Dün yaşanılanlardan sonra geceyi emniyette ifadeyle geçiren Kağan Emir, emniyetteki işi bitince, tutuklanan suikastçıların ifadeleri için adamlarından birini emniyette bırakıp hastaneye gelmişti. Suat'ın ameliyatı çok zor geçmişti. Başına sıkılan kurşunu doktorlar, sinir dokularına dokundurmadan çıkarmakta zorlanmışlardı. Ameliyatı uzun ve zor geçse de bitmişti ama Suat'ın uyanması imkânsızdı.
Kağan Emir, Suat’ın durumunun ciddiyetinin farkında olduğu için, Suat ameliyattayken en iyi hastane araştırmalarına başlamıştı. Sonrasında annesinin yanına gitmişti. Annesini, İnci’yi ve İpek’i kontrol edip emniyetteki adamını aramıştı. Sorgulanan suikastçılardan bir şey çıkmadığını duyunca gergin olan sinirleri iyice bozulmuştu.
Hastaneye gelip önce Suat’ın doktoruyla görüşüp bilgi aldıktan sonra Ekrem’in yanındaki adamları kontrol etti. Ceylin’in yanına gittiğinde, Ceylin uyuduğu için olayı soramadan geri dönmüştü.
Kendi yöntemleriyle bu işin arkasındaki hainleri bulacaktı! Çünkü ne silah taramasında ne de sorguda gözle görülür bir kayda geçmişlerdi. Gideceği ilk mekân Enis’in mekânıydı! Enis’le birbirlerine nefretle bakarken, Kağan Emir yumruğunu Enis’in burnuna indirip yakasını serbest bıraktı.
Enis burnunu tutarak Kağan Emir’den uzaklaşırken “Ben yapmadım şerefsiz!” diye bağırdı.
Kağan Emir boynunu sağa sola kütletti. Enis’e doğru yürüyüp, Enis’i yakasından tuttuğu gibi kaldırdı.
“Yapmadın!” diye öfkeyle bağırdı. Enis’in yüzüne kafasını indirirken Enis yere yığıldı. Kağan Emir buradan bir şey çıkmayacağını anlarken, Enis’in adamlarını rehin alan adamlarına döndü.
“Hepsini elden geçirin!”
Kağan Emir’in adamları, Enis’in adamlarını dövmeye başladığında Kağan Emir mekândan çıktı. Aracına binip aracını bir sonraki mekâna doğru sürerken gelen arama sesiyle telefonunu torpidodan aldı. İpek’in aradığını görünce telefonu açıp kulağına götürdü.
“Söyle.”
İpek lafı dolandırmadan “Nalan Hanım, İnci’ye tokat attı.” demesiyle Kağan Emir tuttuğu direksiyonu sıktı.
“Olanlar için İnci’yi suçladı...”
İpek sözünü devam ettirmezken Kağan Emir dönemeçten dönüp telefonu kapattı. Annesinin rahat durmayacağını biliyordu ama tek güvenilir yer olduğu için İnci’yi orada bırakması gerekiyordu. Arabayı daha hızlı sürerken annesine ne yapacağını düşünüyordu.
★★○★★
Kağan Emir eve geldiğinde annesine kızsa da annesinin İnci’ye duyduğu nefreti değiştirmiyordu. Nalan Hanım, Ecrin’in bir katilinin de İnci olduğunu düşündüğünden İnci'ye karşı yoğun bir nefreti vardı. Kağan Emir olmasa İnci’yi nüfusundan çıkarıp, sokağa atacak kadar nefret ediyor.
Kağan Emir annesini odasına yollayıp İpek’i çağırmıştı. Olayın nasıl başladığını İpek, Kağan Emir’e anlatıyordu.
“İnci’yle doğum günü için pasta modellerine bakıyorduk. O sırada Nalan Hanım geldi. Önce bizi sessizce izledi. Sonra ayağa kalkıp yanımıza geldi. Ben bir şey yapacağını sezsem de bekledim. Broşürdeki üç katlı meyveli bir pasta işaret edip Ecrin Hanım’ın meyveli pasta sevdiğini söylediği gibi İnci’yi kolundan tutup tokadı yüzüne indirdi.”
Kağan Emir sinirden ellerindeki damarlar belirginleşirken, İpek gözlerini Kağan Emir’in eline indirdiği gibi elindeki soyulmayı görünce “Elin!” dedi.
İpek yerinden kalkarken, Kağan Emir durmasını işaret etse de İpek durmadı. Kağan Emir’in elini eline alıp kontrol ettiğinde, Kağan Emir’in elinin üzerinin sorulduğunda ve derince çizildiğini gördü.
“En azından elini sarsaydın!”
“Sırası değil!”
“İnci’nin yanına bu elle gidecek değilsin!”
Kağan Emir’in elini bırakıp, ilk yardım çantasını almak için mutfağa gitti. Kağan Emir yerinden kalkıp üst kata yöneldi. İnci’nin odasına girip İnci’ye yaklaştı. İnci gözlerini kapatmış uyuma numarası yaparken, kimseyi görmek istemiyordu. Kağan Emir elini kaldırıp İnci’nin yüzünde kurumayan gözyaşlarına dokundu. Gözyaşlarının sıcaklığını hissedince İnci’nin uyumadığını anladı. Sesini çıkartmadan elini İnci’nin yüzünden çekip yataktan kalktı. Komodinden peçete alıp İnci’nin yüzünü nazikçe sildi.
Geri İnci’nin yanına oturup derin bir nefes verdi. İdil’in peşinde olduğu zaman diliminde İnci annesinin hedefi olmuştu şimdide yine oluyor. Kardeşinden geriye kalan emanete sahip çıkamamak delirmesine yetiyordu. İnci’nin yüzüne eğilip, İnci’yi başından öptü.
“Kızım!”
Kağan Emir, İnci’ye kızım diye seslenmeyi tercih ediyordu.
“Seni daha iyi yere götüreceğim!”
Kağan Emir yerinden kalktığında kapı açıldı. İpek’le göz göze geldiğinde İpek elindeki ilk yardım çantasıyla içeriye girdi. Kağan Emir gözüyle dışarıya işaret ettiğinde İpek başını salladı.
Kağan Emir ve İpek odadan çıkıp yan odaya girdiler. Kağan Emir oda kapısını açık bırakırken, İpek yatağa geçip oturdu. Çantadan ilk yardım malzemelerini çıkarırken “Elini yıkayıp gelir misin?” dedi.
“Gerekmez, sar yeter!”
Kağan Emir yatağa oturduğunda İpek bıkkınlıkla Kağan Emir’e bakıp ayağa kalktı. Odadan çıkıp aşağıya indi. Mutfaktan sebze meyve yıkama leğeninin içine su doldurup yukarıya çıktı. Odaya geldiğinde Kağan Emir’in sert bakışlarını üzerinde bulsa da umursamadı. Leğeni yatağa bırakıp Kağan Emir’in eline uzandığında, Kağan Emir’in elini yıkadığını görünce gülümsedi.
“Keşke beni yormasaydın!” diye tatlı tatlı sitem edip çantadan pamuk ve tentürdiyot çıkarıp Kağan Emir’in elini temizledi. Ardından steril gazlı bezle elini sarmaya başladı.
İpek, Kağan Emir’in elini sararken, nerede olduğunu gayet iyi anlıyordu. İşini bitirse de Kağan Emir’in elini bırakmadan sitemkâr bir tavırla “Ekrem ve Suat bu hâldeyken biraz daha beklesen olmaz mı?” dedi.
Kağan Emir elini çekip “İşini yap!” diye uyardı.
İpek mesajı almıştı ama imkânsız olsa da Kağan Emir’in zarar görmesini istemiyordu.
“Senin için diyorum. Sana bir şey olsa İnci’ye ne olur düşünmek dahi istemiyorum.”
İpek, Nalan Hanım’ın ne kadar ileri gideceğini bildiğinden, Kağan Emir’le arasındaki tek bağı olan İnci’ye tutunmuştu. Kağan Emir, İnci’nin ismini duyunca sakinleşmişti ve “Sizi başka yere yerleştireceğim.” dedi.
İpek duyduğuna şaşırmıştı. Bunu beklemiyordu. Yerinden kalkıp “Buraya da saldıracaklar mı?” diye dikkatle sordu.
Kağan Emir, İpek’in durumu yanlış anladığını anlamıştı.
“İnci için!”
İpek yer değişikliğinin nedenini anlarken içi rahatlamıştı.
“Yanlış anladım, kusura bakma.”
“Bugün yarın yer işini hallederim. O zamana kadar, annemle İnci’yi birbirinden uzak tut!”
İpek aklına gelen fikirle gülümserken, Kağan Emir’e yaklaştı.
“Eğer senin için sorun olmayacaksa benim eve gidebiliriz.”
Kağan Emir’in tek kaşı havaya kalkarken, İpek sözüne devam etti.
“Yeni evlerden birine gitmek yerine benim evime gidebiliriz. Zaten evim müstakil bir ev. Yeni eve yerleştireceğin korumaları rahatlıkla evime yerleştirebilirsin.”
“Olmaz!”
Kağan Emir reddetse de İpek pes etmedi.
“Kağan Emir, benim evim yabancı bir ev değil. Hem İnci daha önce bir kere senle beraber gelmişti. İnci içinde yabancılık olmaz. Şu an Suat’a ve Ekrem’e bu hain saldırıyı yapanlarla ilgilenirken yeni ev arayışına da girme.”
İpek’in ikna edici sesi, Kağan Emir’de yumuşama yaratırken İpek “İşin bitince de sen de gelirsin.” dedi.
Kağan Emir kafasını olumlu anlamda sallayıp “Komşularda sorunlu olan var mı?” diye sordu.
İpek içinde beliren mutlulukla kafasını hayır anlamında salladı.
“Sadece huysuz biri var ama o da yaşlı bir adam. Pek sorun çıkacağını zannetmiyorum.”
Kağan Emir, İpek’in yaşadığı semti bildiğinden kafasına yatmıştı.
“Eşyalarınızı hazır edin, gidiyorsunuz.”
İpek mutlulukla kafasını sallarken, Kağan Emir annesiyle konuşmak için odadan çıktı.
★★○★★
#Ceylin
Kendime geldiğimde doktor gelip beni görmüştü. Durumumun iyi olduğunu, sinir krizi geçirdiğim için sakinleştirici yaptıklarını söylemişti. Doktor sözünü bitirince sorduğum kişi; Suat olmuştu! Doktor bu defa direkt Suat’ın durumunun kritik olduğunu, şimdilik yoğun bakımda tutulduğunu söylemişti. Ekrem’i sorduğumdaysa durumunda değişiklik olmadığının onunda yoğun bakım ünitesinde tutulduğunu söylemişti. Doktor odadan çıktıktan sonra suçluluk duygumla baş başa kalmıştım. Daha sonrada Yunus Emre ve Ezgi çıkıp gelmişti.
“Arabaya bindiğimde ne olduğunu anlayamadan Ekrem bağırdı ve beni koltuktan çekip yere indirdi.”
“Ekrem seni korurken mi vuruldu!?”
Ezgi’nin sert sesiyle başımı evet anlamında salladım.
“Suat’ı uyarıp bana dönmüştü. Ateş edip etmediğini bilmiyorum ama silah sesi durana kadar, elini başımdan çekmedi.”
Ezgi’nin gözlerindeki sert ifade büyürken, Yunus Emre konuştu.
“Peki Suna’nın evinde kim olduğunu sordun?”
Sorulan soruyla nasıl bir cevap vereceğimi bilmediğimden ve Canavar’ın bu durumda elinde alan anneme kötülük yapacağını tahmin ettiğimden “Eskiden orada çalışmıştım. Beni hatırlayıp hatırlamadıklarını sormaya gitmiştim.” dedim.
“Neden?” diye soran Ezgi’yle başımı ellerime indirdim.
“Bildiğim her şeyi anlattım. Başka bir şey bilmiyorum.”
Gözümden yaş gelmeye başladığında Yunus Emre “Ceylin kimseden korkma. Gereksiz gördüğün bir söz, bize ipucu olabilir.” demesiyle başımı salladım.
“Bir şey bildiğim yok. Olan her şeyi anlattım, çok yorgunum. Yalnız kalabilir miyim?”
Yunus Emre, Ezgi’ye döndüğünde Ezgi ayağa kalktı. Ardında Yunus Emre’de ayağa kalkıp “Sonra tekrar görüşelim.” dedi.
Başımı evet anlamında salladığımda Yunus Emre ve Ezgi odadan çıktı. Yataktan inip pencereye yürüdüm. Camdan dışarıya bakarken korkuyordum. Ekrem ve Suat’a bir şey olursa kendimi affedemem! O Canavar’ın elinden de kurtulamam!..
Çarpan kapıyla irkilirken, başımı çevirdiğim gibi karşımda Canavar’ı gördüm. Öfkeli adımlarla bana doğru gelirken titremeye başladım. Yanıma varır varmaz boynuma yapışıp beni cama yaslamasıyla gözlerimi acıyla yumdum.
“Oruspu!”
Öfkeli sesi odayı doldururken, elini boynumdan çekmeye çalışsam da olmadı. Boynumu daha sıkı kavrayıp beni camdan çektiği gibi yere savurdu. Yerle bir olurken, başımı kaldırmama fırsat kalmadan yanıma gelip çenemi kavradı. Başımı kaldırıp yüz yüze bakmamızı sağladığında “Ekrem ve Suat’ı nasıl kandırdın!?” diye öfkeyle bağırıp çenemi sıkarken “Yapmadım!” diye zar zor konuştum.
Çenemi sıkmasından kırıldığını hissederken “Benden aldığın canların hesabını ödeyeceksin oruspu!” diye bağırdı.
Korkudan gözümden yaş gelirken “Patron polis memurları geri geliyor!” diye bağıran adamına rağmen çenemi bırakmadı. Adamı yanımıza gelip bizi ayırdığında “İdil değilim! Kardeşinin katili değilim!” diye hıçkırarak konuşsam da adamına beni susturmasını söyledi...