bc

MECBUR BARIŞACAĞIZ ARTIK

book_age18+
8.8K
FOLLOW
33.9K
READ
love-triangle
possessive
sex
playboy
kickass heroine
comedy
office/work place
surrender
like
intro-logo
Blurb

Mecbur evleneceğiz artık serisinin ikinci kitabıdır.

Üniversite sınavına girip kazanmış 35 yaşındaki Gamze'nin okumakla imtihanını anlatmaktadır.

3 çocuk annesi olup, hem okumak hemde anne olmanın verdiği zorluğu tatlı bir mizah anlatımıyla okumaya var mısınız?

Tek başına çocuk büyütmek ve kariyer yapmak isteyen Gamze aynı zamanda iki yıl sonra bir sinirle boşandığı kocasını geri kazanmaya çalışmaktadır.

AYRILIK KADERİMİZ İSE KAVUŞMAK SAVAŞIMIZ OLUR...

Deniz ve Yalçının kaderini yaralı bir kedi birleştirdi. Gaddar büyüyen bir çocuk kendini merhamete bırakabilir mi?

chap-preview
Free preview
1.BÖLÜM
Gamzeden... Yağızdan boşandım, babaanneden boşanamadım. - Bu çocuklar çok ses çıkarıyor başım ağrıdı. Yaşlıyım ben yaşlı. Torununun evine git demek geldi içimden tabi ki de diyemedim. İki sene önce Yağızın artık eskisi gibi olmadığını fark edip sinirimden boşanmıştım. Maillerine bakmıştım beni aldatmıyordu. Zaten bana ayıracak vakti yoktu diğer kadınlara gitmezdi, biliyordum. Hayatında sadece işi ve çocukları vardı. Çok iyi bir babaydı. Kalan tüm vaktini onlara ayırıyor, onlara masallar okuyup uyutuyor tüm ihtiyaçlarını karşılıyordu. Ben evde fazlalık gibiydim. Kendimi evdeki televizyon gibi hissediyordum. Sırf ev sessiz kalmasın diye açılmış ama kimse tarafından dinlenmeyen bir eşya görevi görüyordum. Kapansa bile kimsenin umurunda olmayan. Bozulsa tamir edilecek ama tek işlevi bir eşya olan biriydim. Kadınlığımı unutup sadece anne olmamı istiyordu. Bir birey değildim. Yağız sadece baba olmaya odaklanmışken benden de aynısını bekledi. Çocuklar küçükken bu kadar düşünmeye vaktim yoktu. Zaten hepsine yetişmek tüm günümü alıyordu. Zaten Yağızın değişme zamanı üçüncü çocuktan sonra başlamıştı. Daha doğrusu oğlum üç yaşındayken. Neşat baba trafik kazasında hayatını kaybetmişti. Kazadan önce Yağızla masal gibi bir hayatımız vardı. Ayşem, Eminem ve Ziyamı bir sene arayla getirmiştim. Birlikte büyütüyor, eğleniyor hayatın tadını çıkarıyorduk. Neşat baba işlerin bir kısmını devralınca Yağızın daha fazla vakti olmuş tüm zamanını bizimle geçiriyordu. Çocuklar uyuyunca geceleri bizim aşkımızı anlattığımız zamanlardı. O gün sadece babası ölmemişti. Yağızın da içinde ölen bir parça vardı. Babası ölünce ve ailenin tüm sorumlulukları Yağıza kalınca iki sene içinde çok değişmişti. Sanki sürekli ölecek ve çocukları babasız kalacak gibi davranıyordu. Ona yardımcı olmak istediğimde beni geri çeviriyor sürekli meşgul olduğunu çok çalıştığını iddia ediyordu. İki sene içinde sadece cumartesileri sevişir olmuştuk. Geri kalan zamanda konuştuğumuz konular çocuklar nasıl, bugün ne yaptılar, hasta mı oldular. Yağızın ağzından çıkacak tek kelimeye hasret kalmıştım. Günden güne eriyordum, o da aynıydı. Derdine derman olamıyordum, izin vermiyordu. Bu beni daha çok perişan ediyordu. Ziya çok yaramazdı. Birgün bahçede koşarken düşüp başını yarmıştı. Yağız bana bağırıp beni suçladığı zaman bardağı taşıran son damla olmuştu. Ben çocuğumun düşmesini mi istedim ? Yeterince bağırıp çocuğun başından ayrılmadı. Sabah pişman olup yanıma geldiği zaman ona boşanmak istediğimi söyledim. Olan olmuştu. Çok dil döktü, bana yalvardı ama dinlemedim. Ağzından çıkacak tek kelimeye hasret günlerim geçmişti. O zaman konuşacaktı. Şimdi bir önemi yoktu benim için. Kararlı olduğumu anladığı zaman sakince kabul etti. Çocukları benden almaya çalışıp beni süründürmedi. Ortak velayetle tek celsede mutlu ailemi yıktım. İki yıl önce yıkılan ailem kağıt üzerinde de bitmişti. Kafamı sallayıp bu güne döndüm. Geçmişi düşünmenin bir manası yoktu. Ziya'nın adını Gamze-Yağız isminde zeya birleşimi oluşturup mantıksız gelince Ziya' ya çevirmiştim. İkimizin uyumu olsun istedim, uyumsuz bir çocuk olmuştu ama... Ayşem 9 , Eminem 8, Ziyam 7 yaşında bu sene okula başlayacaktı. Ayşe ne kadar uysal, söz dinleyen olgun bir çocuksa diğer ikisi o kadar asi, dik başlı ve yaramazdı. Ele avuca sığmıyordu. Yetmezmiş gibi ben torunlarımdan ayrı kalamam diyerek babaanne yanıma yerleşti. Oğlu ölmeden önce Yağız ve beni basmaktan tövbe çekmeye alışkındı. Ölüm ona yaklaşınca kadın kendini din işlerine verdi. Değişmiş gece gündüz zikir çeker ve tövbe eder olmuştu. Ben de öleceğim cennete oğlumun yanına gideyim diyordu. Belli mi kim nereye gidecek diye soramadım. Babaanne ibadet etmek için odasına gidince çocukları yatırmak için ben de ayaklandım. Boşanırken Yağız nafaka ve bu evi kabul etmezsem çocukları alacağını söyledi. Ben de mecbur kabul etmiştim. Onun parasını sadece çocukların masraflarını ödüyor ve mutfak alışverişini yapıyordum. Asla kendime bir parça elbise bile almadım. Bana tercih ettiği işi ve parası onun başını yesin. Emine ve Ziya yaramazlık peşinde birbirine sataşıyordu. Ayşem elinde okuma kitabı sakince oturmuştu. - Kardeşler kalleş olmuş, kalleşler kardeş. Kim kardeş kim kalleş belli değil kardeş dedi Ziya. Oğlum tekerleme mi bu sen bunu nasıl aklında tuttun? - Ziyaaa, Ziyaa diye bağırdım. Akşama kadar tabletten öğreniyordu bu lafları. - Anne o da bana vurdu dedi Emineyi göstererek. - Yeter yataklara hadi beni daha fazla kızdırmayın bak terlik geliyor. Barışıp öyle gidiyorsunuz diye uyardım. Birbirine sarıldılar. Suratlar beş karış tabi. Merdivenden çıkmadan Ziya Eminenin saçını çekip - Sona kalan çürük yumurta diye koşmaya başladı. Kızım durur mu arkasından o da koşturuyor. - Düşecek şimdi bunlar. - Ben bakarım anne sen zaten çok yoruldun bugün. - Benim akıllı bıdığım diyerek başını öptüm. Yukarı çıkınca bilgisayarı açıp ÖSYM tercih sonuçlarını açıklamış mı diye baktım. Yine açıklanmamıştı. Pes etmek yok Gamze kendin için o okulu kazanacaksın. Yağız adisi ve tüm insanlara inat kariyer de yapacağım. Sınava çalışırken Ayşem bana matematikte çok yardımcı olmuştu. Bir ara çarpanları ayırırken bana da bir tane çarpacak zannettim. Kızım ben liseyi bitireli yıllar oldu. Sonra 3 çocuk doğur akıl mı kaldı ? Ses gelince çocukların odasına bakmaya gittim. - Oğlum o ses değiştirme aletini bırak kaç gündür elinden düşmedi. Ya telefon, ya tablet ya da bu aletler yeter ama.. - Off anne bir rahat bırak beni. Bu çocuğun ani çıkışlarını gördükçe ağlayasım geliyordu. Nerede yanlış yapıyorum ben ? Sakinleşip oğlumu yatırdım. Yarın Yağızla bu konu hakkında konuşmam gerekiyordu. Biraz da babası ilgilensin ben yetişemiyorum artık. Ağlayarak yatağıma yatıp uyumaya çalıştım. Rüyamda babaanne mi konuşuyordu. Kadın yılların intikamını alıyordu. Yağızla yedi sene kadını uyutmadık o da geceleri artık beni uyutmuyordu. Çocuklar uyanmasın diye hemen ikinci kata inip odasına gittim. Tamam zikir çek ama böyle sesli değil babaanne. Teras kata kadar sesin geliyor. - Hanımmm bu kadar yeteeeerrr, aartıkk uçmaaaa baaak. Ne oluyor ya? Bir erkek sesi geliyordu odadan. - Erdin aartıkk seeenn uçmaaa baaak. Telaşla kapıyı çalmadan odaya girdim. Babaanne odaya erkek mi aldı? Kadın şaşkınlıkla balkonun kapısını açtı. - Babaanne ne yapıyorsun? - Bırak beni melun şeytan diyerek beni yana itti. Kendi suyunu alamayan kadına ilahi bir güç gelmişti. Eklem ağrılarım, oy boynum, oy sırtım deyip duruyordu akşama kadar. - Geliyorum Allah'ım diyerek kendini balkondan aşağı attı. Odasının aşağısında güm diye bir ses geldi. Sanırım uçamadı. Uçtu aslında konamadı. Hemen koşup balkondan aşağı baktım. Babaanne yere düşmüş Ziya ve Emine elinde ses değiştirme makinesiyle yanında dikiliyordu. - Anneeeee diye bağırdılar. Ben sizinle nasıl baş edeceğim ? Bunu Yağıza nasıl açıklayacağım ? . . . Ayağında iki çatlak, kalça kemiğinde bir kırık. Kollarında ezikler ve tepesinde sinirle babaanne salondaki koltukta uzanmıştı. Yağız da onun kadar sinirliydi. Sanki ben atmışım balkondan. Kadın gayet kendi isteğiyle atladı. Engel olmaya çalıştım melun şeytan dedi bana. Ben kırılmıyorum bunlar trip atıyor. Allah'ım sabır ver. Babaanneyi taburcu etmişlerdi. Birgün geçmiş aradan gelmiş birde sinirli bakıyor. Nerede sürtüyordun acaba? Yurt dışındaymış beyefendi. Kimden izin aldıysa. - Nasıl oldu bu babaanne dedi telaşla. - Beşinci kattan düştü babaannen. - İkinci kattı anne dedi Ayşe. - Üç katta babaanneniz zıpladı kızım. - Dalga geçmenin sırası mı? Yağız sinirle bana döndü. Ne dalgası, kadını tutamadım. Allah'ım sana geliyorum dedi. Ceylan gibi sekerek atladı aşağı. Üç kat yükseldi resmen. Bununla kurtulduğuna şükretsin. - Oğlum ben erdim, evliyalara karıştım. Hâlâ erdim diyor. Off oğlum şimdi babana nasıl söyleyeceğim ben ? Bu kadın çok yaşlı söylesem bir dert, söylemesem bir dert. Olayları Yağıza anlatıyordu. Üç gündür ses duyuyorum uçmaaaa bak diyor bana biri dedi. Yağız telaşla bana baktı. - Gamze biraz yalnız konuşabilir miyiz? Hayır Yağız yalnız kalmamız hiç doğru değil ben bekâr bir kadınım sonuçta. Bekâr ve azgın. Senin için hiç iyi olmaz. Kolumdan tutup mutfağa yönlendirdi. Kolumu sinirle çektim. Oda bana sinirle bakıyordu. - Bir zamanlar sana dokunmam için yalvarıyordun. - Senin de dediğin gibi bir zamanlar... Eğilip bana yaklaşmaya başladı. Geri geri giderken masaya çarpınca beni masayla kendi arasında sıkıştırdı. - Demek şimdi hoşuna gitmiyor. Elinin tersiyle yanağımı okşayarak boynuma doğru yol aldı. Bluzumun üzerinde göğüs ucumun etrafında gezinip elini çekti. Dokunuşunu hisseden meme ucum hemen dikleşmiş ve sertleşmişti. Hain meme ucu... - Yalancı diyerek güldü. Nefes nefese kalmıştım. - Bana dokunmak için hiçbir fırsatı geri çevirmiyorsun bakıyorum. - Kadınlara dokunmayı hep sevmişimdir dedi ukala bir şekilde sırıtarak. Tepem attı. Benim de tepem attı. Karşısına geçip sağ elimi göğsüne diğer elimi pantolonunun önüne götürdüm. Onun yaptığı gibi elimin tersiyle okşamaya başladım. Şehvetten gözleri parlamıştı. Elimin altında şişen aleti arzusunu açıkça belli ediyordu. Gözleri kapanmak üzereyken kendimi geri çektim. - Sadece benim elimin altında böyle titreyebilirsin. Sinirle ağzını açarken Ayşe mutfağa geldi. - Babaanne su istedi. Hemen geri çekildim. Ben de kızarmıştım. Arkamı döndüm. Bir bardak su doldurup verdim. Ayşe gidince ikimiz de sinirle bakışmaya devam ettik. - Babaannem delirmiş neden beni aramıyorsun ? Ya çocuklara da bir şey yapsaydı. Ne delirmesi? Yok o öyle değil? Gel açıkla şimdi Gamze. Ziyamı nasıl ispiyonlayayım? Anne bir daha yapmayacağım babama söyleme diye yalvardı. Yaptığı şey daha ağır sonuçlara neden olabilirdi. - Sakin ol çocuklara çaktırmadan bu işi çözeceğine söz ver. - Neler oluyor? Olanları ve ses değiştirme aletiyle babaanneyi kandırdıklarını anlattım. Sinirden kulakları bile kızarmıştı. - Ziyaa, Ziyaa buraya gel diyerek odaya girdi. - Ne yapıyorsun çocukların haberi olmasın dedim. - Yukarıda odasında baba. Ayşe babaannenin yanında oturuyordu diğer ikisi yine yoktu. - Yağız dur diyerek arkasında gittim. Çocukların odasına doğru gidiyordu. - Sakın vurma oğlum daha küçük onlar. Ne yaptı yine kardeşlerin diyerek bağırıyordu babaanne. Vurma mı? Benim çocuklarıma el kaldırırsa ikisini de öldürürüm. Siz dövün diye doğurmadım ben. Daha hızlı davrandım ama Yağız Ziya'nın odasına girmişti. Kulaklık takılı telefonun önünde kendini çekiyordu. Girdiğimizi görmedi bile. - Babaları gelsin kurşun iki buçuk lira gidere gider. Elini sallayarak dans etmeye başladı. - Gamze bu çocuk ne yapıyor? - Bilmiyorum. - Oğlum ne kurşunu, sen böyle kaba konuşmayı nereden öğreniyorsun? Kafayı çevirdi. Bizi yeni fark etti tabi kulaklık kulağında ölsem kimse duymaz. Al Yağız oğlun akşama kadar bunların önünde. Telefon, tablet, bilgisayar çocuğun odasında ne arasan var. Bu çocuk sanayide çalışsa bu kadar tamir bilmez. - Baba ne oldu, sen neden geldin? - Bir sebep mi olmalı oğlumu görmeye geldim. Artık oğlunla sen uğraş diyerek kapının önüne doğru ilerledim. Olmaz bu benim çocuğumu döver hemen ters istikamette dönüp yatağa oturdum. - Oğlum burada ne yapıyorsun? - Video çekiyorum baba. - Ne videosu? - t****k. Bana baktı açıkla der gibi. Benim bir fikrim yok akşama kadar bu hurdaların içinde işte. - Arkadaşların falan yok mu senin? Telefonunu gösterdi Ziya. - Başka arkadaşın yok mu? - Bilgisayarım var baba. - Sen başka demeden söyleyeyim bir de tableti var. Oyun konsollarını falan saymıyorum onlar arkadaş değil kardeş değil mi oğlum. - Evet anne dedi sırıtarak. - Tamam bunu sonra konuşalım. Babaannene yaptığını biliyorum. - Anne yaa söylemeyeceğim demiştin. - Annenin suçu yok ben öğrendim. Her bilinçli baba gibi Ziyaya nasihat vermeye başladı. Kafasını kaldırmış tavanı izliyordu. - Ceza olarak bin tane babaanne seni çok seviyorum yazacaksın. - Neee anne diye bana baktı. - Baban ne diyorsa o. Geçen sene zorla okuma yazmayı öğretmiştim. Sana çok faydası olacak demiştim. Bize faydası oldu. Yazmaktan nefret ediyor. Bir daha babaanneye karışmaz. Kadını öldürebilirdi Allah korusun. Oflayıp pufladı. Emine de benimle birlikte yaptı yarısını o yapsın dedi. Yağız Emineye de aynı cezayı vereceğini söyledi. Odada Ziyayı yalnız bıraktık. Yağız Eminenin yanına gitti. Ben de mutfağa yemek hazırlamaya gittim. Ayşeyle birlikte sofrayı hazırladık. Yağız da Emineyle Ziyayı alıp gelmişti. Babaanneye önceden yedirmiştim. Kadın yatakta zikir çekiyordu. Ailecek yemek yemek nasıl bir lüks olmuştu bizim için. Yağızla didişmeden bir arada duramıyorduk. - Baba bu gece burada kalır mısın? Yağız bana baktı. Bu nereden çıktı şimdi? Şimdiye kadar hiç ben de kalmamıştı. Ayşe böyle şeyler istemezdi. - Kızım babanın işi vardır. - Ama anne babaannem de hasta babam burada olursa daha iyi olmaz mı? Belki yine ağrısı olur hastaneye götürürüz. - Kız haklı gelin Yağızım burada kalsın. Sen zikir çekmiyor muydun? Allah'ın huzurunda bizi mi dinliyorsun? - Lütfen anne dedi Ziya. Emine de bana masum masum bakıyordu. - İşi yoksa kalabilir. Misafir odasında yer var. - Ailemden önemli işim yok. Tabi kalırım çocuklar. Hep birlikte Oleyy diyerek babasına sarıldılar. Ayşem yaşasın demişti. Bak, büyüt, saçını süpürge et sonra babası kalacak diye oley yok yaşasın. Babasından daha fazla kan almış bunlar, kansızlar. - Baba benimle kal benim yatağım büyük dedi Ziya. - Benim fikrimdi benim yatağım da büyük hem. - Benim suçum ne benimle kalsın dedi Emine. - Kavga etmeyin hep birlikte uyuruz deyip tek tek çocuklarını öptü. - Anne sen de bizimle uyur musun? - Hayır biraz babanızla uyuyun. Daha fazla zorlamadılar. Ayşe yemeğe oturunca telefonuna bildirim geldi. Getirmeyin telefonların masaya dedim kaç kere. - Anneee - Ne oldu? Yine ne yaptınız çocuklar. - Biz yapmadık sen yaptın! Herkes bana bakınca ben ne yaptım acaba diye düşünmeye başladım. - Artık üniversiteli oldun. - Neee Yağız babaanne ve ben hep bir ağızdan bağırdık. - İstanbul Üniversitesi Halkla İlişkiler bölümü gelmiş dedi heyecanla Ayşe. Halkla ilişkiler mi? Tamam Gamze sen okursun bu bölümü. Sonuçta halkla iliskilerin iyi senin. Kötü olacak bir durum yok. - Gamze bu ne demek oluyor? - Sınava girdim kazandım demek oluyor Yağız. - Çocuklara yetişemiyorum diyen sen değil miydin? Nasıl yetişeceksin ? - Babası değil misin sen bakarsın artık. - Ben çalışıyorum farkında mısın ? - Ben de okuyacağım asıl sen farkında mısın ? - Bunu sonra konuşacağız. - Hayır bunun konuşacak bir tarafı yok diye ben de aynı sertlikle cevap verdim. Gözlerini kısmış beni inceliyordu. Çocuklar burada diye şimdilik sustum. Yemekten sonra ben mutfağı toplarken Yağız çocuklarla oynuyordu. Misafir odasındaki yatak çift kişilikti. Çocuklarla birlikte tam olmasa da sığarlardı. Orayı hazırladım. Yağız burada uyuyacak diye azgın hormonlarım iyice tavan yapmıştı. Aşağıdan nehir gibi su akacaktı neredeyse. Onunla tartışmayı bile özlemişim. Bunlar uyusun banyoda sakinleşirsin merak etme diyerek kendimi avutmaya çalışıyordum. Yağızın yanına da gidebilirsin dedi beynim. Ya sen sus zaten azmışım. Hormonlarım mı beni yönetiyor, beynim mi bilinçaltım mı belli değil. Hormonlarım sırıtıyordu. Şu anda tabi ki ben yönetiyorum dedi. Belli oluyor göğüslerim bile sızlıyor. Yağız bir kere göğüslerini emerek morartmıştı hatırlıyor musun dedi beynim. Evet hatırlıyorum asıl sen Yağızın arkadan içime girdiği için boşaldığımı göremedi ve kızdı. Boşalırken yüzünü seyretmek istiyorum demesini hatırlıyor musun? Sabaha kadar uyutmamıştı. Ne saçmalıyorum ben? Misafir odasının yatağında oturmuş toplantı yapıyordum. - Gelinn Tam vaktinde babaanne. - Geliyorum babaanne. Kapıyı açıp hızla odadan çıkınca Yağıza çarptım. Düşmeyeyim diye beni tutup kendine bastırdı. Ben üç çocuktan ve boşanmanın stresiyle tıkanmaktan yetmiş kilo olacaktım neredeyse. Kendisi ve baklavaları gayet formda duruyordu. Ahh bende zamanında elli buçukta elli beş kiloydum. Belimden sıkıca tutmuş bırakmıyor zalımın oğlu. - Gelinnnnn - Geldim babaanne geldim. Kulağıma eğildi. - Ben de geleceğim birazdan. Boşalırken bu ses tonuyla geliyorum diye bağırırdı. Aferin Yağız aferin. Beni azdırman senin zararına olur. Yok ya da faydana olur. Sen istiyorsun ki azıp sana saldırayım. Yok öyle ben irademe sahip çıkmayı öğrendim. İki senedir soğuk suyla banyo yapmaktan kemiklerim üşüyor. Deliğim tıkansın diye yemek yiyorum zaten. Başka bir tıkaç istiyor ama... Onu itip sinirle babaannenin yanına geldim. Su istedi sadece. Bardaktaki suyla seni boğabilir miyim? Yağız çocuklarla yatağa geçince ben de derin bir nefes alıp kendi odama geçtim. Bu gece bitmeyecek belli oldu... Bana yine hasret, bana yine hüsran ben yine azmış bir durumda kaldım. Kendimi soğuk suyun altına atıp şarkı söylemeye başladım. İçerideki kapı mı açıldı. Ses gelince suyu kapatıp ses var mı diye dinledim ama bir şey duyamadım. Suyu açınca sanki tekrar içeriden ses geldi. Bir baksam iyi olacak. Banyoda bile rahat yok...

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

ÇINAR AĞACI

read
4.8K
bc

MARDİN KIZILI [+18]

read
132.9K
bc

Dilsiz Yürek

read
11.7K
bc

PERİ MASALI

read
6.1K
bc

HÜKÜM

read
170.2K
bc

Siyah Ve Beyaz

read
2.3K
bc

Leyl Tutkusu

read
439.0K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook