4.BÖLÜM "TUHAF HİSLER"

1060 Words
İrice açılan gözlerime dudaklarımda eşlik ettiğinde Savaş' karşı hissettiğim mahcupluğun haddi hesabı yoktu. Çocuğu işinden etmekle kalmamış, bir de odama hapsetmiştim . Ama bu yine de şart koşmasını gerektirmezdi. Bu yaptığı resmen santajdı. Kalkık kaşlarıyla bana doğru bakmaya devam ederken gözleri parladı. Kendinden emin bir tavırla yutkundu ve "tabii, sende kabul edersen." dedi. Çatık kaşlarımla ona bakmayı sürdürdüğümde girdiğim bunaltıcı girdap sebebiyle sıkıntıdan patlamak üzereydim. Bıkkınlıkla bir soluk verdim ve kafamı salladım "söyle." sesim tahminimden de sitemli çıkmıştı. Yola geldiğimi görünce kendini beğenmişçesine gülümsedi ve ellerimi göğsünün altında bağlayıp bana doğru bir bakış attı. Eline düşmemden hoşlanmıştı. Yüzüme düşen saç tutamlarını kulağımın arkasına sıkıştırdığımda konuştu. "Bunu sana daha sonra söyleyeceğim." Ona iyice bilenerek baktım ve sinirle soludum "daha karar bile vermediğin şey için bana şantaj mi yapıyorsun?" Kaşları çatıldı, bunu söylememi beklemiyordu. Ardından suratında hafif bir şaşkınlık esintisi oldu. daha doğrusu kendisine böyle bir şeyi yakıştırmadığı için afallamıştı. "Sen ne tür diziler isliyorsun? Aklin hep tuhaf şeylere gidiyor" Kaşlarım kavisle havalandığında ellerimi teslim olduğumu belirtircesine iki kenarda kaldırdım ve hızla konuştum "daha ben bir şey söylemedim, kendin o şekilde düşündün." işaret parmağımı ona doğru kaldırarak suçlarcasına konuşmuştum. Suratında yorgun bir ifade oluşunca omuz silkti. "Her neyse, kabul ediyor musun?" "Başka şansım varmış gibi konuşuyorsun." Suratını ciddi bir ifade aldı "seni hiçbir şeye zorlamıyorum. Sayende vardiyamı kaçırdım ve patronumla aramı bozdum, sence de tüm bunların bir karşılığının olması gerekmez mi?" "Sana ücretinin iki katını vermeyi teklif etsem?" Bana tiksinerek baktı ve burun bükerek konuştu "alçakça olurdu." "tamam, hiç konuşmadım farz et." "Evet, cevabin nedir?" Saçımı kulağımın arkasına sıkıştırdıktan sonra bıkkınlıkla soludum ve kafamı salladım "tamam, kabul ediyorum." Kendi kendine kafasını salladıktan sonra göğsünde bağladığı kollarını bozmadan odamda bir tur atmaya başladığında kafasını kaldırmış, duvara astığım posterleri inceler olmuştu. Gerildim. ilk defa bir yabancı odama giriyordu. Birinin görmesi düşüncesinden kesinlikle uzat durarak odamı tasarlamıştım. Tüm özelim ayan beyan ortadayken nasıl rahat olabilirdim ki? Ji chang wook ile kendimi birleştirdiğim fotoğrafı bir suredir incelediğini görünce ayağıma iğne batmiş gibi yerimden zıpladım ve yanına koşturdum. "Daha ne kadar odamı incelemeye devam edeceksin?" Beni görebilmek için kafasını yan çevirip aşağı doğru eğdiğinde omuzlarına geliyordum. Suratındaki her zamanki o ciddi ifadesini bozmadı, tek kaşını kaldırarak sordu "başka yapacak ne var?" En az dört saat daha odada duracağımız göz önünde bulundurulursa gerçekten de haklıydı. Çekinerek bakışlarımı öne eğdikten sonra aklıma gelen düşünceyle bağırdım "film izlemeye ne dersin? Kafasını tekrardan bana doğru eğdi ve omuz silkti. Dudaklarını neredeyse aralamadan, mırıldanarak konuşmuştu "bunlara bakmak daha eğlenceli. Önüme dönerken bir yandan da dişlerimi birbirine bastırarak mırıldanmıştım "eğlenmek zorunda değilsin." Yanımdan ayrılıp başka bir duvarın önünde durduğunda artık peşinden gitmekten vazgeçmiştim. Nasıl olsa yeterince rezil olmuştum, o siyah nokta bantlarından sonra ağzımla kuş da tutsam bir şey değişmeyecekti. "Sanırım incelememden rahatsızlık duyuyorsun" "evet!" Bakışlarımı kaldırıp ona doğru baktığımda bana döndü ve kafasını hafif yana yatırdı, bana bir matematik problemiymişim gibi baktı ve elini çenesine yerleştirerek mırıldandı. "O gün intihar etseydin" Yanına doğru koşarak fısıldadım "sessiz olsana, yakacak mısın beni!" Onun yüzünden enselenebilirdim. Gözlerini devirdi ve daha kısık bir tonla devam etti. "o gün tahtalı köyü boylasaydın eğer, bunları herkes görecekti." kısa bir sessizliğin ardından pencereye bakarak devam etti. "Genç kız idollerine kavuşamadan öldü!" "Daha bir konserine bile gidememişti!" İlk başta ne yapmaya çalıştığını anlamasam da fark edince dudaklarım aralandı, utanmadan günlükteki yazılarımı taklit ediyordu. İntiharımın ardından atılacak başlıkları not almıştım, böyle bir şeyi nasıl olur da dalgaya alabilirdi ki? Öfkeyle solurken sorduğu soru zihnimde canlandı. Bu dediği ufak ayrıntıyı ben... Gerçekten de hiç düşünmemiş miydim? Kafamı çevirip odama kısa bir bakış attığımda ne kadar alışmış olduğumu fark ettim. başka kızların da duvarları bu tarz posterlerle dolu değil miydi, odamın nesini paylaşacaklardı ki? Düşüncelerimi okuyormuşçasına yatağımdaki idollerimin suratlarının olduğu yastıklardan birini kaldırdı. "Siyah nokta bantları kadar olmasa da bunlar..."Yastığa tuhaf bir bakış atıp mırıldandı "tuhaf." Şimdiye kadar hiçbir arkadaşımın odasını görmediğim, hatta evine bile girmediğim gerçeği önüme serildiğinde üzülmüştüm. Benim için kendim ne yaparsam o vardı, hayat yalnızca odamdan ibaretti. Bakışlarımı dağınık, bir yığın eşyayla dolu olan odamda gezdirdim. Bana hayat izin vermemişti ki... Akışına karışmama, tüm herkes gibi kendimi sokaklarında avare adımlarımla gezdirmeme, tanıtmama, Rüya olmama... Hayat izin vermemişti. Yıllarca çektiğim akran zorbalığının, ailemden göremediğim o sevgisizliği iliklerime kadar hissetmiş, kendi oluşturduğum dünyamda idollerimin nazik tavırlarıyla kalbimi ısıtarak büyümüştüm. Fanlık... Birine dolup taşan, birine yarayan sevgiden çok benim ihtiyaç duyduğum bir açlıktı. Aslında o sevgiden beslenen bendim, tüm fanlar öyle değil miydi? İç çektiğimde Savaş'ın bana doğru yaklaştığının farkında bile değildim. Tam önümde durduğunda gözlerine baktım. Çok berrak gözüküyorlardı, biraz da hüsran doluydu. "İfadesine uymayan sesiyle çenesinin ucuyla kapıyı işaret ederek konuştu "hadi bana biraz but getir." aramızda oluşan atmosferi değiştirmek istiyor gibiydi. Ne demek istediğini anlamadığım için boş bulunarak "ne? dedim. Parmağını şıklatarak konuştu "aşağıdaki mangaldan diyorum, but getir. Aklın yine nerelere gitti?" Kafamı onaylamaz anlamda sallayarak düşüncelerimin arasından sıyrıldığımda bezgin bir soluk aldım. Benden o iğrenç kalabalığa girmemi beklemiyordu değil mi? İstem dışı suratım buruştu. Tüm akrabalarım aşağıdaydı ve ben onları en son ne zaman gördüğümü bile hatırlamıyorum. Gönül rızamla oraya inecek, but alarak yukarı mı çıkacaktım? Başımı salladım, kesinlikle anksiyetem tutuyordu, düşüncesi bile beni kahrediyordu. Okulla ilgili bir ton sorular sıralayacak, kilom ve burnum hakkında beni adeta eleştiri yağmuruna tutacaklardı. "Asla, bunu asla yapmam!" "Öyle mi?" Kapıya doğru bir adım attı "peki benim yapmama ne dersin?" Onunla birlikte bende yana doğru bir adım attığımda karşı karşıya kalmıştık. "Olmaz!" "O zaman?" Savaş gerçekten de çetin cevizdi. Ama benimde aşağı kalır yanım yoktu, günlüğüme göz atan biri olarak bunun benim için ne denli zor olduğunu tahmin edebilirdi, bilerek yapıyordu. Kaşlarımı çatarak tüm ciddiyetimle konuştum "az önceki şartın bu mu? aşağıdan but almamsa bunu yapacağım ve bu saçmalığa bir son vereceğim." Bakışları küçümsercesine kısıldıktan sonra kafasını hafif yana yatırarak tane tane konuştu. "Aklıma getirdiğin için teşekkür ederim, bu iyi bir fikir." Gülümsedim. Bir seferlik bunu yapacak, ardından gizemli şarttan kurtulacaktım. Hiçbir şey beni Savaş'ın gizemli istekleri kadar korkutmuyordu. "Değil mi?" "Evet, şartım bir hafta boyunca tüm isteklerimi yerine getirmen." "Ne!" Duyduklarım karşısında adeta dehşete kapılmıştım. O, nasıl? Parmaklarımı saçlarımın arasından geçirdiğimde öylece kalakaldım ve nasıl bir belaya düştüğümü düşünmeye başladım. Birkaç gün önce tüm depresifliği son dozajda yaşayan, hayatı odasından başka hiçbir yer olmayan tepkisiz, keyifsiz bir kızken beni daha şimdiye ne hale getirmişti. O an anladım ki artık hayatım sürekli Savaş için endişe duyarak geçecekti, en azından o hayatımda olduğu süre boyunca... Bakışlarımız ateş ve buzun dansı gibi çakışmaya devam ediyorken gerçekten de başıma bela aldığımı düşündüm, Savaş'la işim vardı...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD