14. Yara

1802 Words
Semih'ten Son kez gözden geçirdiği dosyayı diğer hallettiği işlerden sonra yaptığı gibi lavabonun içine attı. Dosyanın içinde yaptığı araştırmalar, çekilen resimler ve kurbanı ile ilgili bilgiler vardı. Karton dosyanın uçunu ateşe verdi. Geriye hiç bir delil kalmıyordu. Sadece kendi biliyordu neler olup bittiğini. Tamamen kül olana kadar ateşin yanlışını izledi. Havaya uçuşan külleri, yanarak kararan kağıt parçaları bir türlü içinde bitmek bilmeyen muhasebesi. Sigara paketinden bir dal çıkarttı. Dudaklarına koydu. Yakmak için kolunu kaldığında gerilen dikişler yüzünden canı yandı. Kolunu derinden sıyıran kurşun yarasının tedavisi için sürekli işlerini gören bir doktoru vardı. Ne olduğunu bilmeden sessiz sedasız yaralarını tedavi ederdi. Yine kan kaybından ölmeden yetişmeyi başarmıştı. Kendine geldiğinde yarasına dikiş atılmış sargı yapılmıştı. Kendini yorgun hissediyordu. Genelde o adamdan gelen işler hep yorucu ve tehlikeli oluyordu. Bela adamdan bir türlü kurtulamamıştı. Senelerdir kendisini Aysima ile tehdit ediyordu. Aysima'yı ondan korumak için bir çok belaya bulaşmıştı. O adama boyun eğmek zorunda kalmıştı. Liseyi bitirir bitirmez annesine hiç bir açıklama yapmadan Amerika'ya gitmişti. Üç sene ailesiyle doğru düzgün telefonla dahi konuşmadan Amerika'da Bay Martinez'in istediği eğitimleri almıştı. Öyle zor şartlarda yaşamak zorunda bırakılmıştı ki hayatta kalabilmek için öldürmek zorunda kalmıştı. Bay Martinez onun eğitim bahanesiyle Amerika'ya geldiğini bildiğinden üniversiteye gitmesini de istemişti. Çok fazla değişik ortamlara girmiş, insanların her haline şahit olmuştu. Aç kalmamak için önüne gelen adamın altına yatan kızlar, başını belaya sokup pisliğe bulaşan ve uyuşturucu batağına saplananlar, bir kaç gram uyuşturucu için her türlü işe koşulan insanlar. Kendisini düşünmeden edememişti. O da kız kardeşini koruyabilmek adına büyükbaba sıfatı ile alakası dahi olmayan bir hayvan-insan kırmasına bulaşmıştı. O adamla karşı karşıya gelmemek için isteklerine boyun eğmek zorunda kalmak Semih'in sert kabuğunun daha da sertleşmesine duygusuzlaşmasına insanlara kendisini temelli kapatmasına neden olmuştu. 🌘 Saatler sonra kendine geldiğinde deposunda ki koltukta yatıyordu. Kolunu dahi kaldıramayacak kadar halsiz ve bitkindi. Zar zor sehpanın üzerine bıraktığı telefona ulaştı. Bulanık gördüğü ekranı yüzüne yaklaştırıp Cihan'ın numarasını buldu. Aramayı başlatıp sesi hoparlöre verdi. Dıttt... Dıttt... Dıttt... -Efendim. Sesini çıkartacak mecali zor buldu. -Cihan. -Semih. -Depodayım doktoru alıp gel. Acil! -Semih iyi misin? Sesin kötü geliyor. -Kötüyüm. Sanırım yaram enfeksiyon kaptı. Kolumu bile kaldıramıyorum. Bana doktoru getir. Bir de Pınar'ı. -Ne enfeksiyonu? Yaralandın mı sen? Ne zaman? Neden haber vermiyorsun? -Cihan kendini annem mi zannediyorsun? O bile bana bu kadar soru sormuyor. Karşı taraftan bir kaç saniye ses gelmedi. -Doktor tamam da Pınar ne alaka? -Sana ne? Pınar'ı getir! Telefonu kapattı. Sorgulanmaktan hiç hoşlanmıyordu. Pınar'ı görmek istiyordu. Hem iyileşmesi için de ona bakardı. 🌔 Semih gözlerini açtığında biri kapıyı yumrukluyordu. Bir yandan da zır zır telefonu ötüyordu. Yine kendinden geçmiş olmalıydı. Doğrulmaya çalıştı. Zor bela ayağa kalkabildiğinde kapıya kadar sağa sola tutunarak gitti. Kapıyı açabildiğinde onun ayakta durmakta zorlandığını gören Cihan hemen içeriye girip kolunun altına girerek destek oldu. "Kardeşim bu halin ne ya? Buralarda sürüneceğine eve gitseydin. En azından bana haber verseydin. Yarım saattir kapıyı yumrukluyoruz. Burda olduğundan emin olmasam çeker giderdim." Semih Cihan'ın dırdırını duyacak halde değildi. Cihan ona yatağına kadar eşlik etti. Kendini yatağına bıraktığında gözlerini dahi açılmıyordu. Gözleri kapalı olsada etrafında olanlara hala hakimdi. Yanına gelen doktor hemen muayeneye başladı. Sargılı olan kolunun hareket ettirildiğini hissediyordu. Uzun süredir kolundaki yanma ile başa çıkmaya çalışıyordu. Hareket kabiliyetini yitirmeye başladığını fark etmişti. Yinede ortalığı velveleye vermeyi sevmediğinden doktoru arama gereği duymamıştı. Bundan hoşlanmasa da en azından Cihan'a haber vermediği için pişmandı. En fazla bir haftada iyileşecek yarasının şimdi tedavisi haftalar sürecekti. "Yarası enfeksiyon kapmış. Damar yolu açıyorum. İlaçı direk damardan vermek zorundayım. Çok ağırlaşmış durumu." Doktor yanında getirdiği çantayı açtı. Çantasında ihtiyacı olan malzemeler mevcuttu. Cihanda geniş alana açılan kapılardan birini açıp içeri girdi. Hemen sonra elinde hastanelerde yatak başlarına koyulan serum takılacak bir aparatla geri döndü. Eliyle itelediği tekerlekli çubuğu Semih'in yatağının yanına getirdi. Doktorda damar yolunu açmış serumu bağlıyordu. Serum torbasını aparata takıp serumun içine iğneye hazırladığı başka bir ilaçı karıştırdı. Daha sonra Semih'in kolundaki yaranın pansumanını yapmaya başladı. Doktor Semih'in tedavisine devam ederken Cihan sakin sakin koltuk takımının bulunduğu yere gidip tekli koltuklardan birine oturdu. Ortadaki cam sehpanın üzerinden uzaktan kumandaya uzanıp aldı ve televizyonu açtı. Kapıdan girdiğinden beri olanı biteni hayretle izleyen Pınar şoka girmişti. Sıkı sıkıya tuttuğu çantasının kenarını bırakmadan bir köşede Semih'i izliyordu. Aslında bir önce yanına gidip neler olduğunu sormak istiyordu ama Semih kendinde değildi. Cihan'ın sakinliğine bakılırsa o neler olduğunu biliyor olmalıydı. Semih'ten bir an ayırmadığı gözlerini Cihan'a çevirdi. Her şey normalmiş gibi televizyon izlemeye devam eden adamın yanına gitti. Çantasını sehpanın üzerine bırakıp oturdu. Ne olduğunu bir an önce öğrenmesi gerekiyordu. Cihan onu çağırken sadece Semih seni bir yere götürmemi istedi diyerek kandırıp getirmişti. Belliki gelmesini Semih istemişti. Buna daha sonra sevinebilirdi çünkü şu an öğrenmek istediği tek şey Semih'in nasıl bu hale gelmiş olabileceğiydi. Yutkunarak boğazındaki yumrudan kurtulmaya çalıştı ama başaramadı. İçindeki endişe tohumları daha fazla yayılmadan toparlayıp konuşabilidi. "Cihan bana burda ne olduğunu açıklayacak mısın?" Cihan Pınar'a dönmeden, televizyon ekranına bakarak cevap verdi. "Önemli değil. Bizim işleri bilirsin eğlence dünyası da olsa arka planda bir çok sıkıntı ve sorunla uğraşıyoruz. Semih'te dün gece tartıştığı bir kaç kişi ile işler ileriye gidince yaralanmış. Evdekiler onu böyle görürlerse endişelenebileceğinden o da genelde böyle durumlarda kendi köşesine çekilir. İlk defa olmuyor merak etme." Cihan'ın haklı olması muhtemeldi fakat Pınar bundan hiç hoşlanmadı. Biraz ilerisinde hala tedavisi süren genç adama bakmaktan kendini alamıyordu. Gözleri yarı kapalı olan adam ile bakışları kesişti. Yavaşça yumup açtığı gözleri ile kendisini çağırdığını anlayınca hemen ayaklanıp yanına gitti. Yatağın kenarına oturduğunda Semih kendisine doğru döndü. Yaralı kolunda ki dikişleri yenileyen doktorun yaptıkları canını yakıyordu. Kızın elinin üstüne elini koydu. Gücü yoktu. Bilinci yarı kapalıydı. Var gücüyle canlı canlı yarasına atılan yeni dikişlerin acısına sessiz kalmak için uğraşıyordu. Pınar'dan utandığından değildi. Kendine yediremiyordu. Beş yaşından beri ağladığını ya da ağız dolusu güldüğünü hatırlamıyordu. Düştüğünde kendi kalkar, yaralarını kendi sarar, uzatılan eli asla tutmazdı. Şimdi ise elinin altında sıcacık bir el vardı. Diğer tarafını kesseler hissetmezdi. Gözlerine sevgiyle bakan bir çift göz vardı. Başka yere bakmasına gerek yoktu. Yan tarafındaki dünya yanabilirdi. Onun dünyası baş ucunda duruyordu. Kızın elini hafifçe sıktı. "Bir şeye mi ihtiyacın var." Kızın elini kendine doğru çekti. Pınar Semih'in ne istediğini anladığında önce doktora sonra biraz ileride oturan Cihan'a baktı. Başını hayır anlamında salladı. Semih tekrar kızı çekmek için hareketlendiğinde Pınar çaresiz kalarak Semih'in isteğini kabul etti. Semih sağlam kolunu kenara doğru çekerek kıza yer açtı. Pınar Semih'in omzuna başını koyarak yanına uzandı. Beline dolanan kolla utancından başını adamın göğsüne sakladı. Etrafta başkaları varken ilk kez Semih ile yakınlaşıyorlardı. Bunun baş rolü elbetteki Semih'in hasta olmasıydı. Kendine geldiğinde pişman olacağını düşünmekten kendini alamadı. Genç kız yinede anın verdiği mutluluğu yaşamaktan da kendini mahrum etmedi. 🌗🌓 Doğruların-yanlışların canı cehenneme. Ben kendi doğrumu yaşadıktan sonra. Semih uyku ile uyanıklık arasında bir yerdeydi. Göğsünün üzerindeki ağırlığı hissediyordu. Uyku öyle tatlıydı ki gözlerini açmak istemiyordu. Ağzındaki kuruluk canını yakacak dereceye varmamış olsaydı uyumaya devam edebilirdi. Önce gözlerini açtı. Deponun yukarıda kalan camlarından sızan güneş storlara rağmen içeriyi tamamen aydınlatıyordu. Saat kaçtı? Başını hafif kaldırıp etrafa bakındı. Kimse görünmüyordu. Göğsünde yatan kızın kımıldanmasıyla saçları yüzüne geldi. "Pınar." mırıldandı. Sesinin biraz daha yüksek çıkmasını sağlayarak tekrar seslendi. "Pınar." Gece yarısından sonra uykuya dalan genç kız uykudan sıyrılıp kendine geldiğinde saatler sonra adamın sesini duymaktan gerçekten mutlu oldu. Akşam bilinçsizce uykuya dalışı genç kızı çok üzmüştü. Doktor ve Cihan sabah karşı gitmişlerdi. Pınar da Semih'in masum yüzünü seyrederken uyuyakalmıştı. "İyi misin?" "Evet." "Doktor yaranın enfeksiyon kaptığını söyledi sekiz saat boyunca serum verdi sana. İlacın etkisiyle uzun süre uyuyabileceğini söylemişti." Pınar istemeye istemeye yataktan kalktı. Orta sehpanın üzerindeki telefonun saatine baktığında öğleden sonra üç olduğunu gördü. Sabah uyanmıştı. Semih'i rahatsız etmek istemediği için buz dolabından çok ecza deposuna benzeyen dolaptan yiyecek bir şeyler bulduktan sonra iki üç lokma atıştırıp geri Semih'in yanına yatmıştı. Semih yataktan kalkıp mutfak bölümüne geçti. Onun yerinde başka bir hasta olsaydı yerinden kımıldayacak güçü olmazdı. Semih ise artık bağışıklık kazandığını düşündüğü ekstrem durumlar karşısında normal insanlardan farklıydı. Onun gerçekten yataktan kalkamaması için sanırım aynı anda beş kurşun falan yemesi gerekiyordu. Hat safhaya ulaşan susuzluktan kurtulmak için kendisine su doldurmak üzereydiki koşarak Pınar yanına geldi. Elinde bardağı alarak tezgahın üzerindeki su şişesinden su doldurup Semih'e uzattı. "Neden yataktan kalkıyorsun. Bana söylesene. Bende hiç düşünemedim. Saatlerdir yatıyorsun." Semih uzatılan suyu içti. Bir daha doldurması için kıza uzattı. Pınar hemen tekrar bardağı doldurdu. "Aç karnına bu kadar çok su içmemelisin. Sana sıcak bir şeyler yapmalıyım. Ama burda hiç bir şey yok. Bir şeyler almak için dışarı çıkmalıyım." Semih susuzluğunun bir nebze olsun rahatlamasıyla yatağa geri döndü. Sırtını başlığa dayayarak oturdu. "Hiç uğraşma. Sipariş ver getirirler. Buzdolabının üzerinde benim yemek sipariş ettiğim bir iki yerin adresi var." Pınar dolabın önüne geldiğinde magnetlere basılmış yerlerin kartvizitlerini gördü. İçinden bir tanesini seçip eline aldığında telefonuna uzanıyordu ki Semih'in seslenmesiyle durdu. "Benden ara. Numarayı tanıyorlar. Adres vermekle uğraşmazsın. Zaten bu evin sokağındaki yerler hepsi." "Tamam." Genç kız adamı ikiletmeden telefonu aldı. Sanki konuşması duyulmayacakmış gibi uzaklaşan kızın görüşmesini dinleyen adamın yüzüne farkında olmadığı bir gülümseme yerleşti. Kızın etrafında pervane olması hoşuna gitmişti. Bunu şimdilik kendine itiraf etmesi çok zordu fakat gerçek gün gibi ortadaydı. Kendisiyle ilgilenen gözleri kendisi için hissettiği her duyguda başka parlayan kızın yanında olmasından memnundu. Görüşme bittiğinde kızın arkası dönük bir şeyler karıştırdığı açıktı. Muhtemelen telefona bakıyordu. Adam aldırmadı. Kimseden sakladığı bir şey yoktu. Sevgilisi değildi ki hesap sorsun. Ayrıca sevgilisi olduğunu idda eden Beyza bile kaç gündür nerde olduğundan habersiz arayıp duruyordu. Onunla uğraşacak durumda da değildi. Kızın telefonu yanına bırakmasıyla asılan suratını fark etti. Bu hiç iyiye işaret değildi. Kızın uzaklaşmasına fırsat vermeden koluna uzandı ve yanına düşürdü. "Ne yapıyorsun? Yaralısın." Kızın şaşkınlığını ve endişesini görmezden gelerek hali hazırda kullanıma elverişli kolu ile kızın yüzünü avuçladı. Dudaklarını birleştirmek üzereydiki kızın göğsüne koyduğu elleriyle kendisini itişinin üstünde durmayarak öpücüğü başlattı. Ah! Kendisini engellemek için yaralı koluna dokunan kızın hareketinide görmezden gelerek inatla birbirine bastırdığı dudaklarını büyük gayret sarf ederek ayırdı. Boynuna dolanan kollarla pes ettiğini ilan eden kızı zevkle kucağına çekti. Kıza yanında bulunmasının asıl sebebini asla unutturmamalıydı. Hem kendisi hemde kız unutmamalıydı. İkisi için de başka bir düşünce söz konusu olamazdı. Aralarında ciddi anlamda bir cinsel çekim söz konusuydu. Semih diğer kadınlara karşı hissetmediği bir istekle kızın kollarına gidiyordu. Kendisi içinde Pınar içinde başka bir anlam ifade etmemeliydi. Pınar'a böyle bir umut vermesi imkansızdı. O asla sevgilicilik oynayacak kadar boş bir adam olamazdı. Beyza gelir, Pınar giderdi. Hep birileri gelecek birileri gidecekti. Hayatında kalıcı bir kadına yer yoktu. Öyle bir risk söz konusu dahi olmamalıydı. Kızın aklını çelmesi uzun sürmedi dakikalar sonra kollarında zevkten kıvranan kızı yatağa yatırdı. Yemek siparişinin gelmek üzere olduğunu bildiğinde aklında sadece kızın başka düşüncelere sapmasını engellemek vardı. Onu oyalayacak ve düşünmesini engelleyecekti. Eğer şimdi bu meselenin üzerinde durmasını engelleyemezse kızın kafasında karışıklığa sebep olabilirdi. Kesinlikle aşktan ve sevgiden sıyrılmış bir yatak ilişkileri olması gerekiyordu. Kızın kıvama geldiği saniyelerde araladığı bacaklarını omuzlarına kaldırıp kendini kızın sıcak kadınlığına itti. "Biz buyuz Pınar. Birbirinin ne istediğini bilen iki kişi. Sevgili ya da başka bir şey değil. Seninle olmayı seviyorum. Benimle olmayı sevdiğini biliyorum. Bizim hikayemiz bu kadar."
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD