When you visit our website, if you give your consent, we will use cookies to allow us to collect data for aggregated statistics to improve our service and remember your choice for future visits. Cookie Policy & Privacy Policy
Dear Reader, we use the permissions associated with cookies to keep our website running smoothly and to provide you with personalized content that better meets your needs and ensure the best reading experience. At any time, you can change your permissions for the cookie settings below.
If you would like to learn more about our Cookie, you can click on Privacy Policy.
Bir uğultu yaklaştı yavaş yavaş çok uzaklardan. Uğultuyla birlikte bir titreşim gelmişti .O uğultuyla sağır olan kulağım ve ve titreşimden etkilenen kalbim tüm vücudumun titremesine neden olmuştu. Tek bir açıklaması vardı bunun. Korku... Neden ya da kimden korktuğumu bilmiyordum. Sadece korkuyordum işte. Aynı zamanda buruk hissediyordum kendimi. Yanımda Yekta olmasa şayet saatlerce ağlayabilirdim. Ne saçma hislerdi bunlar böyle! Belki de alışık olmadığım içindi. Daha önce kimse bana bu şekilde yaklaşmamıştı. Bana gerçekten değer veriyormuş gibi konuşmuştu. Böyle hissetmem normal olmalıydı. Derin bir nefes alıp boğazımı temizledim. Onu yanıtsız bırakmak istemiyordum ama içimde var olan sıkıntılardan da bahsedemezdim. Nasıl bahsedilir bilmiyordum çünkü. Daha önce kimseye bir derdimi