KAN

1010 Words
Yekta'dan "Buradayım, buradayım sevgilim!" Bu sözleri duymaya alışmıştı yüreğim, kulağım. "Geliyorum, sakın ayrılma!" Bunu dedikten sonra benden yaklaşık yirmi metre uzaklıkta olan sevdiğime doğru koştum. Ben ona doğru koştukça o benden iyice uzaklaşıyordu, daha da hızlandım yetişmek için her rüyada olduğu gibi. Bir anda herşey grileşti, korktum uyanmaktan, onu görmüşken tekrar kaybetme düşüncesi mahvediyordu. "Gitmek zorundayım, beni affet, seni seviyorum!" O silikleştikçe daha da kahroluyordum. "Gidemezsin, gitme hakkın yok! Dur lütfen, gitme, seni tekrar kaybedemem İldem!" İldem tam gülümserken boğazından kan gelmeye başladı, bunu gördüğümde gözlerim korkuyla açıldı. O da aynı tepkiyi vermişti, acı içinde bana son kez baktı, konuşmak istese de başaramadı. Ardından yere yığıldı. "İldem!" Haykırarak koştum yanına, bu kez yaklaşabiliyordum, bu içimi rahatlamıştı, ama aynı zamanda paniktim. Yanına varıp onu kollarımın arasına çektim, korkuyla sararken boynuna bakıyordum ne olduğunu bildiğim halde. "İldem, İldem bana iyi olduğunu söyle!" Gözleri açıldı bu sözlerimle, bana gülümserken gördüğüm şeyle donup kaldım. Gözlerinden ve dudaklarından kan akıyordu, başımı olumsuz anlamda salladım gördüğüm şeylerle, bu gerçek olamazdı! "Sa-sana ne oluyor böyle?" Neden şaşırıyordum ki, zaten her gece aynı rüyaları görmüyor muydum? Bir anda İldem kayboldu kollarımdan, kaybolduğu esnada üzerime kanlar fışkırdı, her yer kan kokuyordu. Bedenim sevdiğim kadının kanı ile ıslanmıştı! Ve ben her zaman gördüğüm rüyayla açtım gözlerimi gerçek hayata! Nefes nefese kalmıştım, bedenim titriyordu. Canım çok yanıyordu yaşadığım şeylerden ötürü, ve bu yüzden rahat nefes alamıyordum artık! Yataktan kalkıp yürüdüm odada. Ben hayatım boyunca tek bir insan için korkuyordum, şimdi onun ruhu sürekli etrafımda geziniyordu sanki. "Yapma İldem, bana daha fazla acı çektirme!" Gözlerimden akan yaşları yok saydım, titreyen bacaklarımı yok saydım. Balkona çıkarken elimde jilet vardı. Oturduğumda koluma hiç düşünmeden İldem yazdım, bunu defalarca kazımıştım jiletle bedenime. O kadar çok kazımıştım ki, şimdi yazılar birbirine karışmıştı, karışık çizgiler gibi duruyordu. Alışmıştım jiletin bedenimde yarattığı etkiye, o yüzden hiç yanmamıştı canım. "Herşeye dayanırım İldem, herşeye dayanırım. Ama senin yokluğuna iki yıldır dayanamıyorum, öldürmek istiyorum kendimi, ama sana yapılan şeylerin intikamını da almadan yapamam bunu! Sana söz, bu intikamı almadan bana ölüm yok!" Hızla kalktım yerimden, odadan çıkıp aşağı kata indim. Dışarıya çıkarken baş korumam ile karşılaştım, gözü direkt koluma kaymıştı. "Sizin güçlü durmanız gerekiyor Yekta bey, siz kendinizi hırpaladıkça düşmanlarınız daha da mutlu oluyor!" Sinirliydim, ve haklı olduğunu biliyor olsam bile onun bu konuya yorum yapmasını istemiyordum. "Kes sesini! Ben neyin ne olduğunu gayet iyi biliyorum, yakında toparlayacağım zaten. O yüzden bana akıl verme, Sinan!" Sinan bu sözlerimi umursamadı. "İki yıldır toparlanmıyorsun, şimdi mi toparlanacaksın! Nişanlını öldüren adamlardan intikam almayı bırak, daha mafyaların önüne bile çıkmadın, böyle mi alıyorsun intikam?" Gözlerim öfkeyle açıldı, hızla yakasına yapıştım. Ama o bunu umursamıyordu belli ki. "Dua et, benim üzerimde hakkın var, yoksa seni şuracıkta öldürürdüm!" Bu sözleri söyledikten sonra hiç bakmadan çıktım geri dışarı. Kolumdan sızan kana baktım, bunu görmek içimi rahatlatıyordu. Rüyalarımda sevdiğim kadının kanında boğulmak yerine, kendi kanımı tercih ederdim! Bu düşünceyle gezindim bahçede, aklım hep ondaydı. Hâlâ görüntüsü aklımda, kokusu burnumdaydı. "Seni seviyorum meleğim," dedim gözlerimi kapatırken. Onun sesiyle doldu kulağım, bu tamamen benim hayal gücümdü tabi ki! "Bende seni seviyorum sevgilim!" Yazar anlatımı Sinan patronunun halinden iyice rahatsız olmuştu, sonunda dayanamayıp bir yol bulmaya karar verdi. Tehlikeli bir yol! Yekta'dan habersiz araştırma yaptı, iyi bir psikiyatri arıyordu, sonunda bulduğunu düşününce gülümseyerek aldı numarasını. "Oylum Akpınar! Bu kadın güzel biri, belki Yekta bey bu güzelliğe vurulup tedaviyi kabul eder!" Patronunu hiç tanınmamıştı şimdiye kadar, ve bu yaptığı şeyle bunu belli etmişti. Oylum Akpınar'ın odasına geldi, herşey onun beklediğinden bile hızlı gelişiyordu. Kapıyı çaldığında içerideki 'gir' sesiyle girdi. "Oylum hanım, ben Sinan, sizinle telefonda konuşmuştuk." Oylum'un bu adamın kim olduğunu çıkarması birkaç saniyesini almıştı. Hatırlayınca gülümseyerek ayağa kalktı ve elini uzattı. "Merhaba Sinan bey, buyurun oturun lütfen. Ne içersiniz?" "Bir şey içmek için gelmedim, acilen şu konuyu konuşmak istiyorum. Size zaten konudan biraz bahsettim." Oylum yerine oturup defterini açtı. "Evet, konuşalım lütfen. Ne zamandan beri böyle hastamız?" Sinan hasta kelimesinden rahatsızlık duysa da tepki göstermedi. "Yekta bey yaklaşık iki yıldır bu halde, nişanlısını büyük bir kazada kaybetti, ve hâlâ bunu atlatamıyor. Bu yüzden de kendisine çok büyük zararlar veriyor, hırçınca davranıyor. İlk başta zamana bırakalım dedik, ama gün geçtikçe daha da kötü oluyor herşey." Oylum olayı detaylıca dinledi, aynı zamanda da not alıyordu bu duyduklarını. "Anlıyorum, ağır bir travma yaşamış belli ki! O halde hasta ile konuşmam, onun da bu randevuya katılmasını sağlamam gerekiyor. Bu sadece sizinle olmaz sonuçta, yüz yüze konuşmam gerekiyor Yekta beyle. Onu ne zaman buraya getirebilirseniz randevuyu o zamana alırsınız!" Bu sözlerle sıkıntılı bir şekilde etrafta göz gezdirdi Sinan, kapıya baktı usulca, ardından Oylum'a eğildi. "Onu buraya getirmem çok zor, aslında buraya geldiğimden habersiz. Sizden bir ricam var Oylum hanım, siz benimle birlikte gelin eve, Yekta bey ile ancak öyle görüşebilirsiniz. O buraya gelmez, inatlaşır!" Oylum bu sözleri duyunca anlamsız gözlerle baktı, saçma gelmişti bu sözler ona. "Kusruma bakmayın, ama daha önce hiçbir hastamı evinde ziyaret etmedim. Şimdi Yekta bey buraya gelmek istemiyorsa, ben oraya gidince yine aynı tepkiyi verecek. Haberi olmadığı için aşırı tepki verebilir, ne kadar kötü durumda olduğunu bilmiyoruz sonuçta!" Onu ikna etmeyi başaramamış olmak Sinan'ı üzmüştü. Bir yolunu bulması gerekiyordu. "Evden tedavi etmenin kötü bir yanı olmamalı sizin için. Ayrıca çok daha iyi ücret kazanacaksınız bu sayede, bence iyice bir düşünün derim, inanın ki çok işinize yarar! O benim için önemli biri, babası vefat etmeden önce bana emanet etti. Benim elimde büyüdü, ne olursunuz yardım edin, gencecik bir adamın kendisini öldürmesine izin vermeyin!" Para değildi Oylum için dert, Yekta denen adamı tanımadan endişe eder olmuştu nedense. Kendisini öldürecek kadar kötü durumda ise bu onun için zor olacaktı. "En azından bir kereliğine gelip kontrol edebilirim ancak, o da sizin hatrınıza olsun, madem sizin için bu kadar değerli. Ama eğer kötü bir şey çıkarsa o zaman hiçbir şey demeden uzaklaşırım oradan! Lütfen bunu bilerek hareket edin," dedi Oylum uyarmak için. Sinan gülümseyerek onayladı bunları, ama genç kadının içine kurt düşmüştü bir kere. Kabul ettiği an pişman olmuştu buna, içinden bir ses bu işin kötü şeylerle sonuçlanacağını söylüyordu, ve bu yaşına kadar hiçbir hissinde yanılmamıştı. İş bitiminde Sinan onu gelip almıştı götürmek için, neredeyse akşam olmak üzereydi, ve Oylum hiç bilmediği bir adamın evine doğru yol alıyordu.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD