Kapı tıklatılışına irkilmiştim, gözlerimi zorlukla açmaya çalıştığım sırada Dolunay'ı dürtmüştüm,
-"Kapıya bakar mısın? Üstüm uygun değil."
Dolunay sessiz kalmıştı, arkamı dönüp tekrar uyuyacağım sırada,
-"Efendim, aşağı gelmeniz gerekli."
Kapıya ısrarla vurmaya başlamıştı, yataktan kalkıp Dolunay'ın üstüne atlamıştım. En sonunda uyanıp belimden sarılmıştı,
-"Kalkman lazım, sanırım kapıda Haldun var."
Kaşlarını çatmıştı,
-"Ne için burada?"
Omuzlarımı havaya kaldırmıştım, dudağımdan öpüp beni yavaşça yatağa bırakmıştı. Pantolonunu giyerek eline tişörtünü almıştı,
-"Arkada banyo var güzelim, ayrıca dolabımda senin için birkaç kıyafet var. İstediğin an aşağı gelebilirsin."
Kafamı sallamıştım, Dolunay aşağı indikten sonra biraz daha yatakta tembellik yapmıştım. Gerinerek yataktan kalkıp, banyoya doğru yürümeye başlamıştım. Kısa dar bir koridorun ucunda banyo vardı.
Kendimi ılık suya bırakmıştım, kaslarımın her bir noktası gevşemişti. Uzun bir duş sonrası havluya sarınıp, saçlarımı kurulamıştım. Lavabonun önüne gelmiştim, saçlarımı tarayıp fön makinesiyle güzelce kurutmuştum. Saçlarıma hafif dalga yapıp, yüzüme nemlendirici sürmüştüm. Sanırım uzun süre sonra kendimi iyi hissediyordum, parfümümü sıkıp banyodan çıkmıştım.
Yatağın köşesinde olan kıyafet dolabını açıp, içeriyi karıştırmaya başladım. En çekici olan siyah iç çamaşırını seçip üstüme geçirmiştim, kısa taytı ve bol siyah tişörtü giyerek yatağa oturmuştum. Beyaz renkli bilekli spor ayakkabılarımı giyerek boy aynasına geçmiştim. Hem spor hem de buradaki kıyafetlerle yapılacak en iyi kombini yapmıştım.
Saçlarımı dağınık topuz yapıp, güneş gözlüklerimi takmıştım. Merdivenlerden inerken küpelerimi taktığım sırada etrafı süzüyordum. Herkes koşuşturuyordu, Dolunay etrafta yoktu.
Deponun içine indiğimde Haldun yanıma hızlı adımlarla gelmişti,
-"Dolunay Bey limanda, isterseniz size oraya kadar eşlik edeyim?"
Duraksamıştım, gözlüğümü hafif aşağı indirip,
-"İşi varken bölmek istemem.."
Haldun boğazını temizlemişti,
-"Burada tek kalmanıza da izin vereceğini zannetmiyorum, buradan çıkalım lütfen."
Eliyle işaret ettiği yöne doğru yürürken,
-"Depoda kalmama neden izin vermedi? Orası Dolunay'ın değil mi?"
Haldun kepenkleri açarken göz temasına girmemeye çalışıyordu,
-"Temizlik yapılması gerekiyor, Dolunay Bey sizin görmenizi doğru bulmadı."
İç çekip yürümeye başlamıştım, güneş tenimi ısıtıyordu. Haldun birkaç adım önümden yürümeye başlamıştı, etraf epey ıssızdı.
Her yerde isimsiz, renkli büyük konteynırlar vardı. Birkaç metre ötede vinçle gemiye konteynırların yüklendiğini görüyordum.
Haldun sessizce önümden yürümeye devam ediyordu, ıslık çalıp,
-"Beyler kapıyı açın!"
Sürgülü kapı açılmıştı, limana girmiştik. Dolunay gemiyle ilgileniyordu, geldiğimi fark etmemişti. Haldun'a dönüp,
-"Bana bir dosya uzatır mısın?"
Afallamıştı, sormasına fırsat vermeden,
-"İnceleyeceğim...Gerçekten."
Yutkunup kafa sallamıştı, diğerlerinden bir dosya alıp bana uzatmıştı. Ses çıkarmayarak Dolunay'ın yanına doğru yürümeye başlamıştım. Bana hiç bakmıyordu bile, gürültüden faydalanıp boğazımı temizlemiştim. Sesimi değiştirmeye çalışarak,
-"Burada bakmadığınız dosya var patron."
Elimden sertçe dosyayı çekmişti, kaşlarını çatıp,
-"Buna biraz önce baktım, kaç defa size-"
En sonunda kafasını kaldırıp bana bakmıştı, kahkaha atmıştım. Dolunay şaşkınlığını belli etmemeye çalışıp,
-"Benimle dalga mı geçiyorsun?"
Dil çıkarmıştım, Dolunay yanağımı sıkıp belimi kavramıştı,
-"Beni azarlayacaktın resmen!"
Dolunay dudağını ısırmıştı,
-"Geldiğini fark etmemiştim hayatım."
Kaşlarımı havaya kaldırmıştım,
-"Herkesi azarlaman iyi bir şey değil...Kırılmıyorlar mı?"
Dolunay kahkaha atmıştı,
-"Herkesi azarladığımı nereden çıkardın? Ayrıca ben onların patronuyum işlerini düzgün yaptırmam için gerektiğinde azarlamam gerekli."
Arkamdan sarılıp, yanağımı okşadığı sırada,
-"Efendim, avukatınız Giray Bey geldi."
Haldun tam arkamızda duruyordu. Dolunay iç çekip elimi kavramıştı.
-"Giray neden gelmiş Haldun? İthalat günümüz olduğunu biliyor?"
Haldun ceketinden bir zarf çıkartmıştı,
-"Bunun için gelmiş, içeride sizi bekliyor."
Dolunay zarfı parmaklarıyla kavrayıp, yürümeye başlamıştı. Elimi daha da sıkı kavrayarak,
-"Ne yapmak istediğine karar verdin mi? Okul?"
Dudağımı ısırmıştım,
-"Hayır daha değil...Düşünüyorum."
Dolunay benimle depoya girmişti. Masada oturan adam ayaklanıp,
-"Lalzâde hisselerinde sorun var. Hepsi borsada satışa çık-"
Dolunay beni sandalyeye oturtmuştu, masaya yaslanıp,
-"Olayı tane tane anlatır mısın Giray? Lalzâde hisselerinin tek varisi yanımda? O olmadan imkansı-"
Gömleğinin birkaç düğmesini açmıştı, kravatını gevşetip,
-"Biliyorum. Sorun da bu zaten. Varisin sadece Venüs'ün olduğundan emin değilim Dolunay."
Yutkunmuştum,
-"Benden başka Lalzâde kalmadı?"
İç çekmiştim, Giray yakasını daha da gevşetip,
-"Avukatınızla görüştüm, sabahtan beri kontak halindeyiz. Biri şirketinizi tamamen kapatmak istiyor."
Dolunay kaşlarını çatmıştı, Giray'ın arkasına geçip,
-"Hisseleri ben alıyorum, satışa otur ve hepsini al Giray. Bunu başından akıl etmeliydin."
Giray kafa sallayıp, telefonunu açmıştı. Dolunay göz devirip,
-"Yani bunun için buraya mı geldin? Sana inanamıyor-"
Dışarıdan bir el silah sesi duyulmuştu. Dolunay kaşlarını çatarak etrafa bakmıştı,
-"Misafir beklemiyorduk? Kim bu densiz!"
Silah sesleri çoğalmıştı, Dolunay elimden kavrayıp beni sandalyeden kaldırmıştı,
-"Venüs'ü arka tarafa götürün! Hemen!"
Sesi depoda yankılanmıştı, yanımıza Haldun gelmişti.
-"Ben götüreyim, siz dışarı bakın."
__________________________________________________
Yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın <3