Bölüm 3

3553 Words
Alp'in söylediği gibi 1 milyon civarındaki para hastaneye aktarıldı görünüyordu fakat hastaneye giren hiçbir para miktarı yoktu. Buradan köstebeğin inşaat şirketinde olduğu anlaşılıyordu. Alp Derya Hanım'ın elinden dokümanları ve tabletini aldığında bir tane daha para yürütülmesini bulmayı umdu. Saatlerce bütün gelir giderleri kontrol etti ve tek tek hesaplardan para giriş çıkışlarını kontrol etti. 100 bin liralık hesaptan para çıkışı gözüne takıldı. Sorun çıkışı değildi. Paranın bir ay sonra tekrardan yerine koyulmasıydı. Milyonlar yürütebilecek insan neden sadece yüz bin alır ardından bir ay sonrada gider yerine aktarırdı ki? Derya Hanım'a durumu gösterdiğinde, şaşkınlığı iki kat arttı. "Alp dikkatin ve izlemleyici gözün çok yüksek. Bunlar defalarca elden geçti. Fakat kimse bir şey fark etmedi." "Derya Abla bu parayı kim aldı ve nereye kullanıldı öğrenmeni istiyorum. Yapabilir misin?" Evet anlamında başını salladığında. Derya Hanım telefonunu açarak birkaç yere mesaj attı. Alp dökümanlara bakmaya devam ederken, yarım saat sonra Derya Hanım kendisine döndü. "Sanırım buldum. O günün çalışanını kontrol ettirdim ve ardından kendi hesabına baktırdım. Bir arkadaşım yardımcı oldu bu işlerde iyi. Türk çalışanımız Kemal Bey 100 bin miktar parayı çekmiş." "Bu para nereye gitmiş. Çıkışı var mı?" "Hastaneye." "Hastaneye mi?" "Evet. Amerika'nın en büyük ve özel hastanelerinden birine bu aktarım gerçekleştirilmiş." "Neden?" "Bilmiyorum." "Soruşmaya devam eder misin Derya Abla. Bu paranın neden gittiğini öğrenmek istiyorum." "Tamam." Alp önündeki dökümanlara döndüğünde, inceleyerek kafa patlatmaya devam etti. Aynı şekilde 1 Milyon açığındaki gibi 3-4 kez para çekiminin farkına vardı. Fakat rakamlar büyüktü. Bir tanesi 10 milyon civarında bir meblağdı. Üzerlerini çizerek işaretledi. Bunlar nasıl farkına varılmamıştı. İmkânsızdı. Tekrardan Derya Hanım'a göstererek döndüğünde, artık küçük dilini yutacak gibi olmuştu. "Ama.." diyebildi sadece. "Bu hesap işlerine kim bakıyorsa onun parmağı var." "Bilemiyorum Alp. Bu arada paranın neden hastaneye gittiğini sanırım öğrendim." "Evet." "9 yaşlarında bir kızı vardı. Sanırım çok ağır bir hastalık geçirmiş ve ameliyata alınması gerekmiş." Cümleyi Alp tamamladı. "Bir anda o kadar parayı bulamayınca da…" "Aynen." "Şirkette işi sonlandırılsın, fakat kızın hastane masraflarını ben karşılayacağım." Derya Hanım Alp'e bakarak burukça tebessüm etti. Minnetlik, aynı zamanda şefkat doluydu. "Annende öyle yapardı." "Şirkette tutmak isterdim fakat yapamam, sonuçta hırsızlık yaptı. Eğer anne ve babamdan istese seve seve bu miktarı vereceklerine eminim." "Haklısın." "Şuan işten çıkmasın bütün açıklar ve kişiler yakalansın. O zamana kadar çalışmaya devam etsin. Kökten çözüm için bütün hepsini temizleyip atmak şart." Derya Hanım Alp'in elindeki dosyaları aldı. "Bunların hepsini tek tek kontrol edeceğim. Yeliz Hanım'a ve eşime de kontrol ettireceğim. Senin bu işle ilgilenmene gerek yok. Sen yat ve biraz uyu." Alp başını geriye yaslayarak sadece düşüncelerinden arınmaya çalıştı. Kafasının boş kalmasını sağlamaya çalışıyordu. Yorgunluk içinde uykuya daldı. Derya Hanım Alp'i dürterek uyandırdı. "Geldik. İnmemiz gerek." Alp hızla oturduğu yerden kalktı. Derya Hanım'ı peşinden takip ettiğinde, Furkan'da onu takip ediyordu. Uçaktan inerek, uzun süre yürüdüler ve hava alanından tam anlamıyla çıktıklarında, Derya Hanım bir süre yürüdü. Büyük bir otoparka geldiklerinde çantasından anahtar çıkartarak, beyaz arabanın önünde durdu ve kapıyı açtı. Çantalarını ve eşyalarını arka koltuğa koydu. Şoför koltuğuna geçerek kapıyı kapattı. Furkan ön koltuğa Alp ise arka koltuğa yerleştiğinde kontağı döndürerek arabayı çalıştırdı. "İhale yapılacak yer ne kadar uzaklıkta?" "Yarım saat." "Kaç dakika sonra başlayacak?" "45 dakika sonra." Furkan arkasına dönerek Alp'e sırıttı. "Şimdi gerçek bir zengin piçi oldun." Alp öne eğilerek Furkan'ı boğar gibi kolunu boğazına doladı. "Bir şeyi kırk kere söylersen olurmuş. Diye, diye sonunda yaptın zengin piçi." Furkan ittirerek Alp'in kolundan kurtuldu. "Sen şimdi ihale salonuna girip artistlikte yaparsın." Alp'in sesini taklit etti. "Verilen rakamın iki katı." Alp sırtını arka koltuğa yaslarken, bir anlık bakışları kararan havaya gitti. "Aslında iyi fikir." Furkan hızla arkaya döndü. "Şaka yapıyorum oğlum. Manyaklaşma." Derya Hanım hafif kızgın bakışını Furkan'ın üzerine çevirirken sakin ses tonuyla konuştu. "Kapa çeneni Furkan." "Evet, evet iyi fikir iki katı. İyi artistlik olur." Derya Hanım dikiz aynasından Alp'e bakış attı. "Saçmalama Alp. Şirketi batırmak mı istiyorsun?" "Batmaz merak etme." "İki çocuğu yanıma almışım, ihaleye gidiyorum. Yaptığım şu saçmalığa bak." Furkan kahkaha attığında, Alp burukça tebessüm etti. "Aşk olsun Derya Abla bizi mi beğenmiyorsun?" "Beğeniyorum ama sadece evde. İş hayatında kesinlikle değil." "Şirketler umurumda bile değil Derya Abla." "Fark ettim." Derya Hanım'ın telefonu çaldığında hızla kulağına götürdü. Ciddi bir biçimde konuştuğunda, telefonu kapattı ve bir anda gazı kökledi. Hızla vitesi değiştiriyor, gaza basıyor ve tekrar vitesi değiştiriyordu. "İhale 20 dakika öne çekilmiş." Furkan annesine bakarak konuştu. "Biraz daha basarsan ihaleye varamadan, hakkın rahmetine varacağız anne." Derya Hanım oğlunun dediğine aldırmadı. Sonuçta acil bir durumdu. "Bu acil durum küçük bey. Ben sizin gibi keyfim için arabanın sınırlarını zorlamıyorum." Önüne trafik çıktığında elini hafifçe direksiyona vurdu. "Sakin olun bence bu ihalelerde zaten yarım saat çekişiliyor." "Sen nereden biliyorsun?" "Bir keresinde annem küçükken anlatmıştı.” Dakikalar sonra trafik açıldığında, Derya Hanım elinden geleni yapıyordu fakat nafileydi ihale çoktan başlamıştı. Saati geçiyordu. "Ne kadar kaldı?" dedi Alp sakinlikle. "15 dakikalık yol. Ben onu 10 yaparım." Derya Hanım arabaların arasından kuş misali süzülürken, Furkan emniyet kemerini taktı. İçleri dışlarına çıkmak üzereydi. Alp ön koltuktan tutunarak destek alıyordu. Furkan derin nefesler alıp verirken annesine baktı. "Anne sende böyle marifetler olduğunu da hiç düşünmemiştim." "Babanı nasıl tavladım sanıyorsun?" Derya Hanım alt dudağını ısırdı ve ciddiyetini korudu. "Sanırım bunu söylememem gerekiyordu." "Sen ciddi misin?" Alp dikiz aynasından bakarken fazlasıyla şaşkındı. "Neyse konuyu kapatalım." "Anlatsana." "Neyi anlatayım?" "Babamı nasıl tavladığını?" "Ah şuna tavlamak demesek Furkan. Sonuç olarak evlenmiş bir kadınım. Hatta yanımda 18-19 yaşında eşek kadar oğlum oturuyor." Alp yayvan bir biçimde sırıttığında, sesli gülmemek için ilk defa kendini zor tuttu. Furkan gülmemek için alt dudağını dişliyordu. "Tamam şöyle soralım o zaman. Ben nasıl dünyaya geldim. Annecim?" Annecim kelimesini bastırarak söylediğinde, Derya Hanım oğluna hafif kızgın bakış attı ve direksiyondan bir elini kaldırarak Furkan'ın kulağına götürerek sertçe çekti. "Ah!" "Anneyle dalga geçilmez." "Tamam, tamam susuyorum." "Derya Abla anlatsana bende merak ettim." "Üniversite son zamanlarındaydık. Son dönemdeyiz. Artık işe başlayacağız. Ben uzun süredir babanı gözüme kestirmiştim. Peşinden kızlar eksik olmazdı. Aslında 2.sınıfta baban bana sevgililik teklifi etmişti. Ah ne deniyor şuan sizin zamanınızda." Alp öne kaykılarak konuştu. "Çıkma teklifi." "O tarz." "Tabi ki sen ret ettin." Dedi Furkan kaşlarını havaya kaldırarak. "Elbette. "İhracatımı biliyorum." Annesi kaşlarını çatarak kendisine baktığında Furkan ağzına fermuar kapattı. "Tamam susuyorum." "Ben o zaman babanın ciddi olduğunu pek düşünmemiştim. Sonra bir ortak arkadaşımız vardı kız. Kız babanın evinde bana yazılmış mektuplar bulmuş. Hatta o günlük alıp bana getirmişti. Sonra okul bitiyor tabi. Bu başka kızlarla ilgileniyor. Bir gün kenara çekip konuşmaya çalıştım. Dinlemeden tersledi. Beni sevdiğini de biliyorum. Birkaç kez daha konuşmayı denedim anı tepkiyi verdi." "Ee?" dedi merakla Furkan. "Babanın bir arkadaşı vardı. Adı Yağız'dı. Çocuk zengin arabası vardı. Onunla gidip geliyorlardı. Bir kere bu arabaya bindi babanda bindi tabi. Sınıfta eşyasını unuttu. Anahtarı kontakta bırakarak gitti. Bende gidip arabaya bindim ve çalıştırdım. O sıralar yeni ehliyet almıştım defalarca hızdan ceza yiyordum. Başta amacım konuşacak ortam yapmaktı. Konuştukça beni sinirlendirdi. Sonunda arabayı duvara çevirdim ve gaza bastım. "Ya benimle evlenir ya da ölürsün dedim." "Yok, daha neler anasının gözü." Furkan ağzından çıkan kelimeleri kontrol edemezken, Alp'in kaşları havaya kalktı. "Ah dostum, sen kesinlikle anne ve babana göre normalsin." "Sonra? Nasıl yani bu kadar mı?" "Evlenmişler işte oğlum neyini sorup duruyorsun. Kendinden belli olmuyor mu?" Derya Hanım Furkan ve Alp'in konuşmalarına tebessüm etti ve ciddiyetini koruyarak devam etti. "Tamam, evleneceğim dedi. Evlenme teklifi et dedim. Tam duvara çarpacakken, Benimle evlenir misin? dedi." Alp arayı bölerek, konuştu. "Yalnız şimdi Derya Ablacım. Resmen zorla evlendirmişsin adamı kendinle. Erkek yapsa bunu olay olur." Furkan arkaya dönerek, Alp'in kafasına vurdu. "Lan bir bölme." "Reklam arası verelim dedim." Derya Hanıma arabayı hızla sürerken tüm dikkati yolda biçimde anlamaya devam etti. "Arabayı bir metre kala durdurdum ve dönüp Hayır dedim." "Yok, artık." Dedi Alp arka koltuktan. "Sonra?" "Kapıyı açtım dışarı çıktım ve eğilerek babana baktım. Benim gibi bir manyakla evlenmek istiyorsan adam gibi evlenme teklifi etmen gerekecek dedim. Sonra kapıyı çarptım gittim." Furkan anırırcasına kahkaha atarken, kıpkırmızı kesildi. Ciddi anlamda kulakları sağır edecek şekilde kahkaha atıyordu. Yüzü kıp kızarık olmuş nefes alamıyordu. Derya Hanım'da gülümsediğinde, Alp'in durumu da Furkan'ın aynısıydı. Üç günden beri ilk defa güldüğünü görüyordu. Umut ışığı vardı. Alp zamanla bu olanlara alışacak ve eski haline dönecekti. İnanıyordu. "Ben.. Babamın halini... Ahahahah. Düşünüyorum da.. Ahahahah." "Sonra ne oldu Derya abla." Diyebildi gülesinin arasında Alp. "Beni gelip istedi fakat babam vermedi. Ayrıca baban evlenme teklifi etti bu biliyorsun zaten." "Dedem seni vermedi mi? Hiç haberim yok." "Söylemediğimizdendir. Baya bir uğraştı vermedi. Sanırım deden birini gözüne kestirmiş. Beni ona yapmak istiyormuş. Ben itiraz ettim falan çocuk olayı kapandı tabi. Fakat deden beni inattan babana vermemeye devam etti." "Sizin ailecek inadınız 7 kuşaktan uzanıyormuş dostum." Dedi Alp alayla Furkan'a. "Baban bir gün tekrar konuşmak için geldi. 1 yıl boyunca neredeyse konuşmayı denedi. Deden tabi kovdu yine babanı. Babanın elinde bir bidon var. Bidonun ne olduğunu çözmeye çalıştım. Deden bağırıp kovmaya başlayınca bidonu eve boşalttı. Benzin kokusuyla hepimiz panikledik. Baban cebinden çakmak çıkartıp yaktı." Derya Hanım'a gülme krizi geldiğinde bir anlık durarak sadece güldü. "Aynı kibarlığını koruyarak Ya bu kızı verirsiniz ,yada hep beraber yanarız efendim dedi." Furkan kahkaha atmaktan anırırken, Alp'in durumu da ondan farksızdı. Furkan'a doğru eğilerek konuştu. "Furkan sen kesinlikle normalsin. Annen anormal. Baban annenden de anormal." "Dedem ne yaptı?" "Çok ilginç ama bir anda yumuşadı. Bizim gibi manyak aileye manyak damat yakışır dedi. Elini öptürdü." Furkan gülmekten nefessiz kalırken, ciğerleri kendisine isyan ediyordu. "Sonra?" Alp öne doğru eğildi. "Biiippppp. Ve ortaya mini minnak bir Furkancık çıkmış." Derya Hanım gülmemek için dudaklarını ısırdığında, Alp kahkaha attı. Furkan bir anlık ciddileşerek arkaya döndü ve yumruğunu Alp'e geçirdi. "Doğru konuş lan, ağzına sıçarım senin." Annesi ciddileşerek kendisine baktığında, konuyu değiştirdi. "Cidden manyaksın anne. Sende hiç kusura bakma. En azından sevdiğim kızı alıp duvara arabaya sürmedim." Derya Hanım çarpık sırıtışını yüzüne taktı ve bakışlarını oğluna çevirdi. Oldukça imalı ve anlam yüklü bakışlardı. "Sürmedin mi?" Sorusu fazla imalı geldiğinde, Furkan'ın jeton yeni düşmüştü. Evet sürmüştü. 4 yıl önce kendi ailesi ve Cansu'nun ailesiyle tatil kasabasına giderlerken mola yerinde, Cansu ona tavır takındığında, koltuğa geçip duvara araba sürmüştü. Sesinin tonu azalırken, annesine bakmaya devam etti. "Sürmedim." "Sürmedin?" Şimdi köşeye sıkışmıştı. Annesinin durumdan haberi vardı. Sırıtmasını gizlemeye çalışırken bakışlarını camdan dışarı çevirdi. "Demek sürmedin Furkan Bey?" Furkan'ın sırıtması genişlediğinde, tekrar annesine döndü. "Nasıl haberin oldu?" "Cansu'nun anne, babası ve çocuklar tuvalete gitmişti Furkan. Baban ve biz değil. Biz güneşten yanmamak için gölgeye geçmiştik. Tuvaletten çıkmalarını bekliyorduk. Sen arkaya dönüp baktın, hatta Cansu'da baktı fakat siz yanlış yere baktınız. Biz tuvaletin de ilerisindeydik. Olayın canlı şahidiyiz." Furkan elini şakaklarına götürerek ovuşturdu. "Neden kızmadın?" "Baban kızmamı engelledi ve görmemiş gibi davranalım dedi. Yanınıza gelene kadar annesinin oğlu demeyi de unutmadı tabi. Yani Furkan Bey o gün için babana şükret yoksa duvara araba sürmenin hesabını sorardım. Hele de yanında Cansu varken. Neyse ki arabayı geri vitese alıp aynı yerine yerleştirmeyi akıl ettin." Furkan bakışlarını tekrar annesinden kaçırırken alt dudağını ısırdı ve hiçbir şey demedi. Derya Hanım aniden fren yaparak durdu ve saatine baktı. Ardından dönüp Alp'e baktı. 10 dakika mı demiştim ben? 8 dakikada geldik. "Ne diyeyim harikasın Derya Abla. Cüneyt abi seninle evlenip hayatındaki en doğru kararı almış." Arabadan çıktıklarında, Derya Hanım ayağındaki apartman topuklar ile hızla yürüdü. Alp ve Furkan'da peşinden kendisini takip ediyorlardı. Şirket binası tarzı bir yere girdiklerinde, Derya Hanım'ın sağa sapmasıyla onlarda sağa saptı. Koridor ilerledikçe uzuyor gibiydi. Alp'e dönerek konuştu. "İçeride İngilizce konuşulmuyor. İhaleye katılanların hepsi Türk. Sadece bir tanesi yarı Türk. O yüzden sorun olacağını sanmam." Derya Hanım sessizce içeri girerek en arka bölüme oturduğunda, Alp sessizce yanına oturdu. Furkan'da hemen yanına oturmuştu. Alp bir an için etrafa konsantre olmaya çalıştı. İhaleye giren 15 kişi vardı sayı fazlasıyla yüksekti. Yüksek olması da zamanı uzatmış ve rakamı yükseltmiş olmalıydı. Rakamlar ve milyonlar havada uçuşuyordu. Bir süre sadece öndekilerin rakamlar arasında savaş alış verişini gözledi. Sarı kafalı bir adam ve esmer bir kadın fazlasıyla çekişmeli gidiyorlardı. Araya katılanlarda vardı tabi fakat ikisinin hırsı gözünden okunuyordu. Anne ve babasını ikisinden biri öldürtmüş olabilirdi. Öfkesini ve nabzını şakaklarında hissettiğin de, Furkan elini sıktı ve kulağına eğildi. "Sakin ol dostum." Derya Hanım diğer yandan kulağına eğildi. "Alp sende biraz rakam söyleyerek araya karışmalısın." Derya Hanım'a bakarak bakışları çevrildiğinde gözleriyle onayladı. Salonda birbirine rakip olan koca topluluğu uzun süre izledi. Çoğu yarışmayı bırakmış geriye 3 kişi kalmıştı. Yaklaşık 10 dakikadır buradaydı ve olay aynı sıkıcılığıyla devam ediyordu. Daha fazla bu saçmalığa katlanamayacaktı. Pankartın birini eline aldığında havaya kaldırdı. Uzun boylu adam; "Evet" dediğinde kendisini tanımaya çalışır giydi. Omuzlarını dikleştirirken ciddi tavrını gözler önüne serdi. Adam kendisine hafif alaycı bakış attığında diğer ihale üyelerin bakışları da aynıydı. Gülmek için erken davranmışlardı. Son gülen iyi gülerdi. "Dakikalardır izliyorum da bu iş fazla uzamaya başladı. Son söylenen rakamın iki katını teklif ediyorum." Bütün salondaki tebessümler bir anda solarken, herkes ciddileşti. Ortada duran adamın alaylı yüzü de gitmişti. Alp Furkan'ın yanından geçerek ortaya çıktığında bütün gözler ayrılmaksızın ona bakıyordu. İri yapılı adam ciddileşerek konuştu. "Söylenilen rakam çocuk oyuncağı değil. 2 katı için ise hiç değil. Burası ciddi bir ihale." Alp ellerini pantolonun cebine koyarak geçirdiğinde, bir süre önüne eğildi ve bakışlarını tekrar adama kaldırdı. "Söylediğin iyi oldu. Bende alışveriş yapmaya gelmiştim zaten bayım." Bütün salondan gülme sesleri geldiğinde, Alp çarpık sırıtışını yüzüne yerleştirdi ve aniden ciddileşti. "Son verilen fiyatın iki katını ortaya koyuyorum." Kollarını iki yana açarak salondaki bütün insanlara baktı. "Var mı arttıran?" Adama dönerek tekrar gülümsedi. Salondan çıt çıkmadı. "Sanırım yokmuş." "O kadar büyük bir meblağı hiçbir şirket karşılayamaz ve veremez." "Ben veriyorum." Adam Alp'in ciddiliğini gördüğünde, işin dalgasını bir kenara bıraktı. "Faturayı nereye kesmemi istersiniz?" Alp elleri cebinde adamın yanına ilerledi ve hemen önünde dikildi. "Holdinge." "Hangi holding?" "DERİN Holding." Alp topluluğu bakışlarıyla radar gibi taradığında, gözleri dakikalardır ihaleyi almak için çırpınan kadın ve adama takıldı. Bunları araştırtacaktı fakat şuan açıklaması gereken daha önemli bir konu vardı. "Ben Hasan Derin ve Sevgi Derin'in oğluyum. Tanıştığımıza memnun oldum." Bakışları adama kaydığında adam bir anlık ciddileşti. Görkemli salondan çıkan fısıltı seslerini kendi konuşması ile susturdu. "Bundan sonra şirketin başında olacağım. Herkese iyi günler." Ciddi ve asil yürüyüşünün arasında birazda ukalalık barındırırken, tam ortada durarak topluluğa seslendi. "Ha bu arada..." Bakışlarını bir süre toplulukta gezdirdi. "Bombalatmak ya da öldürmek isterseniz; İstanbul'da oturuyorum. Elini alnına götürerek, asker selamı verdi. "Eyvallah." Dik ve yavaş adımlarla yürüyerek, salondan çıktığında Derya Hanım ve Furkan kendisini peşlerinden takip etti. Çıkışa ulaştıklarında Furkan arkasından ıslık çaldı. "Çok havalısın evlenelim mi bebek." Alaylı sırıtmasıyla Furkan'a baktığında, hüznü arasında gülümsedi. "Kusura bakma Furkan ben kızlardan hoşlanıyorum." Furkan anırarak kahkaha attığında, Derya Hanım'ın öfkesi gözünden kaçmadı. "Alp sen ne yaptığını sanıyorsun?" "İhaleyi aldım." "Şirketi nasıl bir zarara soktun haberin var mı?" "Abartma Derya Abla. Sadece bir aylık sıkışma olur." "Resmen insanları ezdin orada." "Hayır." "Yaptığın büyük saygısızlıktı!" Alp Derya Hanım'a yaklaştı ve sertçe bağırdı. "Annemi ve babamı öldürenler içlerinden biriyken ne yapmamı bekliyordun? Ha? Yıkılmayacağını gösterdim!" "Gözdağı verdin!" "Evet, gözdağı verdim! Artık şirketleri kapatacağım vardıysa bile kapatmayacağım! Neden mi? Sırf gıcıklık ve benim canım öyle istiyor." Beyaz arabanın yanına yürüdüğünde hızla arka kapıyı açarak oturdu. Kapıyı kapatırken, Derya Hanım ve Furkan ön koltuğa oturdular. Hepsi sadece bir süre sessiz kaldı. Alp kendini büyük bir baskı altında hissederken, dolan gözlerini tuttu. Derya Hanım arabayı çalıştırırken, sakin biçimde sürdü. Yaklaşık 20 dakikadır yoldalardı. Hiç birinin ağzından çıt çıkmıyordu. Fazla sessizdi. Alp'in ne yapmak istediğini anlıyordu fakat bu kadar gözdağı vermesi yanlıştı. Şuan kendisini korumayı ve düşünmediğini biliyordu lakin yalnız değildi. Onu korumak için daha sakin davranmalıydı. Kendini düşünmese bile onu düşünmek zorundaydı. Burada işler böyle yürümüyordu. Derya Hanım arabadan inerken, Furkan ve Alp peşine takıldı. Büyük bir hukuk bürosunun önündelerdi. Yavaş adımlarla içeri ilerlediğinde asansörü çağırdı. Gelmesini beklerken, Alp'e dönerek konuştu. "Alp ben sizi korumaya çalışıyorum." "Haklısın. Daha dikkatli olacağım." Derya Hanım minnettar şekilde Alp'e bakış attığında Alp sadece tebessüm etti. Asansör kapıları açıldığında içeri girdiler. Derya Hanım 2. Kata bastı. Kısa sürede 2. Kata ulaştıklarında asansörden ayrılarak, sola döndüler. Koridorun sonundaki kapının önünde durduklarında, kapıyı tıklattı. İçeri girip Yeliz Hanım'a gülümsedi ve yanına giderek elini uzattı. "Merhaba." "Merhaba." Dedi siyah uzun saçlara sahip olan kadın. Amerikan aksanı vardı. Doğma büyüme buralı olduğu belliydi. Alp Yeliz'e bir süre bakındı. Derya Hanım otururken, Alp'te Yeliz'in uzattığı eli tutarak sıktı. Yeliz Hanım'ın bakışları Derya Hanım'a kaydı. "Bu kadar erken beklemiyordum." "Bizde bu kadar erken geleceğimizi düşünmemiştik. Telefonda konuştuğumuz gibi vasiyetnameye bakmaya geldik." "Tabi ki." Dedi Yeliz Hanım. Alp'e dönerek konuştu. "Hasan Bey'in oğlu değil mi?" "Evet." "Masasında resmini görmüştüm. Oradan benzettim." Bakışları tekrardan Alp'e kaydığında daha da ciddileşti. "Sizin oralarda ne deniyordu. Başınız sağ olsun. Ben Yeliz Işıl. Babanın avukatıyım. Kendisiyle 7 yıldır çalışıyoruz. Hisselerin sana devredildiğine eminim fakat bu hususi olarak yasal bir işlem. Açılması şart. Eğer istersen, şirketiniz için çalışmaya devam edeceğim. İstemezsen yollarımızı ayıracağız." "Anladım." Dedi sadece Alp düz bir ifadeyle. Yeliz Hanım ayağa kalktı ve büyük odanın içinde yürüyerek kenar taraftaki dolabın kapağını açtı. İçinde şifreli kasa bulunuyordu. Önüne geçerek tamamen kapladığında numaralara basmasıyla odada sesi yankılandı. Kilitli kasayı açtı ve içinden üç tane zarf çıkarttı. Koltuğuna gelerek oturduğunda, birini Alp'e diğerini de Derya Hanım'a uzattı. Diğer zarfı da kendi önüne aldı ve zarfı yırttı. Alp eline verilen zarfı açmak için yöneldiğinde, Derya Hanım kolundan tuttu. "İlk önce vasiyetnameye bakalım." Yeliz Hanım bir süre vasiyetnameye göz gezdirdi. Ardından konuştu. "Tahmin ettiğim gibi hissenin büyüğü Alp'te." Alp bir anlık oturduğu yerden doğruldu. "Büyüğü derken? Başka hisse sahibi de mi var?" "Evet. Seninle beraber iki kişi daha var." Yeliz Hanım öksürerek boğazını temizledi. "Bütün şirket hisselerinin %60'nı Alp Derin'e, %10'unu Furkan Aslan'a %30'unu Alisa Derin'e devrediyorum. Bizden sonra bütün malvarlığımız bu üç şahsa aittir." -Hasan DERİN Furkan'ın kan basıncı bir anlık iki katı arttığında, vücuduna halsizlik çöktü. Kan şaşkınlıktan beynine ulaşmıyor gibiydi. Kaskatı kesildi. Bakışlarını annesine çevirdiğinde, aynı şaşkınlığı ondada gördü. Kıpırdamadan sadece duruyordu. Derya Hanım kâğıdı Yeliz Hanım'ın elinden aldı ve tekrar okudu. "Anne bu da ne demek?" Tedirgin bakışları oğluna kayarken çenesi seğirdi. "Alp'in babası %10 hisseyi sana bırakmış olmalı." "İyi de bu saçmalık." Dedi Furkan saçlarını çekiştirirken. Alp'in şaşkınlığı her şeyin üstündeydi. Onu şaşırtan Furkan'a verilmiş onluk hisse değildi. Şaşırtan bir şeyde yoktu aslında kafasında büyük ve kocaman soru işareti vardı. Oturduğu yerden daha çok öne kaykıldı ve gözlerini Derya Hanım'a kenetledi. "Alisa Derin kim?" Derya Hanım'ın üzerindeki şaşkınlık yok olup giderken, Yeliz Hanım ayağa kalktı. "Ben sizi baş başa bıraksam iyi olacak." Kapıya doğru yürüdü ve çıkarak kapıyı kapattı. Bu kadar şoku daha fazla kaldıramayacaktı. Sırtını sandalyeye yasladı ve derin nefes aldı. Nasıl açıklayacaktı? Bunu nasıl yapacağını bilmiyordu. Amerika'ya gelene kadar kaçıp durmuştu. Yalın gerçek daha fazla saklanamazdı. Her gizlilik bir gün ortaya dökülürdü. Furkan'ı buraya sürüklemesinin asıl nedeni tamda buydu. Onluk hisse verileceğinden haberi bile yoktu. Hasan bey yıllarca verdikleri yardım ve destek karşısında böyle bir hisseyi gönlünce Furkan'a vermiş olabilirdi. Yine de bu olamazdı. Alp ve Furkan kardeş gibiydiler. Hisse vermesinin nedeni tamda bu olmalıydı. Tekrardan derin bir nefes aldı ve öne kaykıldığında, Alp konuştu. "Akrabamız mı var?" Tekrar nefes alırken kalp atışları hızlandı ve bu gizli bilgi iliklerine kadar acı vermeye başladı. Artık bu bilginin ağırlığı altında ezilmekten çok yorulmuştu. "Hayır." Dedi sadece. Elini yavaşça Alp'in eline götürerek tuttu ve sıktı. Gözlerini gözlerine kenetledi. Gözlerini kaçırmamak için büyük bir çaba sarf etti. Artık büyük bir oyunun sonuna gelmişlerdi. Bir kez daha derin nefes aldığında sesini sabit tutmaya çalıştı. "Alisa Derin senin kız kardeşin Alp."
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD