Miraç
Havin’in içinde adeta kendimi bulmuştum. Benim yuvam, cennetim, her şeyim bu küçük kadının kollarıymış… Dudaklarında nefes aldım. Kuytularında cana geldim. Yaşadığımı anladım… 7 yıldır bu konakta sırtımda yük taşırken şu anda tek yüküm onun kalbime sığmayan aşkıydı.
Havin’i bir an önce karım yapmalıydım. Benden gidemesin, vazgeçemesin diye elimi çabuk tutmam lazımdı.
Henüz Berivan’dan haberdar değildi. Abimin öldüğünü bile bilmiyordu. Bilse, belki şüphe ederdi. Yengemle evliydim. Aklıma bile gelmeyecek şey benim kaderimdi.
Havin’i bırakıp gitmek istemesem de konak sakinleri uyanmadan evvel odadan çıkmam lazımdı.
Üstümü giyinirken o da utana sıkıla giyinmeye başladı. “Sen bugün evine git. Babanla konuşup anlaşana dek aramızda olan biteni kimseye anlatma,” dedim.
“Ama bugün izin günüm değil ki.”
“Konağın küçük hanımı olacaksın. Ne izni be yavrum?” dediğimde kaşları havalandı.
“Küçük hanım mı… Ben konağa hanım mı olacağım?”
“Ne sandın? Bundan sonra hizmet görmeyeceksin. Elin sıcak sudan soğuk suya girmeyecek. Konağın hanımı, kalbimin ise tek sahibi sensin Havin’im.”
Gözleri dolmuştu. Kollarını belime dolayıp bir müddet öyle durdu. Ardından ıslak yanaklarını silerek “Berivan hanım uyanınca izin ister giderim,” dedi bu defa.
“Yavrum, bu konakta benim sözüm geçer. Ben gerekirse söylerim. Sen git hadi, akşama hazır ol.”
Birden durdu. “Ama düğün olmayacak mı?”
“O vakit alır. Benim sensiz bir geceye daha sabrım yok. Düğünü de sonra yaparız,” dedim.
Havin ses etmeden çantasını alıp odadan sessizce çıkıp gitti. O gider gitmez saate baktım.
Babamla, Fahri efendiyle ve Berivan ile tek tek konuşmam lazımdı. Berivan razı gelmeyecekti. Ama babam razı geldikten sonra o hiçbir şey yapamazdı. Kızlarda artık büyümüştü. İsterse evden gidebilirdi. Bu konusa taviz vermeye niyetim yoktu. Hele ki bugünden sonra…
***
Babamlar annemin sağlık sorunlarından dolayı birkaç gündür şehir hastanesindeydi. Hastaneye varana kadar dakikalar saate dönmüştü.
Hastane odasına adım atar atmaz annem başını kaldırdı. “Oğlum, gözüm hep yoldaydı. İki gündür gelmedin,” dedi.
“Şehir dışında işlerim vardı anne. Sen nasıl oldun? Daha iyi misin?”
“Rozerin, ilaçlarını unutma,” diyerek babam araya girdi.
Babam suyunu verirken kız kardeşim “Sen zahmet etme baba, ben veririm,” diyerek bardağı babamdan aldı.
Annem ilacını suyunu içerken “Sağol kızım,” dedi. “Ben iyiyim de oğlum, sen bir tuhafsın. Neyin var?”
“Neyi olsun anne, beni evlendiremedi ya ona dert olmuştur.”
Kız kardeşimle aramız limoniydi. O yüzden bana taraf pek bakmadı. Onun evlenmesi için iyi bir aileyi önerdiğimden beri bana küsmüştü. Şimdi de sataşıyordu.
“Cadılığın yine üstünde. Seni alacak adam bulmuşum, beğenmiyorsun. Sen bu akılla evde kalırsın,” dedim.
“Bu benim sorunum.”
“Keyfin bilir.” Sert çıkmıştım.
Babam araya girdi. “Karışma, Nevin’e,” dedi.
“Evet, karışma bana.”
“Adem ağa, Miraç haklı. Nevin’in artık evlenme yaşı geldi de geçiyor.”
“Sen önce iyileşte… Bakılır,” dedi babam.
Nevin ise surat astı. Evlenmek istemiyordu. Bir şey diyemedim.
“Herkes buradayken ben bir şey söylemek istiyorum.”
Babam, “Hayrola Miraç,” dedi.
“Ben evleneceğim,” dedim.
“Ne evlenmesi oğlum. Zaten Berivan ile evlisin. Bu da şimdi nerden çıktı?” diye kızdı babam.
“Baba Allah aşkına bari sen yapma. Berivan yengeyi benim eşim gibi bir gün olsun görmedim. Çocuklar annelerini yanlarında istedi, sen de laf söz olmasın diye Berivan’la evlen dedin, seni çiğnemedim evlendim. Kızlar geldi 15-16 yaşına… Annelerini de mağdur edecek değiliz. Hem Berivan yenge de daha genç, belki birini sever evlenir. Ben artık bu evliliği bitirmek istiyorum.”
Annem yatakta doğruldu. Astım ilacını boğazına sıktı. “Deli deli konuşma oğlum! Berivan’ı boşamakta nerden çıktı! İlla evlenecem diyorsan evlen! Dini nikah yapmana karşı çıkacak değiliz! Öyle değil mi Adem ağa?”
“Alacağı kız sanki kuma olmaya razı olurmuş gibi konuşma Rozerin,” dedi babam. “Sahi kız kim?”
“Fahri efendinin kızı Havin.”
“Bizim ırgat olan Fahri mi? Dengin kız bulamadın mı?” diye kızdı annem.
“Kalbime denk olan Havin! Bunu da ancak ben bilirim, kimseye laf düşmez!”
Babam kaşlarını çattı. “Kuma olur o halde,” dedi.
“Evli olduğumu bilmiyor. Bilse istemez,” dedim.
Nevin kahkaha attı. “Ayy hiç güleceğim yoktu, nasıl evli olduğunu bilmez ki!”
“Köyde yaşıyorlar Nevin, babası da oturup bizim dedikodumuzu okula giden kızlarıyla yapmamış demekki.”
“Bu kız kaç yaşında ki?”
“Yeni on sekiz oldu.”
“Ayy daha çocuk sayılır! Abi sen delirdin mi ya! Senden 12 yaş küçük bir kızla ne işin var?”
“Sen karışma Nevin,” dedim sert bir şekilde. Sanki bunların farkında değilim.
“Berivan yengem kahrolacak! Kadın senden yüz bulmak için gözlerinin içine bakıyordu. Kadını yıllardır yok saydın, şimdi bir de üstüne kuma mı getireceksin?”
“Boş konuşup beni kızdırma Nevin! Berivan yengeye el sürmeyeceğimi yedi yıl önce söyledim! Derdim kızlarımla bir arada olmak dedi! Şimdi suç benim mi oldu?”
Babam, “Havin kuma olmayı kabul ederse nikahına alırsın,” dediğinde içime su serpildi.
Annem “O nasıl laf Adem ağa, bize yakışır mı?” diye itiraz etti.
“Ne yapalım Rozerin? Miraç 30 yaşına girdi. Yaşıtlarının boyunca çocuğu var. Miraç, abisinin emanetlerine sahip çıktı yeterince. Berivan akıllı olsaydı da, Miraç’a eş olmayo başarsaydı. Bugün olmazsa yarın, yarın olmazsa başka bir gün Miraç evlenmek isteyecekti. Bunu düşünmesi gereken Berivan’dı. Hem Berivan’ı kapıya koyacak değiliz, eski düzenimiz bozulacak değil. Odası ayrı, hayatı ayrı… Ona karışan yok,” dedi.
“Irgatın kızı mı bize gelin olsun? Başka kız mı kalmadı?”
“O nasıl laf Rozerin! Miraç seviyor, duymadın mı demin ne dedi, kalbime denk dedi! İyi olsun, dürüst olsun, evini yuvasını bilsin, bize torun versin başka da bir şey istemez!”
Babamın beni anlamasına sevinmiştim. Nevin’de babamın sözünden sonra tarafsız duruyordu.
“İyi! Bana soran yok zaten!”
Annem kendi kendine küserken “Baba dini nikahı bu akşam yapalım istiyorum,” dedim.
“Acelen ne? Annen taburcu olunca usulüne göre gider isteriz. Sonra küçük bir düğün yaparız.”
“Baba dedim ya evli olduğumu bilmiyor, bilse kuma olmak istemez diye.”
“Fahri efendi biliyor ama, o ne diyecek bu işe?”
“Başlık parasıyla çözerim o kısmı. O dert değil,” dediğimde annemin yüzü iyice asıldı.
“Ha bir de çulsuzun kızını konağa hanım ettiğimiz yetmezmiş gibi bir de üstüne para vereceksin öyle mi?”
“Ya sabır! Anne sen hep mi böyleydin? Yoksa hastane mi sana yaramadı mı?”
“Kızma ama annem haklı. Sen o kızı aldığın için zaten kızın hayatı kurtulacak değil mi?”
“Sen her şeye karışma cadı. Hem sen dur, bir talibin çıksın senin için başlık parası istemeyen namerttir!”
“Ya ben mal mıyım abi?”
“Bilmem, mal mal konuştuğuna göre, sen söyle orasını.”
“Off ben gidiyorum!” diyerek çıktı odadan. “Ayrıca evlenmeyeceğim! Kudur!”
Kapıyı çarpınca babam sabır çekti. Şımarıklığından bıkmıştık. Ama onu şımartan da bizdik.
“Eee baba, rızan varsa ben gidip Fahri ile konuşup bu akşam nikahıma Havin’i alacağım.”
“Oğlum, nasıl biliyorsan öyle yap. Ama o kıza evli olduğunu keşke söylesen de gönlüyle seninle evlense. Kızın vebalini alma durduk yere.”
“Baba, benim Berivan yengeyle alakam kağıt üstünde. O yüzden söyleyip işi karıştırmak istemiyorum. Nikah olunca ben güzelce anlatırım.”
“İyi, sen bilirsin. Nikaha yetişirim. Sen git hadi işlerini hallet.”
Annem huysuzluk ederken ben ise babamın rızasıyla yola koyuldum.
***