13//Mahkeme

2206 Words
Ertesi sabah amcamlar gitmeden İstanbul 'u gezmek istedi. Biz de güzel bir kahvaltıdan sonra onları Eminönü'ne götürdük. Tramvaydan hep birlikte neşe içinde indik. Köprüden geçerek çarşıya yürüdük. Burası; kocaman, güzel, çeşit çeşit el yapımı hediyelik eşyaların bulunduğu şipşirin dükkanları olan bir çarşıydı. Annemler önden ilerlerken, biz de gençler hemen peşlerine takıldık. Annem bana bakarken, '' Biz şu aşağıya ineceğiz. Siz geliyor musunuz? '' diye sordu. Kaç saattir gezdiğimiz için o kadar yorulmuştuk ki, '' Yok. Siz gidin. '' dedim. Annem de bana, '' İyi siz bilirsiniz, biz hemen bakıp gelelim. Ayrılmayın bir yere. Baban sorarsa, söylersin. '' diyerek merdivenlerden aşağıya indi. Aşağısı da; kocaman, el yapımı hediyelik eşyalarla kaplıydı. Biz de gençler olarak çarşının içinde dolaştık. O sırada telefonum titredi. Mesaj Yiğit'tendi. 'Nasılsın?' '' diye yazmıştı. Ben de yüzümde gülümsemeyle, '' İyiyim. Annemlerle çarşıdayız, Ya sen? '' ' diye sordum. Bir süre bekledikten sonra cevap geldi. '' Ben de, iyiyim. Öyle evde oturuyorum. '' Diye yazmıştı. Gülümsemeyle, tam mesaj yazacaktım ki, amcamlar geldi. Ben de onları görünce telefonu kapattım. Babam bize bakarken, '' Annenler nerede? '' diye sordu. Bende oflayarak, '' Aşağıda. '' dedim. Tabii amcamın bundan haberi yoktu, o kadar kalabalığın ortasında yengemi göremeyince, 'Suzan! '' diye feryadı bastı. Ne olduğunu anlamadık, yengeme bir şey oldu zannetmiştik. Çünkü; amcam o derece acı acı bağırıyordu. Bağırırken ensesinden soğuk terler boşalmış gibiydi. Alnından boncuk boncuk ter damlıyordu. Gelen geçen herkes şok olmuştu, amcama şaşkınlıkla baktılar. Biz de ondan farksızdık. Amcamın yanına koşup ona yengemin iyi olduğunu izah etmeye çalışsak ta dinlemedi. Neyse ki, aşağıdan, yengem, '' Buradayım. '' diye bağırdı da, amcam sakinleşti.Amcamla yengem büyük bir aşkla evlenmişlerdi. Amcam 60 yaşlarında kır saçlı göbekli, kısa boylu bir adamdı. Namazında, niyazındaydı. Hep; güzel sözler söyleyen, ağzından dua eksik olmayan, çok iyi kalpli bir adamdı. Yengem de; hanım hanımcık kır saçlı, tülbentli, kısa boylu, bir kadındı. O da; çok iyi kalpliydi. Haliyle amcam böyle bir aşkla sevdiği biricik eşini göremeyince deliye dönmüştü. En sonunda annemler ellerinde poşetlerle yanımıza geldiler. Suzan yenge, amcaya, '' Ne bağırıyorsun bey? Buradayım işte. '' dedi. Onların bu halleri o kadar tatlıydı ki, gülümsemeden edemedim. Sonra da hep birlikte oradan ayrıldık. Amcaları yolcu ettikten sonra eve gitmek için metrobüse bindik. Arka arkaya koltuklara oturduk.Yüzümde gülümsemeyle Yiğit 'i düşünmeye başladım. O günden beri iyi anlaşıyorduk, hiç kavga etmedik. Hatta; bir aksiyon filmi bile çekmiştik. Eniştemi takip etmemiz çok maceralıydı, sonra da aklıma o an geldi. Bana sarıldığı an... O an bana sımsıkı sarılması, göz yaşımı silmesi hoşuma gitmedi desem yalan olurdu! Ben böyle düşünürken teyzemin telefonu titredi. Teyzem şaşkınlıkla, '' Kim bu ya? '' Diyerek telefona baktı. Gelen i********:'dan bir mesajdı. Teyzem şaşkınlıkla mesajı açtığında donakaldı. Teyzem arkadan, '' Emre. '' diye bir şaşkınlık nidasıyla konuştu. O an duyduğum isimle donakaldım. Hemen arkamı dönerek teyzeme baktım. Yoksa düşündüğüm şey miydi? . Yüzünde korku dolu bir ifade vardı, beti benzi atmıştı. Kaşlarımı çatarak teyzeme,'Ne oldu teyze? Kimden miş mesaj. '' diye sordum. O da bana cevap vermedi. Dikkatle elinde tuttuğu telefonda açık olan bir resme baktı. Kaşlarımı çatarak ben de anlamak için resme baktım. O an ben de şok oldum. Bu, bu nasıl olurdu? Bu resim o gün gördüğümüz eniştemle o kızın resmiydi. Ama kim bunu teyzeme yollardı ki? Teyzem elleri titreyerek, gözleri dolu dolu telefonu bize uzattı. Annemle ikimiz hemen mesajı okuduk. Mesaj bilinmeyen bir numaradan geliyordu. Sadece tek bir kelime... '' Kocan sana ne kadar sadık? Eğer; öğrenmek istiyorsan, bu kafeye gel! '' Diye yazmıştı. Kısa ve öz... Başka herhangi bir cümle yoktu. Kaşlarım çatık bir halde numarayı aradım. Aradığım numara kapalıydı. Teyzem donuk gözlerle, '' Seni, öldüreceğim. '' ' diyerek birden ayağa fırladı. Şoföre, '' Müsait bir yerde. '' dedikten sonra bizi bile beklemeden metrobüsten uçarcasına indi. Arkasından annemle birlikte koşarak indik. Annem hem koşuyor, hem de, bana '' Koş kız koş! Bu, ortalığı yıkacak '' ' diye bağırıyordu. Ben de teyzemin arkasından, '' Teyze dur, lütfen teyze.'' diye bağırdım. Ama teyzem öyle öfkeliydi ki, gözü hiçbir şeyi görmüyordu. Teyzem önden öfkeyle ilerlerken, '' Gelmeyin peşimden, rahat bırakın beni! '' Diye bağırdı. Ama biz onu bırakmadık. Teyzem kafeye ilerlediğinde o an birazdan kıyametin kopacağını anladım. Teyzem kafenin önüne geldiğinde o an durdu. Biz de arkasında bekledik. Eniştemle o kız yine aynı masada, kafedeydi. Teyzemin onları izlediğinden habersizlerdi. Teyzem acıyla gözlerini yumdu. O an gözünden bir damla yaş düştü. O kız enişteme, kur yapıyor, eniştem de elini öpüyordu. Teyzem midesi bulanmış bir halde '' Emre! '' diye öyle bir bağırdı ki, bütün gök inledi. Kafede olan herkes bize baktı. O kız da bir an başını çevirdi. Teyzemi görmesiyle yüzündeki gülümseme dondu. Korkuyla dolu bir ifadeyle enişteme, '' Emre! '' Dedi. Eniştem de şaşkınlıkla sevgilisinin baktığı yere baktı. O da kızdan farksızdı. Sadece; dudaklarından '' Nalan! '' diye bir cümle döküldü. Ayağa kalkarak teyzemin karşısında durdu. Teyzem öfke dolu gözlerle yavaşça masaya yaklaştı. Kocasının tam önünde durduğunda eniştem gülümseyerek, '' Ben açıklaya - '' diyemeden teyzem okkalı bir tokat attı. Eniştemin o tokatla başı yana savruldu. Acıdan gözlerini yumdu. O sırada da kız '' A! '' Diye bir çığlık attı. Çantasını koluna takarak eniştemin yanına geldi. Teyzem gözleri dolu dolu, '' Senden nefret ediyorum. Duydun mu beni? Senden nefret ediyorum. Yazıklar olsun. '' diye konuştu. Eniştem hiçbir şey diyemedi. Sadece; acı dolu bakışlarla teyzeme baktı. Teyzem, kıza bu sefer bakışlarını çevirdi. Kız korkudan tir tir titriyordu. Teyzem bir anda masada duran kahveyi, alarak kıza fırlattı. Kız panikle kendini geriye çekerken eniştem '' Nalan, ne yapıyorsun kendine gel? '' Diye bağırdı. Teyzem bu sefer de kıza saldırdı. Kızın saçlarına yapışarak,'' Başka adam mı kalmadı? Sen nasıl bir insansın?'' dedikten sonra bir anda kızın saçlarına yapıştı. Kıza '' Kaç yaşındasın sen kızım hiç mi, utanman yok! Seni, var ya parçalarım. '' diye konuştu. Kız da, acıyla saçlarını kurtarmaya çalıştı. Eniştem en sonunda teyzemin kollarından tutarak, '' Yeter! Kendine gel! Bıktım senin bu dırdırından. Senden boşanacağım duydun mu, beni? '' diye bağırdı. Teyzem sadece şokla, '' Ne? '' diye sordu. Eniştem de gülerek, '' Duydun işte! Seni istemiyorum artık. Artık; ben karşımda kadın gibi kadın görmek istiyorum. '' dedi. Teyzem de '' Kadın gibi kadın ha! Neden ben kendime bakamadım, sen orası benim, burası senin diye gününü gün ederken, ben 3 çocuk büyüttüm be! Hem anne oldum, hem baba! Sen ne yaptın, sadece; koca bir hiç! '' Diye bağırdı. Bir yandan da gözlerinden akan yaşı silerken, sinirle '' Yemedim, yedirdim, giymedim, giydirdim. Onların mutluluğu için; ben kendimden vazgeçtim. Sen şimdi karşıma geçip de, benim anneliğimi sorgulayamazsın. '' dedikten sonra kafenin çıkışına doğru yürüdü. O an aklına gelen bir şeyle, kafeden çıkmadan önce, enişteme bakarak '' Tamam, boşanalım. Ben de, senden kurtulmak istiyorum. Seni sevmiyorum, artık. '' diye bağırdı. Sonra da kapıdan hızlıca çıkıp gitti.Eniştem de o sırada kızın yanına gidip telaşla ''İyi misin ? '' diye sordu. Kız da başını sallayarak ona sımsıkı sarıldı.Biz de onlara kötü kötü baktıktan sonra teyzemin peşinden gittik. Sonrası mı... Teyzem eve geldiğinde tamamen sinir krizi geçirdi. Ne var ne yoksa bağırarak, kırdı döktü. Onu, zor sakinleştirdik. Enişteme çok öfkeliydim. Bunu, teyzeme, çocuklarına nasıl yapardı? Mesajdan Yiğit 'e bahsetmeyi aklıma kazıdım. O, belki; kimin gönderdiğini öğrenebilirdi. Ben, böyle düşünürken bir anda kapının çalınmasıyla kendime geldim. Kaşlarımı çatarak kimin geldiğini öğrenmek için odamdan çıktım. Annem telaşla ' ' Hayırdır, inşallah bu saatte! '' diyerek kapıya koştu. Teyzem de onun peşinden gitti. Ben de bir köşede kollarımı göğsümde kavuşturmuş, onları izledim. Kapıyı açtıklarında kargocu gencin onlara gülümseyerek, '' İyi akşamlar. '' dediğini gördüm. Teyzem de kargocuya bakarak '' İyi akşamlar.'' dedi. Kargocu, teyzeme bakarak, '' Nalan Yılmaz? '' Diye sordu. Teyzem o an şokla '' Benim. '' dedi. Bu, kargocu neden gelmişti? Kargocu da gülümseyerek, '' Bir paketiniz var. Şuraya bir imza atın lütfen. '' diyerek kağıdı uzattı. Teyzem de denileni yaptıktan sonra kargocu oradan ayrıldı. Annem heyecanla, '' E, neymiş? Açsana kızım. '' diye sordu. Teyzem kargonun içinden çıkarttığı mahkeme celbini görünce şok oldu. Gözleri dolu dolu, ablasına bakarak, '' Mahkeme celbi abla. '' dedi. Annem de ona sımsıkı sarılarak salona götürdü. Ben de peşlerinden gittim. Koltuğa oturduğumuzda annem kağıdı alarak, '' 1 hafta sonra diyor. '' dedi. Ertesi gün de Yiğit 'i aradım. Ona '' Teyzemler boşanıyor, acilen avukat bulmamız lazım. '' dedim. O da bana, '' Benim tanıdığım bir avukat var onunla görüştüreyim sizi. Tek celsede biter bu iş '' dedi. Telefonu kapattıktan sonra teyzeme, '' Hadi hazırlan, avukatlık bürosuna gidiyoruz. '' dedim. Annem ise; şaşkınlıkla ne olduğunu anlamaya çalıştı. Ona durumu sonra izah edeceğimi söyledikten sonra teyzemle evden çıktık. Taksiye binerek avukatlık bürosuna gittik. Teyzem yolda giderken bana, '' Kim bulmuş avukatı? '' diye sordu. Ben de '' Patronuma anlatmıştım, o da bulmuş sağ olsun. '' diye gülümsedim. Yiğitle burada buluşacaktık. Gittiğimizde Yiğit çoktan gelmiş, bizi bekliyordu. Bizi görünce, '' Hoş geldiniz, Celal bey bizi bekliyor. Buyurun içeriye geçelim. '' dedi. Hep birlikte avukatın ofisine geçtik. Burası; kocaman geniş şişirin bir ofisti. Kapıdan girişte, hemen siyah deri koltuklar vardı. Siyah renk ağırlıktaydı. Onun karşısında ise avukat Celal bey 'in çalışma masası bulunuyordu. Celal bey; 30 yaşlarında kumral kıvırcık saçları olan, gözlüklü bir adamdı. Bu şehrin en iyi avukatıydı. Bu avukatı, Yiğit tutmuştu. Ben ona konuyu açtığımda , '' Benim, tanıdığım iyi bir avukat var. Onu, tutarız, tek celsede biter bu iş. '' demişti. Gerçekten dediğini yapmıştı. Celal bey koltuğuna oturmuş, önündeki dosyaları inceliyordu. İçeriye girdiğimizde bize bakıp, ''Hoş geldiniz buyurun geçin şöyle! '' Dedi. Teyzemle birlikte koltuklara oturduk. Avukat teyzeme bakarak '' Evet, boşanma için dilekçeniz hazır mı? '' Diye sordu. Teyzem de, mahkeme celbini çıkarıp '' Buyurun. '' diyerek, avukatın önüne koydu. Avukat gülümseyerek belgeyi inceledi. Dikkatle incelediği çatılan kaşlarından belliydi. Bir süre sonra başını kaldırarak teyzeme baktı. '' Anladığım kadarıyla eşiniz davayı açmış. Biz de boş durmayacağız tabii. Boşanmak için ne gerekiyorsa yapacağız. Elimizde öyle bir delil olmalı ki, mahkeme bizi hemen boşamalı. '' dedi. Teyzem bir süre düşündükten sonra '' Aslında var. '' diye cevap verdi. Heyecanla çantasından telefonunu çıkardı. Telefonda bir şeyleri açtıktan sonra avukatın önüne koydu. Avukat ciddiyetle telefonu eline aldı, incelerken kaşları havaya kalktı. Bir süre sonra başını kaldırarak bize baktı. Yüzünde büyük bir gülümseme vardı. '' Güzel '' dedi. '' Bakın, bu işimize yarar işte. Bu fotoğrafı delil olarak kullanabiliriz. Böyle durumlar hakimin hoşuna gitmez. Genellikle; hakim hemen boşar. '' dedi. Teyzemle birbirimize bakarak gülümsedik. Avukat Celal bey , teyzeme, '' Peki bir şey talep ediyor musunuz? '' diye sordu. Teyzem de başını üzüntüyle iki yana sallayarak, '' Hayır, hiçbir talep ettiğim yok. Yeter ki, o pislik hayatımdan defolup gitsin. '' dedi. Ben de, elini tuttum. Güven verircesine ona baktım. Avukat Celal bey de ayağa kalkarak, '' Peki, ben dosyaları hazırlar size haber veririm. Mahkemede görüşürüz '' ' dedi. Teyzemle birlikte ayağa kalkarak avukata teşekkür ettikten sonra oradan ayrıldık. Ondan sonraki gün avukat Celal bey beni aradı. Heyecanla telefonu açtığımda bana, '' Size güzel haberlerim var. Bu adam, sevgilisine ev tutmuş. '' Dedi. Bende mutlulukla '' Gerçekten mi Celal bey? '' Diye sordum. Buna hala inanamıyordum. O da bana gülümseyerek, '' Evet. Siz gittikten sonra biraz araştırma yaptım. Sevgilisine ev tuttuğunun öğrenir öğrenmez de, gidip, emlakçıyla görüştüm. '' dedi. Bende ona '' Çok, çok teşekkürler Celal bey, teyzem duyunca çok sevinecek. '' dedikten sonra telefonu kapattım. Teyzemin yanına gittim. O da bana şaşkınlıkla baktı. Ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Ona, '' Eniştem sevgilisine ev tutmuş. Avukat, mahkemede işimize yarar. '' dedi. Dedim. Teyzem de bir an, '' Tüh! Boyu devrilesice. Ben sana yapacağımı bilirim ama, çocuklarına dua et. '' dedi. Sonra da ağlayarak, bana sımsıkı sarıldı. 1 hafta böyle ağlamaklı geçip gitti. Hepimiz için zor bir haftaydı. Teyzeme elimizden geldiğince destek olmuştuk. Kimi kızına sarılarak ağlamıştı. Kimi de televizyonda bir film gördüğünde... Cansu bu olaylardan habersiz öylece, '' Babam nerede? '' diye sorup durmuştu. 1 hafta sonra...  Bugün de eniştemle teyzemin duruşması vardı. O sabah hep birlikte teyzemi yalnız bırakmamak için mahkemeye gittik. Teyzem mahkeme koridorunda sandalyeye oturarak, o anı beklemeye başladı. O, koca mahkeme sanki; dağ olmuştu altında kalacak gibi hissetti. O soğuk mahkeme duvarlarından ürperdi. Bir tarafına avukatı Celal bey, diğer tarafına da biz oturduk. Annem teyzemin ellerini avucunun içine alarak sımsıkı tuttu.Teyzem de ona bakarak gülümsedi. Cansu abisiyle evde kalmıştı. Mahkemeye gelen bir tek Ceren'di. O da annesine destek olmak istemişti. O sırada eniştem kapıdan girdi. Yanında avukatı vardı. Tam arkasında ise o kız... Yüzünde büyük bir sırıtışla gayet rahat biçimde karşı ki koltuğa oturdu. Eniştemin de teyzemden farkı yoktu. O da bitkindi. Gözlerinin altı mosmordu. Uykusuz olduğu her halinden belliydi. Teyzem onu görünce öfkeyle ona baktı. Sinirden eli ayağı titriyordu, ama güçlü durdu. O an aklına, seneler önce Cansu'nun doğumu geldi. O gece çok sancısı vardı. En yakın hastaneye zor yetişmişlerdi. Teyzem hemen ameliyata alınmıştı. Eniştem ise korkuyla karısından gelecek iyi bir haberi bekliyordu. En sonunda; Cansu dünyaya gözlerini açmıştı. Sapsarı limon rengi saçlarıyla, masmavi okyanusları andıran boncuk gözleriyle öyle bir bakmıştı ki, ailemize neşe getirmişti. Teyzemle enişteme can olmuştu. İki çocuktan sonra, hiç beklemedikleri bir andı. O yüzden adını '' Cansu '' koydular. Teyzem yüzünde buruk gülümsemeyle bu anı hatırladığı sırada, görevli dışarıya çıkarak, '' Davacı Emre Yılmaz, Davalı Nalan Yılmaz. '' diye iki kere adlarını okudu. Annem teyzeme bakarak, '' Hadi kızım, gidelim. '' dedi. Eniştem de, sevgilisiyle birlikte bizden önce girdi. Teyzem de sarsak adımlarla ayağa kalktı. Hep birlikte salona girdik. Burası; kocaman güzel bir salondu. Ayrı ayrı koltuklar onun hemen karşısında hakimin oturacağı yuvarlak masa vardı. İçeriye girdiğimizde sandalyelere yan yana oturduk. Teyzem de avukatıyla yerine geçti.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD