19/Kaçış

2058 Words
Başımı sallarken eve girdim. Bizimkiler de bana '' Yiğit bey mi gelmiş ne diyor? '' dedi. Diye sordular. Ben de aceleyle odama gittim. Dolabımı açarak birkaç parça eşya aldıktan sonra bir yandan da onlara '' Bizi, götürmeye gelmiş, adamlar halamların evini bulduysa; her an burayı da, bulabilirler. Hadi, acele dedin! '' Diye bağırdım. Hepsi telaşla odalarına koştu. Birkaç dakika içinde de hazırdık. Ben de, onlara bakarken '' Teyzemlere de, haber veriyorum. '' diyerek yan apartmana koştum. Kapının ziline defalarca bastım. İçeriden teyzemin telaşlı adım sesleri geldi. Bir yandan da '' Geldim, geldim. '' diye bağırdı. Kapıyı açtığında beni görünce şokla '' Rüya, hayırdır bir şey mi, oldu? '' Diye sordu. Ben de başımı iki yana sallarken '' Hemen gitmemiz gerek dedim. O da, şaşkınlıkla kaşları çatık bir halde, '' Nereye? Rüya neler oluyor, söyler misin? Beni, korkutuyorsun. '' diye sordu. Bende ona bakarken '' Vakit yok teyze. Hadi çocukları hazırla, lütfen! '' Dedim. Teyzem de başını tamam anlamında sallarken içeriye gitti. O, valizleri hazırlarken Cansu da, salondan koşarak '' Rüya ablam gelmiş! '' Diye boynuma sarıldı. Ben de, yüzümde gülümsemeyle '' Nasılsın, fıstığım? '' diye sordum. O da, saçlarını çekerken '' İyiyim, ya sen? '' Diye sordu. Biz böyle konuşurken, yanımıza teyzemler de geldi. Hepsinin yüzünde korku dolu bir ifade vardı. Teyzem kapıyı kilitlerken, Cansu da, teyzeme '' Nereye gidiyoruz anne? '' Diye sordu. Hep birlikte apartmandan çıktığımızda, Cansu'ya '' Bilmiyorum, annecim. '' dedi. O yaştaki çocuğa nasıl anlatılırdı ki! Yiğit'le annemler de, bizi bekliyordu. Yiğit bizi görünce '' Hah, geldiniz mi, Hadi binin. '' diyerek kocaman siyah renkte olan minibüsü gösterdi. Kendisi bindikten sonra da teyzem bana fısıltıyla '' Yiğit bey 'in burada ne işi var? Neler oluyor Rüya? '' diye sordu. Sesinden tedirgin olduğu belliydi. Hepimiz arabaya doluşunca araba hareket etti. Koltuklara yan yana oturduğumuzda ben de, kısa bir an Yiğit 'e baktım. O da, gözlerini anlat, dercesine yumdu. Ayağa kalkarken '' Bir dakika beni, dinler misiniz? '' Diye seslendim. Teyzem de, çocuklarla birlikte bana baktı. Bende, '' Biz, düşündük, taşındık ve tatile karar verdik.'' diye neşe içinde bağırdım. Teyzem böyle bir şeyi beklemiyor olacak ki, '' Böyle; apar topar tatil mi olur? '' diye sinirle güldü. Bu, işe en çok sevinen Cansu olmuştu. Kollarını iki yana kocaman açarken '' Yaşasın! Tatile gidiyoruz. '' diye bağırdı. Hepimiz onu o halde görünce mutlu olduk. Yiğit şoföre radyodan eğlenceli bir müzik açmasını emretti. O da müziği açınca ortam biraz olsun yumuşamıştı. Ceren de, '' Ay! Ben, şimdi tatil yerinden bol bol fotoğraf atarım bizim, kızlara. '' diye kendi kendine konuştu. Cenk de, ona sadece göz devirdi. Bende usulca teyzeme '' Peşimizde birileri var, onlardan kaçıyoruz. Çocuklara çaktırma. '' diye konuştum. Teyzem de, endişeyle çocuklara baktıktan sonra '' İnşallah başımıza bir şey gelmez. '' dedi. Onu da, anlıyordum, çocukları için endişeliydi. Gülümseyerek elini tutarken, ona '' Merak etme. Yiğit bey bizi, güvenli bir yere götürüyor, orada kimse bulamaz. Zaten; şu beladan kurtulduk mu, mahalleye geri döneceğiz. Ama biraz sabretmemiz lazım. '' dedim. O da, başını salladı. Teyzeme '' Ben, bir Yiğit bey 'e bakayım. '' dedikten sonra Yiğit' in yanına oturdum. O da, beni görünce yüzünde büyük bir gülümsemeyle '' Hoş geldin. '' dedi. Bende, yanına oturunca '' Hoş bulduk. '' dedim. Sonra da '' Nereye gidiyoruz '' ' Diye sordum. O da, tek kaşını kaldırınca ben de omuz silkerken, '' Yok bir şey, yani daha yolumuz var mı diye merak ettim, ondan soruyorum? '' dedim. Yiğit de, '' Az kaldı. '' diye gülümsedi. Gideceğimiz yer arabayla 1 saat 12 dakikaydı. Yerimden kalkarak ailemin yanına oturdum. Arda ve Melisa arka koltukta oturmuştu. Başımı çevirerek Arda'ya, '' Orada, serserilik yapmak yok! Tamam mı? '' Diye sordum. Gideceğimiz yer arabayla 1 saat 12 dakikaydı. Yerimden kalkarak ailemin yanına oturdum. Arda ve Melisa arka koltukta oturmuştu. Başımı çevirerek Arda'ya, '' Orada, serserilik yapmak yok! Tamam mı? '' Diye sordum. Arda da omuz silkerken '' Söz veremem. '' diye cevap verdi. Bende, ona '' Arda! '' diye çekiştim. Arda da, '' İyi, bakarız.'' diye kestirip attı. Yiğit de, sesimizi duymuş, arkasını döndü. Ona bakarken, Arda'nın duyacağı şekilde '' Kendisini, çok nezarethaneden topladık da. '' diye gülümsedim. O da ağzıyla '' O, '' şeklinde bir hareket yaptı, sonra da gülümsedi. Yolculuğumuz kimi gülüşerek, kimi de, sohbet ederek geçti.  Araba geniş ormanlık kocaman bir taşla kaplı yolda durduğunda merakla etrafıma bakındım. Yiğit ayağa kalkarken '' Geldik, hadi burası. '' diye cevap verdikten sonra önden indi. Ben de heyecanla arkasından indim. Hepimiz arabanın önünde durmuş, çevreye bakıyorduk. Etrafımızda sadece; kocaman yemyeşil ağaçlarla kaplı bir orman vardı.  Ormanın içinde de; kocaman bir bahçe içinde devasa, kahverengi 5 katlı, çok güzel ahşap kaplamalı bir çiftlik evi bulunuyordu. Önünde ise; bir tarafı yemyeşil, insana huzur veren kocaman, bir göl bulunuyordu. Gölün üstünde ise; yemyeşil ördekler arka arkaya geziyordu Tam ortası ise; yine çimenlerle kaplanmıştı. Sadece; kuş sesleri vardı. Başka da, bir şey yoktu. İnsan burada hiç yaşlanmazdı, daha çok ömrü uzardı. Gülümseyerek etrafıma bakarken Yiğit'in '' Nasıl, beğendin mi? '' Diye sormasıyla ona baktım. Bende ona '' Çok! Hayatımda gördüğüm en güzel yer. '' dedim. O da gülümsedi. O sırada Cansu da, önden koşarak ' ' Burası, çok güzel! '' diye bağırdı. Hepimiz ona güldük. Çocuktu, hemen her gördüğüne seviniyordu. Teyzem de, '' Cansu, koşma! Beni bekle. '' diyerek peşinden gitti. Hep birlikte kapıya gittik. Yiğit kapıyı çaldı. Bir dakika sonra da kapıyı üstünde; hizmetçi önlüğü olan genç 30 yaşlarında siyah saçlı, esmer tenli bir kadın '' Hoş geldiniz. '' diye gülümseyerek bizi karşıladı. Çok sıcakkanlı, tatlı bir kadındı. Yiğit te '' Hoş bulduk, Nehir! Misafirlerimiz geldi, yemekler hazır mı? '' diye sordu. Adının Nehir olduğunu yeni öğrendiğim kadın da, '' Evet, efendim! Sofra hazır! Bahçeye hazırladık. '' diye cevap verdikten sonra da bavullarımızı aldı.  Duvarlara ara ara tablolar asılmıştı. Hepsi o kadar güzeldi ki, sanki bir sanatçının eli değmişti. Hayranlıkla onlara bakarken Yiğit yanımda durmuş bana '' Annemin. '' dedi. Ona şaşkınlıkla bakarken '' Çok güzelmiş, eline sağlık. '' dedim. Yiğit de, gülümseyerek '' Kendisi bir ressamdır. Sizi, yakında tanıştıracağım. '' diye cevap verirken salona girdik. Burası da; kocaman, güzel, şipşirin, gri renk ağırlıklı bir salondu. Duvarları dahil, her şeyi griydi.  Birkaç merdivenle iniliyordu. Hemen ortada gri koltuklar, ortasında gri kocaman bir sehpa vardı. Koltukların hemen karşısında bir televizyon ünitesi vardı. Yanında sıra sıra dizilmiş raflarda aile fotoğrafları bulunuyordu. Onun solunda ise; gri renk kocaman bir yemek masası bulunuyordu. Ailecek burada yemek yiyor olmalıydılar. Salonun hemen sonunda ise; kocaman çok güzel, yemyeşil çimenlerle kaplı bir bahçe bulunuyordu. Bahçenin ortasında küçük bir havuz... Çok sıcaklarda havuz iyi giderdi doğrusu. Bir an kendimi havuza ayaklarımı sokmuş, limonatamı içerken hayal ettim. Bahçenin girişinde ise; gri hasırdan koltuklar vardı. Bizimkiler koltuklara yan yana oturmuşlar, evi inceliyorlardı. Biz de yanlarına oturduk. O sırada Nehir hanımla, yanındaki genç kızıl saçlı kısa boylu çok güzel bir kız da, masayı bahçeye kurdular. Sonra da yanımıza gelerek Yiğit 'e' '' Her şey hazır, efendim! Buyurun. '' diye cevap verdiler. Yiğit ayağa kalkarken '' Hadi, yemeğe geçelim. '' diye cevap verdikten sonra önden ilerledi. Hepimiz bahçeye çıktık. Kocaman yemek masasının üstüne bir sürü yemekler konulmuştu. Masaya oturunca o kadar lezzetli görünüyorlardı ki, kurt gibi acıktığımı hissettim. Nehir hanım gülümseyerek servis yaparken kibarca teşekkür ettim. '' Çok zahmet etmişsiniz. '' diye cevap verdim. O da, gülümsedi. Sonra da '' Ne demek! Yiğit bey 'in misafiri bizim de, misafirimiz sayılır.' ' diye yanıtladı. Servis bittiğinde '' Afiyet olsun. '' dedikten sonra yanındaki kızla içeriye girdiler. Gerçekten buranın temiz bir havası vardı, insanı acıktırıyordu.Yiğit beye '' Aileniz, burada değil mi?' ' Diye sordum. O da, çatalını bırakarak bana '' Yok, değiller. Genelde; şehirde oluruz, burası, sadece yazları geldiğimiz bir yer. Aslında çiftlik bununla da sınırlı değil. Daha; gezeceğimiz çok yer var. '' diye cevap verdi. Bir yandan da, Cansu 'ya bakıyordu. O da heyecanla '' Yiğit cim, hadi söyle! '' Diye konuştu. O da, gülümseyerek Sürpriz. Ama önce, yemeğini bitir, sonra seni bol bol gezdireceğim. '' diye cevap verdi. Cansu da o kadar mutlu olmuştu ki, yemeğini bir anda bitirmeye kalktı. Teyzem de, onun bu haline gülerek ' ' Yavaş, kızım! Boğulacaksın. '' diye cevap verdi. Nihayet yemek faslı bitmiş, kahveler içiliyordu. Nehir hanım 'a bakarken ' 'Her şey çok lezzetliydi, ellerinize sağlık.' 'dedim. O da, afiyet olsun dedikten sonra içeriye gitti. Yiğit kahvesini masaya koyarken '' O zaman, kim çiftliği gezmek ister? '' diye sorunca Cansu da, kollarını kocaman açarken '' Ben, ben! '' Diye bağırdı. Sandalyesinden aceleyle indikten sonra önden koşturdu. Biz de, peşinden gittik. İlk önce yan tarafta bulunan kocaman yemyeşil çimenlerle kaplı olan bir alanın önünde durduk. Burada; çeşit çeşit renk renk 3 at bulunuyordu. Hepsi öyle güzeldi ki, insan bakmalara doyamıyordu. Başlarında bir de; kafasında kasketi olan, kel göbekli, gözlüklü bir adam vardı. Elindeki arpaları atlara veriyordu. Yiğit adama ' ' Necati, merhaba. Kolay gelsin! '' diye bağırdı. O da arkasını dönerek Yiğit'i gördüğü an elindeki tırmığı bırakarak yanımıza geldi. Yiğit 'e ' ' Sağ ol, beyim. ' ' dedikten sonra Yiğit bizi tek tek tanıştırdı. Sonra da bize bakarken '' Bu da, çiftliğimizin emektarı, Necati bey! Kendisi; hem kahyamız, hem de, seyisimiz. '' diye konuştu. Necati bey de, başını sallarken '' Memnun oldum. Hoş gelmişsiniz. '' diye cevap verdi. Çok tonton, tatlı bir adamdı. Lisan olarak da çok değişik konuşuyordu. Doğulu olduğu çok belliydi Ama ilk görüşte kanım kaynamıştı. O sırada Cansu atlara şöyle bir baktıktan sonra teyzeme döndü. Ona '' At binebilir miyim anne? '' diye sordu. Teyzem de tereddütle '' Ya, düşersen! '' Diye cevap verdi. Cansu da, dudağını sarkıtınca hepimiz üzüldük. Ağladı, ağlayacaktı. Yiğit de, bu haline dayanamamış olacak ki, teyzeme ' ' Annesi! Merak etme, Necati amcası, başında durur.Ben de, Rüyayla burada beklerim, gözümüzü ayırmayız. '' diye güven verircesine konuştu. Teyzem de, şöyle bir düşündü. Cansu da, heyecanla ne diyeceğini bekledi. En sonunda teyzem derin bir nefes alarak '' Tamam, ama sadece bir saat! Fazla yok, anlaştık mı? '' ' diye sordu. Ondan sonra da Cansu kollarını açarak, yüzünde büyük bir gülümsemeyle '' Yaşasın diye bağırdı. Necati bey elinden tutarak '' Gel, bakalım küçük kız '' ' diye konuştu. Birlikte hazırlanmaya gittiler. Teyzem de bize bakarken '' Önce, Allah 'a sonra size emanet. Ben üşüdüm biraz, içeriye giriyorum. ' ' diye cevap verdikten sonra oradan ayrıldı. Yiğit 'le baş başa kalmıştık. Cansu kendi boyuna uygun bir ata binmiş bize '' Rüya abla. '' diye el salladı. Biz de gülerek ona el salladık. Necati bey atın yularından çekerek, Cansu' yu bahçe içerisinde gezdirdi.  O an aklıma bir anının gelmesiyle kıkırdadım. Yiğit şaşkınlıkla bana '' Ne oldu, niye güldün? '' diye sordu. Bende başımı iki yana sallarken '' İlk, at binme maceram aklıma geldi. Ben, küçükken babam bizi, at binmeye götürmüştü. Ben de, aynı Cansu gibi; ilk başta hevesliydim. Ta ki, ata binene kadar. At birden hızlanınca aklım çıkmıştı. En komiği de, babam beni kurtarayım derken at ayağını ezmişti. '' dedim. Yiğit de, benimle birlikte gülmeye başladı. O kadar çok güldüm ki, gözümden yaş geldi. Yüzüm kıpkırmızı olmuştu. Cansu'ya baktığımda gayet cesur görünüyordu. Kafasındaki kasketin altından çıkan saçları rüzgarın ahengiyle uçuşuyordu. Yüzünde büyük bir mutluluk vardı. Bir yandan da Yiğit 'e ' 'Şimdiki; çocuklara imreniyorum. Hiçbir şeyden korkuları yok. '' dedim. Yiğit de, katılmak istediğini belirtircesine başını salladı. Cansu atla birlikte birkaç tur döndüğünde hava serinlemişti. Tüylerim soğuktan ürpermişti. Yiğit bana bakarken '' Üşüdün mü? '' diye sordu. Bende, başımı sallarken '' Biraz. '' dedim. O sırada hiç beklemediğim bir şey oldu, Yiğit üstündeki ceketi çıkartarak omuzlarıma koydu. Sonra da ellerimi alarak ağzına götürdü. Sıcacık nefesiyle soğuktan buz kesmiş ellerimi ısıtmaya çalıştı. Ben de, bu halini görünce, dolu gözlerle ona baktım. İçimde bir şeylerin akıp gittiğini hissettim. Ben bu adama aşık oluyordum. O da gözlerini açarak bana baktı. Birbirimizin gözlerinde kaybolmuştuk, sadece; biz vardık. Ben de gözlerimi kaçırarak '' Hava soğuk, ben Cansu'yu artık çağırayım.. '' diyerek yanından ayrıldım. Ne yapacağımı, nasıl davranacağımı bilmiyordum. Karmakarışıktım. Cansu 'nun yanına giderek ' ' Hadi fıstığım bak, hava soğudu, içeriye girelim artık. '' diye cevap verdim. Cansu'nun '' Ama Rüya abla, ne olur, biraz daha. '' diye sızlanmalarına aldırış etmeden onu attan indirdim. Yiğit 'in yanından geçerek içeriye girdik. Zaten neredeyse gece olmak üzereydi. Yiğit de, benim arkamdan içeriye girdi. Nehir Hanım'a bakarken '' Odaları, hazır mı? '' diye sordu. O da başını sallarken '' Hazır, efendim! '' diye cevap verdi. Nehir hanım bize dönerek '' O zaman buyurun, ben size odalarınızı göstereyim. '' diye cevap verdikten sonra önden ilerledi. Ben de, Yiğit 'e ''İyi geceler.' ' dedikten sonra merdivenlerden çıktım.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD