5 / +18 Kanlı meni

1020 Words
Bölüm 5 / +18 kanlı meni Mirhan bey kendine göre haklıydı. Bacaklarımı iyice araladım, kendimi kasmamaya çalıştım. En azından acım dinsin istedim. Zevk almam zaten mümkün değildi. Sevmediğim bir adamın karısı olmaktan başka çarem yoktu ki… Sonra son söylediğiyle kalakaldım. Yani hapis yatsam bu esaret bitecek miydi? Evlat vermek zorunda değil miydim? Ama Revin komadan çıkamazsa müebbet hapis yatabilirdim. Abim yerine bir ömür hapis yatmama bile annem razı olurdu. Aslında o zaten buna beni razı edecek kadar erkek evlat seven bir kadındı. İnsan evladını hiç ayırır mı derdi öğretmenim… O zaman çocuk aklımla ‘ayırmaz’ demiştim. İnsan kendi doğurduğunu birbirinden üstün tutar mı hiç? Tutuyor işte… “Bunu beni karın yapmadan önce söylemeliydin,” dedim cılız çıkan sesimle. Hala içimdeyken konuşmak zordu. Gözleri kısıldı, ne demek istediğimi anlamak ister gibiydi. Saniyelerce düşünüp kararımı bir anda vermiştim. Saatlerce düşünmem ne mümkün… “Neyi?” “Suçu üstlenmek senin zindanında acı çekmekten iyidir. Madem hapis yatmam seni rahatlatacak, bırak gideyim hapis yatayım! Müebbet hapise de razıyım…” Acıyarak baktı yüzüme, “O mahkemeye çıkıp ben masumum diye ağlamak yerine suçunu itiraf edecektin! Artık geçti! Sen cezanı bu konakta çekeceksin! Ve bir yıl sonra evladını elinden alıp seni kapıya koyduğumda bir ömür bu acıya katlanacaksın! Bu senin kefaretin olacak,” dediğinde yüreğim kaskatı kesildi. Bana acıyarak baksa da aslında hiç acıması yoktu. “Bunu hak etmedim,” dedim gözlerimden yaşlar akarken. Ağırlığını üstüme vererek çenemi kavradı. Acımdan zevk alır gibi hırıldadı. “Daha kötüsünü hak ediyorsun! Çünkü sen Ruhunu şeytana satmış bir sürtüksün! Revin’den ne istedin! Söyle!” Abimi kimse bilmiyordu. “Hiçbir şey… Revin hanımdan ne isteyebilirim ki!” “Masummuş gibi boşuna rol yapma! Senin nasıl riyakar bir kaltak olduğunu biliyorum!” İçimdeyken yüzüme iğrenerek bakıyordu. “Bitsin artık, istediğin kadar küfret, bağır çağır ama ilk defa bunu yaşıyorum ve canım yanıyor. Bitir artık lütfen…” dedim daha fazla o keskin acıya dayanamayarak. “Bakiresin diye sana insaf edeceğimi sanma! Sana kibar davranmayacağım! Hamile kalana kadar seni bağırta bağırta her gece sikeceğim! Seni öldürmediğim için kendini şanslı sanıyorsun ya, değilsin! Sana bu dünyada en büyük acıyı yaşatmazsam eğer yüzüme tükürsünler!” diyerek bacağımı omzuna alarak kendini daha çok bana bastırdı. Sanki paramparça olmuştum. O kadar sert ve iriydi ki, acıtmaya çalışmasına gerek bile yoktu. “Yapma… Acıyor, istediğin bebek değil mi zaten! Alacaksın! Yeter artık lütfen…” “Yetmez! Karımı neden öldürmek istediğini söyleyene kadar sana rahat yok!” Hapise atılsaydım keşke… Sevincim kursağımda kalmıştı. Abimin canını korumak için kendimi feda etmiştim. Alışacağım elbette… Ama şu an canım çok yanıyordu. Mirhan beyin saçlarımı eline dolayarak başımı geriye çekmesiyle omzumdaki eli boynuma kaydı. beni boğarak öldürmek ister gibi boğazımı sıkıyordu. Nefes alabiliyordum. Öldürmeden acı çektiriyordu. Altına isteyerek girmeye mecburdum. Ama bu kadar acıyacağını düşünemezdim. İnsanlar neden bu acıyı çekeceğini bile bile evleniyor anlayamadım. Boğuk bir hırıltıyla bedenini üstümde hareket ettiriyordu. “Revin’in yatağında seni sikiyorum diye sakın onun yerine geçebileceğini düşünme! Sen onun kesip attığı tırnağı kadar değersizsin!” Buna da sustum. Artık durmuyordu, gel git yapıyordu. Beni kesilen tırnak yerine koysa da bana dokunmaya devam ediyordu. Kanın sıcaklığını hissediyordum. Aletinin içimi doldurduğunu yeni yeni hissetmeye başladım. Zevk almak istemiyordum. Acı geçtikçe zevk noktaları uğradığım hakaretleri bile yok sayarak istekle zonklamaya başladı. “Ahhh…” dedim ve bu acıdan mı yoksa zevkten mi bilemedim. Gözlerimi kapattım. Dişlerimi sıktım. Sadece yapmam gereken buydu. Bitmesini beklerken onun nefretini yok saymaktan başka ne yapabilirim? “Sakın bir daha inleme küçük fahişe! Seni sikerken zevk almanı istemiyorum!” “İnlemedim,” diyerek derin derin nefes almaya başladım. Gözlerimi açmıştım ama her yer sanki pusluydu. Mirhan beyin kararmış bakışlarını gördüm. “Sikeyim offf…” diyerek hırıldadı. Sonra daha da hızlanmaya ve sık nefesler almaya başladı. Bir anda durdu. Neden durduğunu anlamadım. Sonra aletinin zonklar gibi içimde çırpındığını hissettim. Mirhan bey ise içime hızla boşalırken bu kadar çabuk bitmesine şaşırmıştım. Revin hanımla gündüzleri bazen odaya kapandığında saatlerce çıkmazlardı. Herkes bilirdi ki Mirhan bey karısıyla sevişiyor, onların katına o süre içinde kimse çıkmazdı. Revin’den ise nefret ederdim. Abimi kullandığı için kızardım. Abimin başına bela olacak diye ona defalarca bu ilişkiyi bitirmesini söyledim ama dinlemedi. Abim ise hovardanın tekiydi. Çulsuz haline bakmadan koca ağanın karısıyla düşüp kalkıyordu. Eslem ve annemi de dinlemezdi. Babam ise bundan habersizdi. Bilse konakta durmazdı ki… Revin’le sürdüğü kadar sürecek sandım. Bu işkence saatlerce sürebilirdi. Neyse ki o denli sürmemişti. Odanın içindeki banyoya doğruca giderken ben ise yatakta oturdum. Bacaklarıma süzülen meniye bulanmış kanı görünce gözyaşlarımı tutamadım. Böyle olacağını bilseydim mahkemede ‘ben yaptım,’ derdim. Ama artık çok geçti. Belki de hak ediyordum. Masum değildim ki tamamen… Abimin günahına ortak sayılırım. O yüzden isyan etmeye, ağlamaya hakkım yok. Mirhan ağa dakikalar içinde odadan çıktığında “Giyin, çık dışarı!” dedi. “Ne… Neden?” “Sadece seni sikeceğim zaman bu odaya geleceksin! Eskisi gibi hizmetçilik yapacaksın! Eski odanda kalacaksın! Yani ailenle birlikte! Gerçi orayı bile hak etmiyorsun!” “Tamam.” Odada bulduğum peçetelerle kanı temizledim. Banyoyu kullanmaya çekindim. Giyinirken bacak aramdaki acıyı yok sayamadım. Yüzümü ekşitirken Mirhan beyin nefret dolu bakışları bedenimde gezindi. Ben odadan çıkmadan evvel, kanlı çarşafı yataktan çıkarıp kucağıma verdi. “Leke kalmasın! O leke gibi sen de hayatımdan çıkacaksın!” “O günü sabırsızlıkla bekliyorum Mirhan bey…” dedim kendimi tutamayarak. Hayatından çıkmak istemeyeceğimi mi sanıyordu? Sert bir tavırla kolumdan tutarak beni duvara yasladı. Kaşları derin bir çizgi oluşturarak çatılırken nefesi yüzüme çarpacak kadar bana yaklaştı. “Bana diklenme soysuz! Sakın o sesini bana bir daha yükseltme!” dedi gür bir sesle. Kolumu sıkarken kızma sebebinin gerçekte ne olduğunu ikimizde biliyorduk. “Özür dilerim Mirhan bey, bir daha sesimi duymayacaksın.” “Defol git!” dedi beni duvardan söküp kapıya doğru savururken. Tökezledim, yere kapaklandım. Dizlerim taş zemine çarptı. Acıyla dizlerimi tuttum. Güçlükle ayağa kalkarken kanlı çarşafı da yerden aldım. Buydu benim kaderim… Buydu benim alın yazım… Arkama dönüp bakamadım. Bir daha bu odaya ne zaman çağrılacağımı bilmiyordum. Ama yine gelmek zorunda olduğumu biliyordum. İlk geceden hamile kalmak zordu. Keşke kısır çıksam. Bir gün kısır olmayı dileyeceğim aklıma gelmezdi. O an aklıma korunmak için hap almak geldi. Annemin doğum kontrol hapları vardı. Onları alırsam eğer arkamda evladımı bırakmak zorunda kalmam. Bu ay idare edersem belki kaçıp gidecek bir yol bulabilirim. ***
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD