Turan dan
Eve geldiğimizde Duru odasına girmiş bende üzerimi değiştirip salona geçmiştim. Efe yemek yapmamamızı, pizza getireceğini söylemişti. İtiraz etsemde kabul etmemiş ve telefonu yüzüme kapatmıştı. Hemde ilk defa. Normalde telefonu kapatan kişi her zaman ben oluyordum. Tanıştığımız dan beri sürekli arayıp arkadaş olmaya çalışmış ve bir şekilde kendini evime davet ettirmişti. Kötü biri olduğunu düşünmüyordum. Sanırım onun için benim lanetim merak uyandırıyordu. Telefonuma gelen bildirim sesi ile daldığım düşünceden sıyrıldım ve orta sehpaya uzandım. Mesajın Doktorum Zeynep hanımdan olduğunu gördüm. Bu ay görüşmemiz vardı ve İstanbul'da olduğumu ona söylemiştim. Kendi muayenehanesinde onu ziyaret etmemi istiyordu.
Zil sesi ile telefonu koltuğa atıp kapıya gittim. Delikten kimin geldiğine bakıp sadece kutuları görmem ile Efe olduğunu anlayıp kapıyı açtım . Elinde pizza kutuları ile sırıtan çocuğa selam vererek içeriye davet ettim. Efe yüzünde aynı sırıtma ile salona geçip gördüğü küçük masaya elindekileri bıraktı.
" Hoş geldin "
" Hoş bulduk "
Efe birden sarıldığında ne olduğunu şaşırsam da bende ona sarılıp sırtını pat patladım. Bir an köyde otururken Mahmut'un efe için söyledikleri aklıma geldi. Saçmaladığımı düşünüp kafamı salladım. Efe sırıtarak geri çekildiğinde bakışlarını arkama odaklanması ile Durunun geldiğini anladım.
" Kız nolmuş sana ?"
Duru tek kaşını kaldırınca o soruyu ben sordum .
" Nolmuş ?"
" Valla ne olduysa çok güzel olmuş. İki ay önce gördüğüm köylü kız gitmiş yerine afet gelmiş "
Elim otomatik olarak havaya kalkıp Efenin kafasına arkadan vurunca Efe elini başına götürerek bana döndü.
" Ege ?"
" Ne ?"
Efe gözlerini açarak " Bir an Ege geldi sandım. " diye açıklama yapınca erkek kardeşinden bahsettiğiniz anlayıp bir şey demedim. Duru gözlerini devirerek masaya yönelince Efe de arkasını dönerek hemen masaya kuruldu. Adam sanki kırk yıldır içimizdeymiş gibi davranıyordu. Onun bu samimiyeti tuhaf olsa da bende akışına bırakmaya karar verdim. Getirdikleri çok fazlaydı. Duru dahil hepimiz tıka pasa yediğimizde masa da kalan çöpleri temizlememek için birbirimize laf atıp durduk. Tabi Duru yazarak düşüncelerini söylüyordu. Sonuç olarak üçümüz beraber falan toplamadık. Duru lavaboya diye masadan kaçtığında ardından Efe de telefonum çalıyor bahenesi ile masadan kalktı.
" Efendim Ege "
"Sen aradın oğlum "
Karşı tarafın sesi dışarıya çıkınca Efe eli ile telefonu kapatıp bana gülümseyerek odadan çıktı. En son " Bozmasana oğlum . Ne kızdan falan kaçtığım yok başka yerdeyim ben " dediğini duydum.
Oturduğum yerde kalan ben ise bütün çöpleri temizleyip masayı silerek çay koydum. Herşey bittiğinde salonda oturan ikiliyi görünce gözlerimi kısarak onlara baktım. Duru neyse de Efe de sanki bizden biriymiş gibi duruyordu. Yanlarına geldiğimde Efe elindeki telefonu bırakıp bana döndü. Sohbet etmeye başladığımızda, ki daha çok Efe konuşuyordu zamanın nasıl geçtiğini anlamadım. Durunun da sohbete katılması ise en memnun olduğum şeydi. Efe aslında çok komik biriydi. Sürekli bizi güldürmeyi başarmıştı.
Gece olduğunda Duru odasına yatmaya gidince Efe " Hâlâ o şeyleri görüyor musun ?" diye aniden sorunca küçük bir an cevap veremedim. Onun durumumu bildiğini neredeyse unutacaktım. Başımı olumlu anlamda salladığımda ise gözlerindeki parıltı ile bana bakmaya devam etti.
" Ee ?"
" Ne ee ?"
"Ne yapıyorsun peki ?"
" Efe ne demek istiyorsun ?"
" Diyorum ki Nazlı abla yeteneği ile bir sürü dava çözüyor. Akın abi bir çok kişiye yardım ediyor. Sen ne yapıyorsun ? Şimdiye kadar kaç kişiyi kurtardın ? Hadi ama eminim bir şeyler yapmışsındır. Peki nasıl hissettirdi ?"
Efenin ağzından çıkanlar ile şaşkınca ona bakakaldım. Ben hiç kimseyi kurtarmamıştım. Aksine görmezden gelmeyi seçmiştim. En son ölen biri için bir şeyler yapmaya kalkıştığımda ise elime yüzüme bulaştırmıştım. Efe yüzüme bakmaya devam ederken gözlerindeki ifade yavaşça şaşkınlığa dönüştü.
" Sen hâlâ lanetli olduğunu mu düşünüyorsun ? Nazlı abla ve Akın abi ile karşılaştıktan sonra kendinle barışacağını düşünmüştüm. "
" Efe "
" Yok böyle olmaz. Seni eğiteceğim "
Bu sefer şaşırma sırası bendeydi. Ne eğitiminden bahsediyordu bu çocuk.
" Ne diyorsun sen Efe ne eğitmesi ?"
" Basit. Yeteneğini nasıl kontrol edebileceğini ve nasıl yararlı bir şekilde kullanabileceğini en önemlisi bundan kötü anlamda etkilenmemeni öğreteceğim. "
" Sen bunları nereden biliyorsun ?"
" Bilmiyorum. Sen ilk öğrencim olacaksın "
Efe rahat bir şekilde omzunu silkip ayağa kalktığında ben hâlâ söylediklerine şaşkınlıkla bakıyordum.
" Bu hafta sonu Ağrıya gidecektim. Egeyi ve sevgili yengem Badeyi ziyarete ama ertelemem gerekecek. Senin eğitimin daha önemli. Neyse şimdi gitmeliyim . Randevum var "
Ayakta ceketini giyen Efenin söylediklerini idrak etmeyi bırakıp saate baktım . Gecenin 12 'siydi .
" Bu saatte mi ?"
Bende ayağa kalkarken Efe bana sırıtarak göz kırptı. Kiminle randevusu olduğunu anlayana kadar Efe çoktan kapıya ulaşmıştı bile. Ayakkabısını giyip asansöre binerken onun ne demek istediğini anca idrak edince gözlerimi devirdim. Başıma gelen bu lanet yüzünden neredeyse iki buçuk yıldır karşı cins ile alakamı kesmiştim. Hangi ortama girersem gireyim hiç bir kız ilgimi çekmemişti. Zaten köyümüzdeki bütün kızları tanıyor ve onlarla beraber büyüdüğüm için arkadaşım olarak görüyordum. Yeniden işe başladığımdan beri ise yine hiç bir kıza bakmamıştım. Bir kişi hariç diyen iç sesim ile kendi kendime başımı salladım. Doğruydu. Buraya tekrar döndüğümden beri ilgimi çeken tek kişi Bahar komiser olmuştu. Güzel kadındı. Ama benim üstümdü. Ayrıca benim suçlu olduğuma inanıyordu. Birden kaşlarım çatıldı ve sinirlendim. Beni tanımıyordu bile. Nasıl benim suçlu olduğumu düşünürdü.
Sırtımdan dürtülmem ile arkamı döndüğümde Duru elindeki not defterini bana uzattı.
" Tek başına kapıda neden dikiliyorsun ?"
Yazanı okuduğumda başımı çevirdim ve çoktan zemin kata inmiş asansör ile gitmiş olan Efeyi fark ettim. Ve ben tek başıma öylece düşünceler içinde dikiliyordum. Hep Efe yüzündendi. Akıl falan bırakmamıştı ki bende. Kapıyı kapatıp odama geçerken Durunun bana tuhaf tuhaf baktığını hissedebiliyordum.
&&
Bir haftadır Efenin gittikçe artan aramaları yüzünden kendimi çok meşgul hissediyordum. Sürekli bana telefonda pratik yapmam gerektiğini söylüyor kendince bana bir şeyler öğretiyordu. Bu hafta çok şükür ki işlerinin yoğun olmasından dolayı sadece telefonla arayabiliyordu. Yoksa eminim ki her gün evime gelirdi. Kendini öğretmenim ilan ettiği yetmiyormuş gibi sürekli kontrol ediyordu. Elinde olsa ödev verecek durumdaydı.
" Çok acıktım ben ya saat kaç oldu ?"
Göktuğ karnını tutarak başını masaya koyarken Caner elindeki telefona bakıp " 12 ye geliyor " dediğinde Göktuğ birden kafasını kaldırdı.
" Ee öğle olmuş hadi yemeğe çıkalım "
" Çıkalım çıkalım sen kendini kaybettin yine zaten "
" Taner komiseri de çağıralım ?"
" İki haftadır bizimle gelmiyor adam boşver "
Caner konuşurken göz ucuyla bakınca bunun sorumlusu olarak beni gördüğünü anladım. Haklıydı da. Taner odasında doğru düzgün durmuyor sürekli ortadan kayboluyordu. Burda olduğu zamanda bizimle iş dışında konuşmuyordu.
" Ne var Berrak ?"
Seferin yüksek çıkan sesi ile Göktuğ kalkmak üzere olduğu sandalyesine geri oturduğunda gözleri bir noktaya sabitlendi.
" Ben aramadan arama demedim mi kızım ben sana "
Seferin bilerek yüksek sesle konuştuğunu hepimiz biliyorduk. Göktuğun elleri yine yumruk olduğunda Canerin de kendini zor tuttuğunu gördüm. Neredeyse kalkıp seferin yakasına yapışacak gibi duruyordu.
" Çalışıyoruz kızım. Hadi kapat sen ben müsait olunca ararım seni ."
"....."
" Off sıkma kızım beni. Hadi hadi "
Sefer telefonu kapatıp cebine koyduktan sonra yanındaki arkadaşına dönüp " Çok açım çıkalım artık " diye ayaklandığında Göktuğ hâlâ aynı noktaya bakıyordu. Sonunda kattan gittiklerinde bende ayağa kalktım. Göktuğun omzunu sıkarak " Gel gidelim " dedim. Canerde ayağa kalkarak " evet abi hadi " deyince Göktuğ derin bir soluk vermesi ile başını salladı. Bu adam gerçekten çok sevmişti. Onun gibilere böyle ihanetler yapılır mıydı hiç.
Hep beraber asansörü beklerken Tanerin odasının kapısı açılıp kapandı. Yine bize bakmadan gidecek derken adımları yanımızda durdu.
" Yemeğe mi ?"
" Evet komiserim "
" Bende geleyim . Kahvaltı yapamadım, kötü oldum "
Caner şaşkınlıkla başını sallarken Göktuğ ile göz göze geldik. İki hafta sonunda tekrar bizimle yemeğe geliyordu. Onun attığı bu adım beni sevindirmişti. Hep beraber her gün gittiğimiz lokantaya gittik. Bütün şube neredeyse burdaydı. Boş bir masaya geçip oturduk. Yemeklerimizi beklerken karşımda oturan Taneri inceledim. Çok yorgun görünüyordu. Gözlerinin altı çökmüş uykusuz gibi duruyordu. Ona baktığımı fark edince bana gülümsedi. İşte bu içime serin bir su serpti. Tanerin isteyerek bana soğuk davrandığını düşünmem ara ara da olsa canımı sıkıyordu çünkü.
" Saat 3 gibi operasyon var . Bilgileri yemekten sonra veririm "
" Komiserim kimle ilgili ?"
" İrfan Sağlam dosyası ile ilgili Göktuğ "
" Anladım komiserim . Bizde gelecek miyiz ?"
" Hayır. Çevik desteğe gelecek zaten . Ayrıca Baharın ekibinden de gelenler olacak. "
Taner konuşurken içimde oluşan endişe ile ona baktım .
" Beni de götürün komiserim "
Taner kaşlarını kaldırarak olumsuz anlamda başını iki yana salladı.
" Seni götürüremem. "
" Ama komiserim size yardımım olabilir. Biliyorsunuz katili de maktülü de tanıyorum "
" Olmaz Turan. Senin aktif görevlere çıkma iznin yok "
Caner elindeki kaşığı bırakıp " Nasıl yani " diye sorunca Taner gözlerini ona çevirdi. Ali komiserim seni ayak işlerine verirler derken bunu demek istiyormuş demekki. Aktif görevlere çıkmamı engellemişler. Hasta olduğumu düşündükleri için.
" Emir böyle Caner. "
" Peki komiserim "
Bu andan sonra başka bir şey konuşulmadan yemeğimizi yedik ve şubeye döndük. Üçümüzde Tanerin odasına girip masanın etrafında durduğumuzda Taner bir haftadır üzerinde çalıştığı dosyayı yayarak açtı.
" Bulunan ve sonradan çalınan çalmaktan yola çıkarak asıl şüphelinin Orhanın kızı Eylül Gedik olduğunu düşündük. "
" Düşündük ?"
" Bahar ile . Bu dava başta onlardaydı o yüzden beraber çalıştık "
Göktuğ ve Caner alınmış bir şekilde yüzlerini astığında Taner anlatmaya devam etti.
" Eylül Gedik. 22 yaşında üniversite öğrencisi. Özel bir üniversitede okuyor. Sürekli koruma ile geziyor ona yaklaşmak zor oldu. "
" Ama ulaştınız ?"
" Evet. Yönetim bizimle iş birliği yapmayı reddetti. Ancak hocalardan biri bizi aradı ve yardım edeceğini söyledi. İçimizden biri öğrenci gibi o hocanın dersine girecekti. Yaşım itibari ile benim olmam gerekti. Bende sahte bir kimlikle okula gittim. O hocanın dersine girip Eylül ile ortak bir proje aldım. "
Sürekli ortadan kaybolduğu zamanlar da demek ki bu işle uğraşıyordu.
" Ve Eylül hanımla tanıştınız ?"
" Evet. Ödev bahenesi ile bir hafta onunla vakit geçirdim. En şanslı olduğum kısım ise babasından ayrı bir evde yaşaması. Proje için onun evine gittiğimde burdan çalınan eşyaları da buldum. Bu da bize operasyon için start verdi. "
" Peki tetiği çekenin o olduğunu nerden biliyoruz ?"
" Evine gittiğimde böcek yerleştirdim . Eylül biraz ımmm nasıl desem salak ? Evet öyle "
Caner ve Göktuğ sırıtırken Taner anlatmaya devam etti.
"Sanırım korumalarından biri buna aşık . Evine gelip sürekli kıza ilanı aşk ediyor. Kızda sürekli bunu reddediyor. Yine o anlardan birinde koruma tekrar tekrar reddilince canına tak etmiş olmalı ki her şeyi anlattı. Nasıl buraya geldiğini, delilleri nasıl çaldığını ve Eylül'ün adamı nasıl vurduğunu. Babasına söylemekle tehdit etti. Böylece bizim elimize de bütün kızları vermiş oldu. Şimdi gidip onları tutuklamak kaldı. "
" Ee peki kız kabul etti mi adamı ?"
Göktuğun sorusu ile Taner ona ters bir bakış atıp devam etti.
" Emri verenin babası olduğu ve tetiği çekenin kızı olduğu kesinleşti. Bu şekilde artık Orhanın bütün evlerine iş yerlerine ve özel kasalarına girebiliriz. Mutlaka onu içerde tutacak kanıtları bulacağımıza eminiz. Yani tek bir olay ile gerisi çorap söküğü gibi gelecek. Tabi Orhan kolay teslim olmayacaktır. Çatışma çıkabilir. O yüzden destek ile gideceğim "
" Biz neden cezalıyız peki komiserim ?"
" Cezalı değilsiniz Caner. Sadece bu dosyada Bahara söz verdim. O yüzden onun ekibi katılacak. "
" Bende geleyim komiserim lütfen "
" Turan olmaz dedim. Şimdi çıkabilirsiniz. "
Caner ve Göktuğ odadan çıkarken ben inatla yerimde kalmaya devam ettim . Taner gözlerini devirerek bana baktı.
" Eğer benimde gelmeme izin verirsen bildiğim şeyleri nasıl elde ettiğimi sana söylerim. "
Taner iki kaşını da havaya kaldırarak bana bakakalınca yutkunma ihtiyacı hissettim. Ona gerçeği söyleyecek miydim bilmiyordum. Şu an ağzımdan çıkanlar sadece doğaçlamaydı çünkü. Bir süre daha aramızda sessizlik olduğunda beni reddedeceğini düşünmeye başladım. En sonunda ağzını açtığında " Hazırlan bir saate çıkacağız. Resmi değilsin geride bekleyeceksin . Benim arabama gir direk. Şimdi çık dışarı " dedi.
Başımı sallayıp hızla odadan çıktım. Oraya mutlaka bende gitmeliydim. Yardımıma ihtiyaçları olacağına emindim.
&&
Taner ve yanındaki Bahar komiser ile aynı arabadaydım. Operasyona benimde geleceğimi öğrendiklerinde kimse bir şey denemişti. Ama ben Bahar komiserin gözlerindeki şüpheyi görebiliyordum. Ayrıca geride kalan Göktuğ ve Caner de bayağı bozulmuştu. Onlara da sıkı bir bahane bulmam gerekecekti.
Hiç konuşmadan geçen yolculuktan sonra Eylül Gediğin evine yakın bir ara sokakta durduk. Herkes arabadan inince bende indim. Tanerin yanından ayrılmıyordum.
" Pekala beş dakikaya çevik de burda olacak. Kızın yanında beş tane koruma var. Fazla sorun çıkacağını düşünmüyorum. Kolay olacak. Ev müstakil. Kız şu anda içerde."
Taner ve Bahar Komiser planlarını son kez anlatırlarken Çevikten beklenen destek de gelmişti. Hepsi birlikte konuşurken bende onları geriden dinliyordum. Sırtımı arabaya dayamış kollarımı göğsümde birleştirmiştim.
" Pist "
Duyduğum ince ses ile arkamı döndüm. Kızın biri arabanın diğer tarafında durmuş beni çağırıyordu. Yanına gidip ona baktım. Güzel yüzlü büyük gözleri olan bir kızdı. Üzerinde çevik üniforması vardı.
" Efendim ?"
" Operasyon kime yapılacak ?"
" Senin bunu bilmen gerekmiyor mu ? Gelmeden önce bilgilendirilmeniz gerekiyordu "
Kız gözlerini bir kaç kez açıp kapadıktan sonra cevap verdi.
" Bilgilendirdiler tabi. Ama ben o sırada tuvaletteydim. Üzerinize afiyet karnımı bozmuşum biraz "
Kızın söylediklerine şaşkınlıkla bakarken bana birden tanıdık geldiğini hissettim. Haraeketleri birine benziyordu ama çıkaramadım.
" Adın ne senin memur ?"
" Esin Dalkıran abi "
" Ne zaman mezun oldun sen. Küçük gösteriyorsun ?"
Kız bozularak bana bakınca dilimi ısırdım. Ama gerçekten küçük görünüyordu. Sonradan ifadesinin bozulmaktan çok ne diyeceğini düşünen bir hâl alması dikkatimi çekti. Birden kolunu tuttum.
" Kimsin sen ? "
" Ya çok sıkı tuttun abi ama ya. Dedim ya . Esin benim adım."
" Esin sen polis değilsin . Orhanın adamımısın ?"
" Ya ne adamı . Kızım ben görmüyor musun ?"
Yan gözle diğerlerine baktım. Hâlâ planı konuşuyorlardı. Arabanın arka tarafında olduğumuz için ikimiz de görünmüyorduk. En azından kız . Zaten ufak bir şeydi.
" Saçmalamayı kes ve cevap ver . Yoksa seni onların ortasına atarım. Hiç dinlemeden tutuklanırsın "
" Ya tamam dur. Polisim ben valla. Yani polis adayıyım. Mezun olmadım daha. Bir kaç var "
Kolunu bırakıp hayretle kıza baktım.
" Ne işin var senin burda?"
" Ya bak öğlen Eşref hocanın dersinden çıkmıştık. Ben ona birşey sormak için peşinden gitmiştim ama telefonu çalınca beklemek zorunda kaldım. İşte konuşurken duydum. Operasyon varmış. Güvendiğin adamları gönder demişler. Bende hiç operasyon görmedim. O yüzden otobüse saklandım. Otobüs önce Çeviğe gitti. Orda üzerime göre forma bulup tekrar saklandım. Sonra da buraya geldim. Aslında aralarına karışabilirdim ama silahım yok . Senide geride görünce belki bana silah -"
" Orda dur bakalım. Ne saçmalıyorsun sen . Buraya geldiğini öğrenilirse okuldan atılırsın. Polislik de hayal olur. "
" Nasıl ya . Atarlar mı gerçekten ?"
" Ne sanıyordun ? Okuduğun okul lise buradakiler de 23 Nisan gösterilerine hazırlanan öğrenciler mi ? Sen daha hiç bir şeyin ciddiyetini fark edememişsin Nasıl polisliği kazanabildin ?"
" Hoş geldin Savaş "
" Ne ?"
" Abim. Neyse yok birşey. O zaman şey. Yardım etsen bana. Ben atılmak istemiyorum "
" Buraya kadar gelirken bunları düşünemedin değil mi ? Formanın altında kıyafetin var mı ?"
" Evet "
"Güzel. Şimdi araba senin görünmene engel olacaktır. Seri adımlarla duvar kenarından gidiyorsun. Köşeyi döner dönmez üzerindekileri çıkarıp yola öyle devam edeceksin. Bir poşet bul. Formayı iade edeceksin çünkü. İki sokak geride durak gördüm. Bin otobüse git. "
" Buraya kadar geldim. İzleseydim bari "
Dümdüz ona bakınca omuzlarını düşürerek arkasını döndü. Omzunun üzerinden bakarak " Adın neydi abi ?" diye sordu.
" Turan "
" Teşekkür ederim Turan abi "
Tekrar önüne döndü. Hızla ilerlerken kızda ki tanıdıklık hissine hayret ederek harekete geçmek üzere olan gruba döndüm. Ve görüntü değişti.
Kızgındım . Çok kızgındım. İki elim arkada kavuşmuş bir ileri bir geri yürüyordum. Kulağıma ağlama sesi geliyordu. Adımlamaya devam ettim.
" Baba lütfen "
Birden durdum. Ağlayan kıza döndüm. Eylüldü. Hızla yanına gidip zaten kızarmış olan yanağına bir tokat attım. Kız haykırarak oturduğu koltukta yan düştü. Parmağımı sallayarak bağırmaya başladım.
" Sen nasıl benden habersiz iş çevirisin ha nasıl ?"
Kız ağlamaya devam ederken yine hızla doğruldum. Başımı çevirip iki dizinin üzerine çökmüş olan adamın yanına ilerledim. İki adam da onun başında bekliyordu.
" Ya sen. Ben emri sana vermedim mi ? Kızıma adam öldürtmek ne demek lan ?"
" Abi valla çok ısrar etti "
Yerdeki adam yüzünü kaldırdığında onu tanıdım. Emniyete gelip delilleri çalan adamdı.
Birden elim belime gitti . Parmaklarım silahın kabzasını kavrayıp hızla çekti ve adamın alnına dayadı.
" Abi yapma . Ayağının altını öpeyim yapma. Benim bir suçum yok "
" Kes lan "
Başka bir ses bulunduğumuz odaya dalarak " Abi polisler burda " diye bağırınca görüntü değişti ve kendimi yine o ara sokakta buldum.
" Hadi bakalım gençler. Harekete geçiyoruz "
" Komiserim durun "
Herkes durup bana bakınca bir an ne diyeceğimi şaşırdım. Sonrasında ise aklıma ilk geleni söyledim .
" Birini gördüm. Bizi gözetliyordu. Onu gördüğümü fark edince koşarak Eylül Gediğin evine girdi. Sanırım kel Orhan burada "
Bahar komiser " Kahretsin " diye bağırınca Taner " Hemen gidiyoruz. Hadi hadi. Hepiniz dikkatli olun. Bekleniyoruz " diye bağırdı. Hepsibir eve doğru giderken Tanerin " Arabada bekle Turan " diyen sesi ile ayağım hava da kaldı. Suratımı asarken onların gidişini izledim.
&&&
Hep beraber şubeye girerken Taner ve Bahar komiserin yüzünde zafer ifadesi vardı. Herkes kendi Bloğuna giderken operasyondan dönen diğer memurlar olanları çoktan herkese anlatmaya başlamıştı bile. Taner ile beraber çalıştığımız kata geldiğimizde Göktuğ ve Caner bizi görünce hemen ayağa kalktı. Taner baş parmağını havaya kaldırıp işaret verince Göktuğun " Oh be" diyen sesi kulağıma geldi. Yanlarına geldiğimizde Taner odasına girip beni onlarla yalnız bıraktı. İkisi de giderkenki moral bozukluğunu unutmuş neler olup bittiğini öğrenmek istiyordu.
Çıkış saati geldiğinde hepimiz saatimize bakarak çıkışların verilmesini dört gözle beklemeye başladık. Bu gün gerçekten yorulmuştum. Geri de kalmış olsamda yaşadığım stres bana yetmişti. Üstelik hissettiğim vicdan azabı biraz da olsa azalmıştı. İrfan Sağlamın öldürülmesini engelleyememiştim. Ama katilini yakalanmasını sağlamıştım.
" Turan "
Tanımadığım bir memur bana seslenince oturduğum yerde dikleştim.
" Evet "
" Merhaba . Ben Cesur. "
" Merhaba "
" Seni tebrik etmek istedim. Daha yeni geldin ama bir davayı çözmüşsün bile. Kel Orhanın senin dikkatin sayesinde yakaladığını konuşuyor herkes. "
Göktuğ ve Caner sırıtarak bana bakarken ben şaşkın bir şekilde Cesura bakakaldım.
" Ya öyle mi ? Kim anlattı ki bunu ?"
" Bahar komiser. Neyse tanıştığıma memnun oldum. Görüşürüz "
Üçümüz karşılıklı birbirimize bakarken benim düşündüğüm sonunda Bahar komiserin düşüncelerini kırdığım oldu. Artık benim suçlu olduğumu düşünmüyordu.
" Çıkışlar verildi arkadaşlar hadi "
Tanerin sesi ile bütün kat ayaklandı. Eşyalarımı alıp bölmeden çıktığım sırada Taner elini omzuma koyup ona dönmemi sağladı.
" Ee Turan. Bana anlatacakların vardı ? Bana gidelim mi yoksa sizin evde mi anlatmak istersin. "
Tamamen aklımdan çıkan konu birden önüme gelince Tanerin meraklı gözlerine baktım. Kaçışım yok gibi görünüyordu. Zaten bahanem de yoktu. Ya anlatacaktım ya da yine susup güvenini kaybedecektim. Anlatsam ne olurdu ki. En fazla benim psikolojik rahatsız olduğumu düşünürdü.
" Bize gidelim. Duru merak etmesin. "
Tanerin yüzü gülüp " peki " dediğinde beraber asansöre bindik. Nerden başlayıp nasıl anlatacağımı düşünmeye başladım. Yine başıma bela almıştım işte.
&&