2
Radyoda çalan klasik müzik genç kızın ruhuna dokunurken gecenin karanlığında direksiyonu hafif sağa doğru çevirdi . Yola çıkalı 15 saat olmuştu. Bir saate kalmaz güneş doğacaktı ve İdil yorulmuştu. Apar topar çıktıkları yolda ilk şöförlüğü kardeşi yapmıştı. Ama 7 saatin sonunda yer değiştirmişlerdi .
Evden nasıl çıktıklarını düşününce yine üzerine bir hüzün çöreklendi. Her sabah olduğu gibi İdil işe gitmek için uyanmış ve okulu bitirip memurluk için hazırlanan kardeşi Aras için kahvaltı hazırlamaya başlamıştı. Aras her şey olabilirdi . Eli çok becerikliydi. Ama kesinlikle bir aşçı değildi . Eğer İdil sabahları kahvaltı hazırlamadan giderse Aras o gün ekmeğin arasına domatesi sıkıştırıp bir nescafe yapar kahvaltısını öyle geçiştirirdi. Buna da İdilin gönlü el vermiyordu . O gün de her gün olduğu gibi çayı demlerken çalan telefonu ile bir an yüreği sıkışmıştı. Sanki duyacağı kötü haber içine doğmuş gibi telefonu titreyen parmakları ile açmıştı. Ve korktuğu da başına gelmişti. Hastanede kemoterapi gören annesi mücadelesini kaybetmişti. Bir an da kalbine inen acı ile olduğu yere çökmüş ve öylece kalmıştı. Ne ağlayabilmiş, ne bağırabilmiş , ne isyan edebilmişti . Ta ki kardeşi gelip onu buluna kadar. Aras onu mutfakta yere çökmüş boş boş bakarken bulduğunda ise birden bütün duygular üzerine çökmüş ve hepsi aynı anda vücudundan dışarıya fışkırmıştı. Kardeşine sadece “ Annem “ diyebilmiş ve onun da değişen yüz ifadesi ile ağlayıp bağırmaya başlamıştı . Zaten babasını hiç tanımadan büyümüş iki kardeş şimdi de bu hayatta tek başlarına kalmışlardı .
Hastaneye gitme, cenazeyi alma , defnetme derken bir hafta sonra iki kardeş evde geri gelmeyeceğini bildikleri annelerinin gerçeği ile oturup kalmışlardı . İdilin iş yerinden aldığı izin bir gün sonda bitecekti ve Aras ise cenaze gününe denk gelen memurluk sınavına girmemişti. Bundan sonra ne yapacaklarını düşünürlerken ise bi darbe de İdilin iş yerinden gelmişti. Zorlaşan ekonomi yüzünden küçültmeye giden işletme İdili işten çıkartmıştı. Bu sefer de parasızlık ile başa çıkmaya çalışan iki kardeş evin kirasını da ödeyemeyince evden de çıkmak zorunda kalmışlardı. Ha deyince iş de bulunmuyordu. Bulamamıştı da. Son çare olarak da hiç tanımadıkları ananelerini aramıştı İdil. Olanları anlatmış ve kalacak yerlerinin olmadığını söylemişti. Annesinin anlattığına göre annesi ve babasının evlenmesini istemeyen ananesi kızını reddetmişti. Bu yüzden onu hiç tanımıyorlardı. Normal de annelerini reddetmiş bir kadının yanına gitmeyi asla istemezdi İdil ama mecburdu işte. Üstelik bir neden daha vardı uzaklaşmak zorunda olmalarının ki bu nedeni kardeşi bile bilmiyordu .
Tam ümidi kesmişken ise ananesi ona cevap göndermiş ve evine kabul etmişti. Şimdi ise onun yanına gidiyorlardı . Başta Aras bu konuda sıkıntı çıkarsa da İdil’in kararlı tutumu karşısında kabullenmek zorunda kalmıştı. Yine de bir anlaşma yapmıştı ablasıyla . Bu sene kaçırmıştı memurluk sınavını. Ama seneye tekrar girecekti ve kazanırsa bir saniye bile orda durmayacaktı.
İdil düşünceler içinde yol alırken Aras gözlerini açıp gerinmeye çalıştı. Tabi ön koltukta oturması ve onun boyuna göre küçük kalan boşlukta ne kadar yapabilirse . Yine de yan gözle ablasına bakmayı ihmal etmedi .
“ Saat kaç ?”
“ 6 “
Aras yüzünü buruşturarak aydınlanmaya başlayan havaya baktı.
“Yer değiştirelim . Sen de yorulmuşsundur .”
İdil toprak yolda ilerlerken başını iki yana salladı .
“ Bir saatlik yol kaldı . Denizli’ye geldik zaten. Karaçam İlçe yolundayız .”
Aras kaşlarını çatarak geçtikleri yola baktı .
“ Nerde oturuyor bu kadın Allah aşkına ?”
“ Yolun böyle olduğuna bakma sen . İnternette araştırdım biraz . Şehir merkezi gibi büyük olmasa da yine de güzel bir yer . Takılabileceğin mekanlarda var. “
Aras mutsuz bir şekilde önüne bakmaya devam ederken parmakları çalan şarkıyı değiştirmek için uzandı ancak daha yarı yolda ablasından gelen darbe ile elini geri çekti.
“ Şarkıyı şöför seçer .”
Aras yüzünü asarak oturmaya devam ederken İdil sırıtıyordu .
&&
Yan yana evlerin önünden geçerken İdilin gözleri kapı numaralarındaydı. Yavaş yavaş sürdüğü arabayı aradığı numarayı bulunca durdurdu. Nedense birden içinde bir heyecan dalgası oluştu. Kardeşini dürtüp arabadan indiğinde yüzüne çarpan temiz hava ile derin bir nefes aldı. Şehirdeki kötü havanın yerine dağlardan gelen temiz havayı bol bol içine çekti.
“ İçeri girecek miyiz yoksa orda öyle duracak mısın ?”
Kardeşinin sözleri ile bakışlarını ona çevirdi İdil. Etrafına şöyle baktığında ise evlerinin pencerelerine çıkmış insanların o ikisini izlediğini gördü. Sonuçta burası küçük bir yerdi ve herkes birbirini tanıyor olmalıydı . Eh ilçelerine gelen iki yabancının kim olduğunu merak ediyor olmalıydılar . İdil çantalarını almadan önce ananesi ile konuşmayı düşündü. Belli olmazdı. Kadın belki de vazgeçebilirdi . Önce tanışıp konuşmak daha iyiydi. Aras ile birlikte iki katlı büyük binaya doğru gitti. Ananesi birinci katta oturuyordu. Telefonda öyle söylemişti. Kapıyı çalıp bekledi. Kardeşinin yanında bir ayağını titretmesinden onunda heyecanlı olduğunu anladı. Kendisi de öyleydi . Bir süre kapıda beklediler. Açan olmayınca birbirlerine baktılar.
“ Evde değil galiba .”
Aras ablasının yorumuna kaşlarını çattı.
“ Bizim geleceğimizi bilmiyor mu ? Hem sabahın bu saatinde nereye gidecek ?”
İkisi birbirine bakarken kapının kilidi söndü ve yavaşça açıldı . İkisi de kapıda beliren genç kadına baktı. Ananesinin yalnız yaşadığını sanan İdil bir an için şaşırdı . Bu kadının kim olduğunu bilmiyordu ama onun kendilerine bakışından onun da aynı sorular ile boğuştuğumuz fark etti. Oluşan sessizliğin ardından sonunda konuşan kapıyı açan kadın oldu.
“ Buyrun ? Ne istemiştiniz ?”
İdil boğazını temizleyerek “ Zeliha Aydın’ı arıyorduk . Yanlış mı geldik acaba ,” diye geri çekilip etrafına bakınırken kadın kaşlarını çatarak konuştu .
“ Yok . Doğru geldiniz de siz kimsiniz ki Zeliha teyzeyi soruyorsunuz ?”
İdil kadının sesindeki meraktan rahatsız olurken evin içinden duyulan ses ile gerildi.
“ Simay kızım kim geldi ?”
Adının Simay olduğunu öğrendikleri kadının arkasından kendilerine doğru gelen kişi gören kardeşler nefeslerini tutarak beklediler . Yaşlı kadın sonunda Simayın yanında yerini aldığında merakla onlar baktı. Ama bu sadece bir kaç saniye sürdü be gözlerinde onları tanıdığını gösteren pırıltılar belirdi . İdil bütün cesaretini toplayarak konuştu .
“ Merhaba anane .”
&&
Biraz sonra dört kişi evin salonunda sessizce oturuyordu. İDil ve Aras yan yana ananeleri bi köşede Simay ise onun yanında . Hepsi birbirine bakarken İdil ve Aras rahatsız bir şekilde kıpırdadı. Ananelerinin yüzündeki ifade tuhaftı. Aslında dışardan bakan biri onun hüzün ve mutluluğu bir arada yaşadığını anlayabilirdi ama iki kardeş yaşadıkları acı ve anlatılan hikayeler ile dolmuş kafaları ile ona karşı mesafe hissediyordu. Şu an onun evinde onunla yaşamaya gelmiş olmaları, yine de onun annelerini gencecik yaşında kapının önüne koymuş olduğu gerçeğini bir türlü değiştirmiyordu. Ama durumları ona karşı cephe almalarına imkan vermiyordu. Ve ananelerinin yanında oturan kadına kaydı gözleri. Onun yüzünde kesinlikle çok katı bir memnuniyetsizlik vardı . Kardeşlerin burada olmaları onu çok fena rahatsız etmiş gibiydi.
Bu kadar sessizliğin fazla geldiğini düşünen İdil boğazını temizleyerek oturduğu koltukta biraz öne kaydı.
“ Anane. Sana durumu anlatmıştım. Annemi yaklaşık bir ay önce kaybettik .”
Yaşlı kadının gözleri birden yaşlarla parladı ve kafasını çevirdi. Yıllardır görmediği kızı için üzülüyordu belli ki. Ama bunu konuşacak değildi İdil. Tekrar boğazını temizleyip sözlerine devam etti.
“ Bazı sebeplerden ötürü seninle yaşamaya -“
“ Ne ?”
İdil beklemediği karşı çıkış ile birden sustu. Şaşkın bir şekilde konuşan kadına baktı . Ananesinden değildi bu çıkış . Yanında oturan Simay dandı. Aras daha fazla dayanamayıp ablası gibi öne doğru eğildi .
“ Pardon sen kimdin ?”
Simay oğlanın kendisine yönelen sorus ile dikleşti. Elini Zeliha hanımın elinin üzerine koyarak gülümsedi.
“ Ben Zeliha teyzenin torunuyum .”
İki kardeş şaşkın bir şekilde önce birbirlerine sonra da onlara baktı . Ananeleri gülümseyerek elini tutan kızın elinin üstüne diğer elini kapattı . İdil beyninde dönen çarklar ile hızlı bir şekilde düşündü. Annesinin kardeşi olmadığını biliyordu. Belki de annesinin bahsetmediği bir kardeşi vardı. Ama kız Zeliha teyze diye hitap ediyordu . Onların yüzündeki şaşkınlığın farkında olan Zeliha hanım ise durumu açıklığa kavuşturmak için hemen konuştu.
“ Simay benim manevi torunum. Bu sokağın sonunda oturuyor. Sağolsun beni hiç yalnız bırakmaz. Hem bana bakıyor hem arkadaşlık yapıyor. Dün çok soğuktu hava eve göndermedim burda kaldı.”
Aras daha ilk görüşte sevmediği kadına bir bakış atıp ananesine döndü.
“ Sevgili manevi torununa gerçek torunlarından bahsetmedin sanırım . Bu kadar şaşırdığına göre .”
İdil anında kardeşinin karnına dirseği geçirdiğine Aras hiç etkilenmeden oturmaya devam etti.
“ Ben sizin gerçekten geleceğinizden emin olamadım. O yüzden -“
Cümlesini tamamlayamadan derin bir nefes aldı ve yanındaki kıza döndü.
“ Sen şimdi evine git kızım. Bizim torunlarımız ile konuşacaklarımız var .”
Simay sahte bir tebessüm ile ayağa kalktı .
“ İlçemize hoş geldiniz .”
Ve cevap beklemeden kapıya doğru gidip evden çıktı . Zeliha hanım ayağa kalkıp “ Ee eşyalarınız nerede ?” diye sordu.
“ Arabada “
“ E hadi getirin . Odalarınızı göstereyim. Şimdilik sadece kanepeler var ama yarın ikinize de yatak alırız .”
&&
Zeliha hamımın hazırladığı kahvaltı sofrasında sessizce bir şeyler yiyen İdil bir yandan elindeki telefon ile uğraşan kardeşine baktı. Ananesi onlara iki oda göstermişti. Aras büyük olanı isteyince İdile mecbur diğer oda kalmıştı. Gerçi bu evde hiç bir oda küçük değildi. İdilin görebildiği kadarı ile ev oldukça genişti. Zaten dışardan da büyük görünüyordu. Evde dört oda ve büyük bir salon vardı. Odanın birinde ananesi kalıyordu . İki odaya da kendileri yerleşmişlerdi. Boş oda ise misafir için ayrılmıştı. Bavullarını odaya çıkardıktan sonra salona gelen İdil ve Aras arka bahçeye açılan boydan cam olan kapıyı görmüşler ve merakla bahçeye çıkmışlardı. Çıktıklarında ise şaşkınlıkla çevrelerine bakıp kalmışlardı. Çünkü ev ne kadar büyük ise bahçesi de o kadar büyüktü. Üstelik çok da bakımlıydı. Hemen köşede güzel bir bahçe takımı vardı. Sıcak havalarda ananesi yemeği burda yiyor olmalıydı. Bahçede kısım kısım işlenmiş bölümler vardı. Bir köşeye güller dikilmiş, bir köşe de orkideler, bir köşe de maydanozlar evet maydanozlar ve yanında da soğan ve bir kaç yeşillik daha . Ananesi bahçe ile uğraşmayı epeyi seviyor olmalıydı. Binanın bitişinde hemen kenarda ise ikinci kata doğru giden merdiven vardı.
“ Kızım ?”
İdil ananesinin sesi ile daldığı düşüncelerden çıkıp ona baktı.
“ Efendim .”
“ Mesleğini sordum kızım .”
“ Gazeteciyim. Yani öyleydim .”
Zeliha teyze başını aşağı yukarı sallayarak konuştu .
“ Meydanda yerel gazete var. Orası ile bir konuş istersen .”
İdil olumlu anlamda başını salladığında Zeliha teyze Arasa döndü. Daha konuşmadan oğlan cevap verdi.
“ Kütüphanecilik bitirdim . Atanmayı bekliyorum .”
Zeliha teyze gözlerindeki parıltılarla torunlarına baktı. Okumuş meslek sahibi olmuşlardı. Onlarla gurur duydu.
“ Çalışmak istersen sana da bir şeyler ayarlayalım. Burda çoğu kişiyi tanırım ben .”
Aras “ İstemez “ dediğinde İdil masanın altından ayağına vurdu. Ananesinin yüzü bir anlığına asılsa da çabuk toparladı ve konuşmaya başladı.
“ Burda hayat erken başlar. Size de tavsiye ederim. Erken kalkmak vücudu dinç tutar. “
“ Mecbur muyuz erken kalkmaya ?”
Arasın çatılan kaşları ile İdil gözlerini devirdi. İlla ki bir sorun çıkaracaktı. Kadın onları buraya zorla getirmemişti. Kendileri gelmişti . Ama Aras tam tersiymiş gibi davranıyordu.
“ Tabi ki hayır oğlum. Ben kendi rutinimi anlatıyorum. Siz isterseniz uyarsınız. Ben erken kalkarım. Kahvaltımı yapar bahçemle ilgilenirim. Bazen Simay kızım gelir sohbet ederiz. Bazen de Sinan oğlum gelir onunla kahve içer konuşur bahçeyi düzenleriz . “
Aras çay bardağını sallayıp “ Sinan kim ? Onda manevi torunun mu ?” diye sordu. İdil elindeki çatalı bırakıp kardeşine kızgın bir şekilde baktı.
“ Aras yeter artık . “
“ Ne var ? Zeliha hanımın bize ihtiyacı yokmuş baksana. Kendine torunlar yaratmış. Annemi de evden kovduğu için hiç pişman olmamış gibi .”
“ Aras sus. Ananem olmasa başımızı sokacak bir evimiz bile yoktu. Teşekkür edeceğine söyleniyorsun .”
Aras sinirle bardağını masaya çarpıp sandalyesinden kalktı. Mutfaktan çıktıktan sonra dış kapının çarpma sesi duyuldu. İdil gözlerini kapatıp bir kaç saniye soluklandı ve üzgün bir yüz ile kendisine bakan yaşlı kadına döndü. Fazla incelemeye gerek yoktu. Annesine ne kadar benzediği ortadaydı. Eğer yaşasaydı annesi yaşlandığında tam da böyle görünecekti.
“ Kusura bakma lütfen. Aras annemin ölümünü halen kabullenmiş değil. Etrafa saldırıyor bazen böyle .”
Zeliha hanım gülümsemeye çalışarak başını salladı.
“ Olsun. Önemli değil. Konuşacak çok şeyimiz var. Ama önce bir yerleşin. Düzeninizi kurun. Elbet konuşuruz .”
İdil kadını onaylayarak nefesini verdi. Konuşacak çok şeyleri vardı.
&