"Gidişini izleyin tav eder hizsizleri. "                 Sancak; Gözümden düştüğün an

2790 Words
Asır son sürat ormanın ortasında can havliyle koşuyordu. Ya kendini ya aklını kaybedecekti! Belki de kaybetmişti. Kucağındaki kız sanki bir külçe gibi ağırlaştıkca ağırlaşıyor ve ayılmamak için direniyordu. Asır boğazının alamadığı nefeslerden dolayı şiştiğini hissederken korkarak arkasına baktı. O devasa kurt kendilerini takip ediyordu ama oldukça sakin adımları vardı. Saldırmayacağı oldukça belli olsa da Asır deli gibi çarpan kalbi ile koşup kaçmaya devam ediyordu. Terden anlına yapışan saçları , burnundan aldığı nefes yetersiz kaldığı için aralıklı dudakları ile toprağa baya çıka koşuyor , her tökezleyişinde Jessie'yi tutması zorlaşıyordu. En son görünen çiftlik ile kapkara gözleri ışıldar gibi olmuştu. Genç kızı tutan parmak uçları uyuşmaya yüz tutmuş, topukları sızlamaya başlamıştı. Son bir defa endişe ve panik içerisinde başını arkaya çevirdi. Göreceklerinden korksa bile bakışları görmeden edemeyeceğine yeminler eder gibiydi. Omzunun üzerinden devasa ormana kısa bir bakış attı ve neredeyse bir tabur hayvanın ormanın girişine yığılmış kendilerini seyrettiğini gördü. Kuşlar, kargalar, doğanlar, ceylanlar, kurtlar, tavşanlar, yılanlar, ayılar... Hepsi kendisine bakıyordu, bu manzara Asır'ı deli gibi korkuttu. Ayakları birbirine dolandı ve tökezler gibi oldu. Bu tökezlik önüne dönmesine sebep oldu ve bir daha arkaya bakacak cesaret bulamadı. Aklında kargaların ormanın üzerinde vahşi halde süzülüşleri vardı. Kısa bir yutkunuş korkudan ve koşmaktan şişmiş boğazını yaktı. Çiftliğin kapısında girer girmez bağırmaya başladı. "Kimse var mı?" boğazı yırtılırcasına bağırıyor, kıpkırmızı olmuş, bitap düşmüş yüzü daha da kötü bir hâl alıyordu. "Yardım edin! Kimse yok mu?" Tekrardan bağırmıştı, sanki boğazı bir bıçak ile yarılmış gibiydi. Kanıyormuş gibi yanıyordu. Bayan Gabriella duyduğu ses ile mutfaktan endişeyle çıkmış ve Prens ile yemek yemekte olan eşine baktı telaşla. "Bir bağırış duydum Thomas." dedi kısık bir ses ile ve ardından yemek masasında herkes dışarıdan gelen bağırışı duyarak birbirlerine bakındı. "Biri yardım etsin!" Bu acı dolu bağırış Asır'ın son gücüydü. En sonunda kırılan diz kapakları ile yere diz çökmüş genç kızı göğsüne bastırmıştı. Bayılacak gibi hissediyordu. Bu harcadığı efordan ya da taşıdığı kızdan dolayı değildi. Az önce yaşanılan olağanüstü olaydandı. Asır delirdiğini düşünüyordu ki başını kaldırdığında dönüp duran kara gözlü kargaları gördü. "Sen de kims-?" Bay Damon gördüğü adamın kim olduğunu sorgulayamadan genç kızının kucağında baygın bir hâlde durduğunu fark edince panikle gözleri açıldı. "Jessie!" Bay Damon koşarak yerde dizleri üstünde duran adamın kucağındaki kızının yüzünü kendine çevirdi. Burnundan hafifçe sızan kana, soluk tenine baktıktan sonra bakışları genç adama dönmüştü. Genç adamın kıpkırmızı olmuş gözleri, neredeyse moraracak olan yüzü, anlına yapışmış saçlarına baktı. Damarları şişmiş ve permeperişan gözüküyordu. "Ne oldu?" dedikten sonra derince nefes aldı. Kızı yaşadığı için içine buzlu sular dökülmüştü. "Kimden kaçıyorsun?" dedi endişe ile. Prens Leonardo ve yardımcısı Thomas onlardan iki üç adım geride olayları endişeli ve meraklı bir hâlde izliyordu. İkisi de bu adamı handa gördüklerini hatırlıyorlardı. Soğuk ve kaba duran adamın kolay kolay bir şeylerden korkmayacağı belliydi. Prens Leonardo'nun gözü ise Bay Damon'nun kucağındaki kızdaydı. Onun bu adamla işi neydi ve şimdi durumu iyi miydi? İçerisinde bulunan endişe kabarcıkları hafif hafif çoğalıyordu. Endişeli gözleri genç kızın soluk teninde geziniyor, onun iyi olduğuna kanaat getirmek istiyordu. Bay Damon kal gelmiş genç adama tekrar sordu telaşlı sorunu. "Kimden kaçıyorsun?" dedi panik dolu sesiyle ve genç adamın omzunu sertçe sarstı. Asır kıpkırmızı olmuş gözlerini karşısındaki adama çevirdiğinde bedeninin alev alev yandığını hissediyordu. "Onlardan." diye fısıldayan adam hafifçe başını kaldırdı ve öğlen vakti etrafı karartan gökyüzündeki kargalara baktı. Yüzlerceydi. Yüzü neredeyse moraracak olan iri yarı genç adamın gökyüzüne bakışıyla göğe bakmalarıyla korkuyla geriye birer adım atmaları bir olmuştu. Çiftiğin üzerinde gezinen sessiz kargalar dönerek delicesine bir hava akımı oluşturuyordu. Asır daha fazla dayanamadığını hissetti ve bitap düşmüş kara gözlerini karşısındaki endişeli adama çevirdi. "Onu korudum." dedikten hemen sonra üstüne düşmesin diye tuttuğu tonlarca ağırlığı serbest bıraktı. Üzerine düşen ağırlık Asır'ı ezip geçerken genç adam yere sere serpe uzanmış, kendinden geçmişti. Thomas ve arabacı koşarak genç adamın kollarının altından tuttu ve çiftlik evine sürüklemeye başladılar. O sıra da Bay Damon elleri titreyerek kızını kaldırıp kucakladığı gibi eve koşmaya başlamıştı. Bayan Gabriella kocası eve girer girmez kapıları kapatmış ve telaşla pencereleri kapatmaya koşmuştu. Evin tüm pencerelerini kapatmak için koşarken eteği hep tahta çıkıntılara takılmış, birkaç kez tökezlemesine sebep olmuştu. Loş bir ışık evi aydınlatırken Bayan Gabriella son pencereyi de kapatmış ve krem rengi perdeyi telaşla çekiştirmişti. Düzenli saçları hafifçe dağılmış, göz bebekleri endişeyle büyümüştü. Nefes nefese eşinin yanına koştu ve kucağındaki kızını koltuğa yatırmasına yardım ettikten sonra elini Jessi'nin solgun teninde gezdirdi. Endişeli gözleri hemen sonra diğer koltuğa yatırılan genç adama kaymıştı. Anlındaki boncuk boncuk olan terler birer birer elmacık kemiklerine süzülüyor, göğsü çok zayıf bir şekilde inip kalkıyordu. Yerinden kaltığı gibi eteklerini topladı ve mutfağa telaşlı adımlarla koşmaya başladı. Bir kovayı tahtadan rafın içerisinden çıkarıp içerisine su doldurdu ve bir bez parçası aldı. Telaşlı adımlarını bu sefer genç adama çevirdi ve hızla yanına gidip diz çöktü. Bayan Gabriella genç adamın terlemiş tenini temiz suyla silerken gerideki 5 adam pencerenin önüne dizilmiş , çiftiğin etrafında tur atan kargalara bakıyordu. Sessiz sedasız uçuşan kargalardan biri ansızın sivri pençelerini pencere camına vurmasıyla, aralarındaki en korkak olan , arabacı hafif bir bağırış ile geriye tökezledi. Karganın simsiyah gözü Jessi'nin üzerinde gezindi ve yüksek bir ses ile bağırdı. Bunun ardından bütün kargalar bir anda toplanmaya, tuhaf şekillerde uçmaya başladıktan hemen sonra ormana yöneldi. Evin içerisindeki sessiz uğultu herkesi derin bir suskunluğa itmişti. Kimse bir tek cümle kuramıyor ve hiçkimse birbirine bakamıyordu. Bir anda koltukta ölü gibi uzanan genç adamın yüksek sesle çektiği nefes ve ani bir hamleyle kendini kaldırıldı ile yerinden sıçramışlardı. Thomas ve prensin korumaları kılıçlarını çoktan kullanmışlardı ve herkes bilinmeyen bir şeye karşı tetikteydi. Asır açtığı kara gözlerindeki siyah sanki odaya yayılıyor , herkesi kara deliğine çekiyor gibiydi. Şişmiş damarları, morarmış dudakları ve kasılmış kasları onu oldukça güçlü ve korkunç göstermişti. Nerede olduğunu anlamak için etrafa attığı telaşlı bakışlar karşısındaki kahverengi gözlü minik kadın ile kaybolmuştu. Endişeyle başını çevirdi ve Jessie'nin koltukta uzandığını görerek hızlıca ayağa kalktı. Başı dönen genç adamın gözleri bir an kapakara oldu ve olduğu yerde sendeledi. Bayan Gabriella genç adamın koluna girerken onu uyardı. "Daha yeni ayıldın, ani hareketler yapmamalısın." Asır genç kadının elini ittirdi, Bay Damon bu hareket karşısında kaşlarını çatsa da adamın tam anlamıyla ayık olmadığının farkındaydı. "Jessie!" diyerek genç kızın yanına uzandı ve bileğini kavrayıp çevirdi. Bileğindeki yıldızlara baktı. Korkuyla açılan gözleri endişeyle parladı ve olduğu yerden hızla kalkıp pencereye koştu. "Kaçalım!" diye bağırdı. Prens Leonardo genç adamın karşısına geçerek kaşlarını çattı. "Siz de kimsiniz?" diye sorduğunda Asır deli bakışlarını karşısındaki süslü adama baktı ve kaşlarını çattı. "Asıl sen kimsin? " dedikten hemen sonra başını iki yana salladı ve ellerini kaldırıp gözlerini kapattı. "Aslında ne var biliyor musun? Hiç umurumda değil! Kaçalım, hemen!" Prens Leonardo kendisine yapılan saygısızlık ile öne atılacaktı ki Bay Damon'nun sorusunun cevabını daha çok merak ettiğini fark etti. "Kimden kaçacakmışız?" dedi Bay Damon kaşlarını çatarak. Herkes çok endişeliydi ve herkes bunun sebebini deli gibi merak ediyordu. "Bana inanmazsınız." diyen Asır arkasını döndü ve ellerini pencereye yasladı ve kara gözlerini ormana dikti. Mavi gözleri parıldayan kurt işte bu anı bekliyormuş gibi ulumuştu ve işte o zaman kıyamet yaklaşmak adına ilk adımını atmıştı. "Ormandan!"dedi Asır bir ümit ile. "Gelecekler, hepsi gelecek!" dedi saçlarını çekiştirerek bir sağa bir sola yürürken. Thomas daha fazla dayanamayacağını fark ederek sinirle Asır'ın üzerine atladı ve yakasını kavradığı gibi sırtını duvara dayadı. "Doğru dürüst anlat ne anlayacaksan!" diye hırladığında Asır adama sert bir kafa attı ve yere yıktı. Thomas sertçe yere düşünce diğer koruma olan Jhon Asır'a tekme atmak istese bile bacağını tutulduğu gibi karnına tekme yemesi ardından ise kalkan Thomas'ın üzerine atması bir olmuştu. Arabacı da hırlanarak genç adamın üzerine atladığında Asır sert bir yumruğunu yüzüne gömer gömmez adamı düşürmüş ardından ise bağırmıştı. "Ne haliniz varsa görün!" Asır can havliyle kapıya doğru koşmuş ve kapıyı açıp kendini dışarı atması ile durmak için dizleri üzerine düşmesi bir olmuştu. "Hassiktir..." Bütün ev dışarı çıkmıştı ki Asır'ın dizleri üzerinde yerde oturduğunu ve evin önündeki hayvanlardan oluşan orduyu görüp öylece kalakalmışlardı. Kurtların en büyüğü olan liderleri buz mavi gözlerini dikmiş Asır'a bakıyordu. Arkasına dizilmiş bir kurt sürüsü ve onların arkasında ceylanlar, geyikler, yaban köpekleri, yılanlar, ayılar, doğanlar ... Ormanın tüm sakinleri çifliğin önüne dizildiği sıra kurdun başka bir uluyuşuyla Asır gözlerini çiftlikteki atlara çevirdi. Çiftlikteki hayvanlarda koşarak bu sürüye katıldığında Bayan Damon koçarak eşine sarıldı ve korkuyla ona sığındı. Ancak Bay Damon da bu manzara karşısında ne yapacağını bilmiyordu. Bir an sonra evin içerisinden gelen adım sesleriyle Prens Leonardo arkasını döndü ve kendilerine gelen Jessie'yi izledi. "Jessie..." diye mırıldanan Prens Leonardo genç kızın kolunu tutmak istediği sıra tekrardan ulutan devasa kurt ile hafifçe geri çekildi. "Durun." dedi Jessie birden bire. Jessie kendini oldukça garip hissediyordu, bedeni karıncalanıyor başı de gibi ağrıyordu. Kanlanmış gözlerini diz çökmüş Asır'a çevirdi ve ona doğru yürümeye başladı. "Asır." dedi yüksek bir sesle. Asır, Jessi'nin sesini duymasıyla başını çevirmiştiki bacağındaki karıncalanma yüzünden bağırarak ayağa kalktı. Sağ bacağından tırmanan sürücü böcek genç adamın cebine doluşuyordu. "Bu ne anasını satayım lan!" diye kendi dilinde küfür eden Asır bağıra çağıra koşuyor, bacağını sirkeleyip duruyordu. "Asır! Dur!" Jessi'nin bağırışını duymayan Asır hâlâ böceklerden kurtulmaya çalışırken birden yanaklarına konan eller ile şaşkınca durdu ve Jessie'nin cam gibi parıldayan yemyeşil gözlerine bakakaldı. Nefesini bile tutmuştu, kalbi o an atmayı bile bırakmıştı. Asır onun için durmuştu. Böcekler en sonunda Asır'ın cebinden çıkardıkları zümrüt kolyeyi yere bırakmışlardı. Jessie , yavaşça Asır'ın yanaklarını okşadı ve onu sakinleştirdi. "Ben buradayım, kötü bir şey olmadı. Sakin ol ve güzel bir nefes al." diyerek yanaklarını hafif hafif okşayarak Asır'ın kendine gelişini izledi. Asır , nefeslerini düzelmesi ile vücudunun daha da dinçleştiğini hissetti. Jessie ise yerdeki kolyeye uzandı ve kurdun buz mavisi gözlerindeki ifadeye bakarak kolyeyi taktı. *Bizi anlayabiliyor musunuz, efendim?* diyen devasa kurt ile Jessie şaşırsa da korkmadı. Korkacak hiçbir sebep yoktu. Yıllardır onlar kendisinin dostuydu. Korkarsa dostuz dediği yılları mahvolurdu. "Evet." dedi Jessie onlara doğru adımlarken. *Onlar da gelmeli, efendim.* dedi ağaç dalındaki doğan. "Kimler?" diye sordu Jessie merakla. *Biz onları size göstereceğiz ama onlar bizi anlayamazlar. * diyen yılanların biri hafifçe öne çıktı. "Tamam, söyleyeceğim ben onlara." Bu sözün üzerine iki koca yılan aheste aheste kendilerine gelmeye başlamışlardı. Herkes birkaç adım geri çekilince Jessie gözlerini kıstı ve herkese teker teker baktı . "Kimse yerinden kıpırdamasın! Birilerini seçeceklerini ve onların kendileriyle bir yere gelmelerini istediğini söylediler. " Şaşkın ifadeler karşısında Jessie derince nefes aldı. " Eğer karşı koyarsanız, sorumluluk almayacağım." Jessi'nin ürkütücü cümlesiyle herkes put gibi yerlerinde kalakalmıştı. Bayan Damon'nun titrek ellerini tutan Bay Damon genç kızının cesur gözlerine baktı şaşkınca. Yılanları yeşil çimenler arasından süzülürken Asır karşısına geçip kendisine bakan yılan ile göz göze geldi. Yavaşça başını kaldırıp Jessie'ye baktı. "Jessie?" dedi kaşlarını kaldırarak. "Onları anlıyor musun?" dedi Asır şaşkınlıkla. Jessie gözlerini Asır'a çevirdi ve onun kapkara gözlerine başını hafifçe eğerek baktı. "Evet Asır, onları anlıyorum. Dahası. "diyerek elini kalbine getirdi. "Hissediyorum..." dedikten sonra başını çevirdi. Diğer yılan doğruca Prens Leonardo'nun karşısında durmuştu. Thomas Prens'ini korumak adına öne atılacaktı ki tıslayan yılanın ardından kükreyen boz ayı ile hafifçe geri çekilmek zorunda kaldı. "Beni takip edin." diyen Jessie'nin çıplak ayaklarının altından büyüyen papatyalar aşırı güzel gözüküyordu. Pren Leonardo, Jessi'nin peşinden giden Asır'ı görünce kendisi de omuzlarını dikleştirdi ve Thomas'a beklemesini emretti. Prens Leonardo, Jessie ve Asır gizemli ormanın derinliklerine doğanın ordusuyla gidiyorlardı. Prens Leonardo etrafında sürünen yılanların arasından geçip giden geyiklere baktı. Hiç bu kadar yakından canlı kanlı görmemişti. İstemsizce vücudunun gerildiğini hissederken ayakları altındaki toprağın hafiften çiçeklendiğini fark etti. Başını hafifçe Jessie'ye çevirdi ve onun belinden aşağı süzülen saçlarını, dik başına baktı. Jessie ne yaptığını bilmiyordu, ne hissettiğini veya nereye gittiğini hiç bilmiyordu. Sorsalar tek bildiği annesi Gabriella babası Thomas'tı. Jessie bir de doğru yolda olduğunu biliyordu. Kesinlikle bu yürüdüğü yol en doğru yoldu. Asır ise yaşadığı şeylerin şokuyla ilerlese de biraz biraz aklı başına geliyordu. Jessie son bir kütüğün üzerinden geçti ve devasa bir ağacın altından geçtiler. Mor ve pembe yaprakları olan tatlı bir ağacın altında durdular. Jessie derince bir nefes aldı ve başını görkemli ağaca doğru kaldırdı. "İşte geldik. " dedikten sonra devasa ağacın kovuğundan çıkan yaşlı büyük bir kaplumbağa Prens Leonardo'nun kaşlarını çatmasına sebep oldu. Jessie dudaklarını yaladı ve başını çevirip omzunun üzerinden Prens Leonardo ile Asır'a baktı. Asır kara gözlerini dikmiş kaplumbağanın uyuşuk adımlarla kendilerine gelişini izliyordu. "Hoşgeldiniz, efendim..." diyen kaplumbağa ile Asır ve Prens Leonardo birer adım geri gitmişlerdi. Prens Leonardo ilk kez bir kaplumbağadan saygı görüyordu ancak bu şaşkınlığını belli etmek yerine babasından öğrendiği gibi burnunu havaya kaldırdı ve omuzlarını dikti. "Hoşbuldum." dediğinde Asır ve Jessie kaşlarını havaya kaldırarak Prens Leonardo'ya baktılar. Asır hafifçe Jessie'ye doğru eğilirken dik bakışlarını prense dikmişti. "Bu dangalak da kim?" Diye fısıldarken Jessie "şşşşşşş" sesi çıkararak onu susturmaya çalışmıştı. "O veliaht Prens Leonardo." dediğinde Asır göz devirdi. "Kıçımın prensi. " dediğinde Jessie yanlışlıkla gülecek gibi oldu. "Siz de hoşgeldiniz Prens Leonardo ama burada bir asil varsa o da Efendimiz Jessie'dir." diyen kaplumbağa ile herkes şaşkınca birbirlerine bakmışlardı. Jessie işaret parmağını yüzüne tutarken "ben mi?" demişti şaşkınca. "Şu an en az garip olan şey senin Efendi olman Jessie! " dedi Asır göz devirerek. "O koca kaplumbağa konuşabiliyor!" dedi ve ardından bağırdı "hem de aksanı benimkinden daha iyi!" Prens Leonardo tüm sinirlerinin boşaldığını hissederek bu isyana güldüğünde Asır sinirli bakışlarını Prens'in gözlerine çevirdi. "Çok mu hoşunuza gitti majesteleri?" diye sordu Asır sinirle. "Birazdan pitonlar da konuşunca nasıl güleceğinizi merak ediyorum (!)" dediğinde Prens Leonardo sinirle yüz çevirdi. Asır kaşlarını çatarak Jessie'nin üzerime eğildi tekrardan. "Bunun Prens olduğuna emin misin? Az önce saydım sayıştırdım ama hiç 'kelleni uçururum soysuz!' demedi?" diyen Asır sinirleri boşalmış gibi hissediyordu. "Asır!" diyerek onu uyarmak istese de Jessie istemsizce kendini gülerken buluyordu oysa karşısında devasa bir kaplumbağa vardı ve konuşabiliyordu. "Yağmur yağar , toprak kokar. Güneş doğar, çiçek açar. Rüzgar dolanır, yaprak salınır. Bunca güzellik varken insan hep kırılan ve kırandır. " diyerek yanlarına varan kamplumbağa buruşmuş yüzünü gençlere çevirdi. "Bir kapı saklıdır , tarihin ciltlerinde. Sır perdesi bir kere aralanır, Meraklı insan oğlu ise ya perdeyi yırtmak için hırslanır; Ya da hırs içerisinde yakıp yıkanır." Kaplumbağa gözlerini kapatmaya ve anlatmaya başlamadan önce mırıldandı. "Benim öyküm uzundur, ne diz tuttur ne soluk unutturur. Buyrun oturun , orman benim dostumdur." Prens Leonardo ilk defa Asır'a baktı ve "Bu hep böyle kafiyeli mi konuşur?" dediğine Asır sinirle güldü. "Sanki kendisi kırk yıllık dostumdur?" dediğinde Jessie ikisininde yaptığı kafiyeye hafifçe gülümsedi. Kaplumbağa derince nefes aldı. "Wieper'lar. Galaksiler arasındaki bağı sağlayan bir geçip bu mor yapraklı ağacın kökleri arasındaki elektrik ile oluşur. Bu geçit insanı iki galaksi arasındaki dünyaya bağlar. Dünya 2. Galaksidedir. Birinci galaksi ise Wieper'ların boyunduruğu altında mahvolmuş bir gezegendir. Şimdi ise yemeleri gerek başka bir gezegen arayan iblislerin oluşturduğu korkunç bir kavimdir. " dedikten sonra buruşuk teni daha da buruştu. " Bundan binlerce yıldır bu kökleri koruyan bir ruh oluştu. Bu üç ruh kökleri Dünya üzerinde insanlardan, insanları ise diğer dünyadan korudular." Bundan 10 sene evvel açılan bu kapı insanların gizemli bir soyu tarafından keşfedildi ve hırslı insanoğlu bu kapının peşine düştü ama bilmiyorlardı ki eğer kapı açılırsa Wieper'lar dünyayı sömüreceklerdi. Herkesi boyunduruklarına sokacaklar ve onları kendi rahatları için kullanacaklardı. Bir önceki Üç Miğfer onları durdumuştu ancak bu bilgiyi öğrenen soyu bulamamışlardı. " dedikten hemen sonra gözlerini açtı ve Jessie'ye baktı. " Siz, efendim. Siz yeni nesilsiniz."dedi fısıldayarak. "Ye koruyucu sizsiniz ve sizin koruyucunuz bu iki genç adam. Kehanet sizi bir araya getirdi ve siz de kehanet için bir olacaksınız." dediğinde Asır sinirle güldü. "Siz gelecekten gelmiş olsanız ve bizimle dalga geçiyor olsanız daha gerçekçi olurdu kaplumbağa bey." dediğinde Prens Leonardo da gülerek Asır'a katıldı. "Bu kansıza katılacağım aklıma gelmezdi ama son derece haklı. Bir soylunun halktan birine boyun eğdiği ve onu koruduğu nerede görülmüş? Olacak iş değil." dedi alayla. Jessie bu söze kırılsa da dik omuzlarını asla düşürmedi. "Seni döverim Prens bozuntusu." dediğinde Prens Leonardo kızın vahşi gözlerimi görerek hafifçe geri çekilse de kendisine yaklaşmasını oldukça seviyordu. "Prens Leonardo ve Osmanlı torunu Asır. " diyen kaplumbağa hafifçe ayağa kalktı. "Biriniz krallığın rahat ve ihtişamlı sarayından kalkıp gelmiş diğeri ise koca bir ülkenin en uzak kesiminden. Kader ise sizi Efendimize getirdi. Kader sizi bize getirdi, çünkü ruhunuz bu ormana ait. " dediğinde Asır ve Prens Leonardo dişlerini sıkmışlardı. "Ruhlarınız bir önceki koruyucuların ruhlarıyla aynı. Her zaman lider bir dişi , koruyucular ise erkek olur. Çünkü dişi kurar, dişi tutar , dişi büyütür. Erkek ise korur, kollar ve dişinin ördüğü hayatı yaşaması için olanak sağlar. " dedikten sonra Jessie'ye baktım. "Efendim, ister koruyucunuz olsun olmasın, ormanlar sizindir. Doğa sizindir, güç sizindir, aşk da sevda da sizindir. Yeter ki siz bizim olun. " dediğinde Asır ve Prens Leonardo Jessie'nin göz gözlerine bakmışlardı. "Bu Wieper'lar tam olarak ne?" Jessie takıldığı soruların cevaplarının çok daha önemli olduğunu düşünüyordu. "Wieper'lar. " diye mırıldandı kaplumbağa. "bir kanguru düşünün ancak ağzı bir köpek balığının kafası kadar büyük. Gözleri kırmızı, ve kanguru gibi güçlü kuyrukları vardır. Kısacası insanın değil dünyanın kanını dondurur. " dediğinde Asır kaşlarını çatmıştı. Böyle saçmalık mı olurmuş? "Eğer sizinle gelmek istemezler ise binlerce yıl ormanı koruyan ruh bedenlerini çiğneyebilir. " diyerek Asır ve Prens Leonardo'ya baktığında Jessie başını çevirip Asır ve Prens Leonardo'ya baktı Yeşil gözlerindeki güç büyük bir ihtişam ile parladıktan hemen sonra çenesini dikleltirdi. "Önemli değil. Doğa benimleyse ben de sizinleyim."
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD