- " Bir... İki.. Ü-" -

1420 Words
1 AY SONRA ............. Elimdeki soğuk kahvemle 13. kata çıktım. Asansör açıldığı anda koridorda büyük bir telaş vardı. Kaşlarım ister istemez çatılırken odama gidene kadar durumun ne olduğunu kavramaya çalışıyordum. Ofise girdiğimde yıldız ekibi ortada yoktu. Acele ile çantamı masaya bıraktım , elimde ki kahveden bir yudum alırken koridora çıktım. Elif masasında telefon konuşması yaparken yanına yaklaştım .Elini bir dakika der gibi kaldırdı ve konuşmasını sonlandırdı. Not defterine bir şeyler yazarken sonunda bakışları beni bulmuştu. " Buyrun Umay hanım?" " Şey...herkes nerde odada kimse yok. Birde bu telaş nedir?" Elif bana hayret eder gibi baktı. " Haberiniz yok mu? Sosyal medya çalkalanıyor. Ayrıca anlaşılan Yağız beyin yanına gitmemişsiniz. Gelince direk odasına gitmenizi istemişti." Elif'e cevap vermeden hemen Yağız abinin odasına daldım. Kapıyı çalamadım çünkü elimde kahve vardı. Odadaki altı kişinin bakışları bana döndüğünde, gergin havayı iliklerime kadar hissettim. " Neredesin sen !" Kolumdaki gümüş saatime baktığımda vaktinde geldiğimi düşünüyordum. " Yeni geldim Yağız bey, bir şey mi oldu?" Yıldız ekibi bana küçümseyici bakışlarını atmaya başlamıştı ve önlerindeki dosyalara döndü. Bir aydır adam akıllı muhabbetim olmamıştı hiç biriyle. " Geç masaya, dosyayı oku." Yağız abinin bu tavrı sinirime dokunsada normal karşılıyordum açıkçası. Vakit kaybetmeden tam yerime geçecektim ki Yağız abinin sesi ile durdum. " Kahveyi ver bana, öyle geç ." Büyük ihtimal güne kahvesi ile başlayamayacak kadar telaşlıydı. Hemen bir koca yudum alarak ona verip yerime geçtim. Yanımda Merve, karşımda Serdar vardı. Yağız abi kahveyi tek dikişte bitirirken , toplantı masasının başına geçip iki elini masaya koydu. " 6 cinayet var arkadaşlar. Bizim böyle büyük bir olayı başka kimseye kaptırmamamız lazım. Her mağdur ailenin, avukatlığını ayrı ayrı alacaksınız. Merve sen ilk vakayı al , Resul AKIN. Ailesini ne yap ne et ikna et . Kaptırma başkasına sana güveniyorum." " Tamam Yağız bey." Yağız abi diğerlerine görevleri dağıtırken önümdeki dosyaya baktım. Tablette açılmış haber ile gözlerim büyüdü. Babamın bir ay önceki anlattığı olay daha da karmaşık hal aldı. Şöyle ki...dolu olan mezardan çıkarılan ceset aile kabrine defnedilmişti ama bir kaç gün sonra o kabirden çıkarılmış ve tekrar ilk gömüldüğü yere taşınmıştı. Diğer beş mezar tekrar açılmış haldeyken, ilk ölen kişi Resul AKIN'ın ailesi ruhunun rahatsız olacağını söyleyip orda kalmasını istemişti. Şimdilik polisler müdahale etmeyecekti katil yakalanana kadar. Önümdeki haberden görüyorum ki bugün sabah 05.30 da diğer boş, beş mezar doldurulmuş. Hayret içinde görüntüleri inceliyordum , cesetlerin kimliği belirlenmek üzere götürülmüş ve otopsi için beklenecekti. Bürodaki telaşa bakarsak ölen kişilerin ailelerinin avukatlığını biz üstlenecektik. Gerçekten büyük bir olaydı ve eğer bu davalardan başarı sağlarsak, büromuzun prestiji daha da artacaktı. " Umay, sen benimle çalışacaksın. " Heyecanla başımım kağıtlardan kaldırıp Yağız abiye baktım. Bir stajyer için bu davada çalışmak bulunmaz bir nimetti. Bir an yapabileceğimden şüphe ettim ama Yağız abiyle birlikte yürütürsek üstesinden gelebilirdim. " Tamam , Yağız bey." demiştim. Masadaki bir kaç kişinin gözleri alayla devrilirken sanırım fazla hevesli göründüm. Yağız abi bir kaç talimatı söylediğinde, bende olay yeri resimlerini inceliyordum. " Umay, sen şimdi gidyorsun emniyete herkesten önce hayatını kaybeden kişilerin kimliklerini öğreniyorsun. Bizde onların ailesine ulaşacağız." " Tamam ama nasıl öğreneceğim." Yağız abi bana öyle baktı ki ' kimi aldım ben yanıma' der gibiydi. Mahçup oldum. " Bir şekilde hallet. " " Tamam efendim. " O sırada Ömer ŞAFAK araya girdi. Bütün kibri ile konuştu yavşak. " Yağız bey, bu işi bir stajyere bırakmasak, ben halledebilirim." Yağız, ona akıl veren Ömer'e donuk gözleri ile baktı. " Senin duruşman yok mu Ömer? " " Var ama erteleyebil-" " Bu dava önemli bir dava Ömer evet, ama ne olursa olsun işini aksatamazsın. Her davanıza aynı titizlikle davranmanız gerektiğini biliyorsun. Tecrübesiz gibi konuşma olur mu?" Ömer anında bozulurken ağzında bir şeyler geveleyip önündeki kağıtlara döndü. Keyiflenmiştim ve gülmemek için kendimi zor tutuyordum. " Umay, duydun değil mi? " " Evey Yağız bey. " Yağız abi ile hala bakışırken kaşlarını havaya kaldırdı ve mizacı sertleşti. " Duydun?" " Evet duydum?" dedim kirpiklerimi kırpıştırırken. Gözlerini sabır dilermiş gibi açıp kapayan kıdemli avukatım, bağırmamak için kendini zor tutuyor gibiydi. " Peki, o zaman neden hala oturuyorsun Umay." " Hemen mi gidiyorum?" Şaşkınlıkla sorduğum soruya Yağız abi ' bir zahmet' der gibi baktı. Mahcubiyet ile yerimden kalktım ve hemen odadan çıktım. Kendi ofisime girerken masada ki çantama uzandım. İçine bir not defteri ve kalem atarak acele ile bürodan çıkıştım. Arabama bindiğimde hemen babamı aramıştım. Yağız abimde, babamın MİT üyesi olduğunu bilmiyordu ve bunu fırsat bilerek ondan yardım isteyecektim. " Minik, şuan meşgulüm seni sonr-" " Baba çok acil yardımına ihtiyacım var. Lütfen iki dakikanı ayır." " Hızlı bebeğim." Arabayı çalıştırıp nefes alamdan konuşmaya başladım. " Baba şu bir ay önce bahsettiğin olay 6 mezar bugün tamamen doldurulmuş. Eminimki biliyorsun bana neden söylendin demiyeceğim vaktimiz yok. Hukuk bürosu o ailelere ulaşmamı istiyor onun içinde bilinmeyen bir kişilerin, kimliğini öğrenemem gerek. Lütfen bana kimlikler açığa çıkar çıkmaz söyler misin? Bu olayla Ahmet abi ilgileniyordu. " " Umay'ım kendi başına halletmen gerektiğini biliyorsun. En başından sana söylemiştim benden yardım bekleme diye. " " Baba biliyorum ama bir defalık lütfen.... lütfennnn!! Bu mesele benim için çok önemli, eğer hemen öğrenirsem Yağız abinin gözüne girerim. Herkes yapamayacağımı düşünüyor. Bak ben yine yaparım giderim Ahmet abimin yanına ama riske atmak istemiyorum. Ne olursun bir defalık ya... bir defalık yardım et. " Biraz daha yalvarsam ağlayacaktım. Babam bana dayanamamıştı ve hayıflanarak kabul etti. Telefonu kapatarak hemen Ahmet abinin çalıştığı eminyete sürdüm arabamı. Babam onun yanına gitmemi kapatmadan önce söyledi. Bir saatin ardından emniyete gelmiştim. Ahmet abimin yanına hızla gittiğimde bana yorgun bakışlarını sundu. " Baş belasısın biliyorsun değil mi?" Şirin görünmeye çalışarak ellerimi arkama aldım ve yerimde hafif sallandım. " İşimi yapıyorum diyelim." Ahmet abi gözünü devirdi ve ; " İşini yaptırıyorsun diyelim.." dedi. Eliyle karşısında ki masaya oturmam için işaret ettikten sonra oda yerine oturduu. " Biraz bekle hallediyorum işini." " Tamam amirim, sen birtanesin. " fısıltı ile söylediğim sözlere hafif gülümsedi. Yazıcıdan çıkardığı kağıtları karton dosyaya koyduktan sonra bana uzattı. Elinden hızla aldım ve uzaktan ona öpücük göndererek koşarak emniyetten çıktım. Arabama binene kadar Yağız abimi aradım. " Umay?" " Yağız abi yani şey.. bey abi yani..." " Tamam Umay!" " Belgeleri aldım geliyorum." Yağız abi şaşırmış olacak ki bir süre sessiz kaldı. " Vakit yok, fotoğrafları çek at bana Merve ve Necla çıkacak birazdan." " Tamam atıyorum hemen." diyerek telefonu kapatıp dosyanın içindeki kağıtları teker teker çekip Yağız abiye attım. Sırtımı koltuğa yasladım ve derin bir nefes verdim. Keyfim yerindeydi ve şu Ömer'in tepkisini merak ettiğim için bir an önce ofise gitmek istedim. " Görelim bakalım, stajyer ağzını nasıl açık bırakıyor!" ******** KORALP bürosuna geldiğimde direk Yağız abinin odasına geçtim. O belgeler ile boğuşurken bende dediği talimatları dizüstü bilgisayarımdan hallediyordum. Kapının birden açılması ile kafamı oraya kaldırdım ve Zeynep abla bütün zerafeti ile dikildi karşımızda. Gerçekten çok beğendiğim bir kadındı ve Yağız abi böyle bir eşi olduğu için şanslıydı. " Öyle bir zamanda geldin ki!" Yağız abi özlemle kollarını karısına açtığında, biten şarjını doldurmak ister gibiydi. Zeynep abla koşarak onun kollarına gittiğinde bende hemen pcmi alıp ayaklandım. " Umay, nereye?" Çifti başbaşa bırakmak istedim ama Zeynep ablanın sorusu ile arkamı dönerek sarmaş dolaş olan ikiliye baktım. Onların yerine ben utandıım. Zeynep abla bana bakarken, Yağız abi sanki ben yokmuşum gibi karısının boynuna yüzünü gömmüş duruyordu. " Şey abla ben sizi yalnız bırakayım, işimde çok var. Bitirince geleceğim yanına." Zeynep abla beni anlamış olacak ki mahçup gülümsemesi ile onayladı. Hemen dışarı çıktığımda bir cüsse ile çarpıştım. Başımı kaldırdığımda resmen iki katım olan adama baktım. Asaf KORALP. Kendisi en son Bursa'da görev yapıyor diye biliyordum. O beni bilmezdi ama ben onu bir ara yakından takip etmiştim. Tamamen sülalesine aykırı bir tipti. Abisi avulat olması için çok çabalamış ama o savcı olamayı seçmişti. İlk defa canlı canlı görüyordum. " Dikkat et minik!" Süzdüğüm adama kaşlarımı çattım ve boynuma astığım kartımı onun gözüne sokarak gösterdim. " Minik değilim, avukatım ben!" Gerçekten çok sıkılmıştım bu tabirden, sadece babamın bana öyle söylemesini seviyordum. Hem ne bu laubali tavır. Gerçekten itici gedi. Asaf, kartıma bakarken dudağı ukala şekilde yana kıvrıldı ve pek etkilenmemiş gibi beni kapıdan itmek istedi. " Giremezsiniz, abiniz eşiyle şuan. Rahatsız edilmek istemez." Keşke abiniz demeseydim. Onu tanıdığımı düşünecekti daha doğrusu diğer hukuk okuyan adaylar gibi ona hayranlık beslediğimi... " Buna ben karar veririm Avukat Umay hanım. Şimdi çekilirseniz eğer.. " " Siz bilirsiniz, üç saniye sonra çıkacaksınız zaten." diyerek yana çekildim ve geçmesine izin verdim. Asaf beni takmadı ve odaya girdi direk. " Bir, iki.. ve ü-" Asaf çıkmıştı ve kapıyı hızla kapattı. Parmaklarım hala ikiyi gösterirken, orta parmağım yarım kaldı. Asaf ile göz göze geldik, bozuntuya vermemek için gözlerini benden çekti ve uzun koridorda yürümeye başladı. Yüzümde zafer gülümsemesi belirmişti resmen. " Ben demiştim."
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD