Senden değil, sensizlikten geçtim

1899 Words
"Dur! Ona daha çok zarar veriyorsun!" diyerek bağırdığı da Wist endişeyle Miura'nın gözlerinin içine baktı. "Yardım edemiyorum..." Bununla birlikte bütün Efendi'ler korku içerisinde mırıldanmaya başlamışlardı. Şimdi ne yapacaklardı? Asır, tüm bu manzara karşısında Prens ve Jessie'nin yanına gitti. "Jessie..." Jessie, duyduğu pamuk gibi yumuşak ses ile arkasını döndü. Asır, karanlık gözlerindeki milyonlarca yıldızla kendisine bakıyordu. "Özür dilerim." diyerek kendisine sarıldığında şaşkınlıkla elleri havada kaldı. "Asır, iyi misin?" diye mırıldandı. Bütün kalabalık Juar ve Henry'nin başındaydı. Asır,alnını Jessie'nin omzuna yaslamış sakinleşmeye çalışıyordu. Kalbinde hissettiği acıyla o canavarın kendisi bodrumdayken Jessie'ye zarar verdiği düşünmüştü. O kadar çok korkmuştu ki... Kendisinin çekeceği ızdıraptan ziyade Jessie'nin başına gelebileceklerden. "Seni yalnız bırakmamalıydım." diyerek iyice kendisine çekti ve sıkı sıkı sarıldı. Jessie, hâlâ şaşkın şaşkın duruyor, iri iri açtığı yeşil gözleriyle etrafı seyrediyordu. "Asır ben iyiyim. Kendine gelir misin?" diyerek omuzlarına ellerini koydu ve kendini geriye çekti. Ellerini Asır'ın kirlenmiş yanaklarına koyarken baş parmağıyla keskin çene hatlarını okşadı. Onu rahatlatmak,kendine getirmek istiyordu. "Sakin ol, tamam mı? Ben de iyiyim, sen de iyisin. Bize hiçbir şey olmayacak." dediğinde Asır kara gözlerini uzun uzun Jessie'nin yeşil gözlerinde gezdirdi. Korktuğu şeyin onlara bir şey olması mı sanıyordu gerçekten? Onun korktuğu şey tamamen ona bir şey olmasıydı... Peki, dili nasıl da varmıyordu tüm bu gerçekleri söylemeye? Jessie, aklına gelen Henry ve Juar ile ellerini çekti ve hâlâ kalabalığın çözüm bulamayışlarıyla dişlerini alt dudağına geçirdi. Asır da içi bir nebze rahatlarken kalabalığa dönüp baktı. Bir şeyler yapmalıydı ama ne? Prens Leonardo'nun Kral'cı fikirleri çoktan baş göstermeye başlamıştı. Ellerini sırtında birleştirmiş, çenesini havaya dikmiş yerdekilere bakıyordu. Şimdi düşünmesi gereken babası olsa ne yapardı. Tıpkı onun gibi kaşlarını çattı ve önce birkaç adım sağa sonra tam tersi yönde yürüdü. Kısa vadeli voltalar atmaya başladığında onun bu garip davranışlarını gören Efendi'ler yerdeki hastaları bırakmış ona bakıyorlardı. Yeşil gözlerini kıstı ve hiçbir şey dikkatini dağıtmasın diye yürürken ayak uçlarına baktı. Önce yaralı sayısı, sonra yaranın ciddiyeti, ortam ve şartlar...son olarak hekim? Prens Leonardo'nun gözleri ayak uçlarından kalkınca etraftakilere baktı. "Aranızda iyileştirme gücü olan var mı?" dediğinde Mistai , yeşil gözlü garip adama baktı. Oldukça yakışıklı bir çehresi olduğu aşikardı. "Wist, onun özel yeteneği. İyileştirebilir." dediğinde Prens Leonardo'nun gözleri Wist'e kaydı. Az önce kurtarmak yerine az daha öldürecekti. "Başka yok mu?" diyerek yeşil gözlerini otoriter bir tavırla üstlerinde gezdirdiği sıra Asır geldi. "Jessie yapabilir." dediğinde Prens gözlerini Asır'a çevirdi. Birbirlerinin zihnine fısıldadıklarından dolayı hiç kimse hiçbir şey duymadığından garip garip birbirlerine bakan adamlara baktılar. "Sadece bayıldığı zaman istemsizce yapabiliyor." Diyen Prens ile Asır başını çevirip Jessie'ye baktı. "Miura..." diyerek fısıldayan Mistai yavaşça Miura'ya yaklaştı. "Sence de bu iki adam fazla garip değil mi?" dediğinde Miura mor gözlerini ikisinde gezdirmeye başlamıştı. İkisinin birbirlerine konuşmadan bakılıp ardından aynı tepkiler vererek etrafa bakmaları Miura'nın düşüncelerini karıştırıyordu. "Bence ikisinin özel bir yeteneği var ve biz anlamıyoruz." dediğinde Mistai de gözlerini kısarak baktı ancak yeşil gözlü olan adamda bir müddet gözleri takıldı. Sarı dalgalı saçları dağılmış, yeşil gözleri açık bir renge bürünmüştü. Düşünceli olduğundan kaşının ortasındaki kırışıklık onu çok daha sinirli gösterse de oldukça da karizmatik göstermişti. Yanında duran ondan daha yapılı ve kaba duruyordu. Kara gözleri , kara kaşları, dolgun dudakları ile biraz serseri havası vardı ama yeşil gözlü olanın asil bir tavrı olduğu göze çarpıyordu. "O zaman güçlerini kullandıralım." diyen Asır ile Prens arkasını dönüp yere oturmuş ayaklarını ufalayan Jessie'ye baktı. "Nasıl olacak o?" dediğinde Asır da arkasını dönüp Jessie'ye baktıktan sonra gülümsedi. "Su isteyelim, sel getirsin." dediğinde Prens Leonardo onca ciddiyet, onca endişe içerisinde kahkaha atınca herkes ona gülmüştü. Asır da en sonunda dayanamamış Prens'e katılmıştı. Efendi'ler, Muhafızların kendi kendilerine gülüşmelerine sinir olmuşlardı ama deli olduklarını da düşünmeden edemiyorlardı. "Neye gülüyor bunlar?" dedi Timusa, kaşlarını çatarak. "İki saattir onları izliyorum, tek kelime bile konuşmadılar ama aynı anda gülmeye başladılar." dediğinde Dally de gözlerini onlara çevirdi. "Evet, ben de farkındayım." "Az kalsın su içip kurtulacağız diye suda boğulup ölecektik." dediklerinde Jessie neyi kasttettiklerini anlayarak hızla ayağa kalktı. Tüm efendiler dönmüş onları izliyorlardı. Gerçekten şu an yaptıkları da neydi böyle. "Ne var!? Sanki her gün dağlardan su getiriyorum!" diye bağırdığında Asır ve Prens dışında kimse ne olduğunu anlamamıştı. "Onu kızdırırsak istemsizce güçlerini kullanacaktır. " "Hadi ama Jessie! Bir kere de kabul et! Beceremedin..." Jessie yeşil gözleri hırsla parlarken az önce omzunda avuttuğu Asır'ın söylediklerine inanamıyordu! Asla altta kalamazdı asla! "Seni de gördük! Şahininle bütünleşince nasıl da kız gibi çığlık atıyordun!" Diyerek bağırdığında Asır yutkundu. "Balık oltayı da yuttu!" Diyerek yerinde gergince kıpırdadı. Prens de payına düşeni almazsa Asır'ın kötü olacağını anlayarak o da araya girdi. "Onu ortaya nasıl çekeceğiz? Herkesi kalkanın içine almak zorundayız. Biri dışarıda kalırsa çok büyük tehlikede kalır." Prens'in sözleri ardından Asır arkasına dönüp bakmıştı. Kendileri izleyen herkesin biraz öfkeli olduğunun farkındaydı, şu an saçmaladıklarını düşünüyorlardı. "Güçlerini kullanınca onu ortaya getiririz ve planı söyleriz. Zaten güçlerini bir kez kullandığında devamını getirebiliyor, önce harekete geçirebilmemiz önemli." Diyen Asır ile Prens Leonardo Jessie'nin üzerine yürüdü. "Leydim, Leydim... Bazen diğer kızlar gibi neden normal olamıyorsunuz? Hangi kız sapanıyla kendisinden büyük adamlara taş atar ki?" dediğinde Jessie şaşkınlıkla elini ağzına götürdü. "Sen bana bunları nasıl söylersin?" derken yeşil gözlerini şaşkınlıkla kırpıştırıyor oluşu Prens Leonardo'yu anlık olarak tökezletmişti. Tanrı biliyor ya, bu kızın en ufak hareketi kalbini titretiyordu. En sonunda Jessie iyice sinirlenmişti. "O sapancıkla senin kıçını kurtardığımı unutuyorsun!" Diye çığlık attığında bütün Efendi'ler bir araya toplanmıştı çünkü Jessie'nin gözleri renk değiştirmeye başlamış, olmayan rüzgar ile dalgalanan saçları ile birlikte elleri yumruk olmuştu. "Peki ona planı açıkladıktan sonra gücünü devam ettirip bayıltmak için ne yapacağız?" dedi Prens Leonardo karşısında sinirden kuduran Jessie'ye bakarak. "Gölgeler... Gölgeleri kullanacağız." Prens zihnindeki fısıltıyla gözleri fal taşı gibi açılırken hemen arkasını döndü. Bu garip tavrını herkes fark ederek Asır'a döndü. "Olmaz!" Diye bağırmasıyla Asır'ın "Başka çare yok!" diye bağırması bir oldu. Onların bu garip hallerini izleyenler gerçekten birbirleri arasında kimsenin anlayamayacağı şekilde iletişim kurduklarını bu garip davranışlarla anlamışlardı. Asır'ın Jessie'ye doğru koşmasıyla Prens sinirle bağırdı. "Hayır!" Jessie , sinirle kendisine gelen Asır'a bakarken Asır kötü bir gülüş attı. "Bana bir karanfil verir misin Lady Deli?" "Hayır, Jessie dur!" Prens çoktan tırnaklarının uzayıp pençe oluşuyla Asır'ın üzerine atlamıştı ki Jessie'nin ayakları yerden kesildi. Bunu gören Efendi'ler kızın tutuşmuş saçlarıyla geriye doğru gitmeye başlamışlardı. Şu an gerçekten de çok korkunç gözüküyordu. Jessie,yeşil gözleri parlayıp parlayıp bal rengine dönmüşken sinirle bağırdı. "Ben Deli değilim!" Sarsılan toprak ile Baden gözlerini hayretle açtı. Gerçekten bütün boyutların güçlerini kullanabiliyordu. Asır, Jessie'nin güçlerini kullandığını fark ederek Prens'i üzerinden itti ve ellerini Jessie'nin omzuna koymak isteyerek havaya kaldırdı. "Jessie! Jessie bana bak!" dediğinde Jessie öfkeyle ona bakmıştı ki Asır parçalarının yandığını görerek bağırdı. "Lanet olsun! Lanet olsun!" Bir sağa bir sola zıplayarak paçalarını söndürmeye çalışırken Prens bu sefer başa gelenin çekileceğini düşünerek Jessie'nin önüne atladı. "Jessie bana bak!" diye bağırdığında Jessie'nin öfkeli gözleri bu sefer de Prens'i buldu. Prens bir anda buz tutmaya başlayan ayaklarıyla gözleri irileşerek Asır'a baktı. Asır hâlâ sönmeyen pantolonunu söndürmek için elleriyle paçalarına vurup zıplarken Prens korkuyla bağırdı. "Asır yardım et!" Asır, Prens'in bağırışıyla bir anlık gözleri ona kayınca gözleri kocaman açılmıştı. Mistai, kaşlarını çatarak Miura'nın kulağına eğildi. "Bunlar ne yapıyor?" dediğinde Miura elini çenesine dayadı. "Hiçbir fikrim yok Mistai, hiçbir fikrim yok..." diyerek düşünceli hallerle onlarları izliyordu. Efendi'lerin düşünceleri birbirine karışmıştı. Jessie birini yakabilirken diğerini dondurabiliyordu ve bunu sadece bir bakışıyla yapabiliyordu. Asır, en son baktı olmayacak Prens gövdesine kadar donunca Jessie'nin üzerine doğru koşmaya başlamıştı ki kafasını olmayan bir duvara çarparak geriye düştü. Eli kanayan burnuna giderken bütün Efendi'ler Asır'ın yerine "ah"lamıştı. Hepsi sanki kafalarını kendileri vurmuş gibi yüzlerini buruşturmuşlardı. "Ya Jessie! " diyerek ağlamaklı bir ses çıkardı."Bir dur! Bir planımız vardı!" dediğinde Jessie gözlerini kısarak Asır'a baktı. "Güçlerini biraz daha kullanıp kendini zorlarsan bayılacaksın ve iyileşmek için kalkan oluşturacaksın. Bu sayede herkesi hem güvende tutabilirsin hem de onları iyileştirebilirsin." dediğinde diğer Efendiler de ne olduğunu en sonunda anlamışlardı. "Beni bayıltmak için ne yapacaksınız?" diyen Jessie ayakları üzerine indiğinde Prens Leonardo üstündeki buzun eriyip gitmesiyle tüm vücudu titredi. "Gölgeler..." der demez Jessie'nin bedeni titremişti. Hafif hafif sönmeye başlayan saçlarının uçları tekrardan tutuşunca gözlerini kırpıştırdı. En azından gözleri artık yeşildi. "Tamam! Bekleyin, yerimi alayım." diyerek kendilerini garip bir ifadeyle izleyen Efendi'lerin arasından geçip Henry ve Juar'ın arasında durdu. Prens Leonardo yüksek sesle bağırarak herkese sesini duyurmaya çalıştı. "Jessie'nin arkasına geçin! Olabildiğince toplu durun, dağılmayın!" dediğinde herkes ne yapmak istediklerini analayarak Jessie'nin arkasına geçmişti. "Hazır mısın?" diye bağıran Asır ile Jessie yumruklarını sıktı "evet!" dedi çenesini havaya kaldırırken . Prens Leonardo, tekrar bağırdı. "Baden! Onu omuzlarından sıkıca tut! Geriye gitmesin!" dediğinde Baden ne yapacaklarını anlamasa da omuzlarından tuttu ve derince bir nefes aldı. Umarım şuan yanan saçları yüzünden bir yerleri tutuşmazdı. "Şimdi!" Asır ve Prens, gözlerini kapattılar ve karıncalanan parmakları arasında oluşan gölge kılıcını sıkıca tuttular. Ardından geçmiş ruhları iki parçaya bölündü. Biri beyazdı; doğanın büyüsünü temsil ederdi. Biri siyahtı; doğayı korumak için savaşı temsil ederdi. Oluşan ruhlara bakan Efendiler'in aklı karışmıştı. "Muhafızların özel yetenekleri olması mümkün müydü?" diyen Timusa'ya hiç kimse cevap verememişti. Asır , Prens'e döndü ve ikisi birlikte kılıç savaşına girdi. Birbirlerini hırpalarlarken içlerindeki öfkeyle beslenen gölgelerin tıpkı geçmişte olduğu gibi Jessie'nin üzerine atlamasını bekliyorlardı. Ve öyle de oldu. Prens, babasına duyduğu öfkeyle kavrulurken Asır, babasına olan kırgınlığı ile kavruldu. Eğer bir savaşta ölünecekse, hep beraber ölünecekti... İşte tam o sırada gölgeler kontrolü ele geçirdi ve Asır ile Prens ruhlarının bedenlerini ele geçirişi ile Jessie'ye döndü. "Bunlar ne yapıyor?" dedi Baden kaşlarını çatarak. "Bize mi saldıracaklar?" diyen Wist kaşlarını çattı sıra Miura korkuyla çığlık atmıştı ki Asır ve Prens kılıçlarını kaldırmış Jessie'ye parçalayacaklardı ki bir çığlık koptu. Yüksek bir güç patlaması ile herkes yere yığılırken Prens ve Asır son anda kalkandan dışarı fırlamadan önce kalkan her yeri sarmıştı. Sırtları kalkana vurarak yere düştüklerinde ikisi de bayılmak üzereydi. Oluşan kalkan ile bütün herkes şaşkınca etrafa bakıyorlardı. Sonrasında ise çığlık atan bir kız ile hepsi o tarafa döndü. Jessie, sönmüş saçları kendi kendine dalgalanırken havada yükselmeye başladı. Bu sefer normalden çok daha yükseğe çıktığında zümrüt yeşili kolyesi de boğazından yukarı havalandı. Prens zorla yerinden kalktı ve Asır'ın da kalkmasına yardımcı oldu. İki muhafız zorla ayakladıktan sonra şaşkınla kendilerine bakanların arasından geçip Henry ve Juar'ın yanlarında diz çöktüler. Prens, Henry'e baktı. Kırmızı gözleri acıyla kısılmıştı. "Ne yaptınız?" dediğinde Prens yarım bir gülüş attı. "Bizi yakmaya çalışan adamın hayatını kurtardık. Güzel bir uyku çekeceksin." Diyerek onu havaya kaldırdığında Henry yavaş yavaş uyuşan bedeniyle gözleri kapattı. Asır, aynı şekilde Jessie'nin sol tarafına da Juar'ı kaldırdı ve Jessie'nin ellerinden damlayan altın sarısı su damlalarının üstüne düşecek şekilde durmasını sağladı. Prens Leonardo ayağa kalkarak kendilerine bakanlara baktı bir müddet. "Fazla yaralandık ve güç harcadık. Bu yüzden bizim de biraz güç kazanmamız gerek. Bu kalkanın içine hiçbir şey giremez ve çıkamaz da. Jessie, hepimiz iyileştiğinde uyanacaktır. Burada güvende olacaksınız. " dedikten sonra kendisi de Jessie'nin havada asılı kaldığı kısmın altına geldi ve uzandı. Bir müddet sonra bedeni havalandığında Asır da uzanmadan önce Baden'a döndü. "Eğer, tam iyileşmeden kaldırırsanız ne olacağını bilmiyorum. Büyük ihtimalle Jessie eski gücünü kazanamadığından dolayı kalkan kapanır ve güçsüz düşeriz. Bu yüzden ne olursa olsun kendimiz uyanmadan hiçbirimizi uyandırmayın." diyerek Baden'a son kez baktı. "Sana emanet." Bu son sözün ardından herkes bir kenara çekilmiş ve uzanmıştı. Hepsi yorgun düşmüştü ve uykuya ihtiyaçları vardı. Çantalarındaki erzaklarını çıkarıp birkaç şey yiyerek güç kazanmaya çalıştıkları sıra garip bir ses duydular. "O da neydi öyle?" Timusa'nın lafıyla Dally korkarak gözlerini havada asılı kalmış olanlarda gezdirdi. Karanlık bir sis gibi her yere çöreklenmişken dolunay da bıçak gibi kesmeye çalışıyordu. Birbirlerine sığınıp sarılırken çaresizce sesin geldiği tarafa döndüler. Uçsuz bucaksız gibi gözüken kapkara ormanda bir anda parlayan onlarca devasa yeşil gözlerle hepsinin dili tutulmuştu. Bu zamana kadar sesi çıkmayan Gri Boyut'un Efendisi Laki ağzını bozmuştu. "İşte şimdi s*çt*k!"
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD