"Siz mürettebatımın cahilliğine takılmayın ilk defa böylesine güzel bir okyanus görüyorla..."

2001 Words
Bir ninni hafif hafif kulağına çalınıp gidiyordu. Nazik , naif birinin sesini işitiyordu Jessie. Genç kız bir anda boşluğa düşecekmiş oldu ve gözlerini açtı. Tam o sırada yerden iki-üç metre yukarıdaydı. Jessie nereden düştüğünü bile anlamadan sırtı soğuk zemine çarptı. Acıyla inlerken eli sızlayan sırtına gitmiş, çarpmanın etkisiyle nefesi anlık olarak kesilmişti. "Bu da nesi?" diye mırıldandı acı içerisinde. Neden havadaydı? Hem de baygınken? Acısını derince iç çekerek bastırmaya çalıştı ve gözlerini etrafta gezdirdi. Asır ve Prens neredeydi? Sırtını ve sağ dirseğini ufalarken dizleri üstüne oturdu, ardından yerden destek alarak ayağa kalktı. Tüm bu süreç içerisinde acısını belli edecek garip mırıltılar çıkarıyordu. "Kahretsin." diye mırıldandıktan sonra etrafa baktı. Bu sefer her yer masmaviydi. Gökyüzünün ve ağaçların mavisi sanki birbirine karışıyordu. Jessie sağına soluna baktıktan sonra bir iki adım ileri attı. "Kimse yok mu?" sesi istemsizce ürkek çıkmıştı. Bir eli , düşerken incittiği, dirseğindeydi. Jessie , derince nefes aldığı sıra arkasından gelen nefes sesiyle gözleri korkuyla açıldı. Hızla arkasını döndüğünde masmavi gözleri olan yakışıklı bir adam ile yüz yüze geldi. Ne yapacağınız bilemez hâlde adama bakakalırken adam bir anda eliyle sinek kovarmış gibi bir hareket yaptı ve tok sesi boş vadide yankılandı. "Yanlış boyuttasın." dedikten hemen sonra Jessie karnına yediği tekme ile geriye doğru uçtu ve arkasında oluşan portalı görmedi. Jessie'nin bedeni siyah portala girerken gözleri kendisine tekme atan adamın masmavi gözlerine takılı kalmıştı. Sanki, az önce kendisini tekmeleyen kendisi değilmiş gibi boş bir ifadeyle gözlerine bakıyordu. Sonrasında kapanan portal ile Jessie sonsuz bir boşluğa düşme hissini tekrar yaşadı. Aradan geçen bu süre zarfında aklını başına almaya çalışan Jessie hiçbir şekilde hiçbir şey anlayamadı. Prens Leonardo uyanır uyanmaz Asır'ın omuzlarını tutup sarsmaya başlamıştı. Bütün kemikleri sızlıyordu. Sanırım Jessie onları gerçekten de uçurmuştu. Asır'ı sarsarken bir yandan etrafa bakıyor Jessie'yi arıyordu ama hiçbir yerde göremiyordu. "Uyan! Uyansana dağ ayısı!" prens Leonardo sinirle Asır'ı ittirince Asır elini başına attı. İnanılmaz derecede başı ağrıyordu. Kafasını çok sert bir şekilde yere çarpmıştı. Prens, Asır kendine gelmeye başladığı sıra bir iki adım geri çekilmişti ki garip bir ses duydu. Ayağa kalktı ve işittiği garip sesin nerden geldiğine baktı. Etraf bomboştu. Alanın dışında ise mor-pembe yapraklı bir sürü ağaç vardı. Prens Leonardo etrafa bakınarak kendi eksininde bir tam tur attığı sıra karşısında kocaman simsiyah bir delik açıldı. Bir adım geri çekildiği sıra delikten fırlayan bir şey üstüne düşmüştü. Prens'in sırtı yere çarptığında acıyla inledi. Üzerindeki beden de acıyla nefes almıştı. Prens hafifçe doğrulacağı sıra Jessie başını kaldırdı ve Prens ile göz göze geldi. "Jessie?" diyen prens şaşkınlıktan ölmek üzereydi. Jessie, prensin yeşil gözlerine panikle baktı. Nasıl düşmüştü üstüne böyle? Apar topar ayaklandı ve birkaç adım geri attı. Telaşlı gözleri Prens'in yemyeşil gözlerine özür dilercesine bakıyordu. Prens olduğu yerden doğruldu ve genç kızın üzerine eğildi. "İyi misin?" diyerek yanağına düşen perçemini kulağının arkasına attı. Jessie Prens'in yanağına değen ılık teniyle gözlerini kaçırdı. "İyiyim." diyerek doğrulduğu sıra dizi hafifçe sızlamıştı. Buruşturduğu yüzüyle Prens'in gözleri hemen dizlerine kaymıştı. Pantolonu hafifçe yırtılmış, kızarmış dizi gözüküyordu. "Sürtmüş biraz, hafif sızlar. " diyerek dizine üflediğinde Jessie gözlerini kaçırdığı sıra Asır'ın garip bir ifadeyle baktığı yere baktı. Garip adamın tekme atarak içine fırlattığı kara delik yavaş yavaş küçülüyordu. En son kapanan delik ile Jessie şaşkınca etrafa baktı. "Sen nasıl onun içine girdin?" dedi Asır en sonunda bakışlarını Prens ve Jessie'ye çevirerek. "Aslında bayılmıştım. " dedi Jessie düşünerek yere bakarken." Uyandığım havadan iki üç metre yüksekteydim ve uyanır uyanmaz yere düştüm. " dedi. Gözlerini etrafta gezdirdi. "Tıpkı burası gibiydi ama pembe-mor yerine masmaviydi her yer. Ağaç yaprakları bile." dedikten sonra kaşlarını çattı. "Biri bana yanlış boyutta olduğumu söyleyip tekme attı ve ben de o garip deliğin içine düştüm." dediğinde Prens telaşla üzerine eğildi. "Karnına mı tekme attı?" dediğinde Jessie sızlayan karnını tutup başını salladı. Asır, oturduğu yerde bağdaş kurdu ve başını elleri arasına aldı. "Ne bok yiyoruz biz burda?" diyerek kendi kendine düşünmeye başlamıştı bile. Boyut? Boyut derken neyi kast etmişti? Birkaç boyut mu vardı? Peki boyutlar tam olarak neydi? Jessie oraya nasıl gitmişti? En önemlisi bu cehennem çukurundan nasıl çıkacaklardı? Asır sinirle başını kaldırdı ve etrafa tekrardan baktı. "Yer elması gibi her yerden biten bu kaplumbağa bozuntusu nereye kayboldu?" dedi sinirle. Prens , Asır'ın sinirli haline tepeden bir bakış attı. Ne de olsa soysuz birinden beklenirdi böyle üstrupsuz konuşmalar. "Evet, onu bulmamız lazım." diyen Jessie ellerini yere koydu ve bedenini ayağa kaldırdı. Asır da bu fikre katılarak ayağa kalktığı sıra Prens arkasını döndü ve son kez göle baktı. "Nereye gideceğiz?" dedi Prens üstünü düzeltirken. "Sanırım tek yol..." diyen Jessie eliyle karanlık gözüken ormanı gösterdi. "Bu..." Asır ve Prens önce kapkaranlık patika yola baktılar sonrasında dönüp birbirlerine. Jessie iki adamın ortasında yerini aldı ve yol boyu hiç kimse ses dahi çıkarmadı. "Sen oraya nasıl gittin?" diyen Asır ile Jessie göz devirdi. "Dedim ya uyandığımda oradaydım." diyerek tersleyince Asır , Jessie'ye kötü bir bakış attı. "Bizi nasıl uçurdun?" diyen Prens ise çok başka bir şey düşünüyordu. Genç kızın güçleri gerçekten göz ardı edilemeyecek kadar gerçek ve fazlaydı. İki adamı nasıl böyle metrelerce uçurmuştu? Üstelik bayılmışlardı. "Sadece o..." diyen Jessie bedeninden geçen ürpertiyle titredi. "...o gölgelerin bana yaklaşmasını istemedim." dediğinde iki adam genç kıza baktı. İlk kez onun korktuğunu görerek şaşırmışlardı. Üç genç son konuşulanların ardından ağızlarını bıçak açmayacaklarından emindiler ki attıkları son adımla bir çıtırtı duyuldu. Bu kırılan şey her neyse fazla yüksek bir ses çıkarmıştı ki arkalarından gelen sesle üçü birden hızla arkalarını dönmüştü. İki ağaçtan sarkan sarmaşıkların tuttuğu bir ağaç kütüğü üzerlerine uçuyordu. Karınlarına çarpan kütüğe tüm güçleriyle sarıldıkları sıra ayakları yerden kesilmişti. Tırnaklarını kütüğün pürüzlü yüzeyine saplamaya, tutunmaya çalıştılar ancak kütük en yüksek noktadan geri dönmeye başladığında üçü de patika yoldan aşağı yuvarlanmaya başlamıştı. Yumuşak bir zemin üzerinde taklalar atarak uzun bir süre düştükleri sıra çığlıkları birbirine karışmıştı. Prens ve Asır inanması güç ama Jessie'den çok daha fazla bağırıyorlardı. En son hepsi bir yana düştü ve biraz sürünerek durdular. "O neydi lan!" diye bağıran Asır son gücünü de bu haykırışa harcamıştı. "Onun ne olduğunu bilmiyorum da şunun ne olduğunu sen biliyor musun?" diyen Prens ile Asır ve Jessie başlarını , işaret parmağını tuttuğu yere, çevirdiler. "Dört ayaklı bir yılan?" diyen Jessie'nin fısıltısıyla Asır emekleyerek geri geri gitti. "Dört ayaklı devasa bir yılan?" diyerek Jessie'yi düzeltirken hızlıca ayağa kalktığı sıra tıslayarak kocaman , kancalı dilini çıkaran canavarın tiz sesiyle Jessie korkuyla çığlık attı. "Aaaaaaa!" Prens korkuyla ayağa kalktı ve Jessie'nin bir kolunu tuttu, Asır da diğer kolunu tuttuğu gibi genç kızı bir tüy gibi kaldırıp koşmaya başladılar. "Kaç!" diye bağıran Asır'ın yanında Prens "Koş!" diye bağırıyordu. Jessie kendisine gelir gelmez arkasını döndü ve biraz yalpalasada koşmaya başladı. "Peşimizde! Peşimizde! " diye korku içinde bas bas bağırırken Asır da dönüp ona bağırdı. "Biliyoruz! Biliyoruz!" Arkalarındaki yaratık kendilerini kovalarken koca bedenini sürekli ağaçlara çarpıyor, korkunç sesler çıkarıyordu. Koşarken ağzından saçılan salya onu çok daha iğrenç ve korkutucu gösteriyordu. "Bu tarafa gel gel!" diye bağıran Prens küçük bir mağara bulmuştu. Kayarak mağaraya girdi ve Asır Jessie'yi omuzlarından ittirip mağara girdi. Asır kendini içeri attığı sıra dilini bacağına dolan yaratık ile ellerini dar girişe dayadı. "Asır!" Jessie'nin çığlığıyla Prens telaşla Asır'ın kollarının altından tuttu ve ayaklarını mağaranın duvarlarına dayadı. Bacaklarıyla kendini geri ittirerek Asır'ı içeriye çekmeye çalışıyordu. Jessie telaşla etrafa baktı ve gördüğü bir taşı aldı. Koşarak Asıe'ın bacağını saran yaratığın diline elindeki taş ile vurmaya başladı. "Alsana! İğrenç şey! Salyalı!" diyerek bağıra bağıra elindeki taşı defalarca kancalı diline vurdu. Kancalı dilinden biri Asır'ın bacağından ayrılıp Jessie uzandığında Jessie korkuyla çığlık attı. Asır, Jessie'ye uzanan dili görünce öteki bacağını da uzattı ve genç kızı kurtarmaya çalıştı. Tekme attığı diğer bacağını da yakalayan yaratık ile acıyla inledi. "Bu ne lan! Bu ne?" Asır'ın boynu kıpkırmızı olmuş, yüzü morarmaya başlamıştı. Bacağı kopacak gibiydi. Asır'ın acıyla bağırması üzerine Prens Leonardo son bir güç ile Asır'ı çekmeye çalıştı. Ayağını dayadığı mağaranın kayalık kısmının kırılmasıyla bir anda yüz üstü düşen Prens ile Asır dışarı doğru sürüklenmeye başladı. Jessie , korkuyla ayağa kalktı ve bağırmaya başladı. "Hayır!" Bu bağırış ile bedeninin çoğu mağaradan çıkmış olan Asır birden bire yere yığıldı. Her tarafa sıçrayan yeşil sümüğe benzeyen şey ile Prens Leonardo kaşlarını çatarak etrafa baktı. Merakla başını yere doğru eğdi ve dışarı bakmak istedi ama Jessie'nin düştüğünü görünce ayağa kalkmaya çalıştı ancak genç kızın tam düşeceği sıra ayaklarının yerden kesildiğini gördü. Bedeni biraz havalandı ve havada süzülü halde kaldı. Prens Leonardo, endişeyle Jessie'ye baksa da inleyen Asır ile sürünerek mağaradan dışarı çıktı ve sere serpe yerde uzanan Asır'ın koltuk altlarından tutup mağaraya sürükledi. Nefes nefese bir süre yerde uzanan iki genç adam az önce ne yaşadıklarını idrak edemiyorlardı. "O neidiğü belirsiz anasını sevdiğimin evladı neydi?" diyen Asır ile Prens Leonardo anlamayan bir ifadeyle Asır'a baktı. Asır, Prens'in bakışlarına karşılık vermeden elini "boşver" dercesine salladı. "Asıl Jessie'ye ne oldu?" diyen Prens ile Asır başını çevirip havada uçan Jessie'ye şaşkınca baktı. "Ne yapıyor o?" dedi ve doğrulmaya çalıştı. Zonklayan bacaklarıyla acıyla inledi ve pantolonunu sıyırdı. Prens Leonardo, Asır'ın inlemesiyle ona döndü ve bacaklarındaki morluğu gördü. "Biraz daha dursaydı bacaklarını kaybedecektin." dediğinde Asır şişmiş morluklara dokundu ve hissettiği acıyla yüzünü buruşturdu. "Bu şeyler ne?" diyen Prens ile Asır başını bacaklarından kaldırdı ve etrafta bir görünüp bir kaybolan siyah deliklere baktı. "Jessie'nin düştüğü yer." Diyen Asır merakla etrafa baktı. "Geçen sefer de bayıldığında böyle olduysa eğer o zaman yanlışlıkla içine girmiş olabilir." dediğinde Prens Leonardo onu onayladı. "Acilen su bulmamız lazım." dediğinde Asır kendini sırt üstü yere attı. "Düştüğümüz gölü unuttun mu? Islatmadı, boğmadı, pembeydi..." dediğinde Prens sıkıntıyla iç çekti. "Çok dayanamayız." dediğinde Asır da durgun bir sesle konuştu. "Farkındayım." dedi. Tam o sıra da duydukları nefes sesiyle tüm garip delikler ortadan silip gitmişti. Prens, Jessie'nin düşeceğini anlayınca koşarak genç kızı havada yakaladı. Jessie , öksürerek uyandığı sıra gözlerinden yaşlar dökülmeye başladı. "İyi misin?" diyen Prens, Jessie'nin yanağından süzülen yaşları nazikçe sildi. "İyiyim. " diye mırıldandı Jessie ve gözlerini etrafta gezdirdi. Asır'ın yerde uzandığını görünce Prens'in üzerinden kalkıp koşarak yanına gitti. Bir anda ağlamaya başlayan Jessie sımsıkı Asır'ın boynuna sarıldı. "O iğrenç şeyin yediğini sandım! İğrenç salyalarını her yere fırlatmıştı!" dediğinde Prens Leonardo istemsizce gülmüştü. Jessie duyduğu ses ile sinirle arkasını dönüp Prens'e bağırdı. "Sakın gülme! Çok korkunçtu!" dediğinde Prens yalandan korkmuş gibi yaparak arkasını döndü ve gülüşüne devam etti. Asır, genç kızın güçlerinin zorda kaldığında çıktığını fark etmişti. O zaman onu zora sokmaları gerektiğini anlayarak başını geriye attı. Sanki biraz sonda oracıkta ölecekti. "Asır!" diye çığlık atan Jessie ile Prens koşarak iki gencin yanına gitti. Jessie , Asır'ı gerisin geri yere yatırırken yanaklarına vuruyor, gözlerini açmaya çalışıyordu. "Uyan!" diyerek ağlamaya başladı ve etrafa bakındı. O sırada gözlerini açan Asır, Prens'e göz kırptı. Prens kaşlarını çatarak laf atacaktı ki Asır susmasını ima etti kaşlarıyla. Prens kaşlarını çatarak beklediği sıra Asır sanki acı çekiyormuş gibi inledi. "Su..." demesiyle Prens Leonardo şaşkınca kaşlarını havaya kaldırdı. Bu adamdan korkulurdu. Jessie, Asır'ın su istemesiyle çaresizce etrafa bakındı. Hiçbir şey yoktu ki? Nasıl su bulacaktı? "Su mu?" diyen Jessie çaresiz bir ifadeyle prense baktı. Prens , Asır'ın oyununa ayak uydurup diz çöktü ve elini Jessie'nin omzuna koydu. "Jessie, kaplumbağanın ne dediğini hatırlıyor musun?" dedi önce ve sonra derince nefes aldı. "Sana doğanın ruhuna sahip olduğunu söyledi. Yani sen doğayı kontrol edebilirsin. Su doğanın temel yapı taşlarından biri. İstersen onu bulup getirebilirsin. Az önce canavarın ölmesini istediğin gibi. " dediğinde Jessie ümitsizce ellerine baktı. "Nasıl yapacağım ki?" diyen Jessie ile Prens Leonardo ellerini tuttu ve avuç içlerine birer öpücük kondurdu. Yarı gözü açık olan Asır bunu görünce hafifçe öksürdü. Jessie telaşla Asır'a baktı. "Tamam tamam! Deneyeceğim." dedikten sonra mağaranın ortasına oturdu. Bağdaş kurarak oturduktan sonra derince nefes aldı. Aklından sürekli suyun kendisine gelmesini istedi ve sürekli bunu tekrar etti. Asır, Jessie'nin oturup su çağırdığını görünce bunun saçmalığına güldü ve o sıra da Prens ile göz göze geldi. "Çok saçma değil mi? " diyen Prens ile Asır başını mağaranın üstündeki açıklığa çevirdi. "Evet , çok ama çok saçma." dediği sıra gelip geçen sert bir hava esintisiyle gözlerini aceleyle Jessie'ye çevirdiler. Jessie olduğu yerden yine havalanmıştı ama bu sefer bilinci açıktı. Gelen dalga sesleriyle Asır kendisini zorlayarak ayağa kalktı. "Leonardo!" dedi telaşla. Ayakta durmaya çalışarak elini prensin omzuna koydu. "Leonardo ,bu iyi değil! Bu iyi değil!" dedi bağırarak. Prens Leonardo gelen yüksek sesli hayvan çığlıkları ve dalga sesleriyle gözlerini koskocaman açtı ve avazı çığtığı kadar bağırdı. "Jessie, dur!"
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD