Turandan
Odadan hızla çıktığımda katta bulunan çalışanların gözleri direk beni buldu. Ama ben onlara bakmadan merdivenlere yöneldim. Şubenin mimarisi diğerlerinden farklıydı. Büyük bir bahçenin içinde üç farklı bina vardı ve binalar koridorlar aracılığı ile birbirine bağlanıyordu. Dışarıdan görünen U şeklinde bir yapıydı.
" Turan dur ne oluyor ?"
Tanerin sesi ile arkamı döndüm ve üçünün de peşimden geldiğini anladım. Tanerin kolunu tutarak " Kanıt odası nerede " diye sordum. Taner şaşırsa da B blokta diye cevap verdi . Diğer bloğa bağlanan ve zemin katta bulunan koridora koşarken Göktuğun " Ne oluyor abi " diye konuştuğunu duydum. Ama onlara verecek cevabım yoktu. Zemin kata inip koridora daldığımda peşimdeki üç adamda beni takip etti. Geçtiğimiz her yerde gözler bize dönüyor neden koşturduğumuza dair sorular soruyorlardı. Koridordan çıkıp binanın girişine geldiğimde tekrar arkamı döndüm.
" Kaçıncı kat "
" Dördüncü katta gel "
Taner öne geçerek asansöre yöneldiğinde üzerinde " Bozuk " yazısını gördük. Yönümüzü değiştirip merdivenlere yöneldiğimizde ise Canerin " Siktir ya " diye söylendiğini duydum. Onu takmayarak son hızla merdivenleri tırmanırken bir yandan da yanımızdan geçen her adamın üzerine bakıyordum. Tesisatçı gibi giyinmiş birini gördüğüm an durduracaktım. Ama öyle birini görmeden odaya ulaştığımızda adamı çoktan kaybettiğimizi tahmin ettim . Çoğu zaman gördüğüm görülerin zamanını bilmiyordum. Önceden mi olmuştu , şimdi mi oluyordu yoksa gelecekte mi olacaktı. Dudaklarımı ısırarak " Kel Orhanın kutusuna baksanıza kayıp var mı ?" dedim. Göktuğ ikiletmeden kuyuyu bulup kapağını açtı. İçindeki kağıdı alıp kutunun içindekilerle karşılaştırdığında kaşlarını çatarak " üç nesne eksik " deyince gözler bu sefer de beni buldu. Ben ise hemen ordan çıkıp tekrar aşağıya inmeye başladım. İkinci kata geldiğinde burun buruna geldiğim tesisatçıyı hızla tutup arkasını çevirdim. Adam kısa bir an elimden kurulup kaçmaya çalışınca iki basamak inemeden tekrar onu yakaladım. Çıkardığımız gürültüye bir çok kişi etrafımızda toplanmıştı. Taner koşarak gelmiş ve tam arkamda durmuştu.
" Turan napıyorsun ?"
" Komiserim bu çaldı delilleri "
Adam " Ben bir şey çalmadım " diye bağırınca elindeki alet çantasını yere düşürttürdüm.
" Şu çantaya bakın "
Göktuğ hemen çantayı açıp içindekileri merdivenlerin dibine döktüğünde içinden tamir işlerinde kullanılan görevlerden başka birşey çıkmadı. Adamın kollarını bırakıp kendime döndürdüm ve üstünü aradım. Adam temizdi.
" Neden geldin ?"
" Tuvalet bozukmuş abi onun için çağırdılar valla ben birşey yapmadım "
" O zaman neden benden kaçtın ?"
" Ne bileyim abi. Sen birden üzerime çullanınca korktum "
Yenilmişlikle kafamı kaldırdığımda bir çok memurun bana meraklı gözlerle baktığını gördüm. Taner oluşan sessizliği bozarak " Tamam arkadaşım sen işini yap. Sizde uyuyormusunuz ne yapıyorsunuz emniyetin içinden güpe gündüz kanıtlar çalınıyor " diye bağırmaya başladığında arkalardaki kişilerin yavaşça ortamdan uzaklaştığını gördüm. Önde kalanlar ise başlarını eğmişlerdi.
" Ne diyorsun sen Taner ?"
Bahar komiserin sesini duyduğumda Göktuğ koluma girdi ve beni yürütmeye başladı. Taner ve Bahar komiserin sesleri gittikçe uzaklaşırken kendi binamıza doğu yürüdük. Caner de tam arkamda bizi takip ediyordu. Kendi bölmemize geldiğimizde Göktuğ sesini alçalarak " Nasıl yaptın ?" diye sordu. Sandalyeye oturup başımı iki elim ile ovmaya başladım.
" Neyi ?"
Caner bir yanıma Göktuğ bir yanıma oturunca onlara baktım. Meraklı gözlerle beni izliyorlardı.
" Delillerin çalındığını nasıl bildin abi ?"
Kısa bir an şokla kaldım. Şimdi ne diyecektim . Nasıl anlatabilirdim ki. Hem bana inanmazlardı hem de dalga geçerlerdi. Küçük bir beyin fırtınasının ardından konuşmaya başladım.
" Suçlu resimlerine bakarken bir ara tuvalete gitmiştim. Zemin kattakine girdim. O sırada gördüm. Tesisatçı kılığında gelmişti. Önce anlamadım. Az önce birden gördüğüm ayrıntıyı hatırladım. "
" Neymiş o ?"
" Adamın elindeki telefon bir tesisatçıya göre fazla lükstü. İnsanları sınıflandırdığımdan değil ama o telefonu Duru da istemişti. Gerçekten çok pahalıydı. Alamamıştım ordan biliyorum. Delilleri çalma kısmı ise tamamen tahmin. "
İkisi de başını sallayarak beni onaylarken bir dakika içinde yazdığım senaryoya inanmış gibi gözüküyordu.
" Turan odama "
Taner tek bir şey söyleyip bize bakmadan odaya girdiğinde bende ayaklanıp hemen arkasından girdim. Kapıyı kapatıp döndüğümde odanın ortasında ayakta beklediğini gördüm.
" Nasıl yaptın ?"
" Komiserim ben resimlere bakarken tuvalete -"
Taner elini kaldırıp beni susturunca şaşkınlıkla kaldım. İki adımda yanıma gelip gözlerime baktı.
" Dışarıdakilere sıktığın palavrayı değil gerçeği istiyorum Turan "
Sessiz bir şekilde yutkunum ne diyeceğimi düşündüm . Gerçeği hiç bir şekilde söyleyemezdim. Ama Taner de iyi bir polisti. Hızlı yükselmesinin nedeni de buydu. Ben bir şey söylemeyince bir elini kahve rengi saçlarından daldırıp bana arkasını döndü.
" Doğruyu söylüyorum komiserim "
" Yalan söylüyorsun Turan . Anlayabiliyorum "
" Komiserim "
Taner ellerini masaya dayayarak eğildiğinde yüzünün ifadesini göremedim. Bana sırtını dönmüştü ama omuzlarının gerginliğinden hiç te iyi şeyler düşünmediğini anlayabiliyordum .
" Umarım " deyip sustuğunda ne diyeceğini merakla bekledim. Tekrar konuştuğunda ise hiç aklıma gelmeyen şey oldu.
" Umarım Turan bu hırsızlığı bilmenin nedeni aklımıza gelen şey değildir. Çünkü bunu bilmenin tek yolu ya süper güçlerinin olması ya da zaten bunu önceden bilip suçlularla iş birliği yapman."
Şokla düştüğüm duruma hayret ederken Taner dikleşti ve bana döndü. Açık renk gözlerini bana diktiğinde ise kendimi bu işten nasıl aklayacağımı düşünmeye başlamıştım bile.
" İki şık da imkansız benim gözümde. O yüzden bir açıklama bul Turan. Bulamazsan az önce söylediklerini söylersin. Ancak bana gerçeği söyleyeceksin. Şimdi çık dışarı "
Başımı sallayıp odadan çıktığımda aklım karma karışıktı. Hiç tahmin etmediğim şey olmuş ve suç bana kalmıştı. Oysa tek yapmak istediğim yardım etmekti. Ne demişti Taner . Aklımıza gelen . Ordan ayrılmadan önce Bahar komiserle konuşuyordu. Demek ki o da öyle düşünüyordu. Başımı kaldırıp sessiz bir şekilde beni izleyen Göktuğ ve Caner baktım. İkisine de gülümseyip ayağa kalktım. Lavaboya gitmeliydim. Kendime gelmeliydim. Kafamda bir sürü düşünce vardı. İçine düştüğüm bu durumu nasıl düzelteceğimi bilmiyordum. Bölmeden çıkıp asansöre yöneldiğimde kısa bir an gözlerim Sefere takıldı. Bana bakışları çok sinsiceydi. Gözleri gülüyordu. Olanları duymuş olmalıydı. Ve hoşuna gitmişti. Bu olay açıklığa kavuşmazsa başımın derde gireceğini tahmin ediyor olmalıydı. Ama Göktuğlara anlattığım şeyi değerlerine de anlatabilirdim. Onun kulağına da giderdi elbet. Hızla Erkekler tuvaletine daldığımda çeşmeyi açıp yüzüme su çarptım. Hiç kimseyi değil ama Taneri inandıramayacağımı biliyordum. Ve benim için o önemliydi. Bana sonuna kadar güvenen adamdı.
Yüzümden akarak çenemden yere damlayan suları aynada izlerken kaşlarımı çattım. Belki tekrar bir görü yaşarsam bir ipucu bulabilirdim. Konsantre olmaya çalıştım. Aynada kendi koyu gözlerime odaklandım. Sonrada sımsıkı gözlerimi kapattım ve açtım. Hiç bir şey olmadı. Tekrar denedim. Ve tekrar. Yarım saat boyunca aynanın önünde transa geçmeyi denedim. Ama olmadı. Sinirle elimi lavaboya vurarak arkamı döndüm. Lanet olası şey kendi istediği zaman oluyor istediği zaman olmuyordu. Bu şekilde ne işime yarardı ki. Her zaman dediğim gibi bu sadece bir lanetti. Asla yetenek değildi. Sakinleşmeye çalışarak lavabodan çıktım. Derin nefesler alarak arkadaşlarımın yanına geldim. Masanın üzerinde duran dosyalara elimi uzatırken bundan sonra hiç bir işe karışmayacağıma kendime söz verdim.
&&
" Hadi Duru ilk günden geç kalacaksın "
Duru hızlı hızlı kahvaltısını ederken ben ondan daha fazla heyecanlı olduğumu biliyordum . Ama elimde değildi. Yaklaşık on beş gündür Duru ile yaşıyorduk. Daha öncesinde köyde de iki yıl beraberdik ama orda annemle babam da vardı. Burda ise durum farklıydı. Duru tamamen benim sorumluluğumdaydı ve kendimi bir nevi onun anne babasının yerinde görüyordum. Çocuğunu ilk defa okula gönderen ebeveyn gibi heyecanlıydım.
Duru ağzını temizleyip odasına koşturunca çantasını almaya gittiğini anlayıp bende ayaklandım. Salondan telefonumu alacağım sırada çalan kapı ile yönümü değiştirdim. Emir gelmiş olmalıydı. Karşımda gördüğüm sarı kafa ile kapıyı iyice açtım ve Emirin içeri girmesi için geri çekildim.
" Geç kaldın kardeşim ?"
" Hoş bulduk kardeşim "
Emir gözlerini devirerek içeriye girerken kapıyı arkasından kapattım ve salona geçtim. İlk gününde Duruyu okula ben bırakmak istiyordum ancak arabam olmadığı için bu sadece onunla beraber otobüse binmekten başka bir şey olmayacaktı. Bu yüzden de Emirden rica etmiştim.
" Teşekkür ederim "
Emir başını sallayarak beni onaylarken salona hızlı bir giriş yapan Duru ayakta duran Emiri görünce birden durdu. Emir gülerek onun yanına giderken " Benim için bir zevk " diyerek konuştu. Aynı zamanda da bir kolunu Durunun omzuna atıp onu kendine çekince Durunun hızla kızarması dikkatimi çekti. Emir benim iyi dostumdu. Onu severdim . Duru da bunu biliyordu ama Durumun son zamanlardaki davranışları hoşuma gitmemeye başlamıştı. Emir bu hafta içinde bir çok kez bize gelmişti. Her seferinde Durunun ruh hali değişiyordu. Bazen üzgün duruyor bazen fazla neşeli oluyordu. Aklıma gelen ihtimaller arasında Durumun ergenliğin verdiği sahte duygular ile Emire farklı hisler besleyebileceği yada tam tersi tahmin bile etmediğim farklı bir şey olabileceği yönünde idi. Ne olursa olsun Emire güveniyordum. İreme sevgisi tamdı. O yüzden herhangi bir durumda üzülen Duru olabilirdi.
Duru hiç bir şey demeden Emirin kolundan çıkıp kapıya yönelince Emir bana göz kırpıp " Merak etme Duru bana emanet Yiğenimi okula bırakınca haber veririm " diyerek Durunun peşinden gitti. Kullandığı kelime içime birazda olsa su serpince bende peşlerinden çıktım. İşe geç kalmak istemiyordum. Olayın olduğu günün üzerinden beş gün geçmişti. İşler birden tersine dönmüştü. Çalışanlar benim dikkatim sayesinde hırsızlığın fark edildiğini söyleyip beni kutluyorlardı. Ama sadece Taner bana soğuk duruyordu. Hala aklında o gün söylediklerinin olduğunu biliyordum. Benim de suçlu olduğumu düşünüyordu ve davanın sonuçlanmasını bekliyordu. Ama bakışlarındaki içtenlik ve dostluk benim suçsuz çıkmamı istediğini gösteriyordu. Mesafe koymasının nedenini ise anlayabiliyordum. En nihayetinde o bir polisti ve eğer suçlu isem görevi bunu adalete göstermekti.
Şubenin kapısından girerken iki gün önce şahit olduğum konuşma geldi aklıma. Çıkışlar verilmiş herkes koşa koşa çıkmıştı. Ben ise tuvalette biraz oyalanmış ve oradan çıkışa gideceğim sırada telefonumu masada bıraktığımı hatırlayıp geri dönmüştüm. Asansör yerine merdivenleri kullanarak ikinci kata geldiğimde ise son basamakta Tanerin sesini duymam ile olduğum yerde kalmış ve onu dinlemiştim. Beni buna iten ise kendi ismimi duymuş olmaktı. Tanerin benim için " Turan'ın geçerli bir nedeni olduğuna inanıyorum " diyen sesi bana olan uzak davranışlarına tezat beni korumaya yönelikti. Karşısındaki ses ise yine tanıdığım Bahar komisere aitti.
" Açıklaması beni ikna etmedi Taner " diyen Bahar komisere anlık bir kızgınlık hissettim. Aslında haklı da olsa onun beni suçlu görmesi içime dokunmuştu. Tanerin " Bahar abla " diye söze girmesi ise beni şaşırtmıştı.
" Hatırım için bana zaman ver. Turan abi iyi bir polis. Onlarla bir ilişkisi olduğunu düşünmüyorum "
Daha fazla dinlemeyip biraz gürültülü bir adım atmış ve susmalarına neden olmuştum. İkiside beni görüp selam vermiş ve Tanerin odasına girmişti.
" Günaydın "
Göktuğ ve Caner bana karşılık verirken yanlarına oturdum. Elimdeki simit olan poşeti masaya koyduğumda ise hemen kapan Göktuğ oldu.
" Aslansın be abi "
Göktuğ simitleri çıkarırken Caner " Ben çay ve peynir alayım " diye ayağa kalkıp kantine inerken Göktuğ çoktan yemeğe başlamıştı bile. Gülerek ona bakarken birden gözlerim karardı ve kendimi farklı bir yerde buldum.
Taburenin üzerinde oturuyordum . Yanımda üç kişi daha vardı. Hepimiz oturmuş önümüzdeki küçük sehpadaki çayları içiyorduk. Yanımdaki adam " Bu sefer çok dokundu be abi " diye söylenince oturanlardan biri " Ne olacaktı lan. Koskoca Orhan abinin kızı sana mı bakacaktı. " dedi. Adam oflayarak çayının kalanını içtiğinde bende gülerek onları dinliyordum . Bir kaç saniye sonra adam tekrar konuştu.
" Ya ben onun için polislerin arasına daldım. Sırf babası öğrenmesin onun yaptığını diye delilleri çaldım "
Adamın söylediklerini anlamaya çalışırken yanımızda oturan adamlardan biri " Ben hala anlamadım abi " diye sorunca elimi kaldırıp başına vurdum.
" Gerizekalı. Orhan abi o irfanın infazını verince onu temizlemek için Arif gidecekti. Ama Eylül hanım ne kadar Orhan abi izin vermese de bu işlere meraklı. Arifin peşine takılmış. Adamı temizleyen Eylül hanım. Ama Orhan abi Arif sanıyor. Kızda babasının hediyesi olan çakmağı İrfanı temizlediği yerde düşürünce bizim aşık oğlan da emniyete girdi. Delilleri almak için "
Kendi ağzımdan çıkanlar ile şaşkınlığım tavan yaptığında gözlerim tekrar karardı ve kendimi Göktuğun karşısında buldum. Bana olanları fark etmemiş gibiydi.
" Çüş anasını satayım. İnsan bizi bekler "
Caner elimdeki tepsiyi masaya koyduğunda Göktuğ omzunu silkerek ikinci simitine geçmişti bile. Ben ise ayağa kalkarak " Hemen geliyorum siz başlayın yada devam edin işte " diye söylenerek Tanerin odasına geldim. Kapıyı tıklayarak içeriye girdiğimde masasında oturan Taner beni görünce tek kaşını kaldırarak soru sorar gibi baktı. Kapıyı kapatıp yanına yaklaştım. Bu işe karışmayacağıma söz vermiştim
Ama daha fazla muammada kalmak istemiyordum. Bana inanmasını dileyerek konuşmaya başladım.
" Komiserim. Nerden biliyorsun dersen bir cevabım yok. Ama size yemin ederim benim suçlularla bir ilişkim yok. Nasıl bildiğimi anlatsam asla inanmazsınız. Şu an için ise elimde önemli olduğunu düşündüğüm bir bilgi var . "
Taner önce sessizce beni dinledi ve sonra eli ile sandalyeye oturmamı işaret etti. Masanın önünde bulunan sandalyeye oturduğum da " Ne bilgisiymiş bu ?" diye sordu.
" İrfan Sağlamın katili Eylül Gedik."
" Orhan Gediğin kızı. Kel Orhanın kızı "
" Evet "
" Bildiğim kadarı ile Orhan Gedik kızını pis işlerden uzak tutuyordu "
" Kızının cinayet işlediğinden haberi olduğunu sanmıyorum "
Taner olumlu anlamda başını sallayıp " Başka bir şey ?" diye sorunca " yok " diyerek ayağa kalktım. O da zaten önündeki işlere başını eğmişti. Nereden biliyorsun diye sormamamıştı. Bunu iyiye mi yormalıydım, kötüye mi bilemedim. Odadan çıkıp bizimkilerin yanına geldiğimde de masanın boş olduğunu gördüm. Caner duvar dibindeki küçük komidin tarzı çekmeceden poşeti çıkarıp önüme koyduğunda " Bu hayvan hepsini yiyordu sana bir tane ayırabildim " diye söylendi. Göktuğ ona suratını asıp telefonuna bakarken Canere teşekkür ettim. Simitimden bir lokma almıştım ki Taner hızla odasından çıktı ve asansöre binip gitti.
" Ne dedinde gitti adam bir hışımla "
Sefer sırıtarak bizim bölmeye gelmiş bana bakarken ona cevap vermedim. Göktuğ yine ellerini yumruk yapmış masanın altında tutuyordu.
" Bende sizi arkadaş sanmıştım. İlk geldiğinde pek bir yakındınız . Ne oldu da aranız açıldı ?"
Sefer gülerek sorularına devam ederken Caner " İşine baksana sen oğlum " diye tersleyince omzunu silkerek kendi yerine döndü. Bu adamla kesinlikle işimiz vardı.
&&&
Durudan
" Bence biz iyi arkadaş olacağız"
Sabah ilk derste yanıma oturan kız ile bütün gün ortak dersleri almış ve hep beraber dolaşmıştık. Şimdilik iyi birine benziyordu.
" Sen çok sessizsin bense çok konuşuyorum. Bence biz mükemmel ikili olacağız "
Okula geldiğimden beri konuşamadığımı fark eden herkesin yüzünde oluşan acıma dolu bakışların aksine bu kızın yüzünde hiç düşürmediği bir neşe vardı. Sürekli konuşmasına rağmen onun yanında durmam ise bu yüzdendi.
" Duru telefonunu versene numaramı kaydedeyim "
Cebimden çıkarıp telefonumu ona uzattım. Elimden alıp kendini kaydetti ve benden kendine çağrı attı.
" Al . En yakın arkadaşım Nur diye kaydettim. Beni arayacağın zaman bu isimle bulursun "
Kızın aşırı samimi hallerine gülmeden duramadım. Son dersten çıkmış kampüsün bahçesinde yürürken saate baktım. Akşam 6 olmuştu. Dayım da işten çıkmış olmalıydı. Burdan eve otobüsle gidene kadar en az bir saat daha geçerdi. Belki daha fazla. Bir an sabahki gibi Emir abinin beni bırakmasını istedim. Ama sonra bunu kafamdan attım. Beni almaya geldiğinde hem ilk gün heyecanı hemde onu her gördüğümde ritmi değişen kalbim yüzünden hızla aşağı inmiş ve arabasına yönelmiştim. Tam ön kapıyı açacağım sırada camlardaki filmler yüzünden göremediğim İrem ön koltukta camı açacak varlığını belli etmiş ve bana karşı olan sahte gülümsemesi ile " Günaydın canım " demişti. Bende ona başımı sallayıp arka koltuğa oturduğumda arkasını dönmüş ve " Seni ilk gününde yanlız bırakmak istemedim canım " diye konuşmaya devam etmiş ve Emir suratındaki aşık bakışlar ile ona bakmıştı. Bu sahne sinirime dokunmuş ve yol boyunca suratımı asmıştım.
Nur yanımda konuşmaya devam ederken ben iki yıl önce Emir abiyi ilk gördüğüm zamanı düşündüm. Köye dayımı ziyarete geldiklerinde henüz 16 yaşındaydım. Emir abi o kadar yakışıklıydı ki ona hayranlıkla bakmaktan kendimi alamamıştım. Dayım beni onunla tanıştırdığında ise kızarmış ve utanmıştım. Sonra da iremi görmüştüm. Onun sevgilisi olduğunu beraber yaşadıklarını öğrendiğim de ise benim için hiç bir sorun olmamıştı. Ben sadece yakışıklı bir adamı beğenmiştim o kadar. Ama köyden gidecekleri gün İremin beni bir köşeye çekip söyledikleri hâlâ kulaklarımdaydı. Benimle dalga geçmişti. " Bak küçük kız sevgilime nasıl baktığını görüyorum. Ufacık bile şansın olmadığını biliyorum o yüzden seninle hiç bir sorunum yok. Ben sadece seni düşünüyorum. O küçük kalbin kırılır diye seni uyarıyorum. Herşeyi geçtim kim dilsiz bir kızı ister ki. Senin için çok üzülüyorum " demişti. O gün ona cevap vermeyi çok istemiştim. Ben dilsiz değilim diye yüzüne karşı bağırmayı çok istemiştim. Emir abiye aşık değildim . Sadece o çok yakışıklıydı ve onu beğeniyordum . O kadar. Ama İrem iki yüzlü bir kadındı. Emir abinin bunu yıllardır nasıl göremediğini anlamıyordum. Beraber alışverişe gittiğimiz gün gördüklerim geldi bu sefer de aklıma . O -
" Duru şu adam sana sesleniyor"
Nurun sesi düşüncelerimi kestiğinde işaret ettiği yöne baktım. Dayım bana seslenerek yanıma geliyordu.
" Selam fıstığım "
Dayıma sarılıp geri çekildiğimde Nurun dayıma hayran hayran baktığını gördüm. Gözlerimi devirerek onu dürttüğümde hızla kendine gelip elini uzattı.
" Merhaba. Ben Nur . Durunun en iyi arkadaşıyım "
" Merhaba. Bende Turan . Durunun dayısıyım. "
Dayım durumu fark etmiş gülerek cevap verirken onun kolunun altına girdim. İlk günümde beni almaya gelmişti. Nurdan ayrılarak durağa giderken kolumu dayımın beline sardım. O benim için babamdan öte olmuştu . Benim sorumluluğumu aldığını ve bu işi en iyi şekilde yapmaya çalıştığını fark ediyordum. Annem ve babamı kaybettiğim zamanlarda , başlarda yanımda olmasa da sonradan zorunlu bir şekilde eve dönmüş ve benim en yakın arkadaşım olmuştu. Ananem ve dedem de benim için çok uğraşmışlardı ama dayım benim için her zaman daha farklı olmuştu. Konuşamıyor olmamı yadırgamıyordu bir kere. Bana acıyarak bakmıyordu. Konuşmamı elbette istiyordu . Ama baskı kurmuyordu. Beni anlıyordu. Herkes susmamın benim tercihim olduğunu söylüyordu. Ama yapamıyordum. İstesemde konuşamıyordum.
" Fıstığım bin hadi "
Dayımın beni yürütmesi ile önümde duran Otobüse bindim. O da benim arkamdan geldi ve boş yer olmadığı için kapıya yakın bir yerde ayakta durmaya başladık. Dayım çalan telefonu ile kısa bir an oflayıp arayanı cevapladı. Evimizin adresini verdiğini duyduğum da onu dinlemeye çalıştım. Sonunda telefonunu kapatıp bana bakınca tek kaşımı kaldırdım.
" Yemeğe misafirimiz var "
Yüzüne bakmaya devam edince kim olduğunu söylemeyi akıl edebildi.
" Efe geliyor . Çok bile dayandı zaten."
Dayım kendi kendine söylenirken ben gözlerimi devirdim. Bir kere gördüğüm o adamı hatırlıyordum elbet. Çok yapışkan bir tipti. Akşamın renkli geçeceğini düşünerek camdan dışarıyı izlemeye devam ettim
&&&