"Mavi'yi sevdiğini söylerdi ama hiç okyanuslardan bahsetmezdi..."

1646 Words
"Selamın aleyküm." Kendimi yataktan aşağı atıp da yerde üç tutumu attıktan sonra tekrar tavana baktım. "Ev yanmış ama adam yanmamış neden?" deyip göz kırptığımda bir an tavanımın üstüme düşüp beni öldüreceğini düşünerek kalktım yerden. "O kadar da kötü bir espri değildi." diyerek mırıldandığımda annem odamın önünden geçerken bağırdı. "Çok daha kötüydü!" Anne sen kapımı mı dinliyorsun ya? Ben bu espri yeteneğini nasıl kazanacağım? Sessizce başımı önüme eğdim ve derin nefesler aldım. Problem şu, ben bu kızı nasıl tavlayabilirim? Aynanın karşısına geçip karın kaslarıma baktım. "Ne kadar da güzel..." dedikten sonra göbeğime iki üç kere vurdum "...kaslarım var." Tamam karın kaslarım yoktu, kabul ediyorum ama bir Türk göbeğine de sahip değildim. Normaldim ya ben. Üstümü giyip elimi yüzümü yıkadıktan sonra kahvaltıya indiğimde babam çok ciddi bir şekilde yemek yiyordu. Hayırdır inşallah. Sofraya oturdum ve bir zeytin attım ağzıma. Hiç de sevmem... "Seni kursa yazdırdım. Hafta sonları çarşıdaki spor salonuna gideceksin. Bu hafta başlayacaksın." dediğinde gözlerim şaşkınca açıldı. Bu kadar hızlı mı? "Tamam, olur. " dedim mutluluğumu alıp kıçımın altına saklarken. Bu haberin verdiği iştahla her şeyi yedikten sonra evden çıkmadan önce tekrar aynanın karşısına geçtim. Saçlarıma biraz su vurup kenarlarını düzelttim. Klasik yürüyüşüm sırasında Ali ve Mehmet'e rastladım. "Günaydın!" Sesimi duyan ikili gülerek arkalarını döndüklerinde koşarak bahçe kapısında omuzlarına sarıldım. "Nasılsınız hacılar?" Başını sallayarak gökyüzüne bakan Ali sızlandı. "Annem günlük olarak üniversite sınavı hakkında yargı dağıtıyor." dediğinde Mehmet dönüp bana baktı. "Ben de mi bacaklarımı kırsam?" Elimin tersiyle kafasına vurdum. "Salak saçma konuşma, kendinden küçüklerle okumak çok zor." diyerek göğsümü kabarttığım sıra Mehmet omzuyla ittirdi. "Sanki on yaş büyük, havalara bak." Yan bir gülüş attığım sıra okul bahçesinden içeri aceleyle koşan kızı gördüm. Ayaklarım birbirine dolanır gibi oldu. Mehmet ve Ali kollarımdan tutunca derin bir nefes aldım ve hamur gibi olmuş bedenimi toparlamaya çalıştım. "Oğlum bir kez konuşmuş olduğun kızdan nasıl bu kadar etkilenebilirsin?" Aptal gibi gülerken başımı salladım. "Biri onun adını , bana sormadan , kalbime kazımış..." Ali başını iki yana salladı. "Adını bilmiyorsun değil mi?" . . . Sıradan kafamı aniden kaldırdım. Tabii ya! Filmlerde kız kitaplarıyla yürür, çocuk gelir çarpar, aceleyle yerdeki kitapları toplarlar ve sonra bakışırlar... Çok mantıklı. Öğle tenefüsünün verdiği artı ile koridora çıktım. Önce kantine inip baktım ama orada yoktu. Gizli gizli bütün sınıflara sınıf defterlerine bakmam gerektiğini söylerek, yalan söylemiş, bütün sınıfları gezmiştim. Sınıfta da yoktu... Beynim bir şeyler yapmam gerektiğini söylüyordu. Koridorun sonundaki camdan bahçeyi izlerken derince bir nefes aldım. Acaba kütüphanede veya labaratuvarda olabilir mi? Koşarak üst kata çıkıp kütüphaneye girdim. Ne yazık ki burada da yoktu. Cidden, nerede bu kız? Ümitsiz adımlarımı labaratuvara yönlendirirken bir ses duydum. "Evet be! Bugünde gıcıklığım üstümde. " diyen kız ile kapıyı hafifçe araladım ve içeri baktım. Okul bilgisayarlarında oyun mu oynuyordu? Hem de savaş oyunu? Ama bu bilgisayarlara oyun yüklenemezdi ki. Bloklanırdı. Sessizce elimi düşünceli bir ifade ile çeneme atmıştım ki bilgisayarı kapattığını fark ettim. Koşarak koridorun sonuna gittim ve pustum. Sabahtan beri kızı bulmak için uğraşıp da nasıl kızı görünce saklanıyordum? Bilgisayar sınıfından çıktıktan sonra sağına ve soluna bakıp hızlıca merdivenlerden aşağı inmişti. Ona özenmesemde ben de sağıma ve soluma bakıp içeri girmiş bulundum. Kapattığı bilgisayarı açıp da koltuğa oturunca karşıma çıkan oyuna baktım. Güzel, bu oyun bende de var. Gülerek oyunun ana ekranına girdiğimde en son girilmiş hesabın nicki vardı. [M**] Gölge İşte bu çok güzel oldu. Kötü kahkahamı atarken ellerimi birbirine sürterek bilgisayarı kapattım ve ıslık çalmaya başladım. Neşeli ıslığımı kulağımı tutan Memati yüzünden bölmek zorunda kalmam çok can sıkıcıydı. "Koridorlar ıslık çalacığın bir sahne değil Dora." dediğinde kulağımı sinirle çektim. "Kulağım da stres atmanız için dünyaya gelmiş bir oyuncak değil hocam." dediğimde gözleri kocaman kocaman açılınca koşarak merdivenleri inmeye başladım. Nefes nefese son kısımdaki köşeden dönmüştüm ki birine çarptım. Düşmesin diye belini kavrayıp kızı kendime çekerken kız bir başkasına çarpmıştı. "Özür dilerim." diyerek hem çarpıp hem kurtardığım kıza baktım. "Te-teşekkür ederim..." diyen kız ile derince bir nefes aldım. "Hay, Allah'ım! Dizimde bir morluk daha oldu!" Belini tuttuğum kızı ittireceğim sıra gerizekalı beni tutup kendine çekmişti. Lan yanlış kızla yaşıyorum, doğru sahne bu değil. Düştüğü yerden eteğini düzelterek kalkarken bir yandan da saçlarını sallayarak yüzünü açmaya çalışıyordu. "Sen gerçekten bir kadın avcısısın." diyen ve beni asla bırakmaya niyeti olmayan kıza baktım. "Ya seninle benimle zorun ne?" diyerek kızı ittirmeye çalıştığım sıra bir erkek sesi duydum. "İyi misin?" Arkamı döndüğümde 9.sınıflardan bir çocuk elini beline koymuş ve kalkması için ona yardım etmişti. "Evet iyiyim. "dedikten sonra göz ucuyla beni tutan kıza baktı. "Okulun ilk haftasından sevgili bulmuşlar." Lafın bir küfür gibi alnıma yapışmasıyla kızı öyle bir ittirdim ki az daha yere düşecekti. "Biz..." diyerek arkamı döndüğüm sıra yanındaki çocuk ile merdivenleri çıkmıştı. "...biz sevgili değiliz..." . . . "Sıçtım!" diye bağırırken bir elimle okulun duvarına vurdum. "Sonra da..." diyerek elimi boydan boya sürttüm. "İşte böyle de sıvadım!" Arkamı döndüğümde kaldırım taşına oturmuş olan Ali ve Mehmet anlamadıklarını belli eden bakışlarını yüzümde gezdirdi. "Kardeşlerim, beni iyi dinleyin." Lafım ile ikisi de başını sallamış ve anaokulu öğrencileri gibi dikkatle beni dinlemeye başlamışlardı. "Ben Matematikçi Memat'inin gazabına uğramıştım ve ondan son sürat kaçıyordum. Koridoru döndüğüm sıra aptal sınıf arkadaşıma çarptım. Kız da gitti arkadaki kıza çarptı ve o da yere düştü. Ben de düşmesin diye kendi sınıf arkadaşımı tuttum..." dediğimde ikisi de bitik bir ifadeyle yüzüme bakıyordu. Ağlamaklı bir hal geldi. "Sonra, sanırım sınıf arkadaşı olacak, bir çocuk geldi ve elini tutup kaldırdı." bu lafları ederken resmen küfür ediyormuş gibi davranıyordum. "Yanımızdan geçerken sınıf arkdaşım olacak o salak kıza bakarak 'okulun ilk haftasından sevgili bulmuşlar' dedi." Dizlerimin üzerine çökmüş Allah'a yalvaracaktım ki birden ayağa kalkan Ali ve Mehmet az önce benim elimi sürdüğüm duvarı iki ellerini sürtüyorlardı. "Az önce az sıvamızşın kanka." Diz çöktüğüm yerde yan düşerken bağırmaya başlamıştım ki okulun demir kapısı gıcırdadı. "Anne, bari bu kadar abartmasanız?" diyen kızı görmem ile yan yattığım yerde bir bordo bereli gibi yuvarlandım ve kenardaki çıkıntıya girmeden önce Ali ve Mehmet'i tuttuğum gibi duvara vurdum. "Ananı *******!" "Sıçayım..." İkisinin de ağzına birer tane vurup kapı ağzına yaklaştım. "Ne abartması. Sen özel bir kızsın." diyen Mehtap hoca ile derin bir nefes aldım. 'Evet, sizin kızınız bir peri...' ellerimi ağzımın üstüne koyup bir şey dememek için kendimi zor tuttum. Annesi ve babası öğretmenmiş... Adımlarının peşi sıra gittiğim sıra okulun tam karşısındaki daireye girdiklerini görünce dönüp derince bir nefes aldım. Demek burada yaşıyordu. "Kanka kızın ailesi öğretmen ve aynı okuldalar. Seni iş yaş." Onların ne söylediklerini umursamadım ve gülümseyerek arkamı döndüm. "Evlerimiz çok yakın!" diyerek bağırdığımda Mehmet omzuma vurdu. "Oğlum saçmalama. Annesi ve babası senin öğretmenin sayılır. Okulda bir dedikodu çıksa işin çok kötü olur." dediklerinde omuzlarımı düşürdüm. "Bozma oğlum hemen çocuğun moralini." diyerek Mehmet'i ittiren Ali önüme geçti. "Kanka aslında okulda birbirinizden uzak olursanız kimse bir halt anlamaz." dedi. Onun bu desteği ile yıkıldığım yerden tekrar ayağa kalktığımda Mehmet gülerek bize bakmıştı. "Siz delisiniz ve ben de bunu seviyorum." . . . "Anne, ben çok yakışıklı biriyim değil mi?" dediğimde annem yan bir ifadeyle yüzüme baktı. "Evet, sonuçta benim seçtiğim adamdan ve benim gibi güzel bir kadından meydana geldin." Bir an annemin egosu üstüme oturur gibi oldu, nefesim kesilmişti. "Anne, o zaman neden benim bir sevgilim yok?" Sorumun hemen ardından elindeki meyve bıçağını elmanın tam ortasına saplayınca yutkunmadan edemedim. "Yaşın küçük senin, kafanı derslerine yormak zorundasın. Böyle işlere değil." dediğinde kaşlarım bir metre havalandı. "Anne sen 19 yaşında evlendin..." Annem küfür etmişim gibi elini ağzına koyarken koca koca gözleriyle bana baktı. Neden annemin gözleri ela, babamınki koyu yeşilken benim gözlerim kahverengi? Yoksa... "Bizim zamanımızda işler böyle yürüyordu. Şimdi öyle değil." dediğinde ben de ellerimi belime koydum. "Bizim zamanımızda da böyle yürüyor, sen de ayak uydur." Elini ayağına uzatmış, terliğini alırken kötü bir ifadeyle yüzüme baktı. "Alırım ayağımın altına!" Ağlamaklı bir ses çıkardım. "Anne, olan oldu bir kere. Duman bacayı değil, köyü sardı köyü..." dediğimde annem şaşkınca yüzüme baktı. "Oğlum sen ciddi misin?" dedikten sonra meyve tabağını sehpanın üzerine koydu. "Yoksa şu yüzüne kalpler yapıştıran kız mı?" Annemin ondan bahsedişi bile yüzümde aptal bir sırıtmaya sebep olmuştu. "Evet..." O bank, yeşil gözleri, kızıl saçları ve gidişiyle başlayan yağmur... Kendimi kaptırmış giderken kafama gelen kırlent ile başım geriye gitti ve aynı hızla geri gelip yerine oturdu. "Senin kafanı kırarım Dora!" Sinirle oturduğum yerden kalksamda sonra uslu bir kedicik gibi emekleyip annemin ayaklarına geldim. "Merak etme anne, kıza hiçbir şekilde açılamayacak kadar korkağım." deyip ağlama nunarası yapmaya başlayınca annemin devreleri de yanmıştı. Birkaç saniye dizinde sessiz sessiz iç çekip kafamı gömdüm. Sonrasında elini saçlarımın arasına koymuş ve şefkat ile okşamaya başlamıştı. "Sen çok yakışıklısın, genlerin sağlam bir kere senin. " dediğinde gülmemek için kendimi zor tuttum. Ego kadındır vesselam. "Yemek yapabiliyorsun, beceriklisin, derslerin iyi. Bence bir kızın sana bakmama sebeplerinden biri uzak oluşundur." dediğinde bir anda kafamı kaldırdım. "Uzak mı?" Annem ela gözlerin gözlerimde gezdirdi ve yanaklarımı tuttu. "Evet, yavrum. Sen hep uzaksın. Sevdiğin şeyleri uzaktan izlersin, sevdiğin yemeği en son yersin. " Baş parmaklarıyla yanaklarımı okşadı. "Sen sevdiğine kıyamazsın..." ᕦʕ •ᴥ•ʔᕤ Merhaba! Yazardan kucak dolusu sevgiler! Öncelikle çok korktum. Gece'nin ağzından yazmadığım ve konuyu başa sardığım için aşırı tedirginim. Beğenilmeyeceğini ve diğerleri gibi karmaşık bir kurgusu olmak yerine , basit ve net oluşu korkuttu. Dümdüz bir kitap çünkü. Sır yok, kötülük yok, gizem yok. Saf bir aşk hikayesi ve saf bir çocuğun ağzından. Umarım beğenirsiniz ve ben bir kitabı daha bitirdiğimde kendime karşı mutlu olabilirim. Onun dışında, LadyReBeL love MrReBeL yazmamamın sebebi: gençler ben kitabı bitirmek üzereyim. Bu yüzden önceden yazdığım bölümleri her gün birer tane olarak paylaşıyorum. 30. Bölümümüz final. MIT'de bulamadığınız aşkı burada dolu dolu gülerek yaşayacaksınız. Onun dışında bugün 3 bölüm birden? Wow, neler oluyor? MIT'de Bir Gece 200k oldu ve ben çok mutluyum. Kitap bittikten sonra, uzun bir süre yazmama rağmen , okumanıza ve tekrar tekrar gelip yorum atmanıza minnettarım. Allah hiçbirimizi böyle güzel birlikteliklerden eksik etmesin! Mesajlara çok dönemiyorum, merak ediyorsunuz ve yazıyorsunuz. Hesapta da iki kişiyiz biliyorsunuz. MrReBeL'ımız da var ? Bu yüzden bazen vakit bulamayıp dönemesem de sizi sevdiğimi unutmayın! ❤️ O zaman nasipse yarın görüşmek üzere! LadyReBeL Love MrReBeL ᕦʕ •ᴥ•ʔᕤ
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD