SAHTE BERİL

2439 Words
'Çek şunu kafamdan! Vete a la mierda! (Siktir Git!) '  Gözümün içine bakıyordu. Öfkeli olduğu kadar alkollü de olduğu gözlerinin kırmızılığından belliydi. Bu haliyle bir vahşi doğa belgeselinden fırlamış gibiydi. Zaten buraya geldiğimden beri kendimi belgeselin içinde hissediyordum. Belgesel izlemeyi severdim. Ama içinde yaşamak istediğimi sanmıyordum.  ' Ne dedin sen? ' diye bağırdı. Dikkat çekmekten korkuyor muydu; yoksa korkmuyor muydu anlayamamıştım. Burası fazla kişinin geçmediği ara bir yoldu. Sokak lambaları bile çalışmıyordu. Gerçi öyle bir mekanın yakınından aklı başında kim geçmek isterdi ki? Bir kaç tekinsiz tip dışında kimse yoktu. Ama nerden geldiğini bilmediğim bir cesaret gelmişti.    ' İspanyolca da mı bilmiyorsun? İspanyol kızla evlenmeyi biliyorsun ama. ' dediğimde söylediğimle pişman olmam arasından geçen zaman azlığı, henüz herhangi bir birimle ölçülmemiş bile olabilirdi. Milisaniyeden bile daha kısa sürmüş gibi hissediyordum.  ' Sanane benim karımdan! Kim gönderdi seni? Hemen sorularıma cevap ver. Yoksa son duanı et. '  Tamam korkuyordum. Tamam karşımdaki bir katildi. Titreyen bacaklarıma da hakim olamıyordum. Ama yine de ona ayakkabı bırakacak halde değildim. Ayakkabı mıydı o? Neyse işte. Niye bırakıyorsam ayrıca. Ayakkabısı mı yoktu? Yoksa bile gider alırdım niye kendi ayakkabımı verip ayakkabısız gideyim? Tabi bu karşımdaki adam için geçerli değildi. Bu lafı çıkaran kişi için geçerliydi. Bu adama ne diye ayakkabı alacaktım(?) Tamam yoğun stres altında azıcık saçma düşünebiliyordum. Ama şu an ne düşünsem mantıklı olabilirdi ki? Durum her haliyle saçmaydı.    ' Karın ben olunca o kadar da banane olamıyor maalesef. '    Etrafı kolaçan etti. Sonra yeniden gözlerini gözlerime dikti. Silahı indirdi. Sanırım artık insan gibi konuşacaktık. En azından ben öyle umut etmiştim.    ' O salak patronuna söyle başka bir yalan bulsun. '  ' Ne yalanı be? Sen ne diyorsun? Ne patronundan bahsediyorsun? '    ' İki üç kelime İspanyolcan var onu anladık. Gerçi İspanyolca mı o da kesin değil ya. Ama hangi gerizekalı senin karım olduğuna inanacağımı söyledi? Hadi o söyledi. Sende mi gerizekalısın inandın? '    Sinirden ve gerilimden ellerimi sıkmaya başladım. Tırnaklarım avuç içime batıyordu. Bende onun gözlerinin içine baktım.  ' Sen bana gerizekalı falan diyemezsin. Sende evli olduğunu bilmiyorsan öğrenmiş oldun. Alaz Zorlu sensen - ki polisler senin fotoğrafını gösterdi - ne yazık ki seninle evli görünüyoruz. İsmim Beril Alice Zorlu. Yani artık öyle. Ve buraya nasıl evlendiğimi bilmediğim kocamı bulup boşanmaya geldim. Şimdi insan gibi davranmaya çalış ve şu sorunu çözelim. '    Gözünden bir an şaşkınlık ifadesi geçti. Sonra toparladı.  ' İyi deneme. Belli ki patronun sağlam araştırma yapmaya çalışmış. İyi de oyuncu bulmuş ama bir şeyi unutmuş. Alaz Zorlu karısını yanından ayırmaz. Şimdi buradan uza. Yoksa cinsiyetine bakmam seni öldürürüm. ' Cinsiyetçi bir katil. Ne güzel. Kendimi şanslı mı hissetmem gerekiyordu?    ' Bak sen beni anlamadın sanırım. Benim hayatım mahvolmuş durumda. Birdenbire evli olduğumu öğrendim. Ben bu ülkede bile yaşamıyorum. Sadece bunun yüzünden buraya geldim. Bir an önce bu sorunu çözüp hayatıma devam etmek istiyorum. Senin aranıyor olman benim umurumda değil. Bir an önce bu işi çözmeme yardım etmek zorundasın. '  Konuşmaya devam etmeye çalışırken o birden hareketlendi ve ortalıktan yok oldu. Nereye gittiğini anlamaya çalışıyordum. Ama hiçbir yerde yoktu. Zaten sokak zifiri karanlıktı ve benim bu sokakta onu aramaya hiç niyetim yoktu. Sanki yaşadığı yer altına girmişti. Kafam karmakarışık olmuştu. Onunda bu evlilikten haberi olmadığı dışında hiçbir şey öğrenememiştim. Ve onu tekrar nasıl bulacağım konusunda hiçbir fikrim yoktu.  Etrafa bakındım. Az önce konuştuğum salak barmenin ağzından laf almak mümkün değildi. Belli ki Alaz denen herife o haber vermişti. Ama bana bir iyilik yapacak, hatta herhangi bir iyilik yapacak biri gibi görünmüyordu. İnsanları görünüşlerine göre yargılamayı sevmezdim ama bakışlar… Onlar başkaydı. Bakışlar ayna misali içimizde ne varsa yansıtıyordu. Yani o adamla tekrar muhatap olamazdım. Zaten tekrar o garip kalabalığa girecek gücümde yoktu. Az önce hayatımda ilk kez bir silah ile bu kadar yakın mesafeden zaman geçirmiştim ve bacaklarımın titremesi hala geçmemişti. Gerçi Şermin yaptığı bağışı söylememiş olsaydı; yani adamın içinde iyi bir yan olduğunu düşünmemiş olsaydım, korkudan ölmüş olabilirdim. O umut bütün korkularıma rağmen bana güven vermişti. Üstelik sokak ortasında insan öldürülmezdi herhalde. Kaçıncı yüzyılda yaşıyorduk?    Kendimi arabaya attım. Ellerim titrerken arabayı çalıştırmak sandığım kadar kolay olmamıştı. Şu lanet yerden bir an önce ve mümkün olduğunca hızlı uzaklaşmalıydım. Lanet olsun ki anahtarı düşürdüm. Işığı açmaya korktuğum için el yordamıyla arabanın içinde anahtarı buldum. Sonunda çalıştırıp hızla oradan uzaklaştım.  Bu saatte trafik yoktu bu da benim hızlı gitmeme olanak sağlıyordu. Keyifli bir zamanımda İstanbul' un boş sokaklarının kesinlikle tadını çıkarmalıyım diye düşünürken ilerde polis arabasının ışıklarını gördüm. Yavaşladım. Polis durmamı işaret ediyordu. İşte şimdi yanmıştım. Daha bir gün önce tanımadığımı söylediğim kocamla görülmüştüm kesin. Sokaktaki insanlara tekinsiz tipler desem de Alaz' ı tanımış ve polise ihbar etmişlerdi. Şimdi ne diyecektim? Ellerim terlemeye başladı. Suçsuz olduğumu nasıl ispat edebilirdim şu andan sonra? Polisten kaçılmayacağı için durdum. Camı açtım.    ' Ehliyet ruhsat lütfen. '    Ne yani sadece trafik polisi miydi? Olamazdı. Kesin Alaz azılı bir suçlu olduğu için trafik polislerinden yardım istemişlerdi. Hapse girmek istemiyordum. Daha hayatımın baharındaydım.  ' Hanımefendi ehliyet ruhsat. '  Çantamdan ehliyeti çıkardım. Ve arabada ruhsatı aramaya başladım. Şermin düzenli bir insandı ama torpido gözü makyaj malzemeleri ile dolu olduğu için bulmak biraz zaman almıştı. Şunu herkes gibi yukarı koysa ne olurdu sanki. Ama tabi ki o herkes değildi. Olamazdı. Sonunda ruhsatı da uzattım. Polis bakıyordu. Zaman geçmek bilmiyordu ya da beni bilerek polislerin gelmesi için oyalıyordu. Ruhsatı kapattı. Tam derin bir nefes alacaktım ki uzatmadı elinde tutmaya devam etti.  ' Hanımefendi az önce şehir içinde hız sınırlarını aştığınızın farkında mısınız? '    ' Şey. Ben. Acelem vardı da. Özür dilerim. '  Adam ceza yazdı. Neyse ki uzatmamıştı. Yoksa gencecik yaşımda kalp krizinden gidecektim. Hayatımda nabzımın bu kadar hızlı attığını hatırlamıyordum. Makbuzu uzattı.    ' Ehliyetinize de işlenecek. '    Arabaya binip babamın evine gittim. Şermin beni görünce hızla yanıma gelip sarıldı. Bu kadar merak edilmeye alışık değildim. O kadar sıkı sarılıyordu ki, bir an ciğerlerim oksijen diye dile gelecek sandım. Ama o hala bırakmıyordu.  ' Neredesin sen? Ben sana beş dakikada bir mesaj yaz demedim mi? '    Hem sarılıp, hem söyleniyordu. Gerçi sarıldığına göre gerçekten korkmuştu. Pek sevgi gösteren biri değildi. Yani severdi de dokunarak değil. Gerçekten beş dakikada bir mesaj yazmamı beklemiş olamazdı. Yani sonuçta sadece kocasının eski evliliğinden olan kızıydım. Onlarla büyümüş olsaydım bu merakı biraz daha doğal olabilirdi. Ama kim sadece kısıtlı sürelerde gördüğü birini bu kadar merak ederdi ki? Aslında annemde hiçbir zaman bu kadar meraklı biri olmamıştı. Bu nedenle bu durum benim için fazlasıyla tuhaftı.  Alaz 'ı bulamadığımı söyledim. Başka türlü bir daha onu aramaya gidemezdim. Ne kadar gitmek istemesem de başka çaremde yoktu. Bildiğim başka bir yer yoktu. Ne kadar inandırıcı gelmese de Şermin' in sarılışı bana kendimi güvende hissettirmiş ve oraya tekrar gitmek için güç vermişti. Sonuçta kimin yanına gittiğim biliniyordu. Alaz denen o adama bunu söylersem bana zarar vermeye cesaret edemezdi. Sonuçta ilk ve tek şüpheli o olacaktı. Alaz Zorlu' yu tekrar bulmak zorundaydım. Kafam ilk halinden çok daha karışıktı.        ......      Yazarın anlatımı.... Alaz hızla garaja girdi. O kadar hızlı giriş yapmıştı ki duvara çarpmasına kısa bir mesafe kalmışken zor durdu. Arabadan indi. Kapıyı öfkeyle çarptı. Duvarla araba arasında kalan mesafeye baktı. Kendi kendine söylenmeye başladı.    ' Evi başımıza yıksaydım. Gerizekalı bir herifin gönderdiği, gerizekalı bir kız yüzünden. '  Etrafa baktı. Kimse yoktu. Kafasını salladı.  ' Ya delirdim ya da çeyrek falan kaldı. '    Anahtarı cebinden çıkardı. Duvardaki dolabı açtı. İçinde sıralanmış anahtarlardan birini aldı. Kapıyı açtı. Garajdan eve geçti. Salona bakındı. Kimseyi göremeyince merdivenlere doğru seslendi.  ' Beril. '  Bir dakika içinde genç bir kadın uzun saçlarını sallayarak, koşar gibi adımlarla merdivenleri indi. Alaz' ın boynuna sarıldı.  ' Hoş geldin sevgilim. '  Adam kadının kollarını boynundan sıyırdı. Bugün karısı olduğunu iddia eden kadınla benzerlikleri vardı. Ama karıştırılacak kadar değildi.  ' Hoş buldum. '  ' Senin yüzün niye asık? Ters bir şey mi oldu? İyi misin sen? Bir sorun yok değil mi? Polis mi yine? Gidecek miyiz? '  İki yıldır birlikte ne çok ev değiştirmişlerdi. Beril hiçbir zaman bunu sorun etmemişti. İçten içe kendini suçluyordu. Alaz içindeki kuşkuya engel olamıyordu. Alaz Zorlu' ya kimsenin kazık atamayacağına inandığı için, Beril' le ilgili hiçbir şeyi sorgulamamıştı.    ' Polis falan yok. ' dedi. Sesinin öfkeli çıkmasına engel olamamıştı. Beril elini Alaz' ın koluna koydu. Hafifçe okşadı.  ' Ama bir şey olmuş belli yüzünden. Benimle her şeyi paylaşabilirsin. İki yıldır birlikteyiz Alaz. Bana güvenebileceğini biliyorsun. '  Bu cümle Alaz' ın içindeki şüphenin artmasına sebep oldu. Bana güvenebilirsin lafından hiç hoşlanmazdı. Biri gerçekten güvenilirse bunu söyleme ihtiyacı duymaz diye düşünürdü.    ' Alaz Zorlu'ya hiçbir şey olmaz. Ama bugün adaşınla tanıştım. '  ' Adaşım? '    Genç kadının yüz hatları gerilmişti. Sesinin titremesine engel olamamıştı. Alaz kadındaki değişimi hissetti. Kadından uzaklaşıp koltuğa oturdu. Kendinden emin bir tavırla arkasına yaslanıp gözlerini kadına dikti.  ' Bugün bir kadın gerçek Beril Zorlu' nun kendisi olduğunu söyledi. Bana anlatmak istediğin bir şey var mı? '  Kadının gözbebekleri büyümeye başladı korkuyla. Elleri terliyor, nefesi hızlanıyordu. En yakındaki koltuğa oturdu. İki yıldır bugünün gelmesinden korkuyordu. Aslında ilk zamanlar ortaya çıkmasını istediği, ona yük gelen bu sır; Alaz' a hislerinin başlaması ile en büyük korkusu olmuştu. Ama neyden çok korkarsan başına o gelmez miydi? Hiç geçmeyen korkusuna rağmen her gün biraz daha büyüyordu umudu da. Şimdi inkar ederse Alaz' ı tamamen kaybedebileceğini düşündü.    ' Alaz. Ben seni çok seviyorum. Gerçekten çok seviyorum. Bundan sakın şüphe etme olur mu? '  Alaz artık emindi. Ama ne olduğunu öğrenmek istiyordu.  ' Konuş. Kimsin sen? '    Kadın ayağa kalkıp Alaz' ın yanına gitmek istedi ama cesaret edemedi.  ' Bana ne yapacaksın? Benim hiçbir suçum yok. '  Alaz duruşundan taviz vermedi. Karşısındaki kadın kadar kendisine de öfkeliydi.    ' Buna ben karar veririm. ' dediğinde sesinin tınısında tehlikenin bütün tonları gizliydi. Nefret ederdi kandırılmaktan. Kadının gözleri dolmuştu. Elleri ile oynamaya başladı. Kendinden başka güç alabileceği hiçbir şey yoktu şu anda.   ' Ben yönetici asistanlığı okuyor, aynı zamanda staj yapıyordum. Stajdan kazandığım üç beş kuruşla okula devam etmeye çalışıyordum. Staj için ücret ödeyen o kadar az yer vardı ki; Hamit Beyin yanında işe başlayınca kendimi şanslı hissetmiştim. Adım Günce. Yemin ederim doğruyu söylüyorum. Gerçek adım Günce Korgun. Staja başlayalı kısa bir süre olmuştu. '    Alaz' ın yüzünde tek bir mimik bile oynamadan dinliyordu. Aslında ilk anda öylesine sormuştu. Böyle bir şeyle karşılaşacağını beklemiyordu. Ama şaşkınlığını kesinlikle belli etmiyordu. Hamit, Alaz' a kazık atmaya cesaret etmişti. Alaz Zorlu' ya. Alaz şu an hiçbir duygusunu belli etmiyordu. İçinde kopan fırtınalara rağmen gözünde sadece kadına karşı tehdit oluşturacak bir öfke vardı. Kadın konuşmaya devam etti.  ' Hamit Bey bir gün bir teklifle geldi. Kızının yerine geçmemi teklif etti. Önce nasıl olduğunu anlamadım. Sonra işte. Seninle evleneceğimi söyledi. Formalite bir evlilik olacağını, endişeleneceğim hiçbir şey olmadığını anlattı. Zaten kızının ismiyle evleneceğim için uzun süreli hayatımı etkilemeyeceğini söyledi. 1 en fazla 2 yıl sürer hayatın kurtulur demişti. Beni İspanya' ya götürdü. Gerçek Beril hakkında bilgiler verdi. Nikah işlemlerini halletti. Nasıl yaptı bilmiyorum. Ama hiçbir sorun çıkmamıştı. Sonra nikah günü seninle tanıştım işte. Evlendik. Ve sen bir süre seninle kalacağımı söyledin. Sonra seninle dışarı çıktığımız o gün. Benimle konuşmak isteyen o adam. O benim okulda da peşimdeydi. Hasta manyağın tekiydi. Beni sürekli taciz ediyordu. Sen beni onunla konuşurken görünce korktum. Gerçeği öğreneceksin diye korktum. Bana saldırdı dedim. Ve sen adamı dinlemeden vurdun. Hayatımda ilk kez biri ağzımdan çıkan söze sorgusuz sualsiz inanmıştı. O an söylediğimin yalan olduğunu kendimde unuttum. İlk kez biri benim için bir şeyleri göze almıştı. Ben seni kandırmadım Alaz. Ben seni kandırmak istemedim. Böyle olsun istemedim. Ama seni sevdim. Çoğu zaman Beril Zorlu olmadığımı kendim bile unuttum. Lütfen beni affet. Sana olan aşkım gerçek. Lütfen beni sensiz bırakma. Defalarca anlatmak istedim. Ama Hamit Bey her defasında erken dedi. Hakkımda yalanlar söyler diye korktum. Ben seni kaybetmekten korktum. '   Alaz ayağa kalktı. Günce'ye doğru yürüdü. Önünde durdu. ' İki dakika içinde bu evi terk etmiş olacaksın. Madem para için yaptın bu işi, parasız kalacaksın. Bir iğne bile almadan gideceksin. Git Hamit' ten para al. Ve bir daha sakın gözüme görünme. '   Günce gözlerindeki yaşlarla ayağa kalktı. Alaz' ın elini tuttu. Alaz hızla elini çekip merdivenlere yöneldi. Arkasına bile bakmadan konuştu.    ' Bir dakikan kaldı. '      .....        Alaz yukarı çıkıp duş aldı. Üzerini değiştirdi. Aşağıya indiğinde Günce'nin gittiğini fark etti. Koltuğa oturup ayaklarını sehpaya uzattı. Keyfine rahatına düşkündü. Ama bugün onu hiçbir şey sakinleştiremezdi. Günce' nin o saatte nasıl nereye gittiğini düşünmemişti bile. O Alaz Zorlu’ ydu. Tek düşündüğü iki yıldır nasıl kandırıldığıydı. Hamit Şen' in ona kazık atmaya cesaret edebilmesi sinirini bozuyordu. Kanal gezerken televizyon karşısında uyuyakaldı.    Sadece bir kaç saat sonra uykusundan küfürler savurarak uyandı. Etrafa bakındı. Yukarı çıkıp üzerini değiştirdi. Alması gereken bir kaç dosyayı aldı. Hiçbir zaman beş dakikada terk edemeyeceği bir düzen kurmuyordu. Günce' ye güvenemezdi. Bir daha buraya dönmeyecekti. Avukatını aradı. Evi bir hayır kurumuna bağışlamasını söyledi. Arabasının anahtarlarını aldı çıktı.  Gideceği yer belliydi. Hamit Şen 'in ofisine ulaştığında çalışanlar yeni geliyordu. Kimseyi dinlemedi. Hamit' in odasına girdi. Oturdu. Gelmesini bekledi. Hamit geldiğinde içeri böyle giren kişinin kim olduğunu anlamamıştı. Çalışanlara bağırdı. Odasının kapısını açtı. Karşısında Alaz' ı görünce rengi atmıştı.  Beril' in yalan söylediğini anladı. Alaz böyle karşısına çıktığına göre ya Beril Alaz' ı görmüştü. Ya da Alaz Beril' in onu aradığını duymuştu. Sakin durmaya çalıştı.  ' Hoş geldin Alaz. '    ' Pek hoş gelmedim aslında. Sen böyle bir şeye nasıl cüret ettin onu öğrenmeye geldim. '    ......        Hamit koltuğuna oturdu. Silahının bulunduğu çekmeceyi hafifçe fark ettirmeden araladı. Ya da o fark ettirmediğini sandı.    ' Beni buna sen mecbur ettin Alaz. Seninle bir anlaşma yaptık. Oturma izni almak için bu evliliğe ihtiyacın vardı. Bunu Beril' e anlatacaktım. Ama sen. Sen kızımın seninle kalacağını söyledin. Beril bunu asla kabul etmezdi. Bende böyle bir yol buldum. Sadece bir yıl kaldı Alaz. Bir yıl daha ortadan kaybol. Bir yıl sonra oturma iznin olacak. Anlaşmada bir sorun yok. Ben anlaşmanın üzerime düşen kısmını sorunsuz şekilde hallettim. '   ' Ne demek sorun yok? '   ' Günce ile sevgilide oldunuz. Her şeyden haberim var Alaz. Git ve düzenine devam et. Zaten bütün Emniyet Teşkilatı peşinde. Böyle ortalıkta gezinmen hiç doğru değil. '   ' Sen Alaz Zorlu' yu hiç tanımamışsın Hamit Şen. Ki tanımadığın cesaretinden belli oluyor. Benimle böyle konuşabildiğine, ne yapacağımı söylediğine göre tanımanın zamanı gelmiş. '   ' Ben babayım Alaz. Beril benim tek evladım. Onu senin gibi bir adamla yıllarca bırakmazdım. Bırakamazdım. '   Alaz ayağa kalktı. Ellerini masaya koydu.  ' Sen baba falan değilsin. Sen korkak herifin tekisin. Ama kimden korkman gerektiğini bilmeyecek kadar da salak bir korkaksın. Tek istediğin işi almaktı. Eğer kızının, benim karımın İspanya' da tek başına olduğu öğrenilseydi, hayatta bırakırlar mıydı sanıyorsun? Sakın babalık muhabbeti yapma. O silaha uzanmayı da aklından geçirme. '  Alaz bir kaç saat içinde kendinden beklenenden çok daha fazla konuşmuştu. Daha fazla konuşmak istemedi. Oradan çıkıp arabasına bindi. Hamit Şen' in evine gitti. Kapıyı çalışanlardan biri açmıştı. Hiçbir şey söylemeden içeri girdi. Salon zaten kendini belli ediyordu. Koltukta eşofmanları ile oturan Beril' i gördü. Açıklama yapmaya gerek duymadı. Kolundan tutup sürüklemeye başladı.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD