin ben daha sonra geleceğim, henüz işim bitmedi." " Tamam, görüşürüz." " Görüşürüz." Ofiste sadece ben kaldım ve bu yalnızlık bana iyi gelmiyordu. Dosyaları daha da hızlı okuyarak gerekli notları tutmaya başladım. Saat dokuza gelirken işim bitmişti ve akşam yemeğinin olduğu restorantın önüne geldim. Arabanın camından üstümdeki tüvit eteğimi biraz indirdim ve takımı olan ceketimi üstüme giydim. Hızla restoranta girdiğimde, Zeynep abla karşıdan bana el salladı. Ufak bir tebessüm ederek oraya doğru adımladım. Masada oturanlardan biri de Asaf'tı. " Hoşgeldin köle !" Yağız abinin alaylı sesini aldırmadım ve direk Zeynep ablaya sarıldım. " Kız ne güzel gayret ediyor, hevesini kırmasana aşkım." Yağız abi karısından azarı yemişti ve süt dökmüş kedi numarası yaparak, özür diler gibi gözlerini kırpıştırdı. " Tam hanımcı ." dedi Asaf ağzının içinden. Sanırım bunu sadece ben duymuştum çünkü herkes sohbetlerine kaldığı yerden devam ediyordu. Sandalyeme otururken , çantamı yanına asmıştım ve bu sırada Asaf ile göz göze geldim. Hemen önüme dönerek masada ki sohbete dahil olmaya çalıştım. " Umaycım, makyajımı tazeleyeceğim. Gelir misin sende?" " Tamam abla." diyerek yerimden kalkacakken , Asaf benim yerime sandalyemi geriye çekti. Bu jesti ister istemez hoşuma giderken , ona bakmadan Zeynep abla ile lavobaya geçtik. Lavoboda iki kadın saçlarını düzeltirken bizde arkalarında kalan aynalı tarafa geçtik. Zeynep abla tuvalete gitmek için çantasını bana bıraktı. Yemek yediğim için rujum silinmişti ve bende yenilemeye başladım. Arkamda ki iki kadının gülerek bir şey konuşuyordu , ve kahkahaları giderek arttı. Daha sonra birinin ağzındaki sakız boğazına kaçmış olacak ki öksürmeye başladı. Arkamı döndüm ve ciddi bir durum varmı diye kontrol ettim. Yanında ki arkadaşı onun sırtına vuruyordu ama kadın bir türlü sakızı çıkaramamıştı. Yanlarına gittim ve sakin bir şekilde kadının arkasına geçmişti. Heimlich manevrası ile kadının nefes borusuna kaçan maddeyi çıkarmasına yardımcı oldum. " İyimisin Katibe. " Kadın öksürüklerinin arasında arkadaşına iyi olduğunu söylemeye çalışıyordu. " Yormayın kendinizi." dedim. Kadının ensesindeki saçları topmaya çalışırken işte o anı tekrar yaşamıştım. Elim boynunda takılı kalırken görüntüyü anlamaya çalışıyordum. Kadın elindeki yastığı bir kişiye basıyordu. Kulaklarıma dolan ağlama ses net değildi ama sanki bir bebeğe aitti. Kadının bakışarı etrafında gezinirken eski mobilyalı odada televizyon açıktı. Ağlama sesi ile televizyon sesi birbirine karışıyordu. Kadın tekrar önüne döndüğünde , yastığı çekti ve küçük bir bebek gözleri kapalı bir şekilde hareketsiz yatıyordu. Ellerim sanki ateşe değmiş gibi çekilirken dehşetle kadına baktım. Yoksa çocuğunu mu öldürmüşütü? Önemi yoktu asıl önemli olan bir bebeğin hayatına son vermesiydi. Yaşadığım şokla bakışlarımı yere indirdim. Etrafımda ki kadınlar bir şey diyordu ama anlamadım. En sonunda pes ederek gittiler. " Umay....neyin var?" Zeynep ablanın sesiyle hemen kendime geldim ve bir şey olmamış gibi davrandım...yada çalıştım. " Yok bir şey, iyiyim. Sadece bir an gözüm karardı." " Bir kadın mı boğuldu az önce ?" " Şey evet, iyi ama . Neyse gidelim mi bizi bekliyorlardır." Zeynep abla gözleri ile beni onaylayıp WC'den çıktık. Masaya oturduğumuzda gözlerim az önce boğulan kadını aradı. Sol çaprazımda kalan masada oturuyordu arkadaşları ile. " Bir sorun mu var?" Asaf'ın kulağıma fısıldaması ile hafif yerimde sıçradım. Ardından ona bakarak iyiymiş gibi hafif tebessüm ettim. Acaba kadın ne kadar yıl yattı. O bebeği öldürdükten sonra nasıl o masada kahkaha ile gülebiliyordu. İçimde ki öfke anlamsız yere büyürken, bardağımda ki sudan büyük bir yudum aldım. Masada herkes gülüşüyordu , ama ben şuan sadece gördüğüm kareleri kafamda toparlamaya çalışıyordum. Pembe yastık, ahşap maviye boyanmış orta sehpa...televizyon. " Sikeyim!" Öfkeyle ağzımdan çıkan küfür , bütün masayı susturmuştu. Elim ayağım titrerken daha dikkatli düşünmeye çalıştım. Televizyonda ki görüntüde bir tv kanalı açıktı ve yılbaşı etkinliği vardı. Ekranın altında ki yazı...." hoşgeldin 2020" Biz şuan 2022 yılındaydık. Eğer bu kadın bir bebeği kasıtlı şekilde öldürdüyse ve bu kendi bebeği ise en az 20 yıl ceza yemesi gerekiyordu. Her ne olursa olsun iki yıl yatıp çıkamazdı. " Umay, sen iyi misin gerçekten!?" Zeynep ablayı yok saydım ve hemen masadan kalkarak dışarı çıktım. Serin hava suratıma çarparken kalbim hızlandı. Bu özel güç bana ödül müydü yoksa ceza mıydı ? Çaktırmadan çantamdan çıkardığım telefon ile o kadının fotoğrafını çektim. Biliyorum bu bir suçtu ama şuan bir bebek katili etrafta elini kolunu sallaya sallaya dolaşıyor olabilirdi. Fotoğrafı , Ahmet abiye gönderdim hemen ve kadının bilgilerini daha doğrusu sicil kaydına bakmasını istedim. " Umay? " Asaf'ın sesiyle arkamı döndüm , yüz ifadem sanırım çok kötüydü çünkü kaşları çatıldı. " Yine bir yaramazlık yapacaksın gibi duruyor?" Ne anlatacağımı, ne diyeceğimi bilmiyordum ki ? " Yoo hayır, önemli bir mesaj aldımda o yüzden çıktım." " Telefonuna bakmadın ki hiç.." şüpheli bakışları üstümdeydi. Bu adam neden uyanıktı yada ben mi yalan söylemedekte iyi değildim. Telefonuma gelen bildirim sesiyle hemen bakışlarımı ondan çektim. Ahmet abinin gönderdiği şeyi incelerken, göz bebeklerimin büyüdüğünü düşünüyorum. Kadının sicili temiz mi!!!?? Ardından tekrar mesaj geldi. - Kadın Katibe KOÇ. İki yıl önce bebeğini kaybetmiş. - Mesaja hemen -Nasıl ?- diye yazdım. - Üvey oğlu , bebeği boğarak öldürmüş.- Mesajı okuduktan sonra sinirle kahkaha attım. Şuan gidip kadının saçını başını yolmak istedim. Saçlarımı geriye doğru atarken Asaf bana sanki akıl hastasıymışım gibi yüzünü hafif buruşturarak bakıyordu ve ardından yanımdan geçerek arabasına doğru ilerledi. Benim bu olayı bir şekilde gün yüzüne çıkarmam lazımdı, yoksa gözüme gram uyku girmeyecekti. Ama bir kanıt olmadan bunu nasıl yapabilirdim ki? Hadi Levent'i suç üstü yakalamışlardı ve sonunda itiraf etmek zorunda kalmıştı. Peki bu durumu nasıl halledecektim. Gerçekten bu güç bana fazla gelmişti... **************** ERTESİ GÜN Bugün, Yağız abiden izin almıştım ve Katibe denilen şıllığın onun yerine yatan üvey oğlu Hakan'ı ziyaretine geldim. Cezaevine. Görüşmek için beklerken Hakan geldi. Kendisi 21 yaşında bir gençti. Esmer ve uzun boyluydu. Karşıma otururken telefonu eline aldı , ardından bende aldım. " Ne için geldiniz?" " Kardeşini öldürmediğini biliyorum Hakan. " Çocuk dediklerime şaşırdı ve bir süre sessiz kaldı. " Kimsin sen?" " Ben avukatım yani stajyerim henüz. Eğer sende kabul edersen davanı üstlenecek avukatı tutabilirim." Hakan, düşünüyordu ve bana garip şekilde bakıyordu. Dalga geçtiğimi sandı büyük ihtimal. " Bak Hakan, senin davanı hiç bir avukat üstlenmek istememiş, paranda yok biliyorum. Ben bir şekilde halledeceğim merak etme. Katibe denen o kadının bebeğini öldürdüğünü ve suçu senin üstüne atıığını biliyorum. Nasıl diye sorma buna henüz cevap veremem. Daha önce bir sokak kavgasına karışmışsın ve iki kişiyi demir sopayla yaralamışsın. Haliyle herkesin seni suçlu bulması kolay olmuş olacak. Eğer bir kanıt bulabilirsek, bana yardımcı olursan seni buradan çıkarabilirim ve o kadının cezasını çekmesini sağlarım. " " Kanıt yok. Ben gözümü açtığımda kardeşim yanımda cansız yatıyordu. Sonra o kadın geldi ve bana saldırmaya başladı. Ardından polisler geldi. " " Bebeğin boynunda senin DNA'n çıkmış. O nasıl oldu peki. " " Bilmiyorum. Tırnak izlerindeki DNA bana aitti. Ama yemin ederim ki ben bir şey yapmadım." Hakan'ın ifadesini okumuştum ve gözlerim oğlanın tırnaklarına kaydı. " O günü ne kadar hatırlıyorsun Hakan?" " Her şeyiyle. " " Peki, o gün hiç tırnağını kestin mi?" Hakan , sorduğum soruyu düşünürken bakışları parmaklarına gitti. " Tırnak yeme huyum var, sürekli kopardığım tırnakları ağzımla rastgele bir yerlere türükürürüm. Hatta Katibe çok kızardı bana." Tahminim doğruydu. Bebeğin canına kıydıktan sonra etrafta bulduğu tırnak ile bebeğinin boynunu çizmiş olması lazımdı. Bebeğin kanınıda Hakan'ın tırnak dibine sürmüştü ki böylece onu net bir suçlu olarak gösterdi. Katibe hastanede temizlik görevlisiymiş o zamanlar. Bunu yapmadan ömce belli ki bir bilgisi vardı. " Tamam, ben yine geleceğim. " dedim ve ofise gitmem gerektiği için hızla cezaevinden çıktım. ... Ofisime gittiğimde çantamı masama bırkatım . Hakan ve bebeğin dosyalarını elime alarak Yağız beyin odasına gittim. Asaf'da yanındaydı. " Söyle Umay." " Yağız bey, sizinle özel olarak konuşmak isityorum aslında." Asaf'a söylemek istemedim. " Ne konuda." " Bir cinayet dosyası. " Asaf ' yine mi ' der gibi bana baktı ama umursamadım tabiki de. " Asaf yabancı değil, dosyayı ver bakayım." İtiraz edemezdim ve dosyayı Yağız abiye verdim. O incelerken bende anlatmaya başladım . " ..... ,işte bugün Hakan ile görüştüm ben. Kadın oğluna suçu atmış. Hakan'ın tırnak yeme huyu var ve evin içine kopardığı tırnakalrını atarmış . Üvey annesi ile bir kaç kere bu konu yüzünden tartışmış hatta. Bebekten çıkan tırnak DNA'sının sebebi Katibe KOÇ'un üvey oğlunun tırnağını bulup onunla yapmış olabileceğini düşünüyorum. " Yağız abinin ne diyeceğini merakla beklerken Asaf ve ikisi ellerinde ki kağıtları değiş tokuş yaptılar. " Fazla dedektif romanı okudun herhalde. " dedi Asaf. İçimden ya sabır çektim ve sadece Yağız abiden gelecek cevabı bekledim. " Umay, biz buna bir şey yapamayız ve bu tırnak mevzusunu abarttığını düşünüyorum. Olayın üstünden iki yıl geçmiş, yani Hakan'ın lehine bir şey bulacağımızı sanmıyorum. " Ya ben bunlara derdimi nasıl anlatabilirdim ki şimdi? Gördüm diyemezdim hele ki nasıl gördüğümü hiç diyemezdim. " Bakın Yağız bey, katil bir anne elini kolunu sallayarak dolaşıyor, suçsuz bir genç içerde yatıyor. Lütfen bu dosyayı tekrar açalım. Davasını siz üstlenin ama her şeyi ben yaparım. " Yağız abi elindeki kağıtları basasına sertçe bıkratı ve arkasına yaslanıp bana hafif sinirli bir ifadeyle baktı. " Kazanamayacağım davayı almam. Umay ,,,bak anlıyorum heveslisin, meselenin bebek olması seni derinden etkilemiş olabilir. Kafanda kurguladığın şeyle bana bu dosyayla gelmen çok saçma. " " Dün akşam karşımızda oturan masada ki kadın Katibe'ydi. Sürekli ona bakarken gördüm seni ve gizli gizli fotpoğrafını çektin. Ne oldu da birden kadını araştırıp bu olayı bulabildin . Neye dayanarak." dedi Asaf . İşte buna söyleyecek hiç bir şeyim yoktu. Anlaşılan başka bir yol bulmam gerekecekti. "Tamam kalsın, ben alayım dosyayı." diyerek masaya yöneldim. Kağıtları toplayıp dosyaya gelişi güzel koyduktan sonra Asaf tekrar sorusunu sordu. " Cevap vermedin?" " Yardımcı olmayacaksanız kendimi yormama gerek yok. Gördüm desem dosyayı tekrar açar mısınz?" " Kanıt." demişti Asaf ve , ' hay senin kanıtına' dememek için kendimi zor tutuyordum gerçekten. Sakin kalmaya çalışarak dosyayı göğsümde iki elimle tutum ve Asaf'ın gözlerinin içine baktım . Alayla bakıyordu yine, hatta küçümser şekilde. " Ben her gece istihareye yatıyorum. Diyorum Allah'ım bana bugün cesasını çekmemiş bir katili göster , bende gidiyim onu buluyum adalete teslim edeyim diyorum. Uyurkende katili suç işlerken görüyorum, uyanıyorum. Aaa tamam ben bu olayı çözerim diyorum. Nasıl Sayın Savcım sağlam bir kanıt olur mu?" Sinirlerime hakim olamamıştım ve bu sesime yansıdı. Asaf sadece bana bütün kibriyle baktı. " Kanıt olmaz ama bu kafayla avukatta olunmaz." demişti. Sinir gözüme vurdu ve seğirdi. Mesleğime mi laf etmiştı o?. Hangi stajyer avukat ,gelir gelmez bir seri katil dosyasını çözmüştü ki? " Öyle mi ? Dün sizin ve KORALP imajını şaha kaldırdım ama. " dedim. İkimde birbirimize meydan okuyan bakışlarımızı sunarken, Asaf yerinden kalktı ve ellerini cebine koyarak yanıma geldi. Eğilip kulağıma fısıldadı. " Benim şaha kalkan, imajım olmaz ufaklık. " dediğinde aklım ister istemez fesatlığa kaydı. Asaf geriye çekildiğinde ve yüzündeki piç sırıtışı gördüğümde fesat olmakta haklı olduğumu anlamış oldum. Terbiyesiz adam!
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD