(Gamze)
İlk istediğim Alev işler biter bitmez Türkiye'ye dönecekti. Şimdi ben kıllandım diye işinden etmek istemedim ama tek yanlışına bakar. Gözünün yaşına bakmadan bir öpücük verir gönderirim.
İyi bok yedim. Bir hırsla kalktım ama Yağız beni uzun uzun öptüğü zaman daha çok azıyorum öylece kalıyorum. Kendimi yine ne hallere düşürdüm.
Canım kızlarım ve canım oğlum Alevin burnundan getiriyorlardı. İçeri bir geldik Alevin tepesinde uçuyorlar. Uçakta olmak yetmemiş. Yağız Bey ben biraz dinlenebilir miyim dedi gidip uyudu. Çocuklar da yorulmuştur diye yanına gönderdim uyusun demi ama.
Kaslarım isyan ediyordu. Niye boşalmadan bu işi bitirdin diye bedenimle savaşıyordum bir de. Yağız da benden farksız değildi. Pantolonun önünde kurmuş çadırı sıkıntıyla nefes alıyordu.
Tam ona kıyamayacağım aklıma geçmişi getiriyorum. Yağız çok sıkıldım dışarı çıkalım mı? Hayır Gamze işim var kalan zamanda çocuklarla vakit geçireceğim. Yağız biraz konuşalım mı? Gamze vaktim yok. Yağız ben... İşim var Gamze.
Libidomun yerini sinirim almıştı. Beter ol Yağız efendi. Kalkıp bir tane çarpacağım o olacak. Şimdi beni deli yerine koyar. Az önce öpüşüyorduk ne oldu şimdi. Elinin körü oldu Yağız ama güzel öpüştük. Dilini dileme doladığı zaman neredeyse üzerine atlayacaktım.
Otele vardığımız zaman çocukları da aldım uyuttum. Enerjileri tükenmiyordu. Uyumadan yüz tane soru cevapladım. Haftaya okulları açılacaktı. Hepsi heyecanlıydı. Hava alanından gelene kadar çok sevmişlerdi burayı. Bende seviyordum, Azerbaycan kardeş ülke.
Kendimi evimde gibi hissediyordum. Sanki Türkiye'de bir yere gelmişim gibi. Yağız ve Alev toplantı salonuna indiler. Otelde iki saatlik bir görüşmenin ardından geleceğim demişti. Ben de sabırla bekliyordum.
Beklerken okul grubuna bir bakayım dedim beş bin küsur mesaj vardı. İki gün oldu sadece kırk kişi ne konuşuyor bu kadar. Vazgeçtim geri kapattım. Ben bunları okuyana kadar alim olurum.
Tavana bakıp halime acıdım biraz. Dul kalınca iyi oldu koca derdin yok diyen arkadaşlarım aman bekarlık sultanlık diyorlardı ne oldu? Bekarlığım sultanlık olmaktan çıktı beş kıtada hüküm süren imparatorluğa doğru gidiyor. Bu ateşle birgün bir yeri yakacağım o olacak benden söylemesi. İkinci Nero vakası olurdu o romayı yaktı ben de İstanbulu yakardım bu ateşle.
Sonra elime telefonu alıp kızların durumlarına bakmaya başladım. Sürekli niye kendi fotoğraflarının arkasına müzik koyuyorlar. Herhalde kutsal bir amaçları var. Yaaa Deniz kız mı erkek mi bilmiyorum. Hiçbir yerde fotoğrafı yok şey yazmış " İstediğin kadar taşı sula, çiçek açmaz."
Duygulandım ama bu kime yazmış acaba? Kesin oradan buradan bulduğu sözleri yazıyordur. Ayy ama aklım karıştı. Yağızda taş gibi şimdi ben boşuna mı emek veriyorum bu aşka. Yanlış sulama yöntemini mi kullanıyorum ya da bir yer de yanlışlık olmalı.
Taş gibi vücudu var ama sulayan o, beni suladı ve üç çiçeğim oldu. Boşalma sonuçta sulama gibi ama ben onu sulasam o çiçek açmaz simdi boşuna mı uğraşıyorum. Ayy beynim yandı bence ben düşünmeyeyim.
Biri de şey yazmış sevgilisini paylaşarak "Gönlüm karanlıktı, sen geldin" inşallah ayrılırsınız. Hayır yani Yağız niye bana böyle sözler söylemiyor?
Ayy aklıma bir fikir geldi. Şuan kafamdaki tilkiler bile saygı duruşuna geçtiler. Önemli değil ya benim beynim zaten hep boktan şeylere çalışır.
Çok ağladım gülme zamanı şimdi.
Elimde telefon banyoya gittim. Bu iki saat deyip Alevle fink atmasın. Yağızın işi belli olmaz. Eski çapkınlardan kim kaldı? Bir erkeğin uslandım demesine asla inanmıyorum.
Hemen Yağızı görüntülü arayıp sesi biraz kıstım.
- Alo Gamze ne oluyoo, Gamze.
Duymamış gibi kameranın önünde kıyafetlerimi çıkarıp açtığım suyun altına girdim. Saçlarımı yıkarken zaten onun sesini duymuyordum. İçten içe gülmek istedim ama Yağız tam karşımdaymış gibi heyecanlıydım.
Saçlarım bittikten sonra vücudumu ovaladım. Gereğinden fazla oyalanmıştım. Suyu kapamak isterken birden pat diye kapı açıldı.
- Ayy ne oluyor ya...
Yağız senin de bu birden dalışların yok mu beni benden alıyor yeter ama ölüp kalacağım şuralarda, ben de ölürsem cenazelerde kim ağlayacak.
- Pastırmam...
Bak ama bu iki oldu yine ağlayacağım ya Yağız alıştıra alıştıra söyle kalbim dayanmıyor.
- Yağız ne yapıyorsun çıksana dışarı.
- Yoook ne çıkması ben girmeyi düşünüyorum.
Kahkaha atacağım ama hiç komik değil. Zaten buralar alev almış gülemiyorum.
Ne alevi bak yine sinirlendim.
- Şimdiye kadar kiminleysen oraya git.
- Mehmet Bey'in yanına mı birbirimizden hoşlandığımızı sanmıyorum.
İşte buna gülmüştüm. Kıkırdama sesim banyoda yankılandı. Yağız kiyafetiyle suyun altına gelip ellerini belime koydu.
- Bir borç talep ediyorum. Seni öpmeden duramam.
Konuşacağımı düşünmediğim için kafamı salladım. O kıyafetleriyle ben çıplaktım. Suyun altında eli belimde kafamı kaldırmış ona bakıyordum.
Büyük bir açlıkla dudaklarıma yapıştı. Suyun altında kollarımı boynuna dolamış kendimi bırakmıştım. Sebepler beni ilgilendirmiyordu artık. Sadece Yağız ın olmak istedim. Taşı suluyordum çiçekte açtı işte. Eli sırtımda gidip geliyordu. Sağ mememi tutunca irkildim. Uzun zaman olmuştu.
- Anneeee Ziya saçımı çekiyor.
Zevkten değil sıkıntıdan ahh çektim.
Yağızla bakışmamız çok tuhaftı. Ziyanın elimden şekerini alınca öyle bakıyordu. Güleyim mi ağlayayım mı karat veremedim.
- Kapıyı kapat Yağız ya...
- Ne bileyim o heyecanla...
Hemen ayrılıp kapıyı kapattı. Ben de bornozu alıp giydim. Saçlarıma da havlu doladım.
- Sana da kıyafet getiririm bir duş al istersen.
- Olur soğuk su iyi gelir hatta dedi üzgün üzgün. Kahkaha attım. Ona öpücük atıp banyodan çıktım.
- Ziya neden Eminenin saçını çekiyorsun? diyerek yanlarına gittim. Üçü şaşkın bana bakıyordu.
- Ne oldu? Siz niye bana bakıyorsunuz?
- Anne siz babamla banyoda ne yapıyordunuz?
- Ziya o nasıl soru öyle? Banyo yaptık seni de yaptırıyorum değil mi? Babana havlu verdim.
- Haaaa dedi Emineyle Ziya. Ayşe kızarmış bana bakıyordu.
- Umarım birgün Alevciğim de bana havlu getirir.
- Sünnetine çağır Ziya o zaman sana peçete getirir dedi Emine.
- Ben sünnet olmayacağım, kestirmem.
- Çocuklar hadi yatağa. Yoksa yarın sizi gezmeye götürmem.
Hepsi koşarak yatağa atladı.
- Anne sen de git babamla aşk yapın biz rahat dururuz söz diye kıkırdadılar.
- Susun bakalım sizi yaramazlar.
Uzun zamandır böyle mutlu görmemiştim. Kapıyı aralık bırakıp hemen odada eşofmanlarımı giydim. Yağızında bavulunu açıp ona eşofman alıp banyonun kapısına bıraktım.
- Yağız kapının önünde kıyafetlerin. Hemen ayrıldım. Şuan karşı karşıya gelmemiz sakıncalı olabilir.
Çocukların yanına gittim.
- Anne bizimle mi uyuyacaksın dedi Ayşe.
- Evet canım.
- Teşekkür ederim.
- Ne için?
- Babamla barıştığın için ben çok mutluyum anne.
- Ben de
- Ben onlardan daha mutluyum anne.
İkisi kafasını çıkarmış bana bakıyordu.
- Bensiz mi uyuyacaksınız? dedi Yağız.
- Babaaa gel hadi diye bağırdılar. Bana göz kırptı. Yatağa gelip çocukları öptü. Çocuklar ortamızda Dünya'nın en güzel uykusuna yattık. Doyum, haz buydu işte.
Gözlerimi mutluluğa kapadım. Belki iyi bir koca olamadı ama muhteşem bir babaydı ve çabalıyordu. Yağız sana sahip olduğum için ben dünyanın en şanslı kadınıyım.
İki gün çabuk geçti. Yağız Alevi göndereceği zaman tuhaf hareketleri yüzünden vazgeçtim. Pek bir mutlu olmuştu. Sana ihtiyacım var canım. Gözüne sokmadan anlamayacaksın.
Alev çocuklara bakar mısın? Alev Yağızla bizi çek, Alev buradan da çek diye sinir ediyordum. Göygöl gölüne geldik. Soğuk diye hepimiz kalın giyindik kız hâlâ mini etek üstü büstiyer giymiş. İçinde nasıl bir yangın varsa artık.
- Alev sen üşümüyor musun? dedi Emine.
- Hayır canım.
- Ayılar postu yüzünden üşümüyormuş sende ayı mısın?
- Emine kızım diye kızar gibi yaptım.
Yağız Ziyayla top oynuyordu. Ayşe göle bakıp kitap okuyordu.
- Hadi sen de babanla top oyna.
- Olur. Gidince Aleve döndüm.
- Bizi çok ayırmak isteyen oldu biliyor musun Alev? İki sene Yağızla ayrı kaldık başka bir kadına gitmedi. Boşuna uğraşma dedim açıkça.
- Açık sözlüsünüz bunu sevdim. O zaman ben de açık açık konuşayım. Bitmiş bir ilişkiden yeniden alev çıkmaz. Yeni bir yangın lazım. Sizin gibi biri Yağıza yakışmıyor.
Eski Gamze ona tokat atarak cevap verirdi. Yeni Gamze de değişmişti. Çocuklar burada olmasaydı ben yapacağımı biliyordum ama avucumu sıkarak ona baktım. Tokat atmamak için kendimi zor tutuyordum.
Demek benim gibi biri Yağıza yakışmıyor. Buna sen karar veriyorsun öyle mi? Bitmiş bir ilişkiden nasıl bir alev çıkar ben sana göstereceğim.
Piknik bitince otele döndük. Çocuklar yorulmuştu. Alev sessizliğimi yanlış anlamış, kendine güveni artmıştı. Akşam ortaklarla yemeğe benim de gelmem uygun olur diye hazırlanmaya başladım.
Alev cadısı sen dur. Ben kimlerle baş etmedim. Sadece mini etek giyip ortalarda dolanan bir kız beni yıldıramazdı. Sıkıntı onun benim kocama bakmasıydı. Bakamazdı gözlerini oymak vazifem olmuştu.
Birinci görev Yağızın sadece bana ait olduğunu ona göstermem gerekiyordu. Dört görevde onun tabanına vurarak kaçmasını sağlayacaktım. Bir öpücükle kovdururdum ama önce ona hayatının dersini vermem gerekiyordu.
İşim bitince aynada kendime bir öpücük attım. Ben beynim, bilinçaltım ve hormonlarım birleştik. Alev sen beni yenemezsin.
Yağız hazırlamış ve yemeğe inmişti. Ondan önce adamlarla bir konuyu konuşacaklarmış. Lütfen saat onda aşağıda ol dedi. Ben de on buçuğa doğru indim. Biraz beklesin de aklı başına gelsin.
Derim bir nefes alıp beynimi susturdum. Sabahtan bu yana o kızın nasıl saçını başını yolmazsın, elini kırıp götüne sokmazsın diye perişan etti beni. Aklımda onu yirmi pozisyonda dövdüğüm sahneleri gözümün önüne getirip duruyordu. Sus artık şimdi onu dövmenin değil pişman etmenin zamanı.
Aşağıda salona indiğim zaman kalabalık değildi. 15 kişi toplanmış içlerinde 5 tanesi kadın diğerleri erkek bir masada oturuyorlardı. Yağız beni görünce hemen ayağa kalktı. Yanıma gelip elimi tuttu.
- Çok güzel görünüyorsun.
Elimi öpünce kendimi babaanne gibi hissettim. Yağız böyle romantik şeylere bünyem alışkın değil.
Eğilmesi bitince ben de ona gülümseyip dudağına küçük bir buse kondurdum. Elimden tutup beni masaya yönlendirdi ama heyecanı belliydi.
- Sizleri karımla tanıştırayım Gamze, ortağımız Mahmut Bey, eşi Hande hanım.
Tek tek milleti tanıştırdı. El sıkışıp selamlaştık.
- Men eşitdim ki, boşandınız Yağız Bey dedi biri.
- Barıştık tekrar.
- Çox şadam, yaxşı görünürsən.
( Çok sevindim, çok yakışıyorsunuz)
- Teşekkür ederim dedim. İyi bir şey dedi demi.
Alevle Yağızın arasına oturdum. Sohbet genel olarak işle ilgiliydi. Hande hanım çok güzelsiniz falan diye bana iltifat edince ben de ona iltifat ettim. Gerçekten güzel bir kadındı. Gözleri büyük yanakları tombul tatlı mı tatlı.
Kulağıma eğilip yanlış anlamazsınız size bir şey söyleyeceğim dedi. Tabi falan dedim. Ne anlatacak merak ediyordum.
- Mən səni çox sevirdim. Əslində bu işlərə qarışmıram. Bu katibin baxışları xoşuma gəlmir dedi Alevi göstererek.
( Ben seni çok sevdim. Aslında bu işlere karışmam. Bu sekreterin bakışlarını hiç beğenmedim.)
- Merak etmeyin zaten Türkiye'ye dönünce işten ayrılacak. Teşekkür ederim yine de dedim. Kadın samimi bir şekilde bana sarılınca ben de ona sarıldım.
Akşam bitmek üzereydi. Mehmet Beyler evine gitti. Kadın bizi davet etmişti ama Yağız işimiz var dönemimiz lazım dedi. Alev orada yokmuş gibi davranıyordum ya da sadece emir veriyordum.
Üçümüz tek kaldığımız zaman Yağız elini çıplak olan sırtıma koydu.
- Gece herkesi büyüledin.
- Büyülemek istediğim sadece sendin.
- Ben ilk gördüğüm gün sana kapıldım biliyorsun dedi bana sataşarak.
Mini siyah etekli kızımız öksürdü.
- Efendim yarın Türkiye'ye dönüyor muyuz ?
- Evet sabah erkenden gideriz.
- Ben erken kalkabileceğimizi sanmıyorum dedim Yağıza manalı manalı bakarak.
- Öğle, akşam fark etmez dedi gülerek.
- Ama efendim...
- Sen çekilebilirsin dedi sertçe Yağız.
Elimden tutup beni çekiştirirmeye başladı. Biraz ilerlemeyi bekledim.
- Yağız Bey beni kucağınızda odaya taşırsanız ben de size bir kıyak geçebilirim dedim.
Bana bakıp hemen kucağına aldı.
Boynumu öpmesine izin verdim ve arkada kalan Aleve bakıp göz kırptım.
Yağızım gözü benden başka birini görmüyordu bu kadın sadece hayal görüyor. Asansöre binince beni öpmek için eğildi.
- Yağız dur odaya gidelim.
- Dayanamıyorum ama...
Yağız ya hiç değişmeyecek bu adam. Yine eskisi gibi olmuştu aslında. İki sene hasret mi kalmamız gerekiyordu yine böyle olman için.
Odaya gittiğimizde birden dudaklarıma yapıştı. İki gün içinde bu kaçıncı oluyordu bilmiyorum ama en yavaş ve duygu dolu olanı buydu. Nazikçe dudaklarımı okşuyordu. Ben vahşi olur diye düşünürken duygu dolu olmuştu. Hain adam ben patlamak üzereyim.
Beni yere indirdi. Ensemden tutup daha derin öpmeye başladı.
- Anne bize kardeş mi yapıyorsunuz?
Yağızı itmemle adam az daha yere düşüyordu.
- Ziyaaa sen ne arıyorsun bu saatte ayakta.
- Çişim geldi dedi bize şaşkınca bakana kadar.
- Oğlum dedi nefes nefese ne söyleyecek diye düşünürken Ziya bağırmaya başladı.
- Kızlar koşun kardeşimiz olacak. Annemle babam aşk yapıyor. Babam annemi yiyordu.
Odaya doğru koşmaya başladı. Yağızla şaşkınca birbirimize baktık. Gözlerim o kadar büyüdü ki yerinden çıkacaktı.
- Ziya gel buraya diye bağırdım.
- Oğlum sen bunları nereden öğreniyorsun?
Lafa bak yüz tane internet aleti alan ben değilim herhalde. Hepsi senin suçun.
Kızlar da uyumamış yatakta şaşkınca kapıya bakıyorlardı.
Hadi bakalım Yağız açıkla çocuklara.
- Baba kardeşimiz mi olacak lütfen kız yapın bu salak gibi olmasın dedi Emine. Ayşe onu dürttü.
- Kızım kardeşine salak deme çabuk özür dile dedi Yağız.
- Ama baba Emine haklı yoksa niye sizi ispiyonlasın. Her anne baba aşk yapar dedi Ayşe.
Kızım sen de mi? Sen akıllısın onlara uyma. Yağız açıklama yaparken ben de odadan çıktım.
Örnek baba açıkla bakalım. Kıyafetlerini çıkarıp eşofmanlarımı giydim. Yağız hikaye okumaya başlamıştı. Ben de çocukların yanına sokuldum.
- Sonra prenses sen dur ben kendim savaşırım demiş.
- Ama baba prensler kurtarmaz mı prensesleri?
Akıllı oğlum benim.
- Hayır oğlum prensesler kendi ayakları üzerinde durur ve birlikte savaşırlar.
- Çok saçma diyerek bana sarıldı Ziya.
Ayşeyle Emine heyecanla dinliyordu.
- Bir prenses bazen kendi prensinin hayatını kurtarabilir. Kızlara sarılınca ona bakarak uyumaya çalıştım.
- Annem de senin prensesin değil mi baba?
- Hayır kızım o kraliçe siz prenseslerim oluyorsunuz.
- Yaa babacığımmm diyerek ona sarıldılar.
Sabah uyandığım zaman hepsi uyuyordu. Ben de yataktan kalktım. Akşam zaten uyku problemi çekmiştim. Yağızın telefonuna bildirim gelince telefonla bir bakıştık.
Bu hiç uygun bir davranış olmaz. Yağız bana yaptığı zaman çok sinirlendim ama sabahın bu saatinde kim ona mesaj atar?
En sevdiğim şeyi yaptım ben de. Başkalarının bana yaptığı zaman sinirleneceğim şeyi onlara yapmak tabi ki. Sonuçta bana yapılınca sinirleniyorum ben yapınca değil.
Telefonu elime aldım. İyi ki aldım. Bu, bu sürtük nasıl benim kocama göğüslerini atar. Çıplak göğsünü hem de. Benim suskunluğumu çok yanlış anladı bu bence.
Hemen telefonu oraya bırakıp sinirle odadan çıktım. Alt kata inip Alevin odasının kapısında durdum. Kapıyı çalınca hemen açtı pislik.
- Yağız Bey yanlışlık...
- Çok büyük bir yanlışlık oldu evet dedim içeri girerek.
- Sen... Sen ne arıyorsun burada?
- Beynini temizlemeye geldim.
Saçlarından tuttuğum gibi banyoya sürükledim. Çırpınarak, küfür ediyor elimi tırnaklıyordu. Hiç tınlamadan saçlarından tutarak klozete yaklaştırdım.
- Senin beynini anca burası temizler diyerek başını klozetin içine koyup sifonu çektim. Elleriyle boğuluyor gibi yapınca bırakıp konuşmasına izin vermeden kafasını klozete çarptım. Halıyı dövünce içindeki toz çıkıyordu sonuçta. Ben sadece temizlik işini kesinleştirdim.
Onu orada bırakıp kendi odama doğru yürüdüm. Bekle beni Yağız...