Turan dan
Bir kaç kere gözlerimi kırpıp açtım. Ama yazı değişmedi. Tabi içimde yükseldiğini hissettiğim şey de. Bunu nasıl tarif edebilirdim. Küçük bir çalışansınızdır . Size göreviniz olmayan bir iş verirler. Yapması zahmetli ve zordur. Ama size şart koşmazlar. İster yap ister yapma derler. Yaparsan ne olacağını yapmazsan ne kaybedeceğini bilmezsin. Ve kolay yolu seçersin. Biraz zaman sonra senin yapmadığın ve kolay yolu seçtiğin yöntemin başkasının canını yaktığını öğrenirsin. Sonrada kalbinde bir ağırlık oluşur. Neydi bunun adı. Vicdan. Şu an hissettiğim şey bu işte. Ve yanında getirdiği suçluluk.
Terlemeye başladım . Etraf birden sıcak olmuştu. Kafamın içinde " Senin suçun " diye yankılanan bir ses vardı. Engel olabilirdim. İsmini biliyordum. Eğer görmezden gelmeseydim. Belki de bu adam yaşıyor olurdu. Belki -
" İyi misin oğlum ?"
Göktuğun sesi ile düşüncelerime ara verdiğimde elimde kağıt ile öylece dikildiğimi fark ettim. Yine de hareket etme yetimi kazanmak için biraz daha zaman gerekti. Boş bakan gözlerim önce Göktuğu sonra yine elimdeki kağıdı buldu. İsmi tekrar okudum. Tekrar. Tekrar ve tekrar. Bu iki yıl içinde yaklaşık 15 tane cinayete tanık olmuş hepsini de gördüğüm anda unutma kararım ile boş vermiştim. Ama şimdi ilk defa önceden olduğunu bildiğim bir cinayet avuçlarımın içindeydi. İsimlerini , kim olduklarını , nerede yaşadıklarını ya da neler yaptıklarını bilmediğim zaman onları unutmak bana kolay gelmişti. Ama bu sefer farklıydı.
" Sen iyi değilsin ya "
Göktuğun endişeli seslerini duyuyordum. Ama düşüncelerim bir susuyor sonra tekrar konuşmaya devam ediyordu. Biraz daha düşündüğüm de belki de bu adamın katili bendim. Öldürülmesine engel olmadığım için. Suçlu bendim.
" Valla kaç kere seslendim konserim. Öylece ayakta duruyor. "
" Turan. Abi iyi misin ?"
Sonunda Tanerin sesini de duymam ile başımı sallayarak kendime geldim . İki adamda endişe ile bana bakıyordu. Özellikle Tanerin bakışlarında farklı bir şey vardı. Öncemi bilen biri olarak yine kriz geçirdiğimi düşünüyordu.
" Göktuğ bu aramızda kalıyor tamam mı. İlk günün yorgunluğu tansiyonu düştü büyük ihtimal. Ben onu eve bırakacağım. İşler sana kaldı. Bunun acısını yarın Canerden çıkarırsın benden sana izin "
" Tamam komiserim "
" Turan hadi. "
Tanere başımı sallayarak bölmeden çıktığımda Taner hızla odasına girdi ve elinde telefonu ile arabasının anahtarını tutarak geri geldi.
" Hadi bakalım. Hem evini öğrenmiş olurum "
Beraber şubeden çıkarken henüz çıkış verilmemiş bir kaç kişiyi daha gördük . Onlara selam vererek binadan çıktık ve otoparka ilerledik. Tanerin arabasına binerken aklımdan binbir türlü düşünce ve hissettiğim suçluluk beni yiyip bitirdi. Yola çıktığımızda biraz kendimi toparlamaya çalıştım.
" Mahalle burası. "
Taner söylediğim yere gelince oturduğum apartmanı tarif ettim. Uygun bir yerde park ettikten sonra ona ayıp olduğunu düşünerek yukarıya davet ettim.
" Bize gel sende . Buraya kadar geldin. Akşam yemeğini beraber yeriz. "
Taner şaşkınlıkla " Size ?" diye sorunca bu gün hiç Duru dan bahsetmediğimi hatırladım .
" Duru ile beraber yaşıyoruz "
" Duru mu ? Senin şu küçük yiğen . "
" Evet. Artık büyüdü . Üniversiteye gidiyor "
Konuşarak arabadan çıkmış ve apartmana girmiştik. Oturduğumuz kata geldiğimizde Tanerin sohbeti ile biraz da olsa o adamı aklımdan çıkarmıştım. Anahtarla açtığım kapıya bir kaç kere vurdum ve geldiğimi belli etmek için " Duruu " diye seslendim. Sonrasında duyduğum iki tık tık sesi ile Durunun evde olduğunu anladım. Taner arkamdan girerken hiç birşey sorgulamadı. Çevikte ki zamanımız da beni ve ailemi biliyordu. Tabi durunun başına gelenleri de.
İkimiz salona geçtiğimizde Taner koltuğa otururken Duruya misafirimiz olduğunu haber vermek için odasına gittim. Kapısını çalıp açmasını bekledim. Kısa sürede açılan kapıdan Durunun ultra asık suratını görünce kaşlarımı çattım.
" Duru ne oldu ?"
Duru omzunu silkip geri dönünce bende peşinden odasına girdim. Yerde bir kaç tane poşet vardı. Emir ile beraber alış verişe gitmişlerdi. O sırada mı bir şey olmuştu acaba.
" Alış veriş yapmışsınız. Emir abin ile bir sorun mu oldu ?"
Duru başını iki yana sallayınca " O zaman neden suratın asık " diye sordum. O ise küçük not defterini cebinden çıkarıp bir şeyler yazmaya başladı.
" İrem de bizimle geldi "
" İrem değil . İrem abla. Ee o da sizinle geldi sonra ?"
" Onu sevmiyorum "
" Neden sevmiyorsun. İrem çok tatlı bir kadın "
Duru sinirle tekrar kalemi eline aldı ve yazmaya başladı.
" O iki yüz-"
Birden yazmayı bırakınca kaşlarımı kaldırarak ona baktım. Küçük defterini hızla kapatıp elini boş ver dercesine salladı. Ne soyleyecekse vazgeçmişti. Üstüne gitmek istemedim.
" Neyse . İçeride misafirimiz var haberin olsun. "
Duru başını sallayınca odasından çıktım. Salona Tanerin yanına döndüğümde onun telefonla uğraştığını gördüm.
" Kusura bakma. Duru ile konuştum biraz "
" Önemli değil. "
Tanerin yanına oturduğumda elindeki telefonu bırakarak gözlerini bana sabitledi.
" Abi "
Taner tüm ciddiyeti ile konuşunca şu an ilk tanıştığım çocuk olduğunu fark ettim.
" Söyle aslanım "
" Abi. Hastalığın devam mı ediyor. Bu akşam orda olan o muydu ?"
Karşımda üstüm olarak değil çevikte beraber çalıştığım kardeşim olarak duruyordu. Gözlerinde endişe vardı.
" Taner. Ben hasta değilim. Ama siz öyle diyorsunuz. Sorunun cevabına gelirsek evet hâlâ devam ediyor. Ama az önce olanlar farklıydı."
" Nasıl ?"
" Ben o adamı yani maktülü tanıyordum"
Taner gözlerini açarak şaşkınlıkla " Ciddi misin ?" diye sorunca başımı salladım .
" Yakının mıydı ? "
" Yok . Yani konuşmuşluğum bile yok. Sadece görmüştüm "
" Yaa. Anladım "
" Sadece o da değil ?"
" Başka ne var abi ?"
Taner bana bakarken hissettiğim vicdan azabı ve suçluluğu bastırmanın tek yoluna tutundum.
" Ben sanırım katili biliyorum "
Taner bu sefer az öncekinden daha büyük bir şokla karşımda durunca hemen açıklamaya giriştim.
" Adamın yani irfanın mafya ile bir ilişkisi vardı. Ve aralarında bir sıkıntı olmuştu. Büyük ihtimal katil onlar "
" E süper. Hemen yakalarız o zaman "
" Ama adamların ismini bilmiyorum. Başlarındaki adamı bir kere görmüştüm sadece."
" Tamam bu bile yeter. Suçlu dosyasından fotoğraflara bakarsın yarın. Mutlaka sabıka kaydı vardır bizde. "
" Tamam. Olur "
İkimiz konuşurken salona gelen Duruyu fark edince " Duru gel canım " diye seslendim. Benim konuşmam ile Taner arkasını dönüp Duruya baktı. Duru misafirimize selam verip bana dönünce karnını ovaladı.
" Acıktın mı ? Valla biz de öyle. Ne söyleyelim bu gün ?"
Duru elimden tutup beni oturduğum koltuktan kaldırınca ona kolaylık olsun diye peşinden takip ettim. Beni mutfağa sokan Duru ya " Ne oldu fıstığım " diye soracakken ocağın üzerinde gördüğüm tencereler ile gözlerim parladı.
" Yemek mi yaptın kız sen. Yaşadık valla "
Duru gülerken mutfağa giren Tanerin kısa bir an Duruya baktıktan sonra bana dönmesi ile " Duru yemek yapmış dışarıdan söylememize gerek kalmadı " dedim. Durunun eli çok lezzetli olsa da mutfağa fazla girmezdi. Rahmetli annesi gibi yemek işlerinde çok becerikliydi. Canımın yarısı ablam yeteneğini kızına bırakıp da gitmişti. Ancak Duruyu hiç bir zaman yemek yapması yada ev işleri için zorlamamıştık. Sadece kendi işlerini yapıyor canı isterse de mutfağa giriyordu.
Akşam yemeği Taner ile benim sohbet etmem ve Durunun başı önünde düşünceli bir şekilde yemeğini yemesi ile geçmişti. Sonrasında Duru ile beraber masayı toplayıp çay koyduğumuz da, boş kaldığı anda telefonuna sarılan Tanerin yanına, salona geçtik. Onun bir eşi olan Duru da hemen telefonunu çıkarıp başını gömünce bende kendi düşüncelerime gömüldüm. Bu akşam bir çok aydınlanma yaşamış vicdan azabı çekmiş suçluluk hissetmiştim. Ama elimden gelen şey sadece katili bulup cezalandırılmasını sağlamaktı. Bunu yaparak en azından vicdanımı bir nebze susturabilirdim.
Gözümün önüne uzatılan kağıt ile kısa bir an irkilsemde Durunun okumam için uzattığı kâğıtta yazılanları hızla okudum.
" Bu çocuk senin amirin mi ?"
Kafamı kaldırdığımda Tanerin bana merakla baktığını gördüm .
" Sayılır. O komiser bende onun altında çalışan bir memurum "
Taner kendinden konuştuğumuzu anladığında telefonunu bırakıp bizi dinlemeye başladı. Duru hızla bir şeyler karalayıp bana uzatınca Tanerin de duyması için sesli okudum .
" Ama o senden küçük "
İkimizde gülümseyerek başımızı salladık. Taner hiç bir şey demeden halinden memnun bizi izlemeye devam ediyordu. Duru tekrar bir şeyler yazıp verince onu da sesli okudum.
" Kendinden küçük birinden emir almak zor değil mi ?"
Durunun sözleri ile kısa bir duraksama yaşadım. Taner ne cevap vereceğimi merakla bekliyordu.
" Aslında başkası olsa zor olurdu sanırım. Ama Taner benim eski dostum ve kendisinin gösterdiği samimiyet ile bu durum daha kolay olmasını sağlıyor. "
Duru anladığını belirtirken sözlerme devam ettim.
" Ayrıca polislikte yaş değil devre önemlidir fıstığım. Siciline göre konuşursun yani "
Duru dudaklarını büzerken çalan telefonum ile elim cebime gitti. Arayanı gördüğümde ise " Hah bende beni unuttu demiştim " diye söylendim.
" Efendim Efe ?"
"......."
" Yok canım ne kusuru. Tabiki işlerin olabilir "
"......"
" İyiyim sağol. Sen nasılsın ?"
"......."
" Anladım "
"........"
" Efe. Ben İstanbul'dayım. Artık sormana gerek yok "
Kulağıma dolan " Ne zaman geldin ? Benim niye haberim yok ? Nerdesin ? " bağırtıları ile telefonu kısa bir süre kulağımdan uzaklaştırdım. Taner merakla " Ne oluyor kim o " sorusuna cevap verecekken Durunun hızla bir şeyler yazıp Tanerin yanına oturduğunu görünce susup telefondaki Efeye döndüm.
" İşe başladım Efe ."
"......."
" Tabi daha sonra ayrıntılı konuşuruz şu an misafirim var "
"......"
Efe susmadan sorularına devam ederken sabırla onu bekledim. Sonunda sustuğunda veda ederek telefonu kapattım. Kafamı kaldırdığımda ise Taner ve Durunun sohbet ettiğini gördüm. Duru bir şeyler yazıyor Taner de ona cevap veriyordu. Duru hiç başını kaldırmasa da Tanerin gözleri bir Durunun yüzüne bir yazdığı not defterine kayıyordu. Duru kolay arkadaş edinen biri değildi o yüzden sohbetlerini bozmadan bekledim.
Geceye doğru Taneri yolcu ettikten sonra kendimi yatağıma attım ve İrfan Sağlamın katili ile ilgili rüyalarıma dalış yaptım.
&&
" Bunlar da değil "
" Pes etme daha çok sayfa var "
Taner ve Göktuğ ile beraber Tanerin odasında suçlu dosyasında ki resimlere bakıyordum. Bir umut resmini bulsam bile kanıt gerekiyordu. Ama yine de bir isim belirlemek bile bir ilerlemeydi. Yeni bir sayfa açıp resimlere bakarken kapı tıklatıldı ve Taner " Gel " diye bağırdı. Caner önce kafasını uzatıp bizimde içeride olduğumuzu anlayınca rahatlamış bir şekilde kalan vücudunu da içeriye sokarak odaya girdi. ( Yazarken bile anlamadığım bir cümle oldu )
" Masa da kimseyi göremeyince merak ettim. "
Taner saatine bakıp " bir saat geciktin ?" diye sorunca Caner kafasını kaşıyarak " Ee ben biraz yorgundum . Uyuyakalmışım . Kusura bakmayın " diye açıklamada bulundu. Göktuğ yanımda " Artık kız nasıl yorduysa " diye fısıldayınca gülmemek için dudaklarımı sıktım. Taner ise " Tamam bakalım " diye geçiştirince Canerin rahat bir nefes aldığını fark ettim. Taner dışarıda hepimize eşiti gibi davransa da iş yerinde bir komiserdi ve sorumlulukları vardı. O yüzden burada ona saygı duymak zorundaydık.
Gözlerim, yeni bir sayfa daha açıp önüme serilen resimlerde gezinirken sonunda onu gördüm. Heyecanla parmağımı bastırıp " Buldum. Bu o. " diye bağırdım.
Göktuğ ve Taner hemen gösterdiğim resme bakarken Caner hiç bir şey anlamamış bize bakıyordu.
" Orhan Gedik mi ? Yani Kel Orhan "
Göktuğ konuşurken Taner çoktan doğrulmuş odada bulunan raflarda parmağını gezdirmeye başlamıştı. Birşey arıyor gibiydi. Bu sırada da Göktuğ Canere olanları anlatıyordu. Yani benim maktülü tanıdığımı ve katili tahmin ettiğimi.
Taner elinde bir dosyayla masasına geri dönünce hepimiz ona baktık. Dosyanın üzerinde büyük harflerle ORHAN GEDİK yazıyordu. Onun suç dosyasıydı.
" Adam kaçırma , adam yaralama, tefecilik ve cinayet . Bu şekilde gidiyor. Geçen sene bizi çok uğraştırmıştı. Komiserlikte ilk davamdı. Ama her seferinde bir şekilde yırttı. Bir kaç aydır ortalıkta görünmüyordu. Emin misin Turan o olduğuna ?"
" Eminim komserim "
" Anladım. Bu iyi. O herifi hapise tıkmayı uzun zamandır bekliyordum . Ama elimizde kanıt yok "
Göktuğ " sözde iş yerini takibe alalım evini de biliyoruz . Bir ekipte evine yerleştirelim. " diye öneride bulundu.
Taner ise başını iki yana sallayarak " Neye dayanarak o adamları göreve göndereceğim. " diye sorunca hepimiz durduk. Elimizde bir ip ucu olsa harekete geçebilirdik. Ne yapacağımızı düşünürken kapı iki kere tıklatıp açıldı ve içeriye dün çarpışarak karşılaştığım Bahar komiser girdi. Taner yerinden kalkarak " Hoş geldin Bahar " diye onu selamlarken ben onu süzdüm. Taner den büyük görünüyordu. Hatta burada ki herkes Tanerden büyüktü. Şubede en genç komiser Tanerdi. Bahar ise tam aksine benimle yaşıt gibi duruyordu. Boyu uzundu ama yine de dün fark ettiğim üzere çeneme anca geliyordu. Kahverengi ince dalgalı saçları vardı. Sırtına dökülüyordu. İnce beli ve güzel kalçaları vardı. Göktuğun beni dürtmesi ile kendime gelip ona baktım. Kulağıma doğru " Biraz daha dik dik bakarsan anlayacak " diye fısıldayınca başımı salladım. Kendime inanamıyordum. Kenarda durmuş kadını inceliyordum resmen.
" İrfan Sağlam dosyası için geldim . Sana söyleyeceklerim var "
Taner Bahar komisere başını sallayıp bize baktı .
" Siz çıkın "
Üçümüz de onlara selam verip çıkarken Bahar komiser beni yeni fark etmiş gibi kısa bir an yüzüme bakıp başını çevirdi. Önde Caner arkada Göktuğ ve en arkada ben kapıdan sırayla çıktık. Kendi bölmemize girip masaya otururken hemen arkamızdan diğer bölmede oturan ve adının sefer olduğunu öğrendiğim adam bizim yanımıza geldi. Göktuğ ona bakmazken sadece Caner selam verdi. Tabi bende.
" Hayırdır. Neler oluyor. Komiserin odasından çıkmıyorsunuz sabahtan beri ?"
Göktuğ ona ters ters baksa da sefer hiç etkilenmeden Caneri ve beni muhatap alarak cevap beklemeye başladı.
" Davalarla ilgili konuşuyorduk."
Sefer kendisine cevap veren Canere başını sallayarak Göktuğu yine pas geçip bana baktı.
" Ee Turan alışabildin mi buraya ?"
" Görevimiz neredeyse alışırız Sefer. Sağol sorduğun için. "
Açıkçası adamın tipinde bir şey yoktu . Ama yüzünde kendinizi rahatsız hissettirecek bir şey vardı. Ne olduğunu bilmiyordum ama onu sevmemiştim. Göktuğ ile aralarında ne olduğunu da bilmiyordum.
" Doğru dedin tabi. Neyse sana tavsiyem arkadaşlarını iyi seç. Burada güç konuşur "
Sefer kendi bölmesine giderken Göktuğ " Şerefsiz piç " diye söylenince ona baktım. Caner ise sadece başını sallayıp işine geri döndü.
" Aranızda bir şey mi geçti ?"
Göktuğ yüzüme bakıp söyleyip söylememe arasında gidip gelirken sonunda kararını verdi ve anlatmaya başladı.
" Altı ay öncesine kadar nişanlıydım "
" Yaa "
" Evet. Berrak . Çocukluk aşkımdı. Üniversiteyi beraber kazandık. Beraber bitirdik . Sonra o mesleğini yapmaya devam etti bende polislik sınavlarına girdim. Çevikten iki yıl içinde çıktım. Buraya geldim. Berrak da ara ara buraya beni ziyarete geliyordu. "
Göktuğ sustuğunda altından ne çıkacağını az buçuk tahmin etmiştim. Sanırım bir aldatma söz konusuydu .
" O zamanlar bu sefer iti ile bir dosya yüzünden kavga ettik. Bir şeyleri yanlış yapıyordu. Bunu görünce onu uyardım. Sonra fark ettim ki bilerek ihmalkarlık yapıyordu. Onun yüzünden sürekli azar işitmeye başladık. Hatayı kimin yaptığını bilmiyor hepimizi suçluyorlardı. Bir gün berrakla kavga ettik. Zaten canım sıkkındı. Sefer yine bir dosyayı eksik hazırlamış baş müdür bizi azalıyor . Çıktım söyledim. Hataları yapan sefer dedim. Tabi ceza aldı. Bir de rezil oldu. Şerefsiz intikam almaya kalktı benden bu yüzden "
Göktuğ yine susunca Canerinde onu dinlediğini fark ettim. Hikayeyi biliyor olmalıydı.
" Her yerde Berrağın karşısına çıkmaya başlamış. Benim haberim yoktu tabi. Bir zaman sonra kendine aşık etmiş. Ayrıldık işte onun yüzünden. "
" Yok artık. Bir intikam için nişanlından mı ayırdı. Çocukluk aşkıymışsınız keşke bir şans daha verseydiniz ?"
Göktuğ ağzını açmadan bu sefer Caner kafasını karıştı.
" Yatmışlar abi. Nesini affetsin . Bu adam o kızın elini tutarken titriyordu. "
Göktuğ elini kaldırarak onu susturunca Caner başını eğip işine geri döndü. Ama bu konuda onunda kızgın olduğu belli oluyordu.
" Boşver. Sadece sefer suçlu değil. Berrak da onun kadar suçlu. Onda bana sadık kalacak yürek yokmuş. Herkes gerçek aşkı kolay taşıyamaz. "
" Çok doğru "
Tanerin sesini duymamız ile üçümüz de ayaklandık. Yanında Bahar komiserde vardı. Göktuğun anlattıklarını duymuş olmalıydı. Gözlerinde ki hüzün bunu gösteriyordu .
" Bana müsade. İyi çalışmalar. "
" Görüşürüz "
Bahar komiser giderken Taner hepimizi odasına geri çağırdı. Üçümüz yine odaya girerken kısa bir an arkama dönüp baktım. Seferin gözleri bizi takip ediyordu.
Kapıyı kapatıp odanın içine döndüğüm de Taner masanın üzerindeki açık dosyayı gösterdi.
" Bana verilmeden önce davaya Bahar ve ekibi bakıyordu. Olay yerine de dün onlar gitti biliyorsunuz . Bahar orda bir ipucu bulmuş. Ve bu da Kel Orhanı gösteriyor. "
Göktuğ heyecanla " O zaman alalım hemen sorguya " diye atılınca Taner başını iki yana salladı.
" Çok zayıf bir ip ucu . Bu gün biz de gideceğiz olay yerine . Bir de biz bakalım . Normal de sadece Göktuğ ve Canerle gitmem gerekiyor. Ama Turan bu olayla bağlantılı olduğu için onu da yanımda götüreceğim. Tabi onun yerine burda Caner kalacak. Dün erken çıkmanın cezası "
Anladığımı belirtirken Canerin kaşlarını çatması gözümden kaçmadı. Garip biriydi. İyi mi kötü mü çözemiyordum.
" Bahar komiserin bulduğu şey neymiş peki. "
" Küçük bir şey. Bir çakmak. Üzerinde E G harfleri var. Ve değişik bir figür. Özel yapım gibi duruyor. "
Göktuğ direk " Eylül Gedik . Kızının ismi " diye atılınca Taner onu onayladı. Ben ikisine bakarken kısa bir kararma oldu ve kendimi farklı bir yerde buldum. Kalın bir koridorda yürüyordum. Adımlarım büyüktü. Nereye gideceğimi biliyor gibiydim. Asıl tuhaf olanı ise burası çok tanıdıktı. Birden karşıma resmi giyimli bir polis çıktı ve beni durdurdu.
" Seni kim çağırdı? "
" İsim bilmiyorum . Tuvalet tıkanmış dediler "
Adam biraz durup beni onayladı ve " Sonunda. Yapılsın anasını satayım. İşeyecek yerimiz yok " diye söylenerek yoluna devam etti. Bende ona selam verdim ve yürümeye devam ettim. Şubedeydim. Hangi bölümü olduğunu bilmiyordum. Önünde durduğum kapı Kanıt Odasının kapısıydı. İki tarafıma baktım. Kimse yoktu. Hemen odaya girdim. Elimdeki alet çantasını kenara bıraktım ve raflar arasında gezinmeye başladım. Sonunda aradığım kutuyu bulunca çekip aldım. İçinden az önce Tanerin bahsettiği çakmak dahil bir bıçak ve bir kalem aldım. Sonra da acele ile kutuyu aldığım yere koyup alet çantasını elime alarak odadan çıktım. Boş koridorda hızla ilerlerken görüntü değişti ve kendimi yine Tanerin odasında buldum. Üçü de bana bakıyordu.
" İyi misin ? Ne oldu öyle ? "
" İnme mi indi anlamadım ki ?"
" Birini mi çağırsak "
Üçü de bana bakarak bir şeyler söylerken aklım başıma geldi ve hızla arkamı döndüm. Odadan çıkmadan önce söylediğim tek şey ise " Kanıtları çalıyorlar çabuk " diye bağırmak oldu.
&&&