Miraç
Bahçeye varınca Fahri efendiyi göremedim. Diğerlerine sordum. Biraz rahatsızmış, eve gitmiş. Doğruca Havin’in köydeki evine gittim.
Kapıyı kardeşi Helin açmıştı. “Baban evde mi?” diye sordum.
O beni tanımamıştı. “Evet,” dedi. Sonra içeriye seslendi. “Baba, bir adam seni soruyor.”
Fahri efendi ile Havin aynı anda kapıya gelmişti. Havin beni görünce yanakları al al oldu. Beni beklediğini anlamıştım.
Babası, “Miraç ağam buyur, hayrolsun inşallah…” dedi telaşla.
“Hayır inşallah da ben içeriye girmeyeyim. Kapıda konuşalım,” dedim.
Fahri efendi, merakla bana bakarken Havin’e göz ucuyla baktım. Eteklerini yanlardan tutmuş, gözleri ışıl ışıl aşkla bana bakıyordu. O bu gece karım olacaktı.
Kapı önünde tenha bir noktaya doğru yürüdüm. “Buyur ağam,” dedi.
“Ben buraya kızın Havin için geldim.”
“Bugün konaktan habersiz mi ayrıldı yoksa ağam? Bir suçu kabahati varsa…”
“Yok,” diyerek sözünü kestim. “Havin’i istemeye geldim.”
“Af buyur ağam, Havin’i kime istemeye geldin? Talibi mi var, bize bir şey demedi de…”
Adam beni anlamıyordu. Açıkça konuşmam lazımdı. “Havin’le evlenmek istiyorum.”
“Siz ne dersiniz ağam? Berivan hanım sizin karınız değil mi? Siz zaten evlisiniz! Olmaz, kızımı kuma vermem!”
“Berivan’ın rahmetli abimin karısı olduğunu bilmez misin be adam! Havin’i almaya geldim. Ne kadar istiyorsun onu söyle,” dedim.
“Ağam, o iş olmaz. Havin’ime kuma damgası vurdurtmam. Kızım borcum için işe girdi. Okul okuyacak, öğretmen olacak! O da istemez zaten kuma olmak falan…”
Fahri efendinin kolundan tutup “Bana bak! Kaç para istiyorsan söyle. Hem sizi de konağa aldıracağım, Havin’e söz verdim!”
“Ne dersiniz ağam? Havin sizinle oturup bunları mı konuştu? Hiç mi ar etmedi…”
“Havin evli olduğumu nikaha kadar bilmeyecek!”
“Kızımı kandırdınız mı? Evliyim demediniz mi?” Dedi şaşkınlıkla.
“Kandırmadım Fahri efendi! Berivan ile evliliğim mecburiyetten! Ama ben Havin’i seviyorum. Onu bu gün almadan da gitmeyeceğim!”
Fahri efendi önümde diz çöktü. “Miraç ağam yapmayın, kızımın geleceğiyle oynamayın… O daha çok küçük…”
“Ayağa kalk be adam! Sevineceğin yerde karşı duruyorsun!”
Bir çek yazdım. Adama uzattığımda ayaklanmıştı. Miktarı görünce “Ağam bu gerçek mi?” diye sordu.
“Sen dediğimi yap, bundan böyle sırtın yere gelmez. Konakta da bir müddet kalırsınız sonra size ev alırım. Kendi düzenini kurarsın, işini kurmana da yardım ederim. Bak Havin’i sana tek kuruş vermeden de alabileceğimi biliyorsun. O yüzden akıllı ol Fahri efendi. Paranı al, karınla kızlarını da al benimle konağa gel.”
Kızını düşünen babanın yerinde artık yeller esiyordu. Havin’in değeri onun için bu kadardı. Çeki cebine koydu.
“Kızımı üzmezler değil mi?”
“Kimse karımı üzemez. Hadi, git köydeki hocayı al getir. Ben burda seni bekliyorum.”
Fahri efendi camiye taraf giderken Havin koşarak yanıma geldi. Oldukça telaşlıydı. “Babama ne dedin? Neden önünde diz çöktü?”
“Başlık parasını duyunca başı döndü.”
Havin’in yüzü asıldı. “Parayı kabul etti mi?”
“Sen bunları düşünme. Şimdi git hazırlan, baban imamı alıp getirecek. Nikah yapıp konağa geçeceğiz,” dedim.
O sırada babamın arabası köyün yolunda göründü. “Hah babamda geldi, hadi sen içeri gir,” dedim.
Havin içeri girerken ben de yola taraf adım attım. Babam arabadan inerken oldukça güçlü bir duruşu vardı. Köylülerde merak içinde toplanmaya başlamıştı.
“Ne yaptın? Konuştun mu?”
“Babası ikna oldu, hocayı alıp gelmek üzeredir.”
“İyi, nikah işinden sonra kıza anlat her şeyi. Sonra millete rezil olmayalım.”
“Merak etme baba. Havin beni anlayacaktır.”
Fahri efendi, hocayla birlikte döndüğünde köyün meraklı bakışları üzerimizdeydi. Kendi aralarında konuşmaya başlamışlardı. Niye geldiğimizi merak ettikleri belliydi.
Babam otoriter tavrıyla “Ağalar, buraya hayırlı bir iş için geldik. Merakınızı anlıyorum lakin sırası değil, zaten iş tamame erince herkes öğrenir,” dedi. “Hadi dağılın!”
Köylüler bir bir dağılırken Hoca bize selam vererek yanımıza yaklaştı. Fahri efendiyle göz göze geldiğimizde kısa bir tereddüt yaşadığını fark ettim. Ama çeki cebine koyduğu anda, geri dönmek gibi bir lüksünün kalmadığını biliyordu.
Havin kapının eşiğinden çıkıp yanımıza geldiğinde, üzerine sade açık renkte bir elbise giymişti. Yüzünde hem mutluluk hem de hafif bir tedirginlik vardı. Bana bakarken utangaç bir tebessümle başını eğdi.
“Havin kızım, hazır mısın?” diye sordu Fahri efendi.
Havin sessizce başını salladı. İçeri girdik. Annesinin başı önde, yazmasını ağzına kadar çekmişti. Tuhaf bir hali vardı, anlam veremedim.
“Böyle buyrun,” dedi Fahri efendi.
Biz küçük bir odaya buyur etti. Minderlere oturduk.
Hoca, nikah için gerekli bilgileri hızlıca öğrenirken, Havin utangaç adımlarla başında beyaz tülle yanımıza geldi. Yüzü kızarmış, gözleri yere sabitlenmişti. Yanıma diz çöktü. İkimizde dizimizin üstünde hocanın karşısındaydık.
Hoca sordu, “Havin kızım, kendi isteğinle Miraç ağayı eş olarak kabul ediyor musun?”
Havin önce babasına, sonra bana kısa bir bakış attı. Titrek bir sesle, “Evet,” dedi. Hoca iki kez daha sordu kabul etti. Ben de aynı cevabı verdim.
“Mehir ne istersin?”
Havin dünyaları istese dünyaları verirdim. Yeter ki bir ömür benim olsun…
“Bir şey istemem.”
“Olmaz kızım, bir şey istemen lazım.”
“Yüzük isterim.”
Parmağına yüzük takamadan onu karım yapmak zorunda kaldığım için utandım. “Hemen yarın en güzelini alırım.”
Hoca dualarını okurken, Havin ellerini önünde kavuşturmuş, bakışlarını yere sabitlemişti. O kadar naifti ki içimde yeniden kıpırdanan o tuhaf his, daha önce hiç tatmadığım bir sıcaklıkla ruhuma yayıldı.
“Allah evliliğinizi hayırlı kılsın,” dedi hoca nikahı sonlandırırken.
Babam sessizdi, ama her kelimesinde başıyla onay vermişti. Nikahımız kıyıldığında, babam Havin’e dönüp, “Hayırlı olsun kızım, artık bizim evimizin kızısın,” dedi.
Fahri efendi hafif bir iç çekti, ardından kızına sarıldı. “Havin’im, sen mutlu ol kızım. Önce Allah’a sonra Miraç ağaya emanetsin,” dediği anda Havin’in gözleri dolmuştu.
Ama bir damla yaş bile dökmedi. Güçlü durmaya çalışıyordu. Onun bu hali beni daha da derinden etkiledi. Karım olmayı hak ediyordu. Naif de olsa güçlüydü.
“Havin, hazırsan gidiyoruz,” dedim.
“Annemler gelmeyecek mi?”
“Yarına aldırırım, anca hazırlanırlar.”
Babasına doğru yürüdü. “Böyle bir anda oldu diye bana gönül koymadın ya…”
Babasına bana doğru baktı. Başını eğip “Yok kızım, sen kocanı bekletme. Biz yarın konuşuruz nasıl olsa,” dedi.
Annesine sarıldı. Annesi ise kızı evden gider gibi değilde gezmeye gider gibi ilgisizdi.
Helin, “Hayırlı olsun Havin abla,” dedi.
“Sağol canım kardeşim.”
İkisi birbirine sıkıca sarıldı. Ardından Havin küçük bir çanta kapının yanından alarak yanımda yürüdü.
Bu meselede böylece nihayete ermişti. Zor kısmı bana göre buydu. Havin’in Berivan’ı öğrendiğinde tepkisini az çok tahmin edebiliyorum. Ama onu ikna edeceğimden de eminim.
Babam bizimle konağa gelir sanmıştım ama gelmedi. Kavgayı sevmezdi. Berivan meselesine karışmak istemediği de belliydi.
İçeri girerken Berivan, kızlarıyla birlikte salondaydı. Benle Havin’i yan yana görünce kaşları çatıldı.
“Miraç ağa, hayır olsun. Havin’i gece vakti niye getirdin?”
Havin’in yanında konuşup ikisine de aynı anda dert anlatamazdım. Ben evlendik demeden Havin evlendik demezdi.
“Havin sen odana çık,” dedim.
“Ama…”
“Sen çık, ben birazdan geleceğim.”
Berivan merakla, “Miraç ağa ne oluyor?” diye sordu. “Niye hizmetçinin peşinden yukarı çıkacaksın ki?”
Havin, çantasını alıp salondan çıkarken Berivan onu durdurdu. “Sen dur bakalım, ne saklıyorsun benden?”
Havin bana baktı. Bir şey dememi bekledi.
“Berivan anlatacağım, sabret!” dedim.
Havin’e gitmesi için işaret verdiğimde Berivan önünü kesti. “Gitmiyorsun bir yere, kocamla ne çevirdiğini anlat!” dedi.
Havin “Ne?” dedi. “Kocan mı?”
“Allah’ım ya! Aptal mısın kızım sen! Kocamı tanımaz mısın?”
“Berivan sus!”
“Ne susacakmışım Miraç ağa! Belli ki seni kandırmaya çalışıyor, yoksa bu saatte ikiniz niye birlikte konağa giresiniz ki!”
Havin’in gözlerinden yaşlar aktı. Kapıya doğru koştuğunda peşinden koştum. Kolundan tutarak onu durdurdum. “Bırak gideyim…”
“Hiçbir yere gitmiyorsun! İzin vermiyorum!”
“Karının yanına git Miraç ağa! Benimle daha fazla oynama…” dedi hıçkıra hıçkıra ağlarken. Onun gözyaşlarına dayanamıyordum. Ama onu ağlatan da bendim.
“Benim karım sensin!” dediğimde yüzüme sert bir tokat attı.
***
(Berdele Tutsak içindeyken bölümleri açanlar bana instegramdan ulaşırsa açtıkları bölümleri onlara göndereceğim. Burada hikaye ne zaman ücretli olur bilmiyorum ama zaten 23 bölüm ücretsiz olarak bırakmama izin verilmez. Berdele Tutsak da bölümleri açanlara bu şekilde yardımcı olacağım. Ya da instegram kullanmayanlar kumruyazar@g*******m adresime mail atarak bölümleri isteyebilir.
Alternatif öneriniz varsa yoruma yazabilirsiniz.
Whatsap kanalında anket yaparak hikayeyi uzun soluklu yazmaya karar verdim. 100 bölüm falan olur.
Diğer kitapta Miraç Havini bulmakta zorlanan da çok oldu. O yüzden böylesi daha iyi olacak.
Sadece daha önce alanlar tekrar jeton bonus harcamasın diye bana mail veya DM atarsa mağduriyeti gidermeye çalışacağım.
Sevgiler ❤️ )