When you visit our website, if you give your consent, we will use cookies to allow us to collect data for aggregated statistics to improve our service and remember your choice for future visits. Cookie Policy & Privacy Policy
Dear Reader, we use the permissions associated with cookies to keep our website running smoothly and to provide you with personalized content that better meets your needs and ensure the best reading experience. At any time, you can change your permissions for the cookie settings below.
If you would like to learn more about our Cookie, you can click on Privacy Policy.
"Ben yoruldum." Daha üç adım atmıştım ve hiç yorgun hissetmiyordum hâlbuki. İçim içime sığmakta epeyce zorluk çekiyordu. Ruhum bedenime mi bedenim mi ruhuma dar geliyordu bilemiyordum. Şu menopozdaki teyzelerin daral geliyor dedikleri mevzuu bu olsa gerek diye düşünmeden edemedim. Biraz düşününce onların sıkıntıdan bu kelimeyi kullandıkları aklıma geldi. Beni tanımlayacak kelime bu değildi. Nasıl anlatsam, eskiden bakkallarda satılan patlayan şekerler vardı. Onları ağzımıza attığımızda tadı yayılırken dilimize patlamasından da ayrıca korkardık. Eğlenirdik de. İçimde patlamaya hazır bir sürü şeker var gibi hissediyordum. Bir bebeğim olacağını öğrenmenin şaşkınlığı, mutluluğu ile Furkan'ın bebeği istememesi ve ailemin olaya dâhil olduklarında ortaya koyacakları tavrın anksiyetesi birbirin