"Gerçeklere Sahip Olmak İçin , Yalanlara İhtiyaç Duyulur..."

2184 Words
Jessie, günün yorgunluğu nedeniyle dili damağı kurumuş bir hâlde uyuyakaldığı koltukta gözlerini kırpıştırdı. Asır ve Prens çoktan konforlu odalarına geçmiş derin uykularına gömülmüşlerdi. Jessie, bir bardak su içmek için çıplak ayaklarını soğuk zemine sürttü ve ardından meraklı bakışlarını mutfağa çevirdi. Mutfaktaki hiçbir şeye aşina değildi. Kendi çağından çok farklı bir teknolojiye sahip bir mutfakta idi. Önce kendisine bir bardak buldu sonrasında temkinli adımlar ile tezgah üzerinde bir sürahi aradı. Sürahiyi bulduktan sonra yüzünde güzel bir gülümseme oluştu. Bir bardak suyu içerken birden bire gelen çığlık sesleriyle tüyleri diken diken olmuş bir hâlde kapıya döndü. O sırada aynı anda açılan iki kapıyla birlikte bakışları kendisine endişeyle bakan Prens ve Asır'a döndü. "Neler oluyor?" Asır kara gözlerini önce Jessie'nin üzerinde gezdirdi. Kendisinin iyi olduğuna kanaat getirdikten sonra Prens'e döndü. "Kontrol etsek mi?" Prens, daha yeni uykusundan kalktığı için dağılmış sarı saçlarını geriye taradı. "Olur, Jessie sen burada dur." diyerek gömleğinin açık düğmelerini ilikledi. Asır ,iyiden iyiye yükselen sesler ile parmaklarının karıncalandığını hissetti. Prens ile birlikte kapıyı açtıklarında bir kalabalığın karşı odanın kapısında toplandığını gördüler. "Olamaz!" dedi Juar kaşlarını çatarak. Mor saçlı kız sessizce pembe saçlı kızın yanına gitti ve sırtını sıvazlamaya başladı. "Emin misin?" dedi endişeli ve oldukça korkmuş bir sesle. "Evet, hayvanlarım parçalanmıştı. Her yerde kan vardı..." diyerek ağlayan kız ile Jessie başını kapının yanından çıkarmış gizli gizli topluluğu izliyordu. Prens, Asır'ın zihnine fısıldadı. "Ne olmuş?" Asır, kara gözlerini Prens'e çevirmeden karşısındaki kıza bakıyordu. "Bilmiyorum." Pembe saçları dağılmış güzel Efendi'nin gözleri kan çanağına dönmüştü ve en sonunda intikam isteğiyle gözlerini kan bürümüştü. "Dally, emin misin?" dedi Wist. "Saldıranlar Wieper'lar mıydı?" dedi beyaz gözleri endişeli duruyordu. Sağ elini Dally'nin sol omzuna koymuş gözlerine dolduruğu hüzünle bakıyordu. Dally, pembe saçları saklanacak şekilde başını salladı. "Evet, pençe izlerini gördüm. Bunlar benim doğrama ait hayvanlar değillerdi, böyle bir vahşiliği ancak Wieper'lar yapabilir." Dally'nin bu lafı üzerine Wist düşünceli bir hâlde çözüm aramaya koyuldu. Aklından geçirdiği ilk çözümü tüm cesaretiyle söyledi. "Toplanın Efendi'ler, Pembe Boyut'un yardıma ihtiyacı var." Bazı Efendiler gözleri korkmuş bir hâlde birbirlerine baktılar. Kimi çaresizlikten Wist'in fikrini korkarak kabul etmişlerdi ancak çok daha büyük bir kesim bu fikre iyi gözle bakmıyorlardı. Kendi boyutları olmadığı sürece önem göstermek istememişlerdi. Dally, ortada uçuşan cümlelerden dolayı bir fikir çıkaramayacağını kendi kendine hissetmişti. Lakin bir an önce çözüm bulunamazsa Pembe Boyut'un yok olup Wieper'lar tarafından ele geçirileceği aşikardı. Jessie , yavaş yavaş çıplak ayaklarıyla Prens ve Asır'ın yanına geldi. Wist, beyaz gözlerini etraftakiler üzerinde gezdirdiği sıra Blaris ile göz göze geldi. Biri beyaz biri siyah... "Yardım edecek misin?" Wist'in sözü üzerine Blaris gözlerini Jessie'ye çevirdi. Kaşları havaya kalkık bir şekilde Jessie'ye bakarken kibirli bir tavra büründü. "Neden bana soruyorsun? Burada çok daha güçlü bir Efendi varken?" dediğinde herkesin gözleri Jessie'ye döndü. Jessie, kendisine dönen bakışların ağırlığı ile omuzlarını dikleştirme çalıştı. Asır ve Prens iki yanında durmuş sonuna kadar ona destek oluyordu. Dally, pembe gözlerini umutla Jessie'ye çevirdi. "Yardım eder misin?" dedi. Dolu dolu olan gözleri büyük bir umutla parladı. Jessie, ne yapacağını bilemez bir hâlde önce Prens'e sonra Asır'a baktı. Wist, dudaklarını yaladıktan sonra Jessie'nin yanına adımladı. "Bizimle misin?" Jessie, kendi boyutunun başına böyle vahşi bir durum gelse ne kadar zor bir durumda olacağını anlayarak başını salladı. "Evet." Asır ve Prens bir anlık bakıştıktan hemen sonra biri sağ biri sol koluna girdi ve Jessie'yi havaya kaldırıp odalarına geri girdiler. Jessie ayaklarını havada sallarken bir yandan bağırıp çağırıyor şaşkınca iki adama bakıyordu. "Delirdiniz mi? Ne yapıyorsunuz?" Asır ve Prens odanın içerisinde volta atarlarken gerçekten de delirmiş gibilerdi. Asır sinirle nefes aldı ve Jessie'ye döndü. "Jessie , saçmalama! Daha düne kadar kendi boyutumuzda normal insanlar gibi yaşıyorduk!" diye bağırdıktan sonra Prens sinirle araya girdi. "Oldukça haklı! Biz kimiz ki o devasa yaratıkları öldürebileceğimizi mi sanıyorsun?" diyerek saçlarını çekiştirdi. "Ayrıca daha yeni geldik? Hiçbir şey bilmiyoruz, güçlerini bilmiyorsun! Ya yine bayılıp kendine kalkan açarsan? Kime faydam olacağını düşünüyorsun?" dediğinde Jessie en sonunda sinirle ayağa kalktı. "Ne saçmalıyorsunuz?" diyerek ikisine de öfkeyle baktı. "O yaratıkların bizim boyutumuza saldırdıklarını düşünsenize! Ailelerimiz, sevdiklerimiz?" Başını iki yana sallayarak gözlerine baktı. "Bu kadar bencil olamazsınız..." dedikten hemen sonra odadan apar topar çıktığında Asır ve Prens koltuğa çökmüşlerdi. "Bu kıza dayanamıyorum." dedi Asır arkasından bakarken. "Belki de önü karşı konulmaz yapan şey bu asiliğidir?"dediğinde Asır da başını salladı. Tatlı asiliği... "Yardım edeceğim." diyerek Dally'nin başına toplanmışların arasına girdiğinde Juar buz gibi mavi gözlerini Jessie'nin üzerinde gezdirdi. "Birkaç saate yola çıkacağız." dediğinde Jessie de başını sallayıp Dally'nin kızarmış gözlerine baktı. Kız gerçekten de perişan olmuştu. "İyi misin?" dedi Jessie elini omzuna koyarak. Wist beyaz gözlerini Jessie'ye çevirdi. "Herkes katılmak istemiyor." diyerek kenara çekilmiş bir gruba baktı. Jessie de ayrılan gruba baktıktan sonra tekrar Wist'e döndü. Gelmeyenlerin arasında Blaris de vardı. "Neden gelmek istemiyorlar?" dediğinde Wist omuzlarını dikleştirdikten hemen sonra gözlerini sinirli bir ifade ile Blaris'in üstünde gezdirdi. "Korkuyorlar." "Ben hazırlanmaya gidiyorum." dedikten sonra odasına döndü ve mutfağa ilerledi. Birkaç yiyecek çıkardı ve yemek yerken yanına oturmuş olan iki adama baktı. "Ne zaman gidiyoruz?" dedi Asır derince nefes alırken. Jessie, bıçağını tereyağına batırdı ve kızarmış ekmeğine sürdü. Bir ısırık aldıktan sonra imalı bakışlarını iki adama çevirdi. "Siz de mi geliyorsunuz?" dediğinde Prens Leonardo bir yeşil zeytin alırken omuzlarını dikleştirdi. "Gitsek de öleceğiz gitmesek de ." dediğinde Jessie Prens'e en kötü bakışlarını yolladı ve hızlıca kahvaltısını yaptı. Üç genç önce üzerlerine rahat bir şeyler giydi sonrasında kendilerine savaş çantası hazırladılar. Biraz su, kıyafet ve ilk yardım malzemeleri koydular. Geçen zamanın ardından girişe toplanan bir grup Efendi'nin arasına katıldılar. Hâlâ herkesin aklında dönen bir düşünce vardı. Ne yapacaklardı? Dally arkasındaki 25 kişilik topluluğa baktı ve derince nefes aldı. Gelmeyenlerin sayısı çok daha fazlaydı. Derince nefes aldı ve elini uzattı. Boyutuna açılan bir boyut kapısı oluşturdu. Boyut kapısından geçmeden önce arkasına dönüp gülümsedi. "Teşekkür ederim..." "Lanet olsun!" "Bu histen nefret nefret ediyorum!" dedi Prens bulanmış midesinden dolayı elinin tersiyle ağzını kapatırken. Asır da Prens'in yanında dururken dönüp Jessie'ye baktı. Dally herkesin kapıdan geçmesiyle derince nefes aldı. "Sanırım ne tarafta olduklarını biliyorum..." dedikten hemen sonra sağ taraftaki pembe ağaçların kapladığı patika yola döndü. Juar ve Wist, Dally'nin yanında yürürken en arkada Jessie, Prens ve Asır vardı. Acaba üç kişi arkada ne yapıyorlardı? Jessie, Asır'a döndü. "Benden sakın uzaklaşmayın. Bayılsam bile kalkanım bizi korur ama kalkanın dışında kalırsanız ne olacağını tahmin bile edemiyorum." Prens, derince nefes aldı." Jessie önceki sefer ne yaptığını hatırlıyor musun? Birinin kafasını patlatmıştın." dediğinde Jessie başını salladı. "Evet ama sırf Asır'ı öldürecek diye korktuğumdan olmuştu. Ben bile yapmadım." dediğinde Asır başını salladı. "Burada ölmesinden korkacağın çok fazla insan var." dediğinde Jessie başını salladı. O sırada kendilerine doğru koyu kahverengi saçları ve koyu kahverengi gözleri olan bir erkek ile Asır duruşunu dikleştirdi. "Merhaba, Jessie." diyerek gülümsediğinde Jessie de karşısındaki adama gülümsedi. "Merhaba..." dedi adını bilemediğinden dolayı merhaba kelimesini fazlasıyla uzatırken. Raben, genç kızın bu davranışına daha da güldü ve Prens'in arasından geçip Jessie'nin yanında durdu. Prens kaşlarını çatarak yabancı adama bakarken sinirden dişlerini sıkmıştı. "Ben Kahverengi Boyut'un Efendisi Raben." diyerek kendini tanıttığında Jessie de anladığını belli edercesine gülümsedi. "Memnun oldum Raben." dedi. Asır'ın yanına gelen Prens sinirle zihnine fısıldadı. "Wieper'lardan önce bunu mu öldürsek?" Asır, göz ucuyla Raben'e baktı. "Aksini düşünmüyorum." Raben, Jessie'nin o gün yaptıklarını odasının balkonunda otururken izlemiş ve tabiri caizse aklını başından almıştı. "Gerçekten tüm boyutların güçlerine sahip misin?" dediğinde Jessie omuzlarını kaldırdı. "Bilmiyorum ki." dediğinde Raben onun bu tatlı haline güldü. Gerçekten çok tatlı bir kızdı. Her ne kadar ondan güçlü olsa bile çok daha masum ve korunmaya muhtaç gözüküyordu. Öyle böyle Raben ve Jessie'nin konuşmasını yol boyu dinleyen iki adam yanda sinirden şekil değiştiriyorlardı. Saatlerin sonunda hava kararmaya başladığında tepenin arkasındaki harabeye dönmüş köye şaşkınlıkla baktılar. Çatıları parçalanmış evlere, yıkılmış ağaçlara ve öldürümüş hayvanlara dehşet içinde bakarken tüyleri diken diken olmuştu. Fakat ortada tek bir canlı yoktu... Ne canavarlar... Ne de insanlar... Dally'nin dudaklarından kopan hıçkırık ile Wist kolunu genç kızın omzuna attı ve yavaş yavaş sıvazladı. "Merak etme Dally, her şey yoluna girecek." dedi. Bu güven veren cümlelerin ardından 25 kişilik grup köye farklı yollardan inmeye başlamıştı. Raben, Jessie, Asır ve Prens Leonardo aynı yoldan gidiyorlardı. Jessie midesi bulanmış bir şekilde ağaçtan bedeninin yarısı kopmuş bir ceset sarkıyordu. Yüzü mosmor olmuş bir adam, kana bulanmış saçlarından yere damlayan kanlara baktı ve etrafta ölümü tattıran pis bir koku... Jessie gibi diğerleri de ellerini ters bir şekilde ağızlarına dayamışlardı. Gerçekten de ölüm koyuyordu etraf. Genç kız midesi kaldırmadığından gözlerini başka bir tarafa çevirmişti ki orada yatan bir kadın cesedini görmesiyle çığlık attı. Raben, Jessie'nin çığlığıyla arkasını dönmüştü ve zavallı kadının kopmuş başına baktı. Vahşice öldürülmüş kadının sanırım tek bacağını yemişlerdi... Jessie, gözlerini kapatmak istercesine alnını Asır'ın omzuna yasladı. "Burası çok korkunç..." Köyün yolu üzerindeki küçük çıkıntılara sanki yağmur yağmış gibi kan birikmişti. Köye her ne olduysa gerçekten de kan dondurucuydu. Bütün Efendi'ler köyün ortasına toplandıklarında Wist hâlâ kolunu Dally'nin omzunda tutuyordu. "Bu geceyi burada geçirmek zorundayız." demişti. Aralarından bir Efendi iğrenircesine kaşlarını çattı. "Emin misiniz? Geri gelebilirler!" dediğinde Wist başını iki yana salladı. "Zannetmiyorum. Bir kere burayı talan etmişler, şimdi yeni yerler arıyorlardır." dediğinde Juar başını iki yana salladı. "Belki de burayı yuvaları haline getirmişlerdir?" dediğinde Jessie de yukarı aşağı başını salladı. "Bu ihtimal de çok yüksek." dedi Juar'a katıldığını belli ederek. Wist, kaşlarını çatarak gökyüzüne baktı. "Hava karardı gitmemizin olanağı yok gibi görünüyor." dediğinde herkes bunun da çok doğru bir sebep olduğunu düşünüyordu. "O zaman en sağlam ve en geniş olan bir eve girelim." dedi Asır ve gözlerini parçalanmış evlere çevirdi. "Gruplara ayrılalım. En uygun yeri bulan ıslık çalsın." diyen Wist ile herkes tekrar gruplara ayrıldı. Bu sefer turuncu renkli saçları olan bir kız aralarına katılmıştı. Prens'in sol tarafındaki boşluğa doğru hafif hafif süzülürken elini koluna sarmıştı bile. "Burası çok korkunç değil mi?" diyerek turuncu gözlerini Prens'e dönmüştü ki Prens'in kendisine attığı bakışların çok daha korkunç olduğunu görerek ellerini çekip yalandan iki üç kere güldü. "Evet." Genç kız titrek elleriyle turuncu saçlarını omzundan arkaya atarken yutkundu. "Bu kadar vahşi olan yaratıkları yok etmeye gücümüz yetecek mi?" dediğinde Prens yeşil gözlerini kıza bakan Jessie'ye çevirdi. İşte bunu hiç kimse bilmiyordu... Karşılarına çıka diğer evlere göre çok daha büyük olan bir eve girmeyi düşündüler. Asır temkinli adımlar ile evin bahçesine devrilmiş olan ağacın üzerinden geçip kapıya doğru yöneldi. Tam kapı kolunu tutmak için bir iki adım atmıştı ki ayağı altında hissettiği iğrenç bir şey ile geriye doğru birkaç adım attı. Beş genç yerdeki yapış yapış olan yeşil bir pisliğin toplandığını görerek aynı anda başlarını kaldırdılar. Evin çatısı üzerinden yağmur damlasından çok daha yapışkan olan yeşil bir pisliğin yere damladığını görerek hepsi garip sesler çıkararak kaçmışlardı. "Lanet olsun!" Asır'ın bağırışıyla Prens Leonardo da kalkan midesi yüzünden arkasını döndüğünde diğerleri de ses yüzünden yanlarına toplanmıştı. "Bu iğrenç şey de ne?" diyen Wist ile Jessie yüzünü buruşturdu. "Benim öldürdüğüm zaman da etrafa böyle bir şey saçılmıştı." dediğinde kalabalıktan yükselen sesler ile derince nefes aldı. "Daha önce Wieper mı öldürmüş?" "Çok güçlü olmalı?" "Efendi'ler Wieper'ları tek başlarına öldürebilir mi ki?" Tüm bu fısıltıların arasından Asır bulduğu eve yöneldi. Açılan kapı sesiyle bütün Efendiler oraya yönelmişti. Asır gıcırdayarak açılan kapıya kaşlarını çatarak baktı bir müddet ve içeriye doğru kafasını uzattı. Etrafta sadece yer yer kan izleri vardı. Geri dönüp kendisine bakan Efendiler'e baktı. "Geceyi burada geçirebiliriz." dediğinde herkes içeri girmişti. Asır, inceleyen bakışlarını evin içindeki kırılmış, yer yer çizilmiş ahşap mobilyalarda gezdirirken Dally dolu dolu gözleriyle etrafa bakıyordu. Efendi'ler salona toplanmış çantalarındaki küçük pikelerini yere serip plan yapmak için kendilerine yer oluştururken Asır evin üst katına çıktığında Pembe Boyut'un Efendisi Dally ile karşılaştı. Dally, arkasından gelen sesle endişeyle arkasını dönmüştü ki Asır ile göz göze geldi. Gülümseyerek genç adama baktı. "Çok teşekkür ederim, iyi ki geldiniz." dedi kırık bir ses ile ve eline kana bulanmış, camı kırık fotoğraf çerçevesini aldı. Asır, genç kızın yüz ifadesinden anladığı üzere bu evi ve sahiplerini tanıdığını düşündü. "Onları tanıyor musun?" dedi en sonunda Dally'nin yanına gelerek. Dally elinin tersiyle yanağından boynuna süzülen göz yaşını silerken burukça gülümsedi. "Evet, evet onlar çok güzel insanlardı." dedi baş parmağıyla fotoğraftaki kişileri okşarken. "Bu köyün büyükleriydi. Her şey ile onlar ilgilenirdi. Zorda olanlara yardım eder, çocuklara hediyeler verirlerdi. Şimdi ise..."dediğinde küçük bir hıçkırık kaçtı dudaklarından. "Şimdi çok korkunç..." diyerek duvardaki pençe izlerine, yapış yapış yeşil sıvılara ve en önemlisi halkına ait olduğunu bildiği kanlara baktı. "Merak etme, her şey yoluna girecek." diyen Asır ile Dally ona baktı. Burukça gülümsedi. "Bu evin altında köye dağıttıkları yiyecekler vardı. Gel bakalım." diyerek fotoğraf çerçevesini yerine koydu ve koşarak merdivenleri indi. Asır genç kızı takip etti. Dally , arkasından gelen Asır'a gülümseyerek bakarken biraz olsun içini rahatlatmak istiyordu. Güçlü durması gerekiyordu. "Bodrumları tam bir cennet..." Asır, Dally'nin kendisine bakarak açtığı kapıyla birlikte gözleri dehşet ile açıldı. Onlarca ceset üst üste binmiş, her yer kan revan içerisindeydi. Kapının açılmasıyla leş kokusu resmen yüzüne vurmuştu. Asır koşarak bodruma girdiğinde Dally de dehşet içerisinde onunla birlikte içeri girdi. İçeriye dolmuş sinekler cesetlerin kanlı tenlerine konuyorlardı. Neredeyse tüm köy halkı buradaydı. "Olamaz..." diyen Dally'nin ardından gelen bir inleme sesiyle Asır hemen gözlerini cesetlerde gezdirdi. "Biri yaşıyor." Asır yüzü kandan dolayı seçilemeyen ihtiyar bir adamı altlardan tutup dışarı doğru çekti. Yaşlı adamı Dally de öteki kolundan tutup çektiği sırada yaşlı adam öksürmeye başladı. Dudaklarından sızan kan boynuna doğru akarken dolmuş gözleriyle Dally'e baktı. İki kere öksürdü ve bir şeyler demeye çalıştı. Tam sonunda sesini bulmuşken dışarıdan gelen aşırı korkunç bir ses ile ikisinin de gözleri bodrum kapısına döndü. Kan dondurucu bir hırlama... "Ka...çın..."
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD