Bugün benim için büyük gündü. Seri katil olduğunu şüphe ettiğimiz kişi iki gün önce, gece yakalanmıştı. Ölen kişilerin ailelerini toplu olarak büromuzda ağırlaşmıştık. Ailelerin ortak bir tarafı vardı. Ölenlerin beşi, üniversite çağında ki öğrencilerdi ve aynı fakültede okuyorlardı. İlk ölen Resul ise öğrencilerin üniversite hocasıydı. Polisler ilk olarak üniversitesi ki öğrenci ve hocalardan ifadesini almıştı. Bizim ekibimiz de vefat eden öğrencilerin yakın arkadaşları ile görüşmüştü.
Çoğu kişinin söylediği ortak isim Levent'ti. Levent, uyuşturucu bağımlısıydı ve vefat eden beş öğrencinin birinci sınıfta yakın arkadaşlarıydı.
Üniversite ikinci sınıfa geçince bağımlı olmuş, hal ve hareketleri değiştiği için arkadaş grubundan dışlanmıştı. Levent'in büyük abisi uyuşturucu mafyalarının kuryesi olduğu biliniyor ama henüz bir kanıt yok.
Yağız abinin kardeşi Asaf, görevini artık İstanbul 'da yapacaktı. Şüpheli dün, emniyetten sonra savcılığa sevk edilmişti. Görevli savcı da Asaf olmuştu, tabi abisinin yoğun ısrarı üzerine. Beyefendi yeni geldiği için böyle zorlu davayı almak istemiyormuş.
Yağız abide savcılığa giderken beni de yanında götürecekti. İki gündür başının etini yemiştim gitmek için.
Yağız abi hazır olunca birlikte savcılığa gittik. Asaf'ın odasına geçip bekliyorduk. Bir süre sonra Asaf sinirle odasına girdi.
" Ulan Yağız, sana dedim ben yapmayacağım diye! Uğraştığım şeye bak ilk günden."
Abisinden yedi yaş küçük olmasına rağmen ona ismiyle hitap eden savcıya bakarken, gözümü devirmemek için zor turtum kendimi.
" Sonra yakınırsın, adam konuştu mu?"
Asaf masasına geçti ve bir ilaç alıp içti. Ellerini şakaklarına götürdüğünde başının ağrıdığını anlayabiliyordum.
" Yok! Aynı şeyleri söylüyor sürekli. Polise ne dediyse o. Cinayetin işlendiği günler arasında farklı şehirde olduğunu söylüyor, kanıtları da doğruluyor. Bugün serbest bırakacağız, çok bile tuttuk."
Yağız abi hemen yerinde dikleşti ve sol elini masaya koyarak kardeşinin gözlerinin içine baktı.
" Asaf, bak adam şüpheli. Hem şehir içinde olduğuna dair görgü şahidi var. "
" Kanıt yok ama. Kamera görüntüsü, banka harcamaları, hastane kayıtları..." dedi sert sesiyle. Adamı serbest bırakmaya kararlıydı.
" Kim olacak peki başka, vefat edenlerin ortak bir yönü sadece o çocuk ile arkadaş olmaları. Daha önce bir çok suça karışmış. "
Asaf, kravatını gevşetti abisine bıkkın ifadeyle baktı.
" Geçmiş suçları ile yargılayamayız öyle değil mi? Genelde hırsızlık yapmış zaten, bir kere adam yaralamış. Bir seri katilden bahsediyoruz Yağız. "
İkisi de birbirine laf anlatmaya çalışmaktan pes etti ve sessiz kaldılar.
" Abisi ortada yok, e uyuşturucu kuryeliği yaptığı söyleniyor. Bu büyük işi abisi ile yapmış olabilir diye düşünüyorum. Belki uyuşturucu mafyaları da işin içinde. Vefat eden gençleri bu yola sürüklemek istemiş olabilirler."
Asaf, tek eliyle alnını ovarken konuştu.
" Yağız, stajyerine söyler misin? İhtimaller dahilinde bir şey yapamıyoruz kanıt lazım. "
Bende aptal değildim herhalde biliyordum ama ya serbest kaldığında kaçarsa. O zaman ne olacaktı. Sırf stajyer olduğum için beni muhatap almaması sinirime dokunmuştu. Anında yüzüm düşerken kapının sesi ile o tarafa döndük.
" Gir! "
İçeri giren görevli kapıyı kapattı.
" Sayın savcım, serbest bırakılması için avukatı talebinde ısrar ediyor. Ne yapalım efendim?"
" Gönder gitsin Haluk bey."
Haluk odadan çıkınca, Yağız abi ile birbirimize baktık. Bakışlarımız aynı anda Asaf'a dönerken kaşlarımız çatıldı. Öfkeli suratımıza karşın, Asaf alnını ovmayı bıraktı ve donuk ifadeyle bize baktı.
" Ne? Yapacağımı yaptım ben bakmayın öyle. Hadi çıkın savcıyı meşgul etmeyin, bir ton işim var zaten!"
Yağız abi ve ben bir şey demeden yerimizden kalkıp, odasından çıktık. Savcılık binasının bahçesinde sigara içerken , ailesine bu durumu nasıl açıklayacağımızı düşünüyorduk.
Savcılığı giriş kapısından Levent çıkıyordu. Yanında bir kaç polis ona eşlik ederken, bir kaç kişi koşmaya başladı. Bunlar Resul beyin kardeşleriydi.
" Katil, nasıl kıydın lan abime!"
" Şerefsiz, nasıl çıkabiliyorsun sen. Nerede bu adalet!"
İki üç kişi Levent'e saldırırken, Yağız abi hemen polislerle birlikte onları ayırmaya çalışıyordu. Bende onlara biraz yaklaşıp sakin olmaları için telkinde bulunuyordum ama görünüşe bakılırsa kimse beni duymuyordu.
Yağız abi, müvekillerini Levent'ten uzaklaştırırken bende Levent'in koluna yapışıp çekmeye çalıştım. Levet bağrışlarının arasında kenara çekilirken, ona küfreden adama bir adım attı. Polis kolundan tutarken bende yakasından tuttum .
Saç diplerime kadar titrediğim o ana anlam vermedim. Gözlerimin önünde gördüğüm şey...
Aklımı kaybedecek gibi hissederken koca bir çığlık kopardım ve ellerimi Leven'ten çekerek kendimi geriye attım. Dizlerimin bağı çözülürken sert bir şekilde yere kapaklandım.
Herkes susmuş bana bakıyordu.
" Ben bir şey yapmadım, dokunmadım bile!" Levent'in sesi kulaklarımda yankılanırken, az önce ne yaşadığımı idrak etmeye çalıştım.
Ben az önce Levent'in boynuna dokunduğumda, Resul beyi ve diğer öğrencilerden birini öldürdüğü anı sanki onun gözünden görmüştüm.
Midem ağzıma gelirken son gördüğüm şey, Asaf'ın merdivenlerden koşarak bana doğru gelmesiydi...
******
Bir Ay Sonra...
Merhaba, ben Umay.. Özel bir insanım. Ne zamandan beri böyleyim bilmiyorum ama gelin size bu özel gücümün ne olduğunu anlatayım..
Bayıldığım gün gözlerimi hastanede açtım. Yanımda Yağız abi vardı. Levent'e dokunduğumda gördüklerimin gerçekliğini kavrayamadım. Bir gün ofise geldiğimde Merve'nin müvekkli ile oturup konuşma şansım olmuştu. Kadın, onu öldürmeye çalışan kocasını öldürmüş ve on yıl hapis yatmıştı. Geri çıktığında adamın akrabaları tarafından tehdit edildiği için bir avukat tutup şikayetçi olmuştu. O gün yine kadın, çantasının zincirine saçları dolanmış ve onu kurtarmak için yardımcı oldum. Elim kadının boynuna değdiğinde kocasını öldürdüğü anı görmüştüm. Yine bir şok anı geçirdikten sonra bunun üzerinde durmaya karar verdim. Bir çok kişinin boynuna dokundum ama hiç bir şey göremedim.
Anladım ki ben katillere dokununca, işlediği cinayetleri onların gözünden görüyordum. Çok garip öyle değil?
Bir an psikolojik destek almayı düşündüm ama anlattığım şeylere inanmayacaklarını bildiğim için üstesinden gelmeye çalışıyordum. Zor oldu ama katile dokunmadığım taktirde her şey normaldi.
Bir kaç gün öncede, vefat eden bir öğrencisinin babası Levent'i takip ederek onu öldürmeye kalmıştı. Bu bizim açımızdan da kötü bir durumdu. Levent hastanedeyken onun yanına gitmiştim ve şah damarına dokundum.
O an o kadar kötüydüm ki anlatamam. Altı kişiyide öldürdüğü ana şahit olmak. Levent seri katildi ama benim bunu ispat etmem imkansızdı. Ne diyecektim, ben katile dokununca işlediği suçu görebiliyorum mu?
Kimse inanmazdı.
Bugün, Levent ile görüşüp aileden şikayetçi olmaması için anlaşmaya varcaktık. Hukuk büromuza gelen avukatı ile Levent, Yağız 'ın odasına geldi. Bende yanlarındaydım ve bir seri katille oturmanın vermiş olduğu korku ile terliyordum. Düşünsenize, cinayeti nasıl işlediğini bildiğim bir seri katilin yanındayım.
Levent ve müvekkilimiz arasında orta yol bulmuştuk. Müvekkilimiz ona para ödeyecekti, onlarda şikayetini geri alacaktı. Levent ve Avukatı giderken bende peşlerinden gittim.
" Levent bey, iyimisiniz?"
Genç adam bana tuhaf şekilde baktı ve ne demek istediğimi anlamaya çalışıyordu.
" Şey, renginiz solgun görünüyor. Tansiyonuz düşmüş gibi"
" İyiyim, teşekkür ederim."
" Bir bakayım isterseniz nabzınıza, hastaneden yeni çıktınız."
Levent istememişti ama ben onu zorla koridorda ki banklara zorla oturtup nabzını ölçecekmiş gibi yaptım.
Ve o an...
Yüz ifademi kontrol altında tutmaya çalışarak gözümün önünde canlanan anı dikkatle zihnime kazımaya çalıştım.
Son kurbanı Melih'i öldürürken adamın boynuna dolanan iple gözleri yuvasından çıkacakmış gibi bakıyordu. Sonra Levent gözlerini ondan çekerek sağına baktı. Bir kız, ona dehşet dolu bakıyor ve topallayarak kaçıyordu.
" Sıra sende Sinem." demişti Levent. Sonra tekrar Melih'e bakarak ipi daha da sıktı. Melih gözleri açık şekilde ölürken ipleri bırakan Levent geri çekilmişti. Görüntü burada bitiyordu. Tabi bunları saniyeler içinde görüyordum, hızlı çekime alınmış gibi.
Elimi çekerek çaktırmadan tuttuğum nefesimi geri bıraktım. Yüzüme beceriksizce bir gülüş yerleştirdim ve Levent'e baktım.
" Şeyi iyisiniz.... Sanırım bana kötü geldiniz. Siz yinede dikkat edin olur mu?"
" Teşekkür ederim."
Levent bana deliymişim gibi baktı ve yerinden kalkarak asansöre yöneldi.
Saçalarımı ensemde toplarken nabzım yüksekti. Sinem denen kızı öldürecek miydi? Hemen odama geçtim ve öğrencilerden aldığımız ifadeleri kontrol ettim. İfadelerin içinde Sinem yoktu. Görüntüde ki kızı önceden de görmemiştim. Hemen ölen çocukların instegram hesabına girdim ve açık prfilli olan birinin resimlerini inceledim.
Sinem'in olduğu bir fotoğrafı görmüştüm. Bir piknik alanında toplu selfi çektirmişlerdi. Hemen telefonum elimde Yağız abinin odasına gittim. Kapıyı çalmadan girmeme sinirle bakan Yağız abi hazırlanmış bir yere gidecek gibiydi.
" Ne bu hal Umay!"
" Yağız abi sana bir şey göstermem gerek."
" Çocuğumu hastaneye götürmem gerek, gelince konuşuruz acil çıkmam lazım." dedi ve konuşmama fırsat vermeden odadan çıktı.
" Ya ben bunu kimse nasıl anlatacağım Allah'ım."
Birden aklıma babam geldi ve ona Sinem'in fotoğrafını atarak adresini istedim. Tabi babam biraz söylenmişti. bir kaç saat sonra bilgileri bana göndermişti.
Hemen arabama bindim ve Sinem'in evinin önüne gittim. Saatlerce beklemiştim ama müstakil eve girip çıkan yoktu. Sonra bir taksi evinin önünde durdu ve Sinem inmişti. Tedirgin şekilde evinin kapısını açtı etrafına bakındı. Sanırım Levent'in hastaneden çıktığını öğrenmişti.
Polis'e arasam ne diyecektim, babama desem beni deli sanacak bu mesleğin bana ağır geldiğini düşünüp avukat olmama engel olacaktı. Çaresizce tekrar Yağız abiyi aradım ama açmadı.
" Delircem!" diye bağırdım arabada.
Solda gördüğüm siyah motorsiklette kasklı birine dikkat kesildim. Sinem'in evini gözlüyordu. Yoksa Levent miydi? Heyecanım gittikçe arttı ve gözlerim onun üstünden ayrılmıyordu. Yarım saat sonra ne ben gitmiştim nede o motorlu kişi. Sinem evden çıkınca dikkatim o yöne çekildi. Kız valizi ile taksiye binmişti. Motorlu kişi hemen aracını çalıştırdı ve peşinden gitti.
Bende arabamı çalıştırdım ve neye güvendiğimi bilmeden takip ettim. Hiç değilse videoya alabilirdim değil mi? Yol boyunca Yağız abiyi aradım ama açmamıştı.
Son çare Savcı Asaf'ı aradım. Numarısını Yağız bey işini halletmesi için vermişti bana.
" Alo?"
" Asaf bey ben Umay. Kusura bakmayın rahatsız ettim ama Yağız beye ulaşamıyorum. Acaba yanınızda mı?"
" Hayır."
" Ona ulaşmam lazım çok acil. Yardımcı olamaz mısınız?"
" Hayır."
Dişlerimi sıktım ve sakin kalmaya çalıştım. Gıcık oluyordum bu adama.
" Acil olan nedir? "
" Savcım, ben Levent'i takip ediyorum. Sinem diye bir kızı takip ediyor sanırım onu da öldürecek. Kız görgü tanığı şuan şehiri terk edecek sanırım. Havalanına doğru gidiyorlar. Ne olursunuz nerden biliyorsun demeyin vaktimiz yok. Yanılıyor da olabilirim belki Levent değildir ama polisi arasam babamın haberi olacak. Yani babamın yakın arkadaşı polis o söyler meraklanır-"
" Konum at geliyorum. "
Yüzüme kapanan telefonla ağzım açık kalırken, hiç değilse geleceğini söylemişti. Bu bana az da olsun cesaret vermişti. Canlı konumumu onunla paylaştım ve takip etmeye devam ettim.
Motorlu araç ıssız yola girdiklerinde taksinin önünü kesti ve motorundan indi. Arka koltukta oturan Sinem'i kolundan tutarak çıkardı. İkisi ne konuştu bilmiyorum ama Sinem taksiciye sorun olmadığını söylemiş olmalıydı. Taksici giderken, kasklı kişi Sinem'in kolunu tutmuş yolun kenarında ki ağaçlık alana sürüklemeye başladı. Ben uzaktaydım, göremezlerdi. Telefonumdan videoya alırken daha fazla dayanamadım ve arabadan indim.
Dizlerim titreyerek gittikleri yere doğru yürüdüm.
" Levent, ne olursun yapma. Bak yemin ederim konuşmam, kimseye bir şey demem. Gidiceğim zaten. Öldürme beni ne olursun!"
" Sus lan, konuşma!"
İkilinin seslerini dinlerken çığlık atmamak için elimle ağzımı kapattım. Kalbim yerinden çıkacaktı. Ağaçların arasından net göremiyordum onları. Sonra telefonum çaldı.. Asaf arıyordu. Açsam konuşamazdım yoksa duyarlardı.
Aramayı kapatıp mesaj attım.
-Mavi levhanın oraya gel, göreceksin beni.-
Tekrar bakışlarımı karşıma çevirdim ve net görebilmek için yerimde kıpırdandım. Ayağımın kayması ile yere düşmüştüm. Bacağıma bir şey girmiş gibi hissedince acıyla çığlık attım.
Ellerimi tekrar dudaklarıma kapatsamda, karşıda ki sesler kesildi. Yaklaşan adım sesleri ile yerimden kalkarak geriye doğru kaçmaya çalıştım. Bacağım deli gibi acıyordu, korkudan ve acıdan gözümden yaşlar dökülürken, önümdeki siluet bana hızlıca koşmaya başladı. Arkamı döndüm ve çığlık atarak kaçmaya başladım.
" Yardım ediiin!"
Lütfen Asaf yakınlarda olsun, yoksa her an benimde mezarım kazılabilirdi. Arkamda ki adım sesleri yaklaşmıştı ve ceketimin çekilmesi ile geriye doğru savruldum.
" İmdaat!"
Yerde geriye doğru sürünürken Levent yanıma gelip saçıma yapıştı.
" Sende bi bokluk sezmiştim Avukat! Bir derken iki kuş ha!"
Beni Sinem'in yanına sürüklerken, eteğimin açık bıraktığı yerleri bir şeyler çiziyordu. Ne cesaretle bunu yaptım bilmiyorum ama pişmandım. Deli gibi pişmandım ve korkuyordum.
Saçımdan tutup ileri doğru savurduğunda yüz üstü yaptım.
" Çok akıllısın sen, nasıl bir cesaretmiş avukat. Bence polis olmalıydın. ?"
İğrenç sesi kulağıma dolduğunda hıçkırarak ağlamaya başladım. Dizlerimin üstünde durdum ve Levent'e baktım. Kaskını çıkarıp göz göze geldik.
" Bak bırak bizi kaç burdan. Polisler yoldadır geliyordur. Söz bir şey demeyeceğim. Bak ben evimde ışıksız koridorda bile yürüyemem buraya gelmek bana yeterince ders oldu."
Ben bir şeyler saçmalıyordum ama Levent dinlemiyor cebinden bıçağını çıkardı.
" Hanginizden başlasam acaba? "
Pes ederek sustum.. Gerçekten böyle mi ölecektim. Benimde haberim X'de hashtag olarak başa sabitlenecekti. ' Avukat Umay' ın avukatlarıyız! ' mı yazarlardı ki. Kadın cinayet sayılarına +1 daha mı eklenecekti.
" Benden başla istersen! "
Asaf' ın sesiyle gözlerim kocaman açıldı ve Levent'in arkasında ki heybetli adama baktım. Siyah takım elbisesi karanlıkta onu daha da görünmez kılmıştı .
Bir ümit yerimde hareketlendim ve ağlayan Sinem'i yanıma çekip sarıldım. Şuan onu en çok ben anlardım.
Levent arasını döndü ve korkarak geriye gitti.
" Ne o! Erkek görünce ürktün mü?"
İki kadının karşısında güçlü görünen katil, Asaf'ın karşısında tedirgindi.
" Yaklaşma ikisinin de keserim boğazını."
Asaf silahını ona doğrulttu ve yaklaştı. Yüzü daha net görünüyordu. Alayla sırıtıyordu katile. Olaya hakim olmasam yüz ifadelerinde katili Asaf sanabilirdim. Piskopat gibi görünüyordu.
" Elini hareket ettirmeden kafana yersin kurşunu. Üç yıl bordo bereydim."
Her şeyi bırakıp şu olay hakkında tartışmak istedim bir an. Bordo bere mi olmuştu Asaf. Peki neden sonra savcı oldu. Bunu sonra kafamda tartışırım ama şuan Asaf'a yardım etmem lazımdı. Yerde cam şişenin kırıklarından birini avcuma aldım ve katilin bacağına saplamak için son gücümle ona ittim.
......
Ama filmlerde cam bacağa girmiyor muydu? Benim hamlem pantolonundan bile geçmedi. Gerçekten bu kadar güçsüz müydüm?
Levent, arkasını döndü bana öfkeyle baktı, elinde ki bıçağı tam boğazım da hissedecektim ki, silah sesiyle sağa yığılan adam önümden çekilmiş ve Asaf ile göz göze geldim.
" Bir insan anca bu kadar kendi ölümünü hazırlar. Neden uslu durmuyorsun ben halledecektim vurmadan."
Asaf'ın ifadesiz yüzüne bakarken, nasıl bu kadar soğuk kanlı olabildiğini düşündüm.
Yerde yatan katil hareketizsizdi. Polis ve siren sesleri uzaktan duyulmaya başladı.
" Ö- öldü mü?"
" Hesaplarıma göre kalbini teğet geçmesi lazım. " diyerek silahını beline yerleştirip Levent'in yanına gitti ve nabzına baktı.
" Yaşıyor, hemen müdahale edilirse yaşar gibi." demişti.
Bana döndü gözleri ve bacağımda ki yaraya baktı.
" İyi misin? "
" Sence? " demiştim titreyen sesimle.
Sinem yere yığılırken onu tutmaya çalıştım. Ama ellerim onu taşıyamamıştı. Kız yere yığıldığında ona bakacakken birden havalandım.
Asaf beni kucaklayıp, yürümeye başladı.
" Kız kaldı orda!"
" Sağlık ekiple geliyor, hallederler."
Karşıda ki ekibe baktım ve endişem biraz olsun gitti.
Asaf beni taşırken alayla konuştu.
" Ne akla hizmet tek başına gelirsin?"
" Bilmiyorum." demiştim. Gerçekten bilmiyordum.
" Cesaretin taktire şayan minik! "
" Minik değilim, avukatım ben!" bu sözlerim onda ve bende dejavu yaşattı. İlk karşılaştığımız gün...
" Bir avukata göre fazla cesursun, keşke başka meslek seçseymişsin. "
Yorgundum ve Asaf'la tartışmak istemediğim için halsizce başımı omzuna koydum. Burnuma dolan kokusu beni rahatt.
Abi kardeş bu parfümleri nerden buluyordu Allah aşkına..!