13

2034 Words
BÖLÜM:"KALAN DUYGULAR" ? Sevdim. Sevenler kazanır mıydı ki? Kazanmazdı. Kaybederdi. Bu, akibeti belli olmayan dünyada,en çok sevenler kaybederdi. Çünkü,kimse hak etmediği sevginin ağırlığını taşıyamazdı. Yıllar bana,susuz bile büyümeyi öğretmişti. Bu dünyada kimsenin merhametini beklemeyen,kendi kendini büyüten biri olmuştum. Ben, kimine göre merhametli, kimine göre acımasız biriydim. Aslında ben,göz pınarları kuruduğu için artık ağlayamayan, kalbi kırıldığı için de artık sevemeyen bir kadındım. Akşamları havanın serin oluşu,bana her daim cezbedici gelir ve beni o ayazı hissetmeye iterdi. Akşam karanlığını, sabahın aydınlığına göre daha severdim. Nedensiz bir şekilde soğuğun tenime işlemesi,en etkili terapi gibi gelirdi bana. Yüzümü okşayan rüzgar ile, üzerimdeki şalı sıkıp gülümsedim. Evin bahçesine pek giren olmazdı. Genellikle ben, geceleri çıkardım. "Üşüyeceksin,"diye,tatlı bir mırıltı duyunca, yüzümdeki gülümsemeyi silmeden arkama dönüp bahçeye tişört ile çıkmış Kayhan'a baktım. "Ben mi,sen mi?" Kayhan,kısa bir anlığına üzerindeki beyaz tişörte bakıp tekrar bana döndü. "Sen burada olmasaydın,ben de çıkmazdım." Zekası ve sözleri, yaşını asla yansıtmıyordu. Karakter yapısı olarak kime benzediğini hala çözememiştim. O farklıydı. Bambaşka bir kalbe sahip, küçük bir bedendi. "Benim her yaptığımı, yapar mısın böyle?" Benim her yaptığımı yaparsa,şu anki masumluğundan tamamiyle sıyrılırdı. "Aaaa... Şey, bilmem. Bunu daha önce hiç düşünmemiştim." Bedenimi ona döndüğümde bana ters olan rüzgar, saçlarımı öne savurdu. "Neden uyumuyorsun? Şimdiye çoktan yatmış olman gerekiyordu, küçük bey." "Sen olmayınca, uyuyamadım,"diye konuştu, ellerini önünde birleştirip. "Yani,ben,seni, neyse işte... Seni bekledim." "Beni bekleme bir dahakine, Kayhan. Ben pek erken uyuyan biri değilim." Uyku ile pek aram yoktu. Psikolojik olarak uyku ile sorunlarım oluşmuştu,bundan korkuyordum. Göreceğim kabuslar,beni uykunun kollarından arkama bile bakmadan kaçmaya itiyordu. Gerçekler sanki çok normalmiş gibi bir de, kabuslar ile başa çıkamazdım. "Niye ki? Rahatsız mı oldun,benim yüzümden?" "Hayır,"diye,onun sözlerini yalanladım. "Bu normal bir şey benim için." Yanına vardığımda elimi ona uzatıp tutmasını bekledim. "Hadi gel, yatalım." "Benim uykum yolu,"dedi elimi tutarken. "Eee?" "Karnım aç, baksana,"dedi,elini karnına götürüp. İki kez vurup,"Bomboş,"diye konuştu, gözlerime isteğini kabul etmem için bakarken. "Sana yemek mi yapayım?" "Evet." "Ben pek anlamam,bu işlerden. Yapamam yani..." Kayhan,"Neden yemek yapmayı bilmiyorsun?" Diye sordu. Çünkü,yemek yapacak kimsem yoktu. "İşime geliyor çünkü. Hazıra konan, tembel bir anneye sahipsin." Elimi tutan Kayhan ile üşüyeceğimiz için hızlıca eve yürümeye başladım. Onun bana olan sevgisi, taşıyamayacağım kadar ağır ve büyüktü. Ben,bu yükün altından kalkamazdım. Mutfağa girerken,"Ne yemek isterseniz, beyefendi?"diye eğlenir bir sesle sordum. Ben pek aç sayılmazdım, aslında şu anda yatağımda uzanıyor olmam gerekiyordu. "Bilmiyorum, karnımız doysun yeter." Elimi bırakıp masaya yürümeye başladığında,"Nereye?" Diye sordum. "Oturup yapmanı bekleyeceğim." "Yok ya! Beraber yapıyoruz,gel bakalım buraya." Tek başıma yapacağımı nereden çıkarmıştı ki? Onunla yemek yapmak aslında eğlenceli olabilirdi. Şaşkın şaşkın,"Ama anne,ben daha küçüğüm, baksana bana,"dedi. Yüzü olduğu gibi, huyları da babasına benziyordu. Bana dair bir şey yok muydu?! "Olmaz, hadi gel ilk önce ellerimizi yıkayalım." "Anne?" "Efendim,"dedim,elimi yıkarken. "Barkın ile ne zaman görüşeceğim?" Dostlarım vardı bir zamanlar... Şimdi ise, diğerlerinin yanındaydılar. Güven denen şey,benim hayatımda olmayacak bir şeydi aslında. Onlara neden güvenmiştim ki? Ona, neden güvenmiştim ki? "Özledin mi onu?" Onları bir daha evime almazdım. Kayhan istese de bunu yapacak kadar geniş biri değildim. İhanete ve yalana tahammülüm yoktu. Nedeni ne olursa olsun, benim üzerime yapılan şeyi asla unutmazdım. "Evet,uzun zaman oldu. Yaren teyzeyi, Erdem amcam-" "Onlarla bir daha görüşmeyeceğiz. Bu evde isimleri anılmayacak, tamam mı?" Yanımda duran Kayhan'ı, koltuk altlarından tutup, mutfağın tezgahına oturttum. Bana sorgulayıcı bakışlarını umursamayıp iki elimi de yanına koyup, gözlerinin içine baktım. Ne vardı o gözlerde... Her şey vardı, ama bunca şeye rağmen benden nefret etmiyordu. Ben olsaydım, şimdiye çoktan baş düşman kesilirdim. Sorun yaşı değildi, sorun onun içindeki masumluktu. Belki canice gelecekti ama masum kendini bulutların üzerinde gören biri yetiştirmeyecektim. Benim gibi olacaktı. Anlayışlı olmayacaktı, kimsenin onun üzerinde bir üstünlüğü olduğunu düşünmesi sağlamayacaktı. Her zaman en üste olduğunu herkese gösterecek biri olacaktı. Bir Demircioğlu değil,bir Sancar olacaktı. "Neden ki, onları çok severdin." Sevdim diye böyle olmuştu ya zaten. "Bak Kayhan,"dedim, düz bir sesle. " Ben kimseyi sevmem. Bunu düşündüren sana ne, bilmiyorum ama ben birine değer vermem. Şimdi de onları hayatımda istemiyorum. Neden biliyor musun?" "Neden?" "Çünkü bazen yalnız olmak,en iyisidir." Yalnızdım. Ama bunu ben istememiştim. Buna mecbur bırakılmıştım. "Onlar ile bir kere benim yanıma geldiğinde gülüyordun. Ben seni ilk kez o gün gülerken görmüştüm." Sözler, bazen çok can acıtırdı. Gülümsememi çaldılar benden. Ben de bir daha bulamadım zaten. Artık gerek de yoktu. "İstemiyorum onları bu evde. Barkın'ı da hayatında hiç olmamış biri gibi varsay. Çünkü bir daha görüşmeyeceksiniz." Gözümün önünde onlar olsun istemiyordum. "Neden böyle yapıyorsun ki,bir tek o var!" "Sesin çok fazla çıkıyor, Kayhan. Bağırdığın kişi annen. Ben bir şeyi bu evde istemiyorsam,bu olmayacaktır. Bana bağırman hiçbir şeyi değiştirmez. Sadece beni öfkelendirir." Bir kere de sözümü dinlese. Barkın ile Yaren de gelirdi. Ben onu dinlemek istemiyordum. Zaten son sözlerimden sonra da pek yanıma gelmezdi. Ona bu cesareti ben vermiştim. Bunda bile ben suçluydum. Her şeyde olduğu gibi... "Neden bu kadar kötüsün ki? Sadece bir arkadaş istiyorum." "Ben de istemiştim! Ben de arkadaşım olsun istemiştim. Onlar ne yaptı peki..." Dilime hâkim oldum. Bunu ona anlatacak değildim. "Bu eve kimse gelmeyecek. Zamanı geldiğinde istediğin hayatı sana vereceğim ama şimdi... Olmaz. Buna izin vermem." "Babam da bunun için gitti değil mi? Sen çok kötüsün! Onu da üzdün! O da beni de bırakıp gitti. Hepsi senin yüzünden...!" Hepsi benim mi yüzümden? Ben hiçbir şey yapmamıştım ki? Ben sevmiştim, güvenmiştim. Bana bunları nasıl söylerdi? Bilmiyordu,bende yaratacağı çukuru. O çukurdan taşacak olan göz yaşlarımı. Bilmiyordu,o gözyaşlarının yanaklarımı sulayacağını. Çünkü o sadece bunları söyleyip gitti. Ardındaki kadına bakmadı. Babası gibi... Giden çocuğa gözlerim yaşlı baktım. Çünkü ben hep gidenin arkasından baktım. Hep ağlarken... •?• Alnımı ovarak, sadece sinirimi bozan iş yerinden çıkmak ve biraz nefes almak için adımlarımı hızlandırdım. Dünkü olan sözlü kavga, tam bir şeyler için çabalayacakken beni yine en başa döndürmüştü. Biraz anlayış istemiştim ondan. Onun tavrı ise beni öfkelendirmişti. Binadan çıkarken,tam karşıdan gelen kadınla buradan istediğim gibi sessiz sedasız çıkamayacağımı anlamış oldum. Bunun için adımlarım yavaşladı. "Tüm bunları neden yapıyorsun, güzel kızım?" Kızım... Ben onun kızı değildim ki. Dediğini anlamayarak,"Ne yapmışım, anneciğim,"diye geveledim,boş bir sesle. Bugün asla havamda değildim. Kimsenin cırtlak sesini çekecek durumda değildim. "Odamı kendine almışsın. Bunu kime sordun da, yaptın?" Zor da olsa gülümsedim. "Sence de,bunun için fazla erken gelmedin mi bana? Hem, boş bir oda olarak duracağına işe yarar." Yanıma daha erken gelir diye tahmin etmiştim. Şu an, biraz geç kalmıştı galiba. "Benimle dalga geçme,Gül!"diye bana eğilerek kısık ama güçlü bir ses tonuyla konuştu. Birkaç kişinin gözü buradaydı ve galiba sorun çıkarmak istemiyordu. "O zaman sen de,dalga geçilecek bir duruma düşme. Bak bana,ben yapıyor muyum hiç?" Ona baktım. Sinirden boynunda belirginleşen damarı, çatılmış kaşları,yumruk haline getirdiği elindeki tırnakları avuç içine kanatmak ister gibi bastırması;o tamamiyle bana benziyordu. Ya da ben ona. Verdiğimiz tepkiler aynıydı. Benziyorduk. Ben de mi,bir kağıt parçasına Kayhan'ı tercih edecektim? Hayır. Bunu yapmazdım. Her şeyi yapardım ancak bu, asla. Onu benden almasınlar diye yapıyordum ben. Bırakacak olsam,bu kadar çabalamazdım. "Neden öyle bakıyorsun?" Nasıl bakıyordum ki? Korkmuş, öfkeli ya da ruhsuz... Galiba farkına varmış... Ona cevap vermedim, bunun yerine koşar adımlarla yanından ayrılıp kendimi dışarıya attım. Annemdi. Ancak bu onu tanımlamak için kullanılan bir kelimeden ibaretti. Ellerim iki yana düştü. Yenilmiş hissediyordum. Bomboş... Bende bir sorun vardı galiba. Çünkü neye tutunsam elimde kalıyor,beni yalnız bırakıyordu. İş yerinin yanındaki kafeye girmeye karar verdim, sert bir kahve bana en iyi ilaç olacaktı galiba. İçeriye girip boş bir masa aramak amacıyla gözlerimi kafede dolaştırdım. Bir masanın etrafını çevreleyen, kiminin güldüğü, kiminin susup dinlediği ama hepsinin mutlu olduğu dostlar,benim yalnızlığımın belki de en büyük nedenleriydi. Yaren, Erdem, Hülya, Kayahan, Barkın;hepsi vardı. Hepsi bir ara benim yüzüme gülen,sonradan gerçekleri yüzüme vuran insanlardı. Belki de, onlar için hani şu her film veya kitapta olan kötü kadındım. Mutlu ailelerine bir kara gece, çünkü onların hepsi kendine göre aydınlıktı. Kayahan bile kendini haklı buluyordu. Belki, Kayhan'ın da dediği gibi benim yüzümden terk etmişti beni. Kötü kadındım onların hayatında. Her kötü kadın gibi ömrüm kısaydı. Belirli bir süre rol alacaktım. Sonra benim akibetim bile bilinmezken, onların akibeti her zaman mutlu olacaktı. Yaren ve Hülya birbirlerine bir şeyler anlatıp gülüyordu, mutluydu ikisi de. Erdem, oğlu ile ilgileniyordu. O da mutluydu. Son kez ona baktım. Kayahan. Oturduğu masada olan ela gözlerinin durgunluğu buradan bile belli oluyordu. Masayla pek alakası olmasa da, onları dinliyordu. Üzerinde gri bir gömlek vardı,kravat yine takmamıştı. Zaten hiçbir zaman da takmazdı. Altındaki siyah kumaş pantolonuyla iyi görünüyordu. Sadece iyi görünüyordu,iyi biri değildi. "Gül teyze!" Beni fark eden barkın'ın bağırışı üzerine masadaki üzerimde hissetmek istemediğim tüm gözler bana döndü. Onları izlediğimi anlayacaklar! Sikeyim! Bana sevecen bir gülümsemeyle bakan çocuğa karşılık vermeden, onların biraz uzağında boşta duran masaya geçip oturdum. Barkın, karşılık vermemem üzerine yüzü düştü. Üzülmüştü. "Ne istersiniz, efendim?" "Sade bir kahve,"dedim,bana bakan Kayahan'a gülümseyerek. Bilmiyorum ama bir gün karşımda benim olduğum konumda olduğu an bu gülümsemelerim kahkahaya dönüşecekti. Sadece bekliyordum. Gelecek günler,bana umudu da ardında getirecekti. Bunu temenni ediyordum. Gülümsememe karşılık, kaşları havaya kalktı. Naz'ın getireceği haberleri bekliyordum. Çünkü bunlar normal değildi. Sırf birkaç elbise sattılar diye,bu para fazla saçmaydı. Bizden çaldıkları ile bile bu kadar iyi bir yere gelemezlerdi. Kayahan her zaman zeki bir adam olmuştu. Bana karşı önceden yalandan naif biriymiş gibi dursa da, görünenden çok fazlaydı. Bir şeyler yapıyordu, bunları bulmak ise benim için yemin gibi bir şey olmuştu. "Neden yanımıza gelmiyorsun?" Hangi ara yanıma geldiğini kestiremediğim Barkın'a, gözlerimi Kayahan'dan çekip baktım. Annen ve baban bir kahpe çünkü! "Canım tek oturmak istiyor." Bunu söylememe rağmen yanıma oturan çocuğa gözlerimi kısıp baktım. Kayhan ile benim bildiğimden fazla mı vakit geçirmişti? "Annem söyledi, Kayhan'ı yanına almışsın. Ben de yanına gelebilir miyim? Uzun zaman oldu." Birbirlerini bu kadar çok mu seviyorlardı. "Sana bir şey soracağım, vereceğin cevaba bağlı." "Tamam." Bizi izleyen Kayahan'a son kez baktım, neden hala dik dik bakıyordu bu aptal. Barkın'a eğilip,"Kayahan amcan, Kayhan'ı biliyor mu?" Diye sessizce sordum. Bana doğru cevabı verecek en dürüst kişiydi. Bundan sonra Yaren'in tek bir sözüne inanack değildim. "Hayır,onun konusu hiç açılmadı." Sadece kafamı salladım. Ona inanıyordum. Çocuk aklıyla bana yalan söyleyecek değildi zaten. "Barkın?" "Efendim, Gül teyze?" Şu anda onunla düzgün konuşamıyordum. Onun gözleri, ağzıma kilit vurmak ister gibi üzerimden çekilmiyordu. Diğerleri arada sırada bakarken,o gözlerini üzerimden ayırmadan bakıyordu. "Annenle aranız bozulduğunda,ne yapıp alıyor kalbini?" Birinden yardım almam lazımd çünkü,bana kalırsa iş iyice bambaşka bir hal alacaktı. Benim bu konuda rehberim, Barkın olabilirdi. O da çocuktu ve kayhan'ı anlayan tek insandı. "Bizim aramız pek bozulmaz ki." Bizim aramız da sürekli bozulurdu. "Annene söyle, seni bir gün bize getirsin." Çekilen sandalye sesiyle kimin geldiğini bildiğim halde oraya baktım. Ayağa kalkan Kayahan, vakit kaybetmeden yanıma yürümeye başladı. "Annenin yanına git,"dedi, yanımıza vardığında. Barkın üzerinde nasıl bir disiplin kurduysa sözünü ikiletmeden yanımızdan ayrıldı. Ama benim aklıma takılan şey ise; Barkın söz dinlemez bir çocuktu,onu bu hale sokması için uzunca bir süre tanıyor olması gerekiyordu. Ki zaten tanıyordur. "Sen,beni ciddiye alıp özledin mi yoksa?" Beni umursamayıp tam karşıma oturdu,bu da karşıdaki masayı görmemi engellemişti. Adamın her hareketi canımı sıkıyordu! Gözlerimin içine boş boş bakıp,"Delicesine hem de,"diye aynı gözleri gibi boş bir sesle konuştu. Önüme, kahve bırakan garsona kısaca bakıp tekrar ona döndüm. Yüzüme nedenini bilmediğim bir şekilde bakıyordu. "Bilmez miyim." Önüme bırakılan kahve fincanını kavrayıp bir yudum aldım. Dilime yakan sıcak sıvıya rağmen, kahveyi yuttum. "Neden yanıma geldin?" Avuç içini masaya ritmik bir hareketle vuruyor,bu da parmağındaki yüzük sayesinde tok bir ses çıkıyordu. Çıkan ses, başımı ağrıtacak bir silah gibi işlemeye başladı. "Şunu yapma." Ses,o kadar kötü geliyordu ki kulağıma,bir an buradan kaçmak istedim. Yapma demiştim, yapmıştı. Her zamanki gibi... "Kolyeyi neden sakladın?" Kolye meselesi... Onu ondan gizlice almayı ben de bilirdim ama böylesine ucuz bir numarayı yapacak değildim. "Tek kalan şey oydu çünkü." Ondan geriye kalan tek şey,bir adet güllü kolyeydi. "Nasıl?" "Her zaman gittiğimiz o dağ evini yıktım,bana aldığın diğer hediyeleri sattım, beraber olan tüm fotoğrafları yaktım, seni de ..." Dedim, gözlerine bakarken. "Sildim." "Beni sildin mi?" Hayır! "Evet. Gereksiz kişilerin zihnimde yer kaplamasına izin vermem." "Zihin mi kalp mi Gül? Unutma,sen bana aşıktın. Bunu defalarca kez söyledin." Beni aşkımla vurmaya çalışıyordu. Oysaki, kendi elleriyle bunu yok etmeye çalışıyordu. "Sen de bana aşıktın,sen de defalarca kez söyledin. Bak şimdiki halimize. Aynı masada,düşman gibi oturuyoruz. Ne sen,ne de ben doğru söyledik, Kayahan." Hayır... Ben doğru söyledim. Her 'seviyorum' deyişim de, yüreğimin sesini duydun aslında. Sadece sen bunu bile bile yok saydın. Eli durdu. "Ben,sana âşık değildim. Sen öyle sandın." "İyi rol yapıyordun, ondandır. Olsun, gereksiz bir anı olarak kaldın bende sen." Bende kaldın. Sen,bana kendini öyle sevdirdin ki,hiç gidemedin. |Bölüm sonu| ? Bölüm hakkındaki düşüncelerinizi merak ediyorum, buraya yazabilirsiniz......??
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD