Bölüm 6

2130 Words
"Lanet olsun ya!! Nasıl olur bu?" Laura, şaşkınlığından sıyrılamazken, genç adamın bunu fırsata çevirerek kendisine doğru hamle yaptığını gördü ve O'nu yakalamak niyetinde olduğunu anladı. Laura bir anda tüm gücüyle arkaya doğru fırlattı bedenini ve dönüp hiç ara vermeden olabildiğince hızla yüzmeye başladı. Kaçmalıydı. Bu adama yakalanma fikri bile midesine kramplar girmesine neden oluyordu. Genç kadının hızla uzaklaştığını gören Thomas, sinsice gülümsedi ve " demek canın oyun oynamak istiyor... öyle olsun Buzlar Kraliçesi."dedi. Uzun ve kaslı kollarıyla, yüzü suyun içinde hızla yüzmeye başladı. Arada bir başını yana çevirerek nefes alıyor, sonrasında yüzünü yine suya gömüyordu. Bu arada Laura hız kesmeden yüzmeye devam ediyor arada bir dönüp arkasına bakıyordu. Kalbinin bir biri ardına tok atışlarını kulaklarında duyabiliyordu. Anlamalıydı! Posta kutusunda bulduğu o mesaj, birşeylerin habercisiydi. Bunu nasıl görememişti? Nasıl bu kadar aptal ve dikkatsiz olabilmişti? Ama geldiğinde kimse yoktu. Kahretsin!! Nasıl onu bulabilmişti? Aklında birbiri ardına sıralanan bu düşüncelerle korku, panik ve kızgınlık duygularının etkisinde hızla kulaç atmaya devam etti. Ancak bir süre sonra yorulmaya başladı.Kollarının ve bacaklarının kesildiğini hissediyordu. Nefes nefese kalırken yavaşladı ve kısa bir süre sonra durdu. Korkarak döndü ve arkasına baktı. Hiç kimse yoktu. İçinden "çıldırıyorum herhalde" diye geçirdi. Ama oradaydı, O'nu görmüştü... yemin edebilirdi. Hatta o her gördüğünde sinirini bozmaya yeten gülümseyişle cap canlı tam karşısında durmuştu. Ama şimdi baktığı hiçbir yerde yoktu. Hızlıca denizin içini taradı gözleri. Buhar olup uçmuştu sanki. İyiden iyiye akıl sağlığından şüphe etmeye başladı. Bu bir paranoya mıydı yoksa? Denize geldiğinden beri birkez olsun aklına bile gelmemişti. O'nu hiç düşünmemişti. Şüphe yerini korkuya bırakırken, yeniden ama bu kez ayak bileklerinde güçlü parmakların varlığını hissetti ve bir anda hızla dibe doğru çekildi. Koyu mavliğin içinde debelenirken, genç adamı gördü yine ve farkında olmadan nefesini tuttu. Adam tam karşısına geçmişti. Öylece hareketsiz duruyor, gözlerini kocaman açmış Laura'ya bakıyor ve belli belirsiz gülümsüyordu. Siyah saçları suyun yavaş hareketiyle hafifçe sallanıyordu. Arada bir burnundan suya karışan nefesi küçük baloncuklar oluşturarak yukarı doğru çıkıyordu. Bir asır gibi geçmiş ama aslında saniylerle ölçülebilecek bir sürenin geçtiği sırada, Laura yaşadığı bu ikinci şokun etkisindeydi hala.Bir anda güçlü elleri belinde hissetti ve daha ne olduğunu anlayamadan hızla ellerin sahibine doğru çekildi. Kendisini mengene gibi sıkan güçlü kollardan kurtulmak için çırpınıyor ama gücü yetmiyordu. Korku tüm benliğine yayılmaya başlamıştı. Bir anda adamla birlikte su üstüne çıktılar. Nefessiz kalmış,mücadele sırasında ciğerlerine kaçan suyun yarattığı öksürükle baş başa kalmıştı yine. Ciğerleri oksijenle dolduğunda rahatladı ve derin bir nefes aldı. "Çıldırdın mı sen? Beni öldürmeye mi çalışıyorsun?" Avazı çıktığı kadar bağırarak söylediği bu sözler, hala kendisini tutan ve bırakmayan adamın yüzüne çarptı ve boşluğa karıştı. İnatla kurtulmaya çalıştığı elleri, belinden ayırmaya çalışıyor ama başaramıyordu. "Oyun oynamak isteyen sendin küçük hanım... bende eşlik ediyorum" dedi ve genç kadına daha bir sıkı sarıldı. "Sen kafayı mı yedin? Ne oyunu ya! Bırak beni lanet olası!"Adam dalga geçercesine" hadi amaaa, seninde hoşuna gitmiş olmalı bu tavşan kaç- tazı tut oyunu! Sen kaçtın, ben yakaladım."dedi. Laura duydukları karşısında kanın beynine hücum ettiğini hissetti. Tüm gücüyle adamın geniş, kaslı omuzlarına vurmaya başladı. "Sen manyaksın. Hemen bırak beni!"Ne kadar çabalarsa çabalasın adamın zerrece etkilenmediğini görmek, daha da öfkelenmesine neden oluyordu. Çırpınışları sonuçsuz kalırken, belini tutan güçlü parmakların, sırtına kaydığını hissetti. Aniden biraz daha adama doğru çekildi. O an nefesini tuttu. Şimdi serin suyun içinde tenleri birbirine dokunuyordu. Adamın okyanus mavisi gözlerine baktığında bir an boğuluyor gibi hissetti. Yüzünde arzuyla gezinen bakışlar, içini delip geçti sanki. Laura tüm bedeninin kendisine inat, ürperdiğini hissetti. Delicesine, garip bir hazzı kucağında barındıran bir ürpertiydi bu. Benliğine çok yabancı olan bu duygunun yarattığı etkiden kurtulmaya çalışırken, hala kendisine sıkıca sarılan adamın kollarından kurtulmaya çabalıyordu. "Boşuna uğraşma. Ben istemediğim sürece kurtulamazsın. Sadece yorulmuş olursun" dedi o her zamanki özgüveniyle. Laura bunu duyduğunda kelimenin tek anlamıyla çıldırdı.İşte bu tavır O'nu deli ediyordu. Herşey O istediği süre boyunca, O'nun istediği gibi olurmuş. Sanki O sahip, kendisi köleydi ve O'na mecburdu. Bu ne büyük saçmalıktı?! Adamın bir anlık boşluğundan fırsat bulup bedenleri arasında sıkışıp kalan kollarını kurtardı ve tüm hırsıyla Thomas'ın omuzlarına vurmaya başladı." Sana beni bırak dedim kahrolası pislik. Bıktım senden de, senin o uyuz tavırlarından da" çığlık çığlığa söylediği bu sözler, açık denizde kayboluyordu. Laura çırpınmaktan, bağırmaktan yorgun düşerken, artık dizginleyemediği gözyaşları arada bir yüzünü yalayan deniz suyuna karışıyordu. Ne yapacağını bilemezken, farkında olmadan başını adamın omuzuna dayadı. Derin derin nefes alıp veriyordu. Kısa bir sessizliğin ardından"sana söylemiştim.. boşuna uğraştın ve yoruldun işte" dediğini duydu adamın. Sesindeki zafer tınısı farkedilmeyecek gibi değildi. Henüz sakinleşmiş yüreği öfkeyle doldu bir anda. Adamın omuzuna dayadığı başını kaldırdı ve buz gibi bakışları Thomas'ın koyu mavileriyle buluştu. Bu gözlere her baktığında boğuluyor hissine kapılıyordu. Soğuk sudaki bedeni yine o garip duyguyla ürperdi. "Sen kendini ne sanıyorsun? Kainatın efendisi falan mı?" Dişlerinin arasından tıslayarak söylediği bu sözler karşısında genç adam keyifli bir kahkaha patlattı."o kadar uzun boylu düşünmemiştim amaaa, kulağa da hoş gelmiyor değil. Şimdilik seninle sınırlı kalsak?" Duydukları ve adamın kahkahası bardağı taşıran son damla oldu. Gözlerinde artık nefret vardı. Tüm gücüyle adamın erkekliğine bir tekme attı ama sanki aklından geçeni Thomas okumuştu ve refleksle kendisini korumayı başardı. Genç kadını bileklerinden tutup hızla kendi bedenine dayadı. Bileklerini kavrayan parmaklar artık baskı yapıyor, Laura'nın canını yakıyordu. Gözlerini genç kadının gözlerine dikti ve sonra kulağına eğilerek" kaçırdın.. karavana" dedi. Laura hırsla dudağını ısırırken daha ne olduğunu anlayamadan suyun içinde aniden ters çevrildi. Şimdi sırtı adamın geniş göğsüne dayanmıştı. Adam bir koluyla Laura'nın sağ kolunu ve belini tutmuş, diğer kolu da genç kadının boynuna dolanmıştı. Ne, çok baskı yapıyor, ne de gevşek duruyordu. Laura boşta kalan eliyle, boynunu sarmalayan koldan kurtulmaya çabalıyordu. Nefes nefese kalmıştı. Sanki akıntıya ters kürek çekiyordu. Bıkkınlıkla "bırak beni bıraaak" diye bağırdı. Adamın bedenini ve kolunu saran kolu biraz daha baskı uygulamaya başladı. Genç kadın artık hareket edemiyordu. Teslim olmak istemezken, gözlerinden çaresizliğin yol açtığı öfkeyle akan yaşlar, denizin tuzlu suyuna karışıyordu. Bir süre hareketsiz kaldılar. Thomas genç kadının nefesinin yavaşladığını duyabiliyordu. Laura'nın boynundaki kolunu serbest bıraktı ve parmakları sahip olduğu güce tezat, önce genç kadının boynunda sonra yanağında usul usul gezinmeye başladı. Genç kadın bu dokunuşlarla sakinleştiğini hissediyor aynı anda buna şaşırmadan edemiyordu. Bir insanı hem bu kadar sinirlendirip, yine nasıl sakinleştirebiliyordu bu adam? Acaba bunu fırsata çevirebilir miydi? İçindeki kaçma isteğiyle bir hamle yaptı ama boşunaydı. Bedenini ve kolunu esir alan güçlü kol, buna engel oldu. Laura hala bir kedi sever gibi yanaklarında gezinen parmaklardan kurtulmak için yüzünü çevirmek istedi ama yine engellendi. Herşeyiyle adeta esir alınmıştı ve bu durum fazlasıyla sinir bozucuydu. Titreyen dolgun dudaklarında gezinen parmakları ısırmak, koparıp atmak istiyordu. Öyle öfkeliydi ki Thomas Mccain denen bu adamın kanını içse doymazdı. Demek ki insan böyle katil olabiliyormuş diye düşündü öfkeyle. " aklından bile geçirme... ısırırsan ısırırım" kulağına fısıltıyla söylenen bu sözler karşısında gözleri şaşkınlıkla irileşti. Nasıl yani ya??!! Bu adam düşünce de mi okuyordu? Üstelik yüz ifadesini görmeden!! Derin bir nefes alırken gözlerini sımsıkı kapadı. Bir kapanda kısılıp kalmıştı ve o kapanın ta kendisi Thomas Mccain'di. Tüm benliğiyle isteği dışında kendisine dokunulmasından ölümüne nefret ederken, bedeni tam bir ihanet içindeydi. Adamın yumuşak dokunuşlarından etkileniyor olmaktan kusası geliyordu. Parmak uçlarının dokunduğu her nokta ateş gibi yanıyordu. Bu adam tam bir zorbaydı ve O'nu her nasılsa etkilemeyi başarıyordı. Bu nasıl olabilirdi? Yüreğinde bir korku peydah oldu. Şimdi sadece Thomas'ın O'na yapabileceklerinden değil, kendisinden ve adama karşılık vermekten de korkuyordı. Kendisine olan güveni yerle bir olmak üzereydi. Çaresizlik ve korku dolu bir sesle" lütfen bırak beni.. kimseye birşey anlatmam.. yalvarırım bırak gideyim"dedi. Adam O'nu duymazdan gelerek ensesinin tam ortasına sıcacık bir öpücük bıraktı. Kalın, biçimli dudakları ensesinin üzerinde gezinirken, genç kadının bedeninin kasıldığını farketti ve gözleri şevhetle parladı. Laura'nın boynuna kaydırdığı dudakları uysal öpücükler bırakırken, kadını yavaşça kendi bedenine daha da yakınlaştırdı. Tüm bedenini uyaran bu kadına sahip olmayı deli gibi istiyordu. Nefessiz bırakana kadar içinde kalmak için çıldırıyordu. Kadının tüm bedenine dokunmak, O'nu su gibi içmek istiyordu. Denizin soğuk suyuna inat ateş gibi yanan bedeni Laura, kendi bedeninde hissedebiliyordu. Göğsü hızla inip kalkıyordu. Adamın küçük öpücüklerinden nutku tutulmuştu. Artık istesede kıpırdayamıyordu. Ensesinde gezinen alev almış gibi yanan parmaklar, bedeninin arzuyla ürpermesine neden oluyor ve bundan gerçekten korkuyordu. Bir anda bikinisinin boyun iplerinin çözüldüğünü farketti ve gözlerini korkuyla sımsıkı kapadı. "Lütfen yapma" dediğinde sesi adeta fısıltıyla çıkmıştı. Adam O'nu yanıtsız bırakırken dilinin ucu kulağının kıvrımlarında dolaşıyordu.Kor gibi nefesi genç kadının aklını başından almaya yeterliydi.Laura ince iniltili kendi sesini duyduğunda gözlerini hızla açtı. Korkuyla"yapmaaa" diye bağırdı."şiiştt... sakin ol.. neden şu anın tadını çıkar mıyorsun?" Adamın bir alev topu haline gelen parmaklarını göğsünde hissettiğinde dudağını ısırdı ve inledi. Göğüs ucunda gezinen parmaklar hafifçe sıktığında kadın, midesine yumruk yemiş gibi kasıldı. Bedeninin böyle cevap vermesinden nefret ediyordu ama buna engelde olamıyordu. Artık ateşten bir denizin içindeydi sanki. Thomas'ın güçlü parmakları genç kadının göğsünün tamamını kavramış, hafifçe sıkıyordu. Göğüs ucunun şehvetle kabardığını hissediyor ve çapkınca gülümsüyordu. Sonunda Laura'nın teslim olduğunu düşünüyor ve bundan müthiş bir zevk alıyordu. Şort mayosunun içinde sertleşen erkekliğini genç kadının kalçalarına bastırdı. Genç kadın hissettiği güçlü baskıyla bir anda arzu denizinden sıyrıldı. Bu adama karşı hissettiği tüm olumsuz duygulara rağmen O'nu istiyor olmasından müthiş bir kızgınlık duymaya başladı. Tüm gücüyle bir anda çırpınmaya başladı ve ayaklarıyla Thomas'ın bacaklarına vurmaya çabaladı. Sadece birkez isabet ettirebildi. Çıldırmamak içten bile değildi. Bedenini esir alan o duygulardan kurtulmuş ama kendisini kurtarma girişimi yine başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Bitkin düştüğünü hissederken hıçkırıklara boğuldu bir anda. Küçük bir kız çocuğu gibi burnunu çekiyor, kesik kesik hıçkırıyordu. Kurtulamadığı için Thomas'a, O'nun gibi bir zorbayı arzuladığı için kendisine çok kızgındı. Bu adamın kollarında hapsolmuş, kaderine razı olmak yada mücadele etmek arasında gelgitler yaşıyordu. Bıraksaydı da işini bitirseydi ve sonra ondan kurtulsaydı. Kadının sessizliği, genç adama bir karar aşamasında olduğunu düşündürdü. Uzayıp giden sessizlikte duyulan tekşey,Laura'nın artık dinmeye yüz tutmuş hıçkırıklarıydı. Laura, teslim olmak konusundaki düşünceleriyle boğuşurken aklından geçenleri red edercesine başını iki yana salladı. Asla bu adama istediğini vermeyecekti. Kurtulmalıydı. Ama nasıl yapacaktı? Sakinliğini korumaya çalışırken nefesini kontrol altına aldı. Genç kadının usul usul aldığı solukları dinleyen Thomas, yavaşça kadının bedenini saran kolunu gevşetti ve kısa bir an sonra bıraktı. Bir anda serbest kalan Laura, önce sendeledi. Suyun içinde kollarıyla dengesini buldu. Bir an nefesini tuttu ve korkarak dönüp baktı. Thomas'ın buz gibi bakan gözleriyle karşılaştığında üşüdüğünü hissetti. O bakışlar delip geçti sanki bedenini. "Seni istemediğin hiçbir şeye zorlamam.. o kadar adi değilim" dedi. Sesi de en az bakışları kadar buz gibiydi. Genç kadın şaşkınlıkla irileşen gri-mavilerini şimdi tamamen hissizleşmiş bakan gözlere dikti. Ha adi olduğunu kabul ediyorsun yani! Eh buda birşeydir!! Bu düşüncesinin etkisiyle farkında olmadan alaycı bir tebessüm düştü titreyen dolgun dudaklarının kenarına. Bu alay kokan tebessüm, genç adamın dikkatinden kaçmadı. Red edilmek yeterince canını sıkmıştı. Başta kadının karşı çıktığını ama sonrasında dokunduğu bedendeki her noktanın kendisini istediğini düşünmüş ve bundan büyük zevk almıştı. Fakat çok geçmeden duyduğu hıçkırıklar yanıldığını hatta yanıltıldığını düşünmesine neden olmuştu. Sanki oyuna gelmişti. Hatta O'na göre gerçekten oyuna getirilmişti. Asıl takıldığı şey bu olmuştu. Birde bu alaycı tebessüm, hissettiklerinin üzerine tuz biber olmuştu. Soğuk suya inat, kanının damarlarında ateş gibi yandığını hissetmeye başladı. Düşündükçe öfkeleniyor tam bir aptal durumuna düştüğüne inanıyordu. "Fırsatın varken o gülümsemenide al ve kaç! Aksi takdirde olacakların sorumluluğunu kabul etmem."dedi ve hırsla ekledi. "ha bu arada bu tebessümü unutacak değilim... elbet birgün buna pişman olacaksın! O buzlarını kırıp, seni içinden çekip alacağım!"Sesi, bakışlarıyla birlik olmuş buzdan bir duvardı sanki. Hala kendisine bakmakta olan kadına doğru bir kulaç attı. Laura refleksle hemen geriye doğru hareket etti. Derhal kaçmalıydı ama sanki görünmez bir el O'nu tutuyor,engelliyordu. Kadının hala kaçmamış olması Thomas'ın aklını karıştırdı. Ne yapmaya çalışıyordu? Kendisiyle oyun oynamaya devam mı ediyordu? Ne istiyordu? İstendiğini sanmıştı ve bundan keyif almıştı. Ama sonrasında o duyduğu hıçkırıklar hiçte öyle olmadığını göstermişti ve kadını özgür bırakmıştı. Daha ne yapmalıydı? Bir anlık öfkesiyle bağırdı."senin derdin ne?" Laura son duyduklarıyla kendine geldi bir anda ve kapıldığı korkuyla Thomas'ı ardında bırakarak hızla yüzmeye başladı. Adamın fikrini değiştirip yine arkasından gelmesinden ölesiye korkarak kulaçlarını hızlandırdı. Aklında deli sorular, kıyıya yaklaşmak istedikçe sanki daha da geriye, derinliklere doğru çekiliyordu. Nefessiz kalarak kıyıya vardığında daha fazla dayanamayarak sırt üstü bedenini ıslak kumlara bıraktı. Arasız yüzmek ve yanı sıra yaşadığı korku, panik bütün bedenini güçsüz bırakmıştı. Tüm kaslarının sızladığını hissediyordu. Bir an önce kalkıp, giyinip bisikletiyle ordan toz olması gerektiğini biliyordu. Yattığı yerde gözlerini sonsuz maviliğe dikmiş, birbiri ardına hızla aldığı nefeslerinin düzelmesini bekliyordu. Kısa bir süre sonra yavaşça doğruldu ve korkuyla denize baktı. İlerde adamın suyun ortasında durduğunu gördü. Mesafe çok uzaktı. Adamın kıyıya mı yoksa açık denize mi baktığını seçemiyordu. Umrunda da değildi. Sonuçta O denizde, kendisi kıyıdaydı. Şimdilik kurtulmuştu. Gerçi kurtulmasına yineO domuz izin vermişti. Başını önüne eğdiğinde bikinisinin üst kısmının olmadığını gördü ve şaşkınlıkla kurumuş dudakları aralandı. Boyun iplerinin çözüldüğünü hissetmişti ama ne zaman tamamen üstsüz kaldığını farketmemişti. Öfkeyle ayağa kalktı ve elleriyle göğüslerini kapadı. Koşar adımlarla bisikletinin yanına gitti ve çıkarıp bıraktığı kıyafetlerini titreyen elleriyle hızlıca giyindi. Hem öfkenin hem denizde fazla efor sarfetmenin yarattığı güçsüzlükle bacakları hatta tüm bedeni titriyordu. Ama buna aldıracak zamanı yoktu. Geldiği yoldan artık hiç ardına bakmadan hızla geri dönecekti. O anda istediği tek şey hayatı boyunca bir daha Thomas'ı görmemekti.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD