12/Düğün

2155 Words
3 gün sonra.... İşte bugün en heyecanlı günlerden biriydi. Yengemle, amcam dünya evine girecekti. İkisi de çok heyecanlı, mutluydular. Bir gece önce, hep birlikte amcamların evine gitmiş, çeyiz yerleştirmiştik. Amcamlar bizim hemen karşımızdaki iki katlı evde yaşayacaklardı. İçeriye girdiğimizde; dar, uzun bir koridor çıkıyordu. Koridorun hemen sonunda, kocaman, ferah, güneş gören şipşirin bir salon vardı. Amcamlar kapıdan girişe de; hemen, krem rengi ağırlıklı koltuk takımı, ortaya kocaman krem rengi bir sehpa almışlardı. Halı olarak da; düz model tercih etmişlerdi. Perde olarak; siyah ağırlıklı kullanmışlardı. Camın önüne hemen, kocaman, krem rengi, bir yemek masası koymuşlardı. Onun yanında mutfak vardı; burası da kocaman, ferah, güneş gören bir mutfaktı. Burayı da; siyah ağırlıklı mutfak dolapları koymuşlardı. Kapıdan girişte, hemen kocaman kahverengi bir yemek masası koymuşlardı. Bir de; hemen sonunda dar, küçük şipşirin bir balkon vardı. Burayı da; şark köşesi olarak düzenlediler. Özellikle; sandalye istememişlerdi. Koridorun sağ tarafında ise; yatak odası vardı. Burası da, kocaman, ferah, şipşirin bir odaydı. Yengem burayı, siyah beyaz ağırlıklı renkte döşemek istemişti. Perdeden itibaren, her şey siyahtı. Kocaman, siyah renkte bir gardırop üstüne beyaz kulpları vardı. Hemen karşısında; kocaman çift kişilik bir yatak vardı. Annemler, çarşıdan aldıkları, bütün çeyizi buraya sermişlerdi. Hepsi el emeği göz nuruydu. Kimisi ise; yengemin bekarken ördüğü dantellerden yastık kılıflarıydı. Üstüne; yengemle, amcamın ismi işlenmişti. Yengemin çok emek verdiği belliydi. Hevesle hepsini inceledik. Hepsine tek tek dokundum, bir gün benim de olacaktı. Yengeme mutlulukla bakarken, '' Hepsi çok güzel yenge. '' dedim. O da aynı şekilde gülümserken, '' Sağ ol, canım! '' Dedi. İşte şimdi de tam ekip, kuafördeydik. Sevil abla beni koltuğa oturturken, '' Nasıl yapalım canım? '' diye sordu. Bende üstümde; pembe renkli, boynu taşlı mini elbisemle ona bakarken, '' Maşa yapalım, arkadan da küçük bir toka takalım. '' dedim. Sevil abla başını sallarken işe koyuldu. Yengem de yanımda oturuyordu. Onun da işi de bitti, bitecekti. Birkaç dakika sonra saçıma maşa yapılmıştı. Sevil abla hafif pembe tonlarında bir makyaj yaptı. Bana bakarken, '' Bitti. '' dedi. Bende aynaya bakarken, '' Çok güzel, eline sağlık. '' dedim. Bu elbiseyle harika görünüyordum. Yengeme baktığımda o da üstünde; kolları dantel şeklinde küçük taşları olan, belden aşağısı düz gelinliğiyle, arkadan dağınık bir halde bırakılmış saçlarıyla, kafasının yanındaki küçük tacıyla, tıpkı bir melek gibiydi. Göz kamaştırıyordu. O da Sevil ablaya bakarak, '' Teşekkür ederim. '' dedi. Sevil ablaya ücreti ödedikten sonra düğünde görüşmek üzere ayrıldık. Eve geldiğimizde, mahallenin ortası sanki bir düğün yeriydi. Düğünü yine, havuzun orada yapacaktık. Havuzun karşısına, ayrı ayrı kocaman masalar üstüne; beyaz örtüler, onun üstüne, kır çiçekleri serilmişti. Çok güzel bir görüntü vardı. Onun karşısına ise; gelinle damadın oturacağı kocaman kır çiçeklerinin olduğu bir masa konulmuştu. Yukarıya ise;, sıra bir dizi halinde balonlardan ışıklar konulmuştu.  Annemler bizi görünce, '' Geldiniz mi, hadi misafirler gelmek üzeredir. '' dedi. Bende ona bakarken, '' Yemekler hazır değil mi, pasta ne alemde? Dolaba koymuştu. '' dedim. Amcama düğün için pasta yapacağıma söz vermiştim. Bu da onlara düğün hediyem olacaktı. Annem de, '' Hazır hazır. Merak etme. '' dedi. Annem yine, siyah, düz bir elbise giymiş, saçını da; topuz yapmıştı. Hafif bir de siyah göz makyajı yapınca, çok hoş olmuştu. Babaannem de; aynı siyah giymişti. Ceren de; krem rengi bir mini elbise giymiş, saçını da maşa yapmıştı. Hafif pudra tonlarında bir makyaj yapmıştı. Melisa da; bordo bir mini elbise giymiş, saçını da atkuyruğu yapmıştı. Hafif bir de makyaj yapınca ikisi de; güzel olmuştu. Düğün yerine şöyle bir göz ucuyla baktığımda kalabalık bir düğün olacaktı belli! Nihayet amcamlar da kornaya basarak geldiler. Konvoy yapmışlardı. Arka arkaya, evin önüne dizildiklerinde amcam arabadan indi. Oldukça yakışıklıydı. Üstüne; siyah damatlık giymiş, saçını da arkaya taramıştı. Ona bakarken, '' O, amcacım çok yakışıklısın. '' diyerek yanağından öptüm. O da bana, '' Sen de öyle fıstık. Göz kamaştırıyorsun. '' dediğinde ikimizde güldük. Sonra da onun koluna girerek eve yürüdük. Amcam yengemin olduğu odanın önünde durarak kapıyı çaldı. Heyecanla açılmasını bekledi. İçeriden '' Girin. '' diye bir ses geldi. Amcam derin bir nefes alırken, kapıyı açarak içeri girdi. Yengem karşısında durmuş, ona gülerek bakıyordu. Amcam onun bu güzelliği karşısında büyülenmişti. Ağzı açık kalmış bir halde ona baktı. Sonra da '' Çok güzelsin. '' diye fısıldadı. Yengem de kibarca gülümserken '' Sen de çok şıksın. '' dedi. Amcam '' Hadi gidelim. '' diyerek girmesi için ona kolunu uzattı. Ben de arkalarından gittim. Hep birlikte alkışlar eşliğinde bahçeye girdik. Islıklar havada uçuştu. Yengemin anne ve babası da dolu gözlerle bu anı izledi. O sırada '' Bana ellerini ver. '' şarkısı çalmaya başlayınca yengemle amcam dans ettiler. Birbirlerinin gözlerinin içine aşkla bakıyor, arada şarkıya eşlik ediyorlardı. Herkes bu anı mutlulukla izliyor, kimi de bu anı kaydediyordu. Ben de elime telefonu almış, bu anı kaydettim. Onların adına çok mutluydum. O sırada kalabalığın arasında onu gördüm. Yiğit 'i... Gelmişti, buradaydı. Üstünde; siyah takım elbisesiyle, saçları yukarı kalkmış, hafif kirli sakalıyla oldukça yakışıklıydı. O an kalbim durdu. Sadece biz vardık, başka kimse yoktu. O da beni görmüş, bana baktı. Dikkatle beni baştan aşağıya süzdü. Sonra da yavaş yavaş yanıma geldi. Eline bana uzatırken, '' Bu dansı bana bahşet der misiniz Rüya hanım? '' dedi. Gülümsediğinde yanaklarında gamzeler belli oluyordu. O gamzelerde ölmek istedim. Ben de gülerek başımı sallarken,, elini tuttum. Ayağa kalkarak ortaya geldik. Herkesin gözü bizim üzerimizdeydi. Mahallenin çoğu; genç kızı, Yiğit 'i hayranlıkla süzüyor, kim olduğunu merak ediyordu. Ama Yiğit onlara bakmıyordu bile; gözleri benim üzerimdeydi. Ben elini omzuna koymuş, dans ederken, '' Ben pek beceremem de, ayağına basarsam kızma. '' dedim. O da küçük bir kahkaha atarken, '' Merak etme, sadece kendini bana bırak ''' diyerek gülümsedi. Ses tonu güven vericiydi.  Uzun uzun dans ederken, Yiğit bana, '' Teyzene söyleyebildin mi? '' Diye sordu. Ben de bir an teyzeme baktım. Yüzünde güller açıyordu. Cenkle birlikte gülerek dans ediyordu, Cenk ona bir şeyler anlatıyordu. Başımı tekrar Yiğit' e çevirip derin bir nefes aldım.' '' Hayır, daha söyleyemedim. Gerçi nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum. '' dedim. O sırada Çağla da arabayla oradan geçiyordu. Bizi o halde görünce şoförüne '' Dur, bir saniye. '' dedi. Şoför arabayı durdurunca, Çağla da şaşkınlıkla düğün yerine baktı. Biz de ondan habersiz Yiğitle dans ediyorduk. '' Nasıl ya? Ben burada günlerce ağlayayım. Yiğit bey düğün düğün gezsin.. '' diye kendi kendine konuştu. Onları öyle mutlu görünce gözleri dolmuştu. Yıllar önce Londra'da bir barda dans ettikleri an geldi. O zaman da; böyle mutlulardı. Yüzünde buruk gülümsemeyle tekrar düğün yerine baktı. Hiç kimse onu bu halde bırakıp gidemezdi. Hiç kimse! Allah kahretsin ki, bu adamı sevmişti, hala daha seviyordu. '' Üzgünüm. '' diye fısıldadı. '' Ne yazık ki, bu mutluluk uzun sürmeyecek. Benim olanı benden alamazsın. Bunu sen istedin. '' diyerek o sinirle telefonu çıkardı. Sinan 'ın gönderdiği fotoğrafa baktı uzun uzun... Yüzünde sinsi bir gülümsemeyle i********:'ı açtı. Boşluk kısmına '' Nalan Yılmaz '' yazdı. Çıkan hesaplara tek tek baktı. İşte oradaydı, tam ilk başta.... Gülümseyerek kadının hesabına girdi. Ailesiyle, çocuklarıyla bir sürü fotoğrafı vardı Hepsinde gülümsüyordu. Birinde ise; sapsarı saçları olan, mavi gözlü, en fazla 5 yaşlarında ya var ya yok kız çocuğuyla doğum gününde çekilmişti. Bu küçük kız, Rüya'nın kuzeni olmalıydı. Çok şirin, çok tatlı bir kız çocuğuydu. Masmavi iri boncuk gözleriyle, kameraya bakmıştı. O bakışlarda bilmişlik vardı, nedense Çağla bu kızı kendine benzetti. O da küçükken çok bilmişti. Her şeyi, kimsenin bilmediği olayları o bilirdi. Ailesi çok şaşırırdı. Gülümseyerek fotoğrafı incelerken, fotoğrafın sol tarafında o adamı görmesiyle gülüşü soldu. Bu adam, böyle güzel bir aileye bunu nasıl yapardı? Oflayarak, mesaj bölümünü açtı. Boşluk kısmına, fotoğrafı göndermeden önce bir müddet durdu. Bunu yapmazsa eğer hiçbiri hiçbir zaman ihaneti bilemeyecekti. Gönder tuşuna bastıktan sonra, telefonu kapattı. Şoförüne, '' Gidelim. '' dedi. Şoför de başını salladıktan sonra araba hareket etti. Biz dans ettikten sonra da, oyun havası çalmaya başladı Çalan şarkı, '' Ankara'nın Bağlarıydı. '' Herkes neşe içinde, oynamaya başladı. Birkaç dakika öyleye oynadıktan sonra sıra pasta kesmeye geldi. Yengemle amcam gülerek pastayı kestiler. Pasta kesildikten sonra tekrar içeriye götürdük. Annem bana, '' Hadi kızım pastayı getir. '' dedi. Bende başımı sallarken Melisa'ya, '' Bu sefer kaçamazsın küçük hanım! Bana yardım edeceksin, düş önüme. '' diye önden ilerledim. Melisa da arkamdan gelirken, '' Abla ya, iyi ki bir kere dışarı çıktım. Onu da kafama kak! '' Diye mızmızlandı. Bende tabaklara pasta koyarken, '' Hadi söylenme, elin çalışsın. '' diye çıkıştım. Her ne kadar kardeş olsak da, arada kavga ediyorduk. Melisa da oflayarak, '' Of! Abla of. '' diye masada duran tabakları eline aldı. Pastahaneden çıkarak, misafirlere servis etti. Hepsi pastadan bir çatal aldığında pastayı beğendikleri yüz ifadesinden anlaşılıyordu. Yüzlerinde beğeni dolu bir ifadeyle, yanlarındaki arkadaşlarıyla konuştular. Pastanın beğenilmiş olması beni de; çok mutlu etti. Ben de iki tane pasta alarak, pastahaneden çıktım. Yiğit 'in yanına geldiğimde, birini ona uzattım. O da teşekkür ederek pastayı alıp, tadına baktı. Ben de heyecanla ona baktım. Yiğit de bir cevap beklediğimi anlayınca '' Imm, leziz! Eline sağlık. '' dedi. Beğenmiş olması beni çok mutlu etmişti. Ona gülümseyerek, '' Afiyet olsun. '' dedim. Bir süre pastayı afiyetle yedik. Sıra takı takma merasimine geldi. Yengemle amcam, yan yana takıya durdu. Herkes elinde takıları, onlara iyi dilekte bulunarak taktı. Babaannem de yengeme iki koca bilezik taktı. Annem de tam altın taktı. Yengemle amcam gülümseyerek, teşekkür ettiler. Neredeyse düğünün sonuna geliyorduk Yengemler akrabalarıyla, halaya durdu. Mardin'e has bir halaydı bu. Onları izlerken, öyle komiklerdi, gülmemek için zor tuttum kendimi. Sanki elektriğe kapılmış gibi bir halleri vardı. Sonra da bizimkiler çıktı, Ankara'yaya özgü halaylarını gayet güzel bir şekilde oynadılar. Ben de yüzümde gülümsemeyle, alkış tuttum. Halay da bittikten sonra, solist sahneye çıkarak, '' İstek bir şarkı varmış, izninizle onu söyleyeceğim. '' dedi. Gitarını eline alarak, '' Cemil Demirbakan – Dinle sevgili '' şarkısını söylemeye başladı. Şarkıyı ilk başta anlamasam da kaşlarım çatık bir halde dinledim. O sırada Yiğit 'in beni izlediğinden habersizdim. Şarkı gitgide hoşuma gitmeye başladı. Sanki bir özlem içeriyordu. '' Bu şehirde bir ben vardık, bir de sevgili! Bu adamı, küllerinden baştan yarattın. Cam kırıkları üzerinden beni kurtardın. Bir kuşun kanadında göğe çıkardın.. Son sevdiğim olur musun kırık dökük kalbimin? Son gördüğü olur musun ayrılırken dünyadan?'' Şarkı devam ederken göz ucuyla Yiğit 'e baktım. O da bana bakıp gülümsedi. Şaşkınlıkla, bir soliste, sonra tekrar Yiğit 'e baktım. O an anladım, bu şarkıyı Yiğit istemişti. Benim için... Yanıma gelerek, '' Şarkıyı beğendin mi? '' 'Diye sordu. Bende şaşkınlıkla, '' Şarkıyı sen mi istedin? '' diye sordum. O da başını salladı. Bende gülümseyerek, '' Çok güzel. Teşekkür ederim. '' dedim. Gülümseyerek birbirimize baktık. Bu anı bozan kuzenimin, halamın kızı, Gökçe 'nin ' 'Şekerim!' ' diye bağırarak yanıma gelmesi oldu. Gözlerimi devirerek ona baktım. Gökçe; benden iki yaş küçüktü. Benim tersime; esmer tenli, kumral saçlıydı. Simsiyah zeytin gibi gözleri vardı. Koyu renkleri çok severdi benim aksime. Tercihini siyahtan yana kullanmıştı. Üstünde; siyah dantelli düz elbisesiyle bana baktı. Ben de ona zoraki gülümsedim. Gökçe de göz ucuyla, Yiğit 'e baktıktan sonra, sessizce,' 'Bu beyefendi kim?' ' diye sordu. Sesinde ima vardı, bende göz devirerek, '' Patronum. '' dedim. Gökçe gülümseyerek, '' Darısı benim başıma. '' diye cevap verdi. Ona kötü bir bakış atarken, Gökçe gülümseyerek Yiğit 'e elini uzattı. '' Ben Gökçe, Rüya ' nın kuzeniyim. Ya, siz? '' Diye sordu. Yiğit şok olmuştu, böyle bir tepkiyi beklemiyordu. Göz ucuyla bana baktı. Ben de ona özür dilerim bakışı attım. Yiğit çok anlayışlı bir adamdı. Sorun değil dercesine, gülümseyerek tekrar Gökçe'ye döndü. Zarifçe uzattığı elini öperek, '' Yiğit. '' dedi. Gökçe de bunun üzerine kıkırdayarak, '' Ay, bir de kibar. '' diye cevap verdi. Gökçe 'nin bir de; kardeşi vardı. Serçe... O da ablası gibi; koyu renk hastasıydı. Ablasının aksine; pek sivri dilliydi. Ağzına geleni söyler, lafını esirgemezdi. Gökçe uysal, sakin yapılı, ağırbaşlı bir kızdı. Kimseye kötülüğü dokunmazdı. Serçe de ablası gibi; siyah, yarasa kollu olan düz bir elbise giymişti Saçını da; topuz yapmıştı. Hafif bir koyu makyajı vardı. Aslında Konya'da yaşıyorlardı ama; amcamın düğünü için İstanbul'a gelmişlerdi. Bu gece döneceklerdi. Eniştem özel kuvvetlerde çalışıyordu. Ama şimdi emekli olmuştu. Gezmeyi çok seven, sosyal bir insandı. Bir sürü arkadaşı vardı. Halam da onun gibi; çok cana yakın, sıcakkanlı bir kadındı. O da; siyah dantelli bir uzun bir elbise giymişti. Kısa omuzlarında olan saçlarıyla oldukça havalıydı. Ama o cana yakınlığın altında sert bir mizaç yatıyordu. Yiğit Gökçe 'ye bakarak,' 'Kusura bakmayın ben artık gideyim. Geç oldu. '' dedikten sonra ben de ona eşlik ettim. Birlikte arabasına doğru giderken Yiğit bana, '' Peki bir daha ki buluşmamız ne zaman? '' Diye sordu. Ben de bilmem ki, anlamında omuz silktim. Yiğit bir süre düşündükten sonra bana, '' Hafta sonu ne yapıyorsun? '' diye sordu. Bende, '' Bir programım yok. Evde olurum herhalde. '' dedim. Yiğit te, '' Bak, ne diyeceğim bu hafta sonu, İstanbul 'u gezmeye ne dersin? İlk önce bir güzel bir Eminönü'nü gezeriz, sonra balık ekmek yeriz '' diye sordu. Aslında düşününce güzel fîkirdi Ona gülümseyerek bakarken, '' Olabilir aslında. '' diye cevap verdim. O da arabasını çalıştırmadan önce bana, '' O zaman, Cumartesi öğlen 13:00 da görüşürüz. '' dedikten sonra oradan ayrıldı. Bende arkasından bakakaldım. Bu bizim ilk buluşmamızdı tabii; amcamı takip etme işini saymazsak! Gülerek eve geldim. Yengemle amcam evlerine gitmişti. Ortalığı toparladıktan sonra eve gittik. O gece hepimiz çok yorgunduk. O yüzden; erkenden yattık.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD