"Yalnızlığın tadına varınca kepenklerini kaldırmak istemiyorsun."

2133 Words
Asır gülerek Jessie'nin yanına otururken ateşte kıyafetlerini kurutuyordu. Prens Leonardo'nun paçaları yanmış ve bacakları, bilekten bir karış yukarıda, açık kalmıştı. "Bu haliyle, biraz komik gözüküyor." diyen Asır üstündekileri çıkardı ve birkaç dalı ateş çevresine saplayıp astı. Kıyafetleri kururken Jessie gelen Prens'e gözlerini dikmişti. Umarım bir daha kendisine bağırmak gibi bir aptallığa yeltenmezdi. Prens sinirli bir hâlde ateşin bir tarafına otururken burnundan soluyordu. Resmen deli kız onu yakmıştı! Aklı almıyordu, buna nasıl cesaret edebilirdi? Kafasının içinde dönen "onun olağanüstü güçleri var!" sözünü silip atmak istiyordu. "Benimde krallığım var!" Prens kendi içerisinde çatışırken Asır bakışlarını Jessie'ye çevirdi. "Şimdi pembe olan o boyutun Efendisi Mavi adam mıydı?" dediğinde Jessie başını sağa sola salladı. "Ben sizden sonra başka bir boyuta gitmiştim, hatırlıyor musun?" dediğinde Asır başını salladı. "Orası masmaviydi ve o adam boyut kapısını açıp bana tekme atmıştı. Oradan da tam sizin olduğunuz yere düşmüştüm. " dediğinde Prens kaşlarını havaya kaldırdı. "Yani mavi boyutun Efendisi pembe boyuta geldi ve bizi mi izledi?" dediğinde Jessie"evet" anlamında başını salladı. "Peki neden biz onu görmedik de Asır gördü?" dediğinde Jessie omuzlarını kaldırıp indirdi. "Bence Asır da benim gibi güçlerini keşfediyor ve yine bir tahminimce sizin güçleriniz de birbirinden farklı." dediğinde Prens ve Asır bakıştı. Asır ellerini ovuştururken yanan ateşe bakıyordu. "Mavi boyutun Efendisi..." dediği sıra Jessie lafını böldü. "Juar, adı Juar'dı. " dediğin Asır göz devirdi. "Bir daha görmeyeceğim adamın adını ne yapayım?" dediğinde Prens de başını salladı. "Aynen, boşver gereksizin adını." dedi. Jessie omuzlarını kaldırdı ve dudaklarını büzdü. Kaderin onca oyunu arasında Juar ile tekrardan karşılaşmak en basit olasılıktı. "O adamın bakışlarında hiç hoşuma gitmeyen bir şey vardı. " dedi Asır hafif öne geri sallanırken. "Benim de. Nedensizce üstüne atlamak istedim." diyen Prens ile Jessie dudaklarını ısırdı. "Acaba siz ikiniz Muhafız olduğunuz için içgüdüsel bir şeye sahipseniz?" dediğinde Asır ve Prens aynı anda Jessie'nin gözlerine baktı. "Jessie her şeyi olağanüstü olaylara bağlıyorsun. Şu an dünyadayız." dediğinde Jessie tekrardan omuzlarını havaya kaldırdı. "Onca şeyden sonra sen hâlâ buraya dünya mı diyorsun? Ben daha çok en genç ve en renkli boyut diyorum." dediğinde Asır ve Prens önlerine döndü. Sonuçta bu söylediğinde haksız sayılmazdı. "Ee biz nasıl geri döneceğiz? Acaba şu an neredeyiz?" diyen Asır ile Jessie dudaklarını büzdü. "Hiç konuşabileceğim hayvan görüyor musunuz?" diyerek etrafa baktıkları sıra Prens işaret parmağını gökyüzüne tuttu. "O bir şahin mi?" dediğinde üçü birden gökyüzüne bakıyorlardı. Oldukça görkemli bir şahin devasa kanatlarını açmış gölden balık avlıyordu. "Jessie, çağır onu." dediği sıra Asır Jessie'nin omzunu tuttu. "Bir de ben deneyeyim mi?" diyerek güldüğünde Prens Leonardo karşı çıktı. "Şu an buna zamanımız yok. Jessie çağır onu." dediği sıra Asır da gülerek. "Gel len buraya kerata!" diyerek güldü. "Şahin! Buraya gel!" diye bağırdı Jessie. Asır devasa kuşun görünüşünü çok beğenmişti. Ayağa kalktı ve gölden balık avlayışını izledi. Buradaki gölün balıkları yüzeye yakın yüzüyordu. Kanatlarını sonuna kadar açıyor bacaklarını öne doğru uzatıp suya daldırıyor ve balığı yakalıyordu. Gerçekten muazzam bir hayvandı. Jessie'i kendisini duymayan şahin ile tekrar bağırdı. "Hey! Buraya gel!" bu bağırışdan sonra yakaladığı balığı havaya atıp ağzıyla yakalayan şahin bir ağacın tepesine kondu ve balığı ağaç dalının üzerine düşmeyecek şekilde koyup pençeli ayaklarıyla üstüne bastı. Avını yerken Asır gerçekten de hayran kalmıştı. "Şundaki akla bak bir de yerken düşmesin diye üstüne basıyor." dedi gülerek. Avını bitiren şahin gagasını temizlerken Asır gülerek bağırdı. "Afiyet olsun evlat!" dediği sıra bir anda kendisine bakan şahin ile olduğu yere mıhlanmıştı. Jessie ve Prens Leonardo şahinin Asır'a baktığını görünce sessizce onları izlemeye başladı. Kanatlarını açan devasa kuş Asır'ın üstüne doğru uçmaya başlayınca Asır topuklarını yağlamış bağıra bağıra koşmaya başlamıştı. "Jessie! Jessie çağır şunu!" diye bağırırken devasa kuşun Asır'ı kovaladığını gören Prens Leonardo eline ucu kor olmuş bir sopa aldı ve o da Asır'ın arkasından koşmaya başladı. Asır önde üstünde uçan şahinle koşarken arkasında şahini kovalamaya çalışan Prens'i destekleyen Jessie oldukça komik gözüküyordu. Prensin yanık paçaları, Jessie'nin ıslak ve birbirine girmiş saçları ve Asır'ın üstsüz hâli... Görülmeye değer en komik sahneydi. "Git len!" diye bağıran Asır kollarını havada sallıyor koca kuşu def etmeye çalışıyordu. "Şahin! Dur!" diye bağıran Jessie'yi dinlemeyen şahin ile üçü de şaşkındı çünkü Jessie bu boyutun Efendisi değil miydi? En son Asır nefes nefese kaldığı sıra şahinin attığı çığlıkla üçü de başlarını kollarıyla kapatmışlar ve korunmaya çalışmışlardı. Asır kolu üzerine hissettiği uzun sivri tırnaklar ile nefesini tuttu. Koluna konan şahinin kendisine başını eğerek baktığını görerek yavaşça kolunu açtı. "Ana..." Dedi şaşkınca. "Bu bana kondu." demesiyle Prens Leonardo ve Jessie'nin başları kolları arasından çıktı. "Saldırmıyor muymuş?" diyen Prens ile Asır başını iki yana salladı. Asır küçük bir hamleyle kuşun tüylerini okşamaya başlayınca yüzünde kocaman bir gülüş oluştu. "Oğlum bu efsane!" diyerek güldüğünde Prens de yaklaştı ve şahinin tüylerini okşadı. Jessie kaşlarını çatarak Şahin'in yanına gitti ve gözlerine baktı. "Neden sözlerimi dinlemedin?" dediğinde kendisine bakan şahin kafasını yana çevirdi ve sağ gözüyle Jessie'ye baktı. "Çünkü ben Muhafız yardımcıyım." dediğinde Asır şaşkınca gözlerini açtı. "Duydun mu?" dedi Asır Prens'e heyecanla bakarken. "Ne dedi duydun mu?" dediğinde Prens Leonardo omuzlarını kaldırdı. "Gurururuk." gibi bir ses çıkardı. "Ben öyle anladım." dediğinde Jessie şaşkınca Asır'a baktı. "Sadece birinin mi?" dediğinde şahinin gözleri Asır'a döndü. "Evet, efendim. Ben bu Muhafız'ın yardımcısıyım. Haberlerinizi, iletişiminizi, uzak menzil görüşlerinizi sağlayacağım." dediğinde Asır elini yumruk yaptı. "Evet be! Aşırı sevdim ben bu işi!" dediğinde Prens Leonardo anlamayacak Jessie'ye döndü. "Ne oluyor?" dedi Asır'ın gülerek kuşu sevişini izlerken. "Bu şahin Muhafız olarak Asır'ın özel yardımcısıymış. Bu yüzden Asır ve o konuşabiliyor. Ayrıca benim yerime önce Asır'ın sözünü dinliyor." dediğinde Prens kaşlarını kaldırarak onlara baktı. "Benim yardımcım yok mu?" dediğinde Jessie gözlerini şahine çevirdi. "Peki, diğer Muhafız'ın yardımcısı?" dediğinde şahinin bakışları prense döndü. "Ben gökten sorumluyum, bu yüzden diğer muhafızın yardımcısı karadan olmalı. Onunla kısa zamanda karşılaşacaktır. Kader bunun için yazıldı. " dediğinde Jessie'nin bakışları Prens Leonardo'ya döndü. "Senin yardımcın kara hayvanı olacakmış ve kaderinde onunla karşılacağının yazıldığını söyledi. Ne zaman olacağını bilmiyormuş." dediğinde üç genç bir müddet birbirlerine baktı. "Black, bundan sonra senin ismin Black. " diyerek şahini seven Asır gülerek tüylerini okşadı. "şimdi gidip bize üç tane at bulmanı istiyorum. Hemen köye geri dönememiz ve kaplumbağa ile konuşmamız gerek. " dediğinde şahin kanatlarını açtığı gibi göğe yükseldi. Prens Leonardo bu duruma biraz imrenmişti. Sonuç olarak ikisi de muhafızdı ve Asır hem güçlerini keşfetmeye başlamış hem de bir yardımcı edinmişti. Asır gülerek ateşin olduğu yere doğru koşarken birden sırtına saplanan acıyla dizleri üzerine çöktü. Boynundaki damarlar şişmiş ve karnına kadar bütün vücudu kızarmıştı. Ellerini toprağa yasladı ve başını aşağı eğdi. Sırtından sanki alevli birkaç tane ok yemiş gibiydi. Acıyla nefes almak için ağzını açtı ve birkaç kez öksürdü. Prens ve Jessie, Asır'ın dizleri üstüne çöküp acıyla öksürdüğünü görünce ona doğru koşmaya başlamışlardı ki bir anda durdular. Asır'ın omuzlarında aşağı doğru aleve benzer bir şey yanarak iniyordu. Alevler aşağı indikçe sırtında beliren siyah çizgiler ile iki genç çaresizce Asır'ın acı haykırışlarını duyuyordu. En sonunda kuyruk sokumuna doğru inen siyah alev bitince Asır büyük , oldukça büyük, bir nefes çekti içine. "Vay canına..." diyerek ilerleyen Jessie ve yanında şaşkınca yürüyen Prens Leonardo , Asır'ın sırtındaki devasa şahin dövmesine bakıyorlardı. Asır'ın yanına koşup önüne diz çöktüler. "İyi misin?" "Asır?" Jessie sol omzundan Prens sağ omzundan Asır'ı geriye doğru ittirip yüzüne bakmak istedikleri sıra Asır başını kaldırdı ve iki genç korkuyla geri çekildi. Asır hiçbir şey göremiyordu her yer kapkaranlıktı. "Gözlerin?" diyerek geriye kaçan Jessie korkuyla gözlerini sonuna kadar açmıştı. Asır'ın siyah göz bebekleri bir leke gibi beyazına karışmış sonrasında bütün gözü simsiyah olmuştu. "Göremiyorum!" diye bağıran Asır daha sonrasında aşırı parlak bir şey gördü ve küçük dilini yutacak gibi oldu. "uçuyorum! Uçuyorum!" diye ayağa kalktı. Düşecekmiş gibi ellerini havaya kaldırmış bir sağ bir sola yalpalamıştı. "Hayır hayır! Yanımızdasın!" diyerek bir kolunu tutan prens ile Jessie de koşarak öteki koluna girdi. Asır kollarının tutulduğunu hissederek başını sağa çevirdi ama hiçbir şey göremedi. Sonra sola baktı ama orada da kimse yoktu. Son sürat ormanın üstünde uçuyordu. "Uçuyorum..." diye mırıldandığı sıra altında beyaz bir şahin uçtuğunu gördü. Ama bu şahin diğerleri gibi normal değildi. Bu geçen gördüğü kendi ruhu gibiydi. Gözlerini kapat ve iletişimi kes. Beyaz şahinin sözleriyle derince nefes alan Asır gözlerini kapattı ve yavaş yavaş nefes aldı. " İletişimi kesiyorum, iletişimi kesiyorum..." Ardı ardına tekrar ettiği lafları dinleyen Jessie ve Prens Leonardo hiçbir şey anlamıyorlardı. O sıra gözlerini kapatmış olan Asır gözlerini açtığında hafifçe bulanık gördü etrafı sonrasında yanan ateşin kızıllığını, mavi gökyüzünü görünce gülerek yerinde zıpladı. "Anladım! Anladım!" diyerek güldüğünde Asır'a delirmiş olduğunu düşünerek bakan Jessie ve Prens gözlerinin eski hâline döndüğünü görerek derin bir nefes verdiler. "Korkuttun bizi!" diye bağıran Jessie ile Asır koşarak omuzlarını tuttu. "Bak şimdi Jessie." dedi ve gözlerini kapattı. Asır birkaç saniye öylece durduktan sonra gözlerini açtığında yine simsiyahtı. "Şu an şahin bizden çok uzakta ve dağlık bir alandan geçiyor. Aşağısında yabani at sürüsü var ve sol tarafta leylekler uçuyor ,koloni halinde." diyerek gözlerini tekrar kapattı ve birkaç saniye bekleyip açtı. Gözleri eski hâline geri dönmüştü. "Anladın mı?"diyerek sırıttı. "İletişim kurabiliyoruz Black ile." diyerek kahkaha attı. "Bir de şey sırtım neden yanıyor?" dediğinde Jessie dudaklarını ısırdı. "Sanırım Black'in sana hediyesi." dedi Jessie. "Neyse, hadi kurulanalım ateş sönmeden." dedi Prens ve hepsi ateşin başına geri döndü. Jessie ateş başında biraz kestirirken Asır kurumuş kıyafetlerini üstüne geçirmiş ancak yanan sırtı yüzünden yüzünü buruşturmuştu. "Jessie uyurken uçmuyor." diyen Asır ile Prens Jessie'ye baktı. "Genelde iyileştirmek veya iyileşmek için uçtuğunu düşünüyorum." dediğinde Asır başını salladı. Aradan geçen sürenin sonunda bir şahin sesi yankılandı ve Black kanatlarını açarak yavaşladı. Asır'ın koluna konduktan sonra uyuyan Efendisi'ne baktı. "Yabani atlar yolda efendim. Birkaç saate varmış olurlar. Köy ise buradan bir gece geçirelebilecek kadar uzun." dediğinde Asır başını salladı. "Atlar gelecek mi? Emin misin?" dediğinde şahin Efendisi'ne baktı. "Efendimiz için ölürüz bile çünkü bizi koruyan yegâne kişi." dediğinde Asır uyuyan Jessie'ye baktı. "Çok acıktım." diyerek etrafa bakan Prens Leonardo ile şahin Asır'a döndü. "Siz de acıktınız mı Efendim?" dediğinde Asır başını salladı ve yandan r çalıyı alıp ateşe attı. Bir anda uçan şahin ile iki genç adam ona baktı. Göl üzerine birkaç dakika uçtu ve balık yakaladı. Prens Leonardo , sıkıntıyla Asır'a baktı. "Kurumadan önce keşke balık tutmaya çalışsaydık." dediğinde Asır da pişmanlıkla başını salladı. "Bu arada Black atların geldiği söyledi. Buradan çiftliğe varmamız bir gece sürermiş." dedi. "Bir problem çıkmadan kaplumbağayı bulsak iyi olur." dediğinde Asır sinirle bir çalı daha attı ateşe. "Başımıza ne geldiyse o aptal kaplumbağa yüzünden geldi zaten." dediğine Prens de sıkıntıyla iç çekti. "Tanrım nasıl bulaştım ben bu işe?" dediğinde Asır da omuzlarını silkti. "Ben de çok sorguluyorum." dedi. O sırada şahin pençeleri arasındaki balığı Asır'ın önüne attı ve ge dönüp bir tane daha attı. "Black! Sen harikasın!" diyerek gülen Asır balıkları aldı ve Prens'e gelmesini söyledi. "Gerçekten bu şahin işi iyi oldu." diyen Prens'in gözleri getirdiği balıklardaydı. Bunlar ile rahat doyabilirlerdi. Balıkları gölün suyunda iyice temizlediler ve ateşin başına döndüler. Prens balıkları çubuklardan geçirirken Asır ateşin iki yanına çatallı sopa saplamıştı. Sopaların üzerine çubuktan geçirdikleri balıkları koydular ve yavaş yavaş çevirdiler. Black Asır'ın sol omzuna konmuş iki adamı izliyordu. Pişen balıklar ile Prens Leonardo Jessie'nin yanına oturdu ve onu nazikçe uyandırdı. "Jessie, uyan hadi yemek yiyeceğiz." dediğinde Jessie kollarını açtı ve boynunu esnetti. Olduğu yerden kalkarken pişmiş balıkları görerek kocaman güldü. "Balık mı tuttunuz? Siz harikasınız!" diyen Jessie ile iki adam da birbirlerine bakmışlardı. İkisi de balıkların Black tarafından tutulduğunu söylemeye niyetli değillerdi ki Black ağzını açacak gibi oldu. Asır , Black'in ne diyeceğini anlayarak bir parça balık eti kopardı. "Al Black'ciğim sen de ye." diyerek zorla gagasından içeri soktu. Jessie ise büyük bir açlıkla eline verilmiş balığı yiyordu. "Gerçekten tadı aç olunca çok daha güzel geliyor!" diyerek mutlulukla balığını yemeye devam etmişti. Asır ve Prens'in ilk defa ortak bir sırrı olmuştu. Balıkları Black tutmuştu... Balıkları yiyen genç doyarak rahatladıkları sıra gelen at sesleriyle oldukları yerde doğruldular. Yabani atlar göl kenarından koşarak önlerinde durdular ve hemen ardından ön ayakları üzerine çöküp Jessie'ye selam verdiler. "Efendim!" Atların aynı anda selam verişiyle Jessie ayağa kalktı ve gülümsedi. "Hoşgeldiniz." dedi ve atların hepsi ayaklandı. "Burdan çiftliğe varmamız bir gece sürermiş. Bu yüzden geceyi burda geçirsek daha iyi olur. " diyen Prens ile Asır başını iki yana salladı. "Nedensizce bunun zaman kaybı olacağını düşünüyorum. Sonuçta bir grup insanı durduracaktık ama başka bir boyutta aşırı zaman kaybettik." dediğinde Jessie başını salladı. "İkiniz de haklısınız ama şu an daha önemli olan şu soysuz soylular. Bu yüzden acele etsek iyi olacak." dedi ve öndeki beyaz atın üzerine atladı. Prens ve Asır da başka atlara bindiler. Atlar gerisin geri dönerlerken dört nala koşmaya başladılar. Black üstlerinden uçuyordu. "Ormandan geçerken dikkatli olalım." diyen Jessie ile atlar kişnedi. Birkaç saatin sonunda yorgun düşen atlar ile bir mola verdiler. Atlar yavaş yavaş tatlı su nehrinin olduğu bir yere doğru yürürlerken Jessie derince nefes aldı. İyi ki yolculuktan önce biraz kestirmişti. "Acaba annem ve babam ne yapıyor?" dediğinde Prens Leonardo derince iç çekti. "Benim hizmetkarlarım napıyor asıl? Beni bulmak için seferber oldularsa çok kötü olur." dediğinde Jessie dudaklarını ısırdı. Ancak Asır sessizce dizine konmuş şahinini seviyordu. Onu bekleyen veya merak eden kimsesinin yok oluşu ilk defa ruhunda yanıklara sebep oluyordu. İlk defa gözlerinden anlaşılıyordu acılar...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD