Sanırım bazen kaybettiklerimi üzülüyorum ama neden her kaybedişimin bana kazandırdıkları kaybettiklerimden fazla?"

2557 Words
"Ne yani rüyanda orman perisi mi gördün?" dedi Asır, Jessie'nin kızarmış gözleirne bakarak. Jessei son göz yaşı damlasını da elinin tersiyle sildi ve dudaklarını yaladı. "Evet, bir sürü boyut olduğunu hepsinin farklı renklere sahip olduğunu söyledi." dedikten sonra burnunu çekip yutkundu. "Dünya en genç boyutmuş ve temel boyutların renklerinden oluşmuş." dediğinde Asır hafifçe güldü ve iyileşmiş bacaklarına baktı. "Saçma bir kabus, boşver." dedi elini sallayarak. Prens Leonardo göz devirerek baktı Asır'a ve ardından Jessie'nin yanına yaklaştı. "Rüyanın tamamını hatırlıyor musun?" dedi yemyeşil gözlerine bakarak. Genç kız ne zaman güçlerini kullansa gözleri çok daha yeşil bir hâl alıyordu. Bu onu çok daha farklı bir havaya sokmakla birlikte oldukça hoş da gösteriyordu. Jessie biraz düşündü. "Bana başka boyutlar olduğunu söyledi. Her boyutun kendisine ait bir efendisi varmış ve o efendiler renklerine göre bir güce sahipmiş ama benim boyutum rengarenk olduğu için çok fazla güce sahipmişim." dediği sıra Asır tekrardan araya girmişti. "Boşver Jessie, gerçekten de saçma." dediğinde Prens Leonardo sinirle Asır'a baktı. "Bacaklarının nasıl bu kadar hızlı iyileştiğini biliyor musun? Hadi onu da geçtim bacaklarının o hale getiren yaratığın ne olduğunu biliyor musun?" dedikten sonra işaret parmağını gökyüzüne tuttu. "Bak sana gökyüzü dahil her yer pembe! Sence saçma olan bunca şeyin arasındaki en mantıklısı rüyasının bir anlamı olması." dediğinde Asır hiçbir şey diyememişti. İlk defa bu adamın doğru konuştuğunu mu düşünüyordu sanki. Jessie derince nefes aldığı sıra kaşlarını çattı. "Biz neden uçuyorduk?" dediğinde Prens Leonardo gözlerini etrafta gezdirdi. Elektrik mavisi kalkan artık ortalarda yok gibiydi. "Sanırım bedeninden ziyade taşıdığın şu kolye seni koruyor. Uyumaya başlayıp ne zaman bilincini kaybetmiş olsan direk uçmaya başlıyorsun. Daha öncesinde gördüğüm için şaşırmamıştım ama bu sefer Asır'ı da uçurmuştun. Ve kolyenin etrafa elektrikten bir kalkan oluşturduğunu fark ettim geri döndüğümde Asır'ın vücudundaki yaraları iyileştiriyordun. Ben de yanına yattım alerjinin geçmesi için. Uyuya kalmışım." dediğinde Jessie gözlerini sonuna kadar açmıştı. "Ne? Ben mi iyileştirdim." dedi şaşkınca. İnanılmazdı! Bu kadar olağanüstü gücün kaynağı da neydi böyle? Sessizce bir müddet öylece oturdular ve en sonunda Jessie sıkıntıyla iç çekti. "Evimi özledim." diye mırıldandığında Asır bir adım attı yanına doğru ve güven verircesine sırtını ufalarken birkaç şey söyledi. "Merak etme, geri döneceğiz. O kaplumbağa seni evrenin öteki ucunda bile bulur." dediğinde Jessie dolu gözleriyle Asır'a baktı. İlk defa ağlayacak gibiydi, buna kendisi bile inanamıyordu. Önce kötü şey yaşamıştı, zorluk çekmişti, hatta omzundan bir ok izine sahipti ama şimdi sırf evini özlediği için hüngür hüngür ağlayacak bir hâli vardı. Prens Leonardo biraz etrafa baktı ve ayaklandı. "Siz burada durun ben biraz yiyecek toplayacağım." diyerek pembe tarlaya yöneldi. Prens'in gidişinden sonra Jessie kaşlarını çatarak Asır'a döndü. "Sen neden bu kadar sessizsin?" dedi kapkara gözlerine bakarken. "Boyut değiştirince kişiliğinde mi değişti acaba?" dediğinde Asır kara gözlerini gözlerine kenetledi. "Bekliyorum." dedi. Jessie kaşlarını havaya kaldırdı. Neyi bekliyordu ki? "Neyi bekliyorsun?" dedi merakla. Asır gözlerini pembe dağların olduğu tarafa çevirdi ve uzun bir süre konuşmadı. "Şurda." diyerek kaşlarını bir anlık kaldırdı ve tam karşıyı işaret etti. Jessie dağa bakarken pembe olması dışında garip hiçbir şey göremedi. "Ne olmuş ki orda?" dediğinde Asır gözlerini kıstı. Genç adamın bunu yapışyla göz kenarlarında uzun çizgiler oluştu ve kaşları çatıldı. Bir avcı gibi avına odaklanmıştı. "Mavi bir şey var." dediğinde Jessie gözlerini kısarak daha dikkatli baktı. Nedense hiçbir şey göremiyordu. "Ben neden göremiyorum. " dediğinde Asır gözlerini gördüğü mavi adama sapladı. "Problem de orda ya. Siz neden göremiyorsunuz?" dedi düşünceli bir hâlde. Kendilerini izleyen adam sanki saydam gibiydi. Konuşmuyordu, uyumuyordu, hareket etmiyordu. Saatlerdir öylece kendilerine bakıyordu. Asır, diğerlerinin onu görmediğini çok erken anlamıştı. O kadar erken anlamıştı ki onlara anlatma fırsatı bile bulamamıştı. Jessie endişeyle Asır'a baktı. "Acaba yediğimiz şeylerin yan etkisi olabilir mi?" dediğinde Asır kapkara gözlerini buz mavisi gözlere sahip adama kilitledi. "Hayır, olsa bile siz benden fazla yediniz." dediğinde Jessie endişeyle dudaklarını ısırdı bu sefer. "Belki senin bağışıklığın zayıftır ya da alerjind-" daha sözünü bitiremeden Asır bir anda zifire benzeyen gözlerini Jessie'ye çevirmişti. "Güçlerin gibi düşün, bu da öyle bir şey. Bizi izliyor , hem de saatlerdir. " dediğinde Jessie yutkunamamıştı. "Neden söylemedin?" dediğinde Asır biraz daha yaklaştı. "Göremiyorsunuz da ondan." dediğinde Jessie kaşlarını çattı. Gerçekten neden göremiyordu? Tam konuşmaya devam edeceklerdi ki Prens Leonardo mavi adamın bedeninin içinden geçti ve önlerine oturdu. Bunu gören Asır oturuşunu dikleştirdi. Bu bir hayalet miydi ya da ruh? Asır gözlerini kaçırdı ve Prens Leonardo'nun getirdiklerine baktı. Sanırım dünkü gibi muz yiyebilirdi. Salatalık gibi görünen muzu aldı ve soyarken kendilerini izleyen mavi adama baktı. Kesinlikle bir şeyler dönüyordu. Jessie, Asır'a arada bir bakış atıyor ve dağların olduğu yere baktığını gördükçe endişeleniyordu. "Buradan gidelim." dedi en son korkmuşcasına Prens Leonardo elindeki muzu yere bırakırken başını iki yana salladı. "Yiyecek ve su bulamayabiliriz. Boşuna risk." dediğinde Jessie de elindeki çileği yere bıraktı. "Tekrardan güçlerini kullanabilirim." dediğin bu sefer Asır başını iki yana salladı. "Güçlerine başka zaman ihtiyacımız olabilir. " derken gözlerini karşısındaki mavi adama dikti. Jessie , Asır'ın lafıyla zorla yutkundu. Kesinlikle bir şeyler görüyordu. Asır yediği muzu biraz daha ağzında geveledikten sonra bir sabır çekti ve ayağa kalktı. "Beni duyuyor musun?" diyerek ayağa kalktığında Prens Leonardo kaşlarını çatarak Asır'a baktı. "Evet? Seni gayet duyabiliyorum." dediğinde Jessie elini Prens Leonardo'nun elinin üzerine koydu ve başını iki yana salladı. Prens kaşlarını çatarak baktı genç kıza. Yine neler oluyordu? Masmavi adam gözlerini ilk defa Asır'a çevirmişti. Tüm bu zaman boyunca sadece Jessie'yi izlemiş ve onun hareketlerini takip etmişti. Asır bunun da farkındaydı. Kötü biri olma ihtimali çok aşikârdı. "Beni duyabiliyorsun." dedi adamın buz mavisi gözleriyle göz göze gelince. "peki anlıyor musun?" dediğinde adam bir müddet hiçbir tepki vermedi. Bedeni donmuş bir heykel gibiydi. Mavi, buzdan ve donmuş gibi... "Beni anladığını düşünüyorum." diyerek elini kaldırdı ve ona doğru uzattığında görünmez bir duvara çarptı. Ona değmeden bir şeye çarpan eliyle kapkara gözleri sanki mümkünmüş gibi daha da karardı. Bir süre öylece durduğunda Prens Leonardo, Asır'ın ciddi ifadesine baktı. Onu daha önce hiç bu kadar korkunç gördüğünü hatırlamıyordu. Belki ufak çaplı kriz anlarını görmüştü ama şu an yüzündeki ifade ilk kez karşılaştığı bir durumdu. "O ne yapıyor?" diyerek Jessie'ye fısıldadığında Jessie biraz üzerine eğildi. "Orada masmavi bir adam olduğunu söyledi. Tüm bugün bizi izliyormuş." dediğinde Prens şaşkınca önce Jessie'ye sonra tekrardan Asır'a baktı. "Yediği şeylerden dolayı halüsinasyon görüyor olmalı." dediğinde Jessie düşünen bir hâle büründü. "Mümkün mü?" dediğinde Prens tam başını sallamıştı ki bir ses duyuldu. Yer hafifçe sarsılmış ve sert bir rüzgar saçlarını savurmuştu. Mavi adam buz gibi olan elini kaldırdı ve görünmez kalkanı kırdı. Asır'ın elini tutar tutmaz bedeni sanki güneş görmüş gibi hızla erirmiş gibi renk almıştı. Prens Leonardo , Jessie'yi tutup kendine çekerken Asır'ın bir elinde saçları buz mavisi olan adamın elindeydi diğer elinde ise siyahımsı duman saçan siyah bir kılıç vardı. Asır, o an öyle saldırgan ve vahşi gözüküyordu ki Jessie şaşkınca gözlerini sonuna kadar açtı. "Ben de mi? Ben de mi halüsinasyon görüyorum?" diyerek Prens'in elini sıkmıştı ki Prens Leonardo yutkundu. "Üçümüz de mi görüyoruz?" dedi kendi teorisini çürütürken. Mavi adam elini Asır'ın elinden çekerken, kalkanı kırdığı için , savrulan buz mavisi saçlarını diğer eliyle geriye doğru taradı ve gözlerini Jessie'ye çevirdi. "Merhaba, son boyutun Efendisi Jessie Damon." dediğinde Jessie şaşkınca kendisine bakan mavi gözlere bakıyordu. Prens Leonardo ayağa kalkarken Jessie de ondan destek alarak ayağa kalkmıştı. "Merhaba. " diye mırıldandığı sıra Asır gizemli adamdan uzaklaştı ve eline nasıl, ne ara geldiğini bilmediği kılıcını savunma da tuttu. Ne olduğu belirsiz biri her tehlikeyi getirebilirdi. Jessie'nin bir sağında bir solunda duran adamlara baktı genç adam. Kendilerine boyutları böyle bir kıyak yapmamıştı. Kendisinin iki değil bir tane bile koruması yoktu. Bu nedensizce karşısındaki kıza karşı kıskançlık duymasına sebep olmuştu. "Sanırım beni tanımıyorsunuz?" dediğinde içten içe sinirleniyordu aslında. En küçük boyutun , kendisinden küçük Efendisi'ni tanıyordu ama o büyüğünü tanımıyordu. Kendisini ona tanıtmalı mıydı? Sabahın erken saatlerinden beri onu izliyordu ama hiçbir özelliğini görememişti. Hatta yanında duran Muhafızı ondan daha güçlü gözüküyordu. Onu bir tek o görmüştü. Demek ki kâinat Efendiler'i dışında Muhafız'larına da güç vermişti. İşte bu çok daha sıkıcı olmasına sebep olmuştu. Kendisinin tek üstün gücü varken Muhafız hem silah yaratabiliyor hem de göz perdesi yok. İşte gittikçe sinir olmak için sebepler çoğalıyordu. "Üzgünüm, kendimi bile tanımıyorum tam olarak." diyen kızın sesiyle buz gibi gözlerini genç kızın gözlerine sapladı. Jessie bu bakış ile yutkundu. Bir tarafında Asır bir tarafında Prens dursa da bu adamın mavi saçları, mavi gözleri ve boğazındaki mavi dövme ondan ürkmesine sebep olmuştu. Ve aklında garip bir soru da vardı. Saçı ve gözleri maviyken kaşları neden siyahtı? Jessie başını iki yana sallarken adamın kendisine baktığını görerek duruşunu dikleştirdi. Sonuçta kendisi de bir Efendi değil miydi? Bu kadar güçsüz durmamalıydı. Her zamanki gibi sadece Jessie olmalı burnunu hep yukarı kaldırmalıydı. "Bu yüzden kendinizi tanıtırsanız sevinirim." dediğinde 4. boyutun Efendisi Juar şaşkınca karşısındaki genç kıza baktı. "Ben dört temel boyutlar arasındaki 4. Boyut'un Efendisi Juar. Efendiliğimin 400. Senesi ve gücüm elektrik. " dediğinde Jessie yutkundu. "Bizi çarpmaz değil mi?" diye fısıldadığında Asır hafifçe eğildi. "Ondan önce ben çarparım." dediğinde Prens kaşlarını çattı. "Buna inanmalı mıyım?" dediği sıra Jessie tekrardan burnunu havaya kaldırdı. "Biz bu boyuta yapancıyız, buradan nasıl çıkacağımızı söyleyebilir misiniz?" dediğinde Juar aşağılacı bir bakış attı. "Bir Efendi olarak boyut kapısı açmayı bilmiyor musunuz?" dediğinde Jessie sinirle dudağını içten içe ısırdı. "Efendi olduğumu öğreneli daha bir ay oldu. " dediğinde Juar buz mavisi gözlerini yemyeşil gözlere çevirdi ve kafasını yavaşça yana eğdi. "Demek güçsüzsün." diyerek ona baktığında Jessie kaşlarını çattı. "Tabii ya, o yüzden bunlar var." diyerek Asır ve Prens'i ima etti gözleriyle. Asır ve Prens Leonardo kısa bir an bakıştıktan sonra kaşlarını çatarak Juar'a dönmüşlerdi. "Bunlar dediğin kişiden biri Veliaht Prens." dedi Prens Leonardo kibirli bir ifadeyle ve Asır öne atladı. "Biri de Osmanlı Torunu. " dediğinde Juar sırtını döndü. "Bense bir boyut Efendisi'yim." dediğinde iki adamda sinirden oldukları yerde deliriyorlardı. Juar'ın küstah halleri Jessie'yi de sinir etmişti ama buradan tek çıkış yollarıydı. "Bize nasıl çıkacağımızı söyler misin?" dediğinde Juar elini sağa doğru salladı. Oluşan simsiyah bir delik ile üçü de merakla oraya bakmıştı. Bunlar Jessie'nin uyurken açtığı deliklerin aynısıydı. "Sadece hangi boyuta gitmek istediğini düşün ve elini salla." dediğinde Jessie kaşlarını kaldırdı. Bu kadar mıymış? Elini kaldırdı ve kendi boyutuna gitmeyi düşündü sonrasında ise elini savurdu. Açılan boyut kapısıyla üç genç de şaşkınca bakıyorlardı. "Başardın." dedi Asır gülerek. Prens Leonardo ise temkinli bir ifadeyle onlara bakan Juar'a bakıyordu. "Fazla kolay olmadı mı?" dediğinde Juar omuzlarını silkti. "Bu en basit şeydi. " dediğinde Jessie gülümseyerek omuzlarını salladı. "Boşver evimi özledim hadi gidelim!" diyerek Asır ve Prens'in bir şey söylemesine izin vermeden ellerinden tutup boyut kapısına koştu. Üç genç karanlık kapıdan geçer geçmez düşmeye başlamışlardı. "Aaa!" "Jessieeee!" Jessie çığlık atarken iki adam Jessie'ye bağırıyordu. Şu an bir gölün ortasına doğru son sürat düşüyorlardı. Aşağı düşerken oluşan rüzgar gözlerini açmalarına izin vermiyor, saçları bir kırbaç gibi alınlarına çarpıyordu. En sonunda üçü birden gölün dibine batmışlardı. Jessie yuttuğu bir miktar suyla kollarını çırpmaya başlamış ve yüzüye çıkmak için çırpınmıştı. Asır ise diğerlerinden farklı olarak tam son anda suya kontrollü atlamıştı. Bir an dengesi bozulsa da hemen kendini toparlayıp çırpınan Jessie'yi suyun yüzeyine çıkardı. Jessie panikle Asır'ın beline bacaklarını dolamış ve yuttuğu suyu çıkarmıştı. Kollarını boynuna dolarken sudan çıktığı için gözlerini açamıyordu. Asır onun bu haline varla yok arası gülümsedi. Sonrasında yüzüne yapışan saçlarını geriye ittirip gözlerini açması için elleri gözlerine sürttü. "Aç gözünü, bir şey yok." dedi nefes nefese Jessie gözlerini açarken yanan boğazı için ardı ardına derin nefesler alıyordu. Gözleri hemen Prens Leonardo'yu aramaya başlamıştı. O da iyi miydi? "Jessie!"dedi Prens sinirle bağırırak. "Ani ve temkinsiz kararlar verme bir daha! Ya göl yerine uçurumdan aşağı düşseydik? " dediğinde Jessie üzgünce başını çevirdi. Asır, kolunu Jessie'nin beline doladı ve yavaş yavaş kıyıya yüzmeye başladı. "Ne yapabilirim?! Sizi kurtarmak istedim! Annemi özledim! Babamı özledim! Evimi özledim! " diyerek bir çocuk gibi ağlamaya başlamıştı. Prens Leonardo ikisinden daha hızlı biri şekilde kıyaya çıkmış ıslanmış saçlarını sallamıştı. "Düşüncesizliğinde bu ya! Özledim dediğin kişileri hiç göremeyebilirdin de!" dediğinde Jessie burnunu çekti. Başını Asır'ın koluna yaslarken mızmızlanıyordu. "Beni korusana biraz." diye ağlamaklı mırıldanınca Asır biraz su yutar gibi oldu. Onu Prens'ten mi korumasını istemişti? Aslında o an nedensizce bu hâline gülümsemek istemişti. Karaya çıktıklarında Jessie su toplamış saçlarını sıkıyordu. Üzerindeki bütün kıyafetler bedenine yapışmıştı ve yürüdükçü damlalar paçasından yere düşüyordu. Hafif bir esinti de bedeni titriyordu resmen. "Ya acilen ateş yakamız gerek ya da köy bulmamız." dediğinde Asır kaşlarını kaldırdı. "Üstümüzde metelik yok." dediğinde Jessie ıslanmış kirpiklerini kırpıştırdı. "Ben ateş yakarım."dediğinde Asır ve Prens Leonardo aynı anda bağırdı. "Hayır!" Jessie, iki adamın kendisine bağırmasıyla geriye doğru adımlarken kaşlarını çattı. "Niye bağırıyorsunuz be!?" diyerek o da tüm gücüyle onlara bağırmıştı. Prens Leonardo hızlı hızlı konuşurken elleriyle havada bir şeyler çiziyor ve çok hızlı konuştuğunda sürekli durup yutkunuyordu. "Önce gölgelerden korktun, sonra boyut değiştirdik! Sonra canavardan korktun sonra canavar patladı! Gördüm beyni patlamıştı, beyni ve yeşil kanı her yere sıçradı! Sonra Asır su istedi ve sen sel yaptın! Sel? Sel şaka mı bu? Tonlarca suyu üzerimize çektin ve boğulmamak için zor bela yüzeye yüzdük! Sonra boyut değiştirmek istedin ve ,neresi olduğunu bilmememizi geç, kaç metre yukardan aşağı düştük! Yani sen bence bir müddet büyü işinden uzak dur bence! Biliyorum günahım çok ama küçük bir ateş yakmak istedin diye cehennem ile tanışmak istemiyorum!" dediğinde Asır da bunca lafı duyunca birkaç adım geri çekilmişti. Jessie duyduklarına inanamıyordu! Onca şeyin sebebi şimdi de kendisi miydi? "Ben mi dedim sana gel benim Muhafız'ım ol diye?! Ben mi seçtim Boyut Efendisi olmayı? Orda sizin kıçınızı kurtarmak için uğraştım sadece ayrıca sadece ölecek sen miydin de böyle havalara giriyorsun!? Biz de ölecektik biz de!" dedi bağırarak. İçi o kadar öfkeyle dolmuştu ki beyninin içinde devasa bir yangın olduğunu hissediyordu. Şu an Prens'i o yangının içine atıp cayır cayır yakası vardı! "Madem cehennem ile tanışmak istemiyorsun ben de seni şeytanla tanıştırayım ha ne dersin?" diyerek üzerine yürüdüğü sıra Asır bir adım geri çekildi çünkü şu an Jessie'nin kahve sarı saçları alev almıştı. Saçları havada uçuşurken birden saç uçları alevlenmişti. Resmen kafası yanıyordu! "Jessie..." diyerek olaya müdahale etmişti ki Jessie Asır'ın yüzüne bakmadan işaret parmağını Asır'a doğru salladı. "Sen karışma!" "Hass*kt*ir!" diye bağıran Asır kendin gerisin geri yere atarak kendisine doğru gelen alev topundan kaçmıştı. Prens Leonardo gözlerini Jessie'nin alevli saçlarından çekip Asır'ın üzerine uçan alev topuna baktı şaşkınca. Jessie iki adamın şaşkınca nereye baktığını görmek için başını çevirmişti ki kurumuş otların olduğu yerde bir ateş gördü. Yüzünde oluşan gülümsemeyle üşümüş ve sırılsıklam olmuş bedenini haraket ettirdi. Ateşe doğru mutlulukla koşarken Prens Leonardo yutkundu. Asır, bir anda sönüp omuzlarından aşağıya salınan saçlarına baktı. Bir anda yanıp bir anda dönebiliyor muydu gerçekten? "Burda ateş varmış! Hadi gelin sönmesin!" diyerek bağıran Jessie mutlulukla gülümsüyordu. Asır olduğu yerden apar topar kalktı ve koşarak Prens Leonardo'nun yanına gitti. "Benim su taktiğimi mi kullandın? Bu daha değişikmiş." dediğine Prens Leonardo başını iki yana salladı. "Hayır sadece şu ana kadar biriktirdiklerimi kusmuştum." dediğin Asır da başını iki yana salladı. "Bir daha bunu yapma." dedikten sonra zorla yutkundu. "Senin yüzünden az daha paçalarım tutuşuyordu." dediğinde Prens Leonardo da korkuyla Jessie'ye baktı. "İyi ki beni yakmayı düşünmedi." dediğinde Asır başını sallamıştı ki hafif bir yanık kokusu geldi. Burnunu havaya kaldırdı ve etrafı koklamaya başladı. "Sana da bir yanık kokusu geliyor mu?" dediğinde Prens dönüp Asır'a baktıktan sonra havayı kokladı. Burnuna gelen is kokusu ile kaşlarını çatarken bacağında hissettiği sıcaklıkla yerinden sıçradı. "Yanıyorum!" Bir anda göle doğru koşan Prens Leonardo'nun paçaları gerçekten tutuşmuştu. Asır önce şaşkınlıkla paçası tutuşmuş prense baktı ve sonrasında kahkahalarla kendini yere attı. Prens ise çoktan alev alev göle atlamıştı... Jessie dudaklarını büzerek Prens'e baktıktan sonra yan bir gülüş attı. Yeni bir gücünü daha keşfetmenin verdiği zevk ile avcunu açtı ve oluşturduğu ateş topuna baktı. "Ateş olsan cürmüm kadar yer yakarmışım..."
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD