Kendime engel olmak istesem de o kadar soğuktu ki kendimi bir şekilde ısıtmam gerekiyordu.
Adamın neden böyle bir ara seçtiği bile belli değildi, odası buz gibiydi resmen.
Üzerine baktığında 2 tane battaniye örttüğünü fark etmiştim, hayatı gibi simsiyah battaniyeler.
En azından onu uyandırmayacak bir şekilde birini alırsam kendimi kurtarabilirdim bu soğuktan.
Onu uyandırmamak için yavaş hareket etmem gerekiyordu, ve de sessiz hareket.
Yavaşça yatağına doğru geldim bana biraz yaklaşıp üzerindeki battaniyeye uzandım. Yüzüne baktığımda rahat bir şekilde uyuduğunu gördüm.
Belki de yarın bunun içinde olay çıkartacaktı, ama bunun için yarına çıkmam gerekiyordu.
Yavaşça en üstteki battaniyeyi ucundan tuttum ve yavaşça çekmeye başladım üzerinden. Biraz yaklaşıp daha çok çekmeye çalıştığımda bir anda kolumdan tuttu.
Bu beni korkutmuştu, bir anda gözlerini açıp kolumu sertçe sıkmaya başladı. Korkuyla geri çekilmeye çalışsam da diğer bileğimi de kavradı ve beni kendisine çekti.
Bir anda yatağa düştüm, gözleri öfkeyle üzerimde geziniyordu.
"Tepemde de dikilip ne yapıyordun lan sen, ne karıştırıyorsun sen ben uyurken kızım?"
Yüzüme öfkeyle bağırıyordu, kanım donmuştu sanki, bir battaniye almak için girdiğim hallere inanamıyordum.
"Kolumu bırak, o zaman anlatacağım neden olduğunu!"
Canımı yakmaya başlamıştı iyice, benim sözlerimle kolumu bırakmak yerine daha çok sıktı.
Gözlerimden yaş gelmeye başlamıştı acıdan, tırnağını geçirdiğinde gözlerimi yumdum.
Ona karşı koymanın hiçbir yolu yoktu, yapabileceğim tek şey acıyı yok saymaya çalışmaktı.
"Sikerim lan senin kolunu, benim sorduğum sorunun cevabı bu değil! Yanı başımda ne yaptığını soruyorum sana, ne karıştırıyorsun lan sen?"
Gözlerimi acıya rağmen açmaya çalışarak direkt onun gözlerine baktım.
Gözlerimiz birleştiğinde bir anda öfkeli hali yumuşamaya başladı, belli ki canımın ne kadar yandığını yeni anlıyordu.
Kolumu sıkmayı az da olsa bırakmıştı, çeksem kurtarırdım bileğimi onun ellerinden, ama hazır yumuşamışken tekrar kışkırtmak istemiyordum.
"Hava soğuk olduğu için battaniye almak istemiştim, ama odada battaniye yoktu.
"Senin üzerindeki tane olduğunu görünce birini almak istedim sadece, başka ne planım olabilir ki?
"Beni bu soğuğa maruz bırakıyorsun, o da yetmezmiş gibi gelip laf sayıyorsun!"
Bu sözlerimle kolumu tamamen bırakmıştı, ama şüpheyle süzmeye devam ediyordu. Aklına bir şey gelmiş onlar ki dudakları kenara kıvrıldı.
"Yani üşüdüğün için üzerimden battaniye almak istedin, doğru mu anladım doktor?"
Bu adamın gülüşü bile beni korkutuyordu, samimiyet değildi bu, aklına kim bilir yine ne vahşilikler geliyordu.
"Başka ne olmasını bekliyorsun Yekta bey? Seni öldürecek değilim, boğazına sarılmaya çalışsan beni öldüren sen olursun.
"Başka ne yapabilirim ki, gücümü sana yetmeyeceğini bile bile neden kendimi tehlikeye atayım?"
Bakışları hâlâ aynı şekilde tehditle süzüyordu beni, iyice gerilmeye başlamıştım.
"Yani gücün yetse beni hiç düşünmeden boğarsın, doğru mu anlıyorum?"
Bir insan ne kadar kötü olursa olsun böyle bir şey yapmaya kalkışmazdım, bu yüzden başımı hayır anlamında salladım.
"Hiçbir şekilde öyle bir şey düşünmem ben, her neyse, soğuktan donarım daha iyi!"
Bu adamla konuşmaktansa bu daha mantıklı gelmişti, bu yüzden yataktan kalkıp uzaklaşmayı düşündüm. O uyuduktan sonra yeni bir ısınma yolu bulmaya çalışırdım.
Tam kalkacağım esnada bir anda beni belimden tuttu ve kendisine çekti, gözlerim korkuyla açılmıştı.
Ondan uzaklaşmayı denedim hızla, yakınında olmak beni dehşet derecede korkutuyordu, kim bilir aklımda ne tür şeytanlıklar vardı.
"Madem bu kadar çok ısınmak istiyorsun, ve bunun için benim üzerimdeki battaniyeyi almaya kalkıyorsun, o zaman ben de seni ısıtırım!"
Ne diyordu bu psikolojik manyak? Korkuyla uzaklaşmaya çalıştım kollarından, ama beni çekmeye devam etti.
"Hayır, bırak lütfen, anlaşmamızda böyle bir kural yoktu!"
O beni umursamadan iyice yatağa çekip üzerimizi örtmüştü, o kadar gergindim ki bu adamın yanında nefes bile alamıyordum.
"Bak lütfen, ben bunu istemiyorum şu an, ısınmakta istemiyorum. Bırak beni, donup ölsem bile umrumda değil artık!"
Yekta bu sözleri umursamayıp beni iyice kendine bastırdı, sert vücut hatlarıyla birleştiğimde nefesimi tuttum korkuyla.
Nefesi boynuma vuruyordu, ölüm gibi bir şeydi bu. Ben tekrar yataktan çıkmak için dirensem de daha sıkı bastırdı.
"Anlaşma şartları tamamen bana kalmış doktor, herşeyi değişmek benim elimde!
"Benden habersiz hiçbir şey yapmayacaksın demiştim sana, sen de gelip üzerimde bir boklar yiyordun!
"Şimdi sıcacık ve güvenli kollarımda adam gibi durmaya bak en iyisi, yoksa canını almak zorunda kalırım!"
Ne kadar da kolay ölümden bahsediyordu bu adam? Ona karşı koymaya son kez çalıştım, elleri bu hareketimle göğsüme kaydı, sımsıkı sararak beni kendine iyice yapıştırdı.
"Bu kadarına da hakkın yok, bana öyle... Bana öyle dokunmaya hakkın yok!"
Bunu dediğimde elini göğsümde gezdirdi, ona karşı koyamuyordum bir türlü, elimden gelen tek şey ağlamaktı.
Kulağıma eğildi son kez, nefesini bıraktığında tüm vücudum bu ısıya rağmen buz tutmuştu.
"Direnmeye devam edersen çok daha fazlasını yaparım, doktor!"
Bu son sözüyle bıraktım direnmeyi, bana... Bana tecavüzde bulunma ihtimali vardı, ve korkuyordum böyle bir şey olmasından.
Gözlerimden yaşlar akıyordu, hızla soludukça göğsüm onun ellerine daha çok temas ediyordu sanki, bu yüzden sakinleşmeye çalıştım.
Ona dokunmamam gerekti, hareketsiz kalmalıydım. Eğer onu cinsel olarak uyaracak hareketler yaparsam, o zaman hayatım biterdi.
Ne kadar kendime engel olmaya çalışsam da ağlamamak zordu, yaklaşık beş dakikadır onun kollarında sabit durmaya çalışıyordum.
Ama gözlerim ve korkudan inip kalkan göğüslerim sabit durmuyordu bir türlü.
"Ağlama doktor, beni buna sen zorladın. Etrafı kurcalamışsın utanmadan, bir de battaniye çekiştiriyorsun!"
Öfkelenmiştim sözlerine, yine de sakin kalmaya çalıştım.
Onun uyanık olmasına şaşırmıştım, oysa beni zorla zapt ettikten sonra uyur sanmıştım.
"Odayı kurcalamam yasak, odadan çıkıp battaniye aramam yasak, senin üzerindeki battaniyeyi almam yasak!
"Ben o halde ne yapacaktım ya, ne yapmamı bekliyorsun? Üşüdüm diyorum, üşüdüm! Bir battaniye yüzünden şu an beni taciz ediyorsun!"
Sözlerim bittiğinde hıçkırıklarım artmıştı, beni iyice kendine yaslayıp yine soluğunu kulağıma bıraktı.
"Sen az önce seni taciz ettiğimi mi söyledin, doktor!" Ses tonu hem sakindi, hem de dehşet derecede ürkütücü.
"Şu an yaptığın şeye verecek başka bir isim bulamadım! Zorla sarılıyorsun bana, zorla ellerini bedenimde gezdiriyorsun," derken yutkunmakta bile zorluk çekmiştim.
Eli göğsümden çeneme kaydı, ben ne olduğunu anlamadan belimden kavrayıp üzerine çıkmamı sağladı, kendisine bakmam için çenemden tutarak zorladı.
"Sen kendini kadın mı sanıyorsun gerçekten? Sana dokunarak tahrik mi olacağım, seninle sikişmek mi isteyeceğim sanıyorsun?
"Boş yere ağlayıp zırlama, seni kadın olarak bile görmüyorum lan ben, bir de sikeceğimi mi sanıyorsun?"
İlk başta emin bir şekilde dokunmayacağını söylediği için mutlu olmuştum, ama ardından söylediği sözler...
Ben o kadar çirkin bir kadın değildim. Koyu kahve gözlerim, ve koyu kahve saçlarım vardı. Uzun boyluydum, fiziğim de güzeldi.
Şimdiye kadar birçok erkeğin ilgisini çekmeyi başarmıştım, hoşlarına gidiyordum.
Ama bu adam beni kadından bile saymıyordu. Onu bırak, bir de hakaret ediyordu.
"Bunu duyduğuma sevindim, çünkü böyle tipsiz bir adamın bana dokunmasına dayanamazdım!"
Hayatım belki de bu adamın elindeydi, ama canımı yakmıştı bir kere, bu yüzden ben de onun canını yakmak istiyordum.
Belli ki canı pekte yanmışa benzemiyordu, aksine tehditkâr bir gülüş yerleşti yüzüne.
Onun üzerinden kalkmak istiyordum, ama korktuğum için yapamıyordum bunu. O hislerimi önemsemeden konuştu.
"Yani ben yakışıklı değilim, tipsiz biriyim. Buna inandım diyelim, sana göre öyle olduğumu sayayım.
"Peki yakışıklı adamların sana dokınmasına razı olacak kadar alçak bir kadın mısın? Yani, sen doktorluk mesleği dışında orospulukta mı yapıyorsun?
"Gerçi neden olmasın? Bazı erkekler için terapi gibidir sevişmek, e sende terapi yapıyorsun!"
Söylediği sözlerle kanım donmuştu, şu an beni satılık bir kadın olarak görüyordu.
Onun ne düşündüğünü önemsememem gerekiyordu aslında, ama canım yanmıştı işte.
Elimin onun göğsünde olduğunu o an fark etmiştim, öfkeyle yumruk yapıp kalbine isabet alarak vurdum.
O kadar kaslı bir adamdı ki vurmama rağmen pek bir işe yaramamıştı, olan benim elime olmuştu!
Bir anda yatakta benimle birlikte döndü, bu kez ben altta kalmıştım. Hiçbir şey demeden bileklerimden tutup vücudumu kendi vücuduna hapsetti.
Nefesimi tuttum, gözyaşlarım akarken o bana tuhaf gözlerle bakıyordu.
Başka biri olsa tutkulu derdim bakışlara, ama az önce beni kadın olarak görmediğini kendisi söylemişti.
"Bir daha beni kışkırtma doktor, bir daha o siktiğimin yumruğunu bana denk getirme!"
Tam cevap vereceğim sırada ağırlığını iyice üzerime bıraktı, kadınlığımda hissettiğim sertlikle gözlerim irice açıldı.
"Hemen kalk üzerimden! Bana az önce benden etkilenmeyeceğini söyledin, ama koca şeyini hissediyorum üzerimde!"
Bunu açıkça söyleme sebebimin ne olduğunu bilmiyordum, bir anda o kadar paniklemiştim ki ağzımdan kaçmıştı.
Bu sözlerle ilk kaşları çatıldı Yekta'nın, ardından yine o tehditkâr gülüşü yerleşti yüzüne.
Boynuma eğildi, nefesini bıraktığında tamamen ürpermişti bedenim. Sakin kalmaya çalışırken o konuştu.
"Ben şu an uyarılmadım, senin sertlik diye bahsettiğin şey normal hali. Demek ki sikimin büyük halini görsen bayılıp düşersin doktor!"