6.Bölüm

2437 Words
Gamzeden... Azerbaycandan gelişimiz çok tuhaftı. Odaya gidip sinirle telefona bakan Yağıza tokat attım. O da şaşkındı. Alevi hastaneye götürmesi için birini gönderdi. Kendisi benim peşimden geldi ama aklımda o iğrenç memeler varken Yağızı dinlemedim. Aleve uçak bileti alınmıştı o sonra gelecekti. Uçaktan atlacağım bak konuşma benimle diye bağırınca Yağız susmuştu. Galiba gerçekten yapacağıma inanıyor. Ben salak mıyım seni atarım kendimi atmam. Şuna bak canımı sokakta bulmadım. Çocuklar soru sormak istedi ama izin vermedim. Ne başıma geldiyse onları bulaştırmaktan geldi. Çok sinirli olduğumu anlayınca onlarda sustu zaten. Evde ilk işim odaları ayırmak oldu. Son işlemleri de bitirip çocukları yatırdım. Kendi odama gideceğim zaman Yağız kolumdan tuttu. - Biraz konuşalım mı? - Çok yorgunum uyuyacağım. - Uykun gelecek mi? Ona baktım, perişan görünüyordu. Kafamı tamam anlamında salladım. Odama bakınca yine tepem attı. - Mutfakta konuşalım dedim. Onu geçip merdivenlere yöneldim. Kuzu gibi peşimden geliyordu. Masaya oturdum. - Kahve? dedi sempatik bir sesle. Heee Yağız tüm sorunlarımızı çözer kahve? - Yorgunum yapamam dedim. - Kim sana yap dedi ben yeni bir Türk kahvesi öğrendim sana yapacağım. Gülmemek için dudağımı ısırdım. Cezveyi arıyor, çikolata nerede bu nerede şu nerede haklısın Yağız kahveyi sen yaptın. Tereyağını bile koydu ama çok güzel olmuştu. - Nasıl olmuş? - Güzel olmuş, nereden öğrendin? - Tek kalınca insan öğreniyor bir şeyler. Fal bakmayı da öğrendim hatta. - Ciddi misin Yağız? - Evet kapat bakayım. Sıcak, sıcak kahveyi içtim. - Ayy dudağım yandı. - Dikkat et dedi boğuk bir sesle. Ben de susmuştum. Sadece birbirimize bakıyorduk. Geçen gün beni öperken dilini neredeyse mideme sokacaktı. Ahh unutamıyorum, azgınlığım sinirimi geçecek artık. - Gamze özür dilerim. - Ne için? - Bilmiyorum ama niye sinirlendiysen onun için. Bak o videoyu gördüğümde şok oldum beklemiyordum ben bir şey yapmadım. Aramda asla bir şey yok o kızla. - Yoksa niye özür diliyorsun. Haklıysan öyle davransana. - Derdim haklı falan olmak değil ben sadece seni istiyorum. Yanımda, gülümserken bana aşkla bakarken, gerisi umrumda değil. - Yağız o kızla aranda bir şey olmadığını biliyorum ama onu niye sekreter olarak seçtin. Senin suçun burada? - Gamze yeterli donanıma sahipti. - Yeterli donanıma sahip orta yaşlı bir kadında olabilirdi. Kadın olmasına gerek yok erkek olsun. Neden yani mini etekli bir kız. Bunun sorun olacağını düşünmedin mi? Sorun kız olması da değil, kızın tek derdi seni elde etmek bunu göremedin mi gerçekten? - Özür dilerim. Söz veriyorum erkek asistan tutacağım söz. Ben o kıza dikkat bile etmedim Gamze. - Fincan soğudu Yağız dedim. Verdiğin sözleri tuttuğunda konuşuruz. Fincanımı eline aldı. Neyse halin çıksın falın falan demesi gerekmiyor mu? - Falında bir adam var, takım elbiseli, yakışıklı, zengin, seni... - Belki okul hocamdır baksana bana yüksek not veriyor mu? Morali bozulmuş gibi bana baktı. - Yok o değil bence baş harfi Y diye bastırdı. - Tamam işte ben okul sitesinden baktım, Yalçın diye bir hocam vardı. Ağzında ne geveliyor bu? Dilini mi ısırıyor, dişlerini mi sıkıyor. - Kimmiş o Yalçın hocan acaba? - Ne bileyim işte fotosunu gördüm sadece. - Anneeeee Kafamı çevirdim pijamalarıyla Ziya kapıda duruyordu. - Oğlum baban gibi her yerden çıkma, birgün öldüreceksiniz beni. - Babamla yine aşk mı yapıyorsunuz? - Ziyaaa - Emine kardeşimiz olacak dedi ama nasıl yaptınız merak ettim. Yağız nefes alamıyormuş gibi bir ses çıkardı. Senin oğlun Yağız. - Yapmıyoruz gel buraya yatırayım seni. - Yok ben babamla uyuyacağım yine o gitmesin, yanımda olsun. - Babacığım bir yere gittiğim yok. Gel buraya diyerek Ziyayı kucağına aldı. Bak,büyüt, besle, sütünü ver, saçlarını süpürge et hepsi babacı olsun. Bedavadan baba oldu, yaparken zevk aldı sonra çıkarana kadar kaç kez öldüm ben. Karşıma baktım. Çok güzeller ama... - Anlaşıldı sen Ziyayla uyu ben de gidiyorum dedim ayağa kalkarak. - Anne özlediysen sen babamla uyu ben kızmam. - Yok oğlum sen uyu dedim. Bu çocuk nereden öğreniyor bu lafları. Yatağıma geçip kendime acıdım. İki gün öyle geçti. Çocuklar durmadan babam tekrar gidecek mi diye soruyordu. Yok demekten dilimde tüy bitti. Pazartesi sabahı çocukları mutlu etmek için birlikte okula bıraktık. Ziyanın ilk günüydü. Bir kızın yanına oturdu siz gidin falan demeye başladı. Çocuk resmen babasının oğlu iki gün önce Alev diyordu şimdi Zeynep diyor. Erkek milleti yeter ki daha iyisini bulsun. Okuldan çıktık. - Çocukları sen alırsın ben okulda olabilirim. - Tamam seni bırakayım ben buraya gelirim tekrar. - Gerek yok ben giderim. - Gamze lütfen saçmalama. - İstemiyorum diyerek taksi çevirdim. Üstüne düşmedi, ısrar etmedi. Ne oluyor lan? Yağız yok ben bırakacağım desene. Taksiye bindim ama arkadan Yağıza bakıyordum. Okula gelene kadar boş boş yollara baktım. Şimdi bu Yağız niye ısrar edip üzerime düşmedi. Hep kaç taktiği olmaz biraz ilerlemek lazım. Kendi kafama vura vura bunu hatırlattım. Sınıfımı bulana kadar canım çıktı. Öğrenciler üniversiteyi kazanacak zekası varsa sınıfı da bulur diye düşündüler heralde. Kimse beni düşünmemiş. Sınıfa girince herkes ayağa kalktı. Gidip bir yere oturdum. Herkes bana bakıyordu. Takım giyerek biraz abarttım sanırım. Bunlar niye bana bakıyor. - Ayy sen şu gruptaki ablasın biz de öğretmen zannettik dedi tatlı ama salak bir çocuk. - Nereden ablan oluyormuşum ben senin, hadi oradan. Sınıfta bir iki kıkırtı oldu ama bakışımla sustular. Hayır Yağız arkamdan gelmemiş zaten sinirliyim şunların yaptığına bak. Yanıma tatlı bir kız geldi. - Oturabilir miyim? - Tabi dedim gülümseyerek. - Deniz ben dedi aynı gülümsemeyle. - Gamze ben de. - Ahh siz şu gruptaki 35 yaşındaki arkadaşımızsınız. Çok takdir ettim sizi ya sizinle tanışmak istiyordum zaten. Tam lafı çakacağım kız beni büyüledi. - Ben sizi takdir ediyorum asıl benden geçti ama yine de çabalıyorum. - Öyle söylemeyin öğrenmenin yaşı yok üstelik bu çabanız herkese örnek olmalı bence. Kızıl saçlı, mavi gözlü hoş bir kızdı. Baya alımlıydı yirmi yaşında olduğunu söyledi kız. İyi bari bu ergenlere kalmadım. Kız ben seni yerim. Bana bunlarla gelin işte benimle zıtlaşmayın. Bir kız daha geldi yanımıza adı Zehraymış. O da Deniz gibi tatlı bir kızdı ama benim gibi balık etliydi. Kesinlikle kilolu değiliz yani üstelik ben diyet bile yapıyorum. Zehra 18 yaşındaydı Adanadan gelmişti. Deniz de Malatyadan gelmişti ama annesi İzlandalıymış. Saç ve gözden anlamıştım zaten. Ben de işte diyet yapıyorum Denize de mi önersem. Mesela doktor akşam yediden sonra bir şey yeme diyor kazık haricinde bir şey yemiyorum. On ikiden sonra öbür güne denk geldiği için yiyebilirim ama kiloluyuz diye bizi salak yerine koyamazlar. Kızlarla biraz sohbet ettik. Zehra yurtta kalıyormuş, Deniz bir akrabasının evinde adam ve kadın orta yaşlı oldukları için kabul etmişler. Böyle iyi akraba edinmek lazım. İlk dersimiz psikolojiydi. Halkla ilişkiler alanında yükselmek istiyorsak psikolijiyi bilmeliyiz. Sonuçta psikoloji bozmakta üstüme yok bu dersi geçerim ben. İkinci sınıftan biri arkada hoca çok sinirli kimse geçemiyor dersinden falan diye fazla konuştu ama ben inanmıyorum. Kendimi babaanneye sevdirmişim hoca kim ya? Ohaaa bu adam hoca mı? Gözlükle içeri girdi. Takımı jilet gibiydi ama adam çok cool davranıyordu. Üstelik elinde falan dövmeler vardı. Önce selam verdi. Bizi dinlemeden derse geçti. Tanışma olmayacak mı? - Oho hoca değil sanat eseri dedi Zehra. Deniz mal mal bakıyordu. Hoca da sanki Denize bir saniye fazla baktı. Güzel kız şimdi yani benden güzel olamaz ama güzeldi olabilir Gamze. Hoca anlattı da anlattı benim anladığım tek şey psikolojiye dair hiçbir şey bilmediğim oldu. Sınıftaki yazılı zamanları, ödevler ve hocanın söylediklerini öğrencilere söylemek için her sınıftan bir yardımcı seçiyormuş. Bütün kızlar masaya çıkacaktı az daha biz üç silahşörlee birbirimize baktık. - Siz isim neydi dedi bana. Evliyim ben olmaz kardeşim. - Gamze ama ben yapamam üzgünüm üç çocuğum var bir sorumluluk daha alamam dedim. Hocadan da korkuttular ama kafasını salladı makul buldu bence. - Peki sizce sınıfta bunu yapabilecek kapasitede bir öğrenci var mı? Sınıfa baktım bunlar kendilerine sahip çıkarmıyorlar daha birde sorumluluk alacak yok be. Zehrayla Denize baktım. Deniz akıllı konuşuyordu böyle sert bir hocaya böyle dişli kız gider. - Deniz arkadaşımız olur bence dedim. Denizin gözleri büyüdü. Yanlış mı yaptım. - Tamam bir annenin içgüdülerine her zaman güvenirim Deniz arkadaşınız bu işi alsın. Lütfen saat dörtte odamda olun dedi sonra sınıftan çıktı. - Kız ne oldu rengin attı işin çoktur ama ben hocanın gözüne girersin diye düşündüm. - Şanslı sürtükler diyerek iki kız yanımızdan geçti. - Kime dedi bu kız tam kalkacağım sürtük kimmiş ona göstereceğim Deniz tuttu. - O kız hocaya yanık instagramda beğenmediği ve yorum atmadığı fotoğrafı yok dedi Zehra. - Yani kız yardımcı olacak başka bir şey yok dedim. - Kıskandı demek ki dedi Zehra. Deniz sus pus olmuş. - Ya özür dilerim Deniz sen akıllısın diye seni söyledim. - Yok önemli değil üstesinden gelirim. - Size yemeğe çıkarsam hem tanışırız hem de affedersin. - Yok olmaz öyle şey teşekkür ederim. - Saçmalamayın kızlar siz artık benim kankalarım oluyorsunuz ve ben de zengin olduğuma göre sizde bundan faydalanacaksınız. - Oha zengin misin gerçekten, manken falan mısın? - Değilim ama bu endüstri bu güzelliği kaldıramaz diye yoksa kesin olmuştum. - İkiniz de çok güzelsiniz bir de bana bak normal bir kızım dedi Zehra. Biz de Denizle restoranta gidene kadar Zehrayı övdük. Güzelce konuştuk. İyi gelmişti. Deniz yurt dışı hayalleri olduğunu söyledi. Zehra aman okuyayım diye geldim Adanada kebapçı dükkanları varmış orada çalışırım zaten dört sene hayatımı yaşayayım diye geldim dedi. Güldük eğlendik. Kızlar ikisi de sap olunca ben sinirlendim. En güzel yılları sonuçta. - Bulsanıza kendinize birilerini ya bakın sevmek çok güzel bir duygu. Ben kocamla tanışmadan önce hayatım siyah beyazdı, şimdi rengarenk bir gökkuşağı gibi. Ona baktıkça kalbime dolan şey için bile yine tüm çılgınlıkları yaparım. - Nerede biz de öyle şans ama Deniz bizim hocaya abayı yakmış sanki. - Ne alaka Zehra, lütfen. - Ne lütfen kızım ayının bala baktığı gibi bakıyordun. İkimizde güldük. - Ben Malatyadan tanıyordum ama o beni tanımadı sanırım. - Akraba falan mı dedim. - Yok benim teyzem onun ailesinin evinde çalışıyor. Geçen sene kayısı bahçesinde çalışmaya gittim. Okul kazanınca biriktirmek için. Bir kedi kafasını küçük tenekeye sıkıştırmıştı. Sonra ben onu çıkarmaya çalışırken geldi, birlikte veterinere götürdük. - Ayy çok romantik dedi Zehra. - Kız sus anlatsın dedim. - Yok anlatacak bir şey yok ertesi gün İstanbula dönmüştü. Kediyi de bulamadım, ben yani belki hatırlar sandım. - Unutulacak bir kız da değilsin ama niye görmezden geldi ki acaba dedim. - Lütfen kızlar aramızda kalsın ikimizin de başı yanmasın bak dedi korkarak. Zehrayla bakıştık. - Saçmalama bizden sır çıkmaz. - Yani Deniz hem eğer adamdan hoslanıyorsan ben size ders verebilirim. - Abla onun belli bana ders ver kız kurusu olarak ölürüm ben bu gidişle. - Ayy ben ikinize de yeterim engin tecrübelerimle sizi uçuracağım merak etmeyin. Kedinin ciğere baktığı gibi bana bakıyorlardı. Uçmak deyince babaanne aklıma geldi. Seni gidi sen de istiyorsun belli belli. - Sen Zehraya anlat benim işim olmaz kimseyle dedi Deniz. - O iş ben de bekleyin. Sonra saat ilerleyince kalktık. Deniz hocanın yanına gitti bende taksiyle Zehrayı yurda bıraktım eve geçtim. Anahtarla kapıyı açtım ev mis gibi yemek kokularıyla dolmuştu. Yağızın ve çocuklarımın kokusundan sonra en sevdiğim koku yemek kokusu. - Aaa annem geldi dedi Ziya. - Anne babamla yemek yaptık, pasta yaptık dedi Emine. - Aferin size diyerek alınlarını öptüm. Yağız mutfakta masayı hazırlıyordu. Babaanne emir veriyordu oğlum öyle olmaz, böyle olmaz bunu yap diye. - Masa öyle mi kurulur Yağız dedi en son babaanne. - Yaaa çok güzel görünüyor Yağız teşekkür ederim dedim. - Rica ederim yorgun olursun diye masaya bakarak konuştu. Yemek boyunca da öyle soğuktu. Çocuklarla çok eğlenmişler, çocuklar anlata anlata bitiremiyordu. Oğlum bilseydim ben de size iş yaptırırdım ne çok sevmişsiniz. - Yarın okul var hadi çocuklar yatağa dedim. Hepsi yorulmuştu itiraz etmediler. Yağız da bana yardım ediyordu. Babaanne yine kanepede uyuyakalmıştı. Çocukları odalarına bıraktık. Yağızla koridorda tek kalmıştık. - Neyse ben de uyuyayım. - Hop diyerek önüne geçtim. Kafasını kaldırıp bana baktı. - Yağız okulla ilgili seninle konuşmam gereken şeyler var? - Buluşan, eden mi var Gamze kim rahatsız ediyor seni diye celallendi. - Odama gel konuşalım diyerek döndüm. Ben hızlandıkça o da geliyordu. - Kim o? Yatağıma oturdum. - Kimse yok Yağız bir sakin ol. Rahatlar gibi nefes aldı. O da yanıma oturdu. - İki kız arkadaş edindim, çok tatlılar. Sonra biraz sohbet ettik. Başka bir şey olmadı. Güzel geçti ilk günüm. - Sevindim senin adına Gamze. - Eee o zaman tebrik etmek için öpsene dedim. Gözleri büyüdü, Yağız buna dayanamaz. Dudağımı uzattım. Alnımdan öptü. - İyi geceler Gamze diyerek kalkıp gitti. Yağız, sen ne yaptın? Hemen kalkıp odasına gittim. Yatakta uzanmıştı. - Gamze ne oluyor? - Seninle uyumaya geldim diyerek yatağa atladım. Ona sarılıp üstümüzü örttüm. - Gel bakalım diyerek iç çekti. Alnımı öptü. Yaaa aşağı in beni kesmiyor bu. Öylece uyuduk. Yağız seni kimseye yar etmem sadece benimsin. . . . (Deniz) Saat dörtte hocanın kapısını tıklattım. Kapı da kilitliydi. Sorun olur diye bekledim ama kimse gelmedi. Saat dokuza geliyordu tam kalktım üniversiteden çıktım. Durakta biraz bekledim ama otobüs gelmedi. Geç bir saat değildi ama erken de değildi. Biraz yürümek ve kafamı toplamak için duraktan ayrıldım. İki çocuk birbirini dürterek beni gösterdi. Büyük şehirlerde alışmadığım için ve duyduğum kötü hikayelerle bu saate kaldığım için kendime küfrettim. Ben hızlandıkça onlar da hızlandı. Durakta bekleseydim keşke kim sana yürü dedi ki korkuyla koşmaya başladım. Arkamdakilerin de sesi geliyordu. Koşarken çarptığım duvar beni tuttu. Duvar mı? Kafamı kaldırdığımda Yalçın hoca bana bakıyordu. Çantam dağılmış yerlerdeyken ben sadece gözlerine bakıyordum. Çok yakındı, eli belimde göğsü göğsüme çarpıyordu. - İyi misin ? Ben konuşma yetimi kaybettim sanırım. - Kafanı mı çarptın? Neden konuşmuyorsun? Ondan hızlıca ayrılıp çantamı toplamaya başladım. - Ben özür dilerim. - Demek konuşabiliyorsun? Niye koşuyordun dedi aynı sert ve soğuk sesiyle. Şimdiye kadar hep bu ses tonuyla konuştuğunu gördüm. Arkama baktığımda iki çocuk bize bakıyordu. O da fark etti sanırım. - Gel bakalım diyerek elimden tuttu. Sıcacıktı elleri, büyük ve sert. Elim içinde kayboldu. Biraz yürüdük. Sonra arabananın önünde durdu. - Bin dedi. Ben sadece ona bakıyordum. Kapıyı açıp beni içine itti. - Bu saate kadar beni mi bekledin diye kızdı. - Siz bekleyin dediniz ben de bekledim diye patladım. Ben bağırınca kaşlarını çatıp bana baktı. - Kaldığın yer nerede? - Beni bir durağa - Kaldığın yer nerede? dedi daha sert bir ses tonuyla. Ben de evi tarif ettim. Çantam kucağımda ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. - Teşekkür ederim dedim tam arabadan çıkacakken. - Bir daha bu saate kalma dedi sadece. Sinirle kapıyı çarpıp çıktım. Onun yüzünden başıma gelenlere bak bir de adamı söylediklerine bak. Israrla gitmedi. Ben de beklemeden eve girdim anahtarla. - O kimdi dedi Şevket amca. - Ödümü kopardın Şevket amca, kimse değil dedim hesap vermek istemeyerek. Elini kaldırdığı gibi tokadı çarptı yüzüme. - Sen bizi elaleme rezil mi edeceksin. Baban oku diye yanımıza gönderdi son kez söylüyorum ayağını denk al yoksa kovarım seni bu evden. Karısı kapıda bana bakıyordu ses etmedi. Babama söylesem nereye gideceğim, dışarı çıksam hocam oradaydı. Gözümden düşen yaşa lanet ederek kafamı tamam anlamında salladım. Bana verdikleri odaya doğru ilerledim. - Çay yap bir de elin iş tutsun dedi. Sadece onlara baktım ve kafamı salladım. Geçecek merak etme...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD