10. Bölüm

2130 Words
15 YIL ÖNCE Kadın, kendisine sırtı dönük taburede oturan kocasını yıkarken adam ise ifadesiz gözlerle yere doğru bakmaktaydı. Banyoları oldukça küçükken yukarıdan vuran gün batımı ışığı havada uçuşan tozları belli ediyordu. Sırtını güçlükle keseliyordu kadın. Ne kadar yorgun düşsede bir zamanlar kendisine işkence eden kocasının eli ayağı olmaya devam ediyordu. Ne kadar acınası! Ama bir o kadar da fedakarca... Kadın her zaman vicdanlıdır! Hele ki güçlükle ve acı içerisinde doğum yaparak anne olan bir kadınım vicdanını vicdanımızla yarıştıramayız... İçeriye giren 17 yaşındaki delikanlı Sarp, annesinin yanında durdu. "Anne sen dinlen, ben devam ederim." Annesi banyodan çıkarken babasının tam arkasına geçip omzunu keselemeye başlayarak annesinin keselediği yerden devam etti. İfadesiz bakışları birden yeri terk etmişti adamın. Karşısındaki duvarda çiviye iple asılı olan turkuaz çerçeveli aynadan oğlunun gözlerinin içine baktığını gören Sarp duraksadı. Oğluna baktıkça kaşları çatıldı, baktıkça yüzü öfke doldu... Bir baba, oğlundan neden bu kadar nefret ederdi ki? Kendisine silah doğrultmasından mı, yoksa kendisi gibi gaddar olmamasından mı? Dengesiz Gardiyan Bir AlYud Yapımıdır. "Vazgeçersek eğer sade nayino. Döksünler kanumuzi nayinoma kurbanis oy." Ağır adımlarla salona girdi. Adımları her yere bastığında dişlerini tüm gücü ile sıkıyor, sırtında taşıdığı babasının ağırlılığına karşı yeri boylamamak için mücadele veriyordu. Her ne kadar güçlü bir delikanlı olsada 17 yaşındaki hali ile koca adamı taşımak epeyce zordu. Güç bela koltuğun yanına geldiğinde, babası sırtındayken oturup birbirini tutan ellerini bıraktıktan sonra tekrar ayağa kalkarak dönüp babasını yatırdı. Boş kaldığı için üzerini düzelttiği esnada dışarıdan bir ses doldu kulaklarına... "Sarp!.. Sarp!" Bu mahalle arkadaşının sesiydi. Pencereye doğru ilerleyip perdeyi hafif araladığında bisiklet üzerinde Serkay'ın kendisine gülen gözlerle baktığını görmesi ile camı açtı. "Bizimkilerle deniz kenarına gidiyoruz, geliyor musun?..." Bir cevap alamayınca sırıtarak ekledi: "Edacığın da geliyor." Gitmeye pek hevesli olmayan Sarp, Eda'nın adını duyunca hemen, "Tamam, geliyorum." dedi hafif gülümsemesiyle. "Eda'yı ben alırım." diye de eklemeyi ihmal etmedi. Arkadaşı dudaklarındaki sırıtma ile "Tamam." diye cevaplayarak bisikletiyle uzaklaşmaya başladığında camı kapattı. Herkes biliyordu Sarp'ın Eda'yı ne denli sevdiğini... Sarp gözlerinin önüne gelen sevdiği kızın siması ile dudaklarında oluşan gülümsemeye engel olamadı. Bakışları iki saattir bağlamaya çalıştığı ayakkabısının bağcıklarını bulduğunda başını iki yana salladı. Aklındaki kıza öyle odaklanmıştı ki farkında olmadan ayakkabısının bağcıklarını kör düğümü yapmıştı. Başını bir kez daha iki yana sallarken "Kendine gel oğlum." diye azarladı kendisini. Kapıyı kapatmadan önce " Ben çıkıyorum anne. Geç gelirim, bekleme beni. " diye annesine seslenmeyide immal etmemişti. Kendisini dışarıya attığında derin bir nefesi doldurdu ciğerlerine. "Sakin ol oğlum." diye fısıldarken bakışları etrafta hezindi. Hava kararmak üzereyken havanın güzel olmasını fırsat bilen çocuklar dökülmüştü sokağa. Özendi bir an Sarp, etrafta mutlulukla koşturan çocukları özendi... Onun hiç böyle bir çocukluğu olmamıştı ve olmayacaktıda ama o gün söz verdi kendisine, kendi çocuğuna yaşayamadığı çocukluğu yaşatacaktı. Eda ile ikisinin bir çocuğu... Kulağa ne kadarda güzel geliyordu! Yine zihninde kurduğu hayallere kapılmışken başını iki yana salladı düşüncelerinden arınmak için. İlerleyip evlerinin olduğu sokaktan çıkacakken solunda 15-14 yaşlarındaki kardeşlerini görmesiyle seslendi: "Ben gidiyorum. Annem dinleniyor, babama göz kulak olun." "Tamam abi." diyen Anıl'ın cevap vermesi ile yürümeye devam etti. *** Sonunda bir kaç sokak ileride olan sevdiği kızın evinin önünde durduğunda derin bir nefesi doldurdu ciğerlerine. Kalbi heyecandan gümbür gümbür atıyordu. Eda'yı görecek olmak bile onu deli gibi heyecanlandırıyordu işte... Eliyle saçını, kıyafetlerini son bir kez daha düzelttiğinde derin bir nefes daha alarak hazır olduğunu düşünüp yumruk yaptığı elini kapıya vurmak için kaldırmıştı ki aniden açılan kapı ile eli havada kaldı. " Sarp!? " Eda şaşkınlıkla kapının önündeki gence bakarken şaşkınlığını atlattıktan sonra büyük bir tebessüm peyda oldu dudaklarında. Sarp ise yerindEde şekilden şekle girerken elini stres ve utançla saçlarına daldırdı. Sarp renkten renge girdiği sıra Eda karşısındaki gencin bu haline kıkırdadı. "Iıı, şeyy. Benn..." Cümlesine devam edemezken bakışlarını karşısındaki kızın gözlerine değdirmemek için büyük bir çaba sarf ediyordu. Eda omuzları kayık, dizlsrinde biten bebek mavisi elbisesinin içinde adeta ışıldıyordu. "Beni almaya geldin?" Bir türlü kuramadığı cümleyi Eda gülerek dile getirirken Sarp "Evet, hadi gidelim." diyerek onayladı. * * * Sessizlik ile geçen yol bir türlü bitmezken bizim genç aşıklar bakışları yerde, yanaklarındaki pembelikler ile yürüyordu sahile doğru. İkiside utanıyordu... "İster yar ol, ister yara. Lütfun da başım üstüne kahrın da." diye mırıldandı genç delikanlı bakışları yanındaki kızı bulurken. Genç kızın dudaklarından "Hı?" diye bir nida dökülürken bakışlarını zaten kendisini izleyen gence çevirmişti. Başını iki yana sallayan Sarp kendisini toparlamak için "Hava, hava biraz serin. Üşüdün mü?" diye geveledi ağzında. O sorana kadar fark etmemişti genç kız üşüdüğünü. Hava akşam saati olduğundan dolayı biraz soğuktu. "Aslında biraz.." diye mırıldandığında ellerinide çıplak kollarına sarmıştı. Bu havada ne diye incecik bir elbise giymişti ki? Üzerinde ceket olmayan Saep sıkıntıyla bir süre etrafına bakındıktan sonra gözlerine ilişen dükkwn ile dudaklarında kocaman bir gülümseme belirirken genç kızın elini tuttu. "Gel benimle!" Eda'nın bakışları birleşen ellerine kaydığında o daha şoku atlatamamışken Sarp onu çekişrirmeye başlamıştı. "Nereye Sarp?" "Gel seeenn..." Sarp gözüne kestirdiği giyim mağazasının önünde durduğunda Eda'da onunla birliktw durmak zorunda kalmıştı. Sarp durması ile birleşen ellerini ancak idrak edebildiğinde ateşe değmişçesine çekti elini kızın narin parmaklarının arasından. "Iıı, şeyy.. Pardon." Eda parmaklarından ayrılan parmaklar ile boşluğa düşeeken gülümsemekle yetindi. Eli elini hiç bırakmasın istemişti oysa... "Gel hadi." Sarp'ın ikazı ile çeşit çeşit kıyafetlerin olduğu mağazaya girdiler. Eda etrafına bakınırken Sarp gözüne kestirdiği beyaz kabana ilerleyip kızın omuzlarına koydu. "Ne kadar da yakıştı beyaz tenine. Beyaz kesinlikle senin rengin." Eda bu beklenmedik iltifat ile utanırken sessiz kalıp gözüne kestirdiği bir bereyi Sarp'ın başına geçirmişti... * * * Aradan geçen güzel dakikaların ardından hava iyice kararmış ve ay tüm ihtişamı ile gökkubbede parlamwya başlamıştı. Eda ile Sarp mağazada değişik değişik kıyafetler denemiş, değişik değişik pozlar verip Sarp'ın eski telefonundan fotoğraflar çekilmişlerdi. O kadar eğlenmişlerdi ki zamanın nasıl geçtiğini dahi anlamamışlardı. Şimdi ise sahilde arkadaşları ile ateş yakıp etrafında daire olmuştular. Eda mağazadan aldıkları cekete sarılırken başını Sarp'ın omzuna dayamış, şarkı söyleyen genci dinliyordu. Sarp kızın gözünün önüne gelen saç tutamını parmağının ucuyla nazikçe kulağının arkasına ittiğinde göz göze geldiler. Eda utançtan ne tepki vereceğini şaşırırken "Sarp, sıradaki şarkı senden kardeşim." diyen Berk kurtarıcısı olmuştu adeta. Sarp bir süre sevdiği kızın gözlerinin içine baktı derince ve Eda omzundan başını kaldırdığında uzanıp arkadaşının kulağına söyleyeceği şarkıyı fısıldadı. Berk şarkının notalarını çalarken Sarp'ın erkeksi sesi melodiye eşlik etti. "Gece gökte yıldızlarda Dinleyun dertlerumi Gece gökte yıldızlarda Dinleyun dertlerumi." Eda büyülenmişçesine Sarp'ın gözlerinin içine bakarken Sarp sevdiği kızın gözlerine bakarak devam etti türkünün sözlerine. "Yerde iman kalmadi hoy nayino Bilmeyi hallarumi Bilmeyi hallarumi Noyinoma kurbanis oy. Noyinoma nayino, nayinoma kurbani. Çatma kaşlarunida al vereyim bu cani." Sarp'ın güzel sesi ile Eda kendini kaybetmişti adeta. Ne de güzel yakışmıştı bu türkü dudaklarına böyle!? Sarp türkünün son kısmına geldiğinde Eda'nın ellerini tutarak devam etti. " Sevdaluk ince marazda Yakayu canumuzi. Savdaluk ince marazda yakayi canumuzi. Vazgeçersek eğer sade nayino Döksünler kanumuzi, döksünler kanumuzi Nayinoma kurbanis oy. " Ve kızın gözlerinin içine aşkla bakarken ekledi; "Var mısın benimle 'vazgeçersem döksünler kanım' dediğim sevdaya?" Etraftan alkış, ıslık sesleri yayılırken arkadaşlarının hepsi "evet de, evet de.." diye bağırıyordu. Bir kişi hariç... En başından beri kenarıda onları kıskançlıkla ixleyen Benal hariç! "Sarp ben..." diye başlamıştı ki "Hemen cevap verme, düşün biraz." diyerek böldü Sarp lafını. Eda kocaman gülümserken henüz teklifi kabul etmemiş olsada dolan gözleri ile kollarını sıkıca doladı Sarp' ın boynuna ve o tütün kokusunu doya doya çekti ciğerlerine. Herkes mutluydu, herkes sevinçliydi... En çok ta Saep... Ama yine bir kişi hariç! Benal gözünden akan bir damla yaşa engel olamamıştı. * * * Rüya gibi geçen saatlerin ardından herkes mutluluk içinde evine dağılmıştı. Yine ve yine bir kişi hariç... Eda ve Sarp olanlara hâlâ inanamazken Benal kendisini yatağına atmış ve yorganına sarılmış bir şekilde göz yaşlarını akıtıyordu. O çok sevmişti Sarp'ı... Eda'da olup onda olmayan neydi? Kendisini sevse olmaz mıydı? Benal düşünceler içinde göz yaşlarının ıslattığı yastıkta sonunda yorgun düşen gözleri uykuya yenik düşerken Sarp, Eda'yı evine bırakmıştı. Eda sessiz, herkesin çoktan uyuduğu evde mutlulukla kendisini yatağına attı. "Allah' ım... İnanamıyorum, gerçek mi bu?" İçi kıpır kıpırdı... İçi içine sığmazken bunu birisiyle paylaşma ihtiyacı duyarak telefonunu eline alıp en yakın arkadaşını aradığında ilk çalışta açılmıştı telefon. "Beyza, uyumadın değil mi?" Heyecanla sorduğu soruya karşın arkadaşı "Hayır canım. Hayırdır, bu mutluluğunu neye borçluyuz?" diye sormuştu arkadaşının mıtluluğu kendi dudaklarına da bulaşırken. "Ya olanlara inanamayacaksın." Eda heyecandan cümlesini tamamlayamazken Beyza güldü. "Kız, evlilik teklifi mi aldın, ne bu heyecan?" diye takılmıştı arkadaşına. "Çıkma teklifi şekerim, hem de Sarp'tan..." Telefonda kısa bir sessizlik oluştuğunda "Beyza orada mısın?" diye mırıldandı Eda dudaklarından silinen gülümseme ile. "Buradayım, buradayım da... Sen şunu bir anlatsana." Eda, Sarp'ın evine gelişinden başlayıp tüm geceyi anlattığında Beyza derin bir iç çekti. "Senin adına çok sevindim Eda. Ben senin en yakın arkadaşınım ve üzülmeni istemem, mutluluğunu en çok ben isterim." "Bir şey mi oldu Beyza, bir bildiğin mi var? Beyza kısa bir süre sessiz kaldıktan sonra kararlı bir şekilde tekrar girdi söze; "Bak Eda, iyi düşün... Sarp doğru kişi olmayabilir." Bu sözler üzerine Eda'nın kaşları çatılırken "Nasıl yani?" diye bir şaşkınlık nidası dökülmüştü dudaklarından. "Evet. Biliyorsun, ben Sarp'ların karşı apartmanında oturuyorum. Küçüklüğümden beri tanırım Sarp'ı ve nasıl sevgisiz bir ailede büyüdüğünü en iyi ben bilirim. Her gün bağırma sesleri geliyor. Eskiden yani babası felç olmadan önce daha çoktu hatta." Beyza nefes almak için bir kaç saniye sessiz kaldıktan sonra devam etti sözlerine; "Böyle sevgisiz bir ailede büyüyüp sevginin ne olduğunu bilmeyen biri seni ne kadar sevebilir? İncitmeden, kırmadan sevebilir mi?" Eda'nın gözleri dolarken içine bir sıkıntı düşmüştü. "Bir de..." "Bir de ne?" dedi ağlamaya yakın ses tonuyla. "Bunları sana hiç söylemek istemezdim ama, gaddar, töreci bir aile. Kadıncağızın tam 9 yıldır bırak kapı önüne çıkmayı, perdeyi aralayıp camdan dışarıya bakmasına bile izni yokmuş. Ya seni de eve kapatırsalar?" Arladaşının son sözü ile şaşkınlıktan gözleri kocaman açılmıştı, bir yutkunma sesi ahizeden arkadaşının kulağına dolduğunda "Bir lez daha düşün Eda." diye fısıldadı Beyza. Korkmuştu hem de çok korkmuştu... Arkadaşı haklı olabilir miydi? Yaralıydı Sarp ve sevgi iyileştirmez miydi Sarp'ın yaralı kalbini. Peki ya Sarp'ı iyileştireceğim derken kendi sonuna imza atmış olursa? Ama her şeye rağmen kalbi ondan vazgeçebilecek miydi? Bilmiyordu Eda, hiç bir şey bilmiyordu... Arkadaşı ile biraz daha lafladıktan sonra sıkıntıyla kapattı telefonu. Sarp'ı seviyordu, hem de çok... Bunu hiç bir şey değiştiremezdi ama Sarp'ınkalbinde sevgiye yer var mıydı? Düşünceler içinde Eda gözlerini yumduğunda "Beyza haklı. Üzgünüm Sarp, doğru kişi olmayabilirsin." diye mırıldandı. Oysa bilmiyordu genç kız, bu kararının genç adamı nasılda gaddarlaştıracağını ve kendi sonu olacağını... *** Bu esnada Sarp mahallesine varmıştı. Mahallede karanlığın içinde, bir o ve sokak ışığından gölgesi ilerliyordu sanki gece onlardan sorulur misali. Dış kapıya geldiğinde aralayarak bahçeye girip bakışları gecekonduda iken kapıyı örttü yavaşça ve aynı sessizlik ile cebinden çıkarttığı anahtarla kapıyı açıp sessiz olmasına özen gösterdiği adımları ile girdi eve. Işıklar yanmıyordu, heekes uyumuştu anlaşılan. Kimseyi uyandırmamak adına yine sessiz olmasına özen gösterdiği adımları ile ağır ağır odasına ilerledi eli kalbinde bir şekilde, heyecandan kalbi güm güm atıyordu! Odasına girdiğinde bir süre lambayı yakmadan eli kalbinde bir şekilde durdu öylece. "Neden bu kadar hızlı atıyorsun kalbim?" diye kalbini azarlarcasına fısıldarken koluyla arkasından kapıyı kapattığında yüzünü büyük bir gülümseme ele geçirdi. Sarp da olanlara inanamıyordu. Eda'ya açılması, ona türkü söylemesi gerçek miydi? "Her şey çok güzel olacak." diye fısıldarken Eda'nın teklifini kabul edeceğine emindi. Sevdiği kızın gülümseyen yüzü gözlerinin önüne geldiğinde dudaklarındaki gülümseme büyümüştü bunların son gülümsemeleri olduğunu bilmeden, son olduğunu bilseydi sım sıkı tutar ve gülüşlerinin onu terk etmesine izin vermezdi. "Daldın yine, kendine gel oğlum." diyerek hayal dünyasından çıkıp yatağına doğru adımladı. Odasını gören, Sarp'ı okulun en başarılı öğrencisi sanırdı çünkü her köşesi çalışmayı anımsatıyordu. Çalışma masasının her yerini defterler, kalemler ele geçirmişken yerde birkaç a4 kağıdı, duvarında ise kara kalem ile çizilmiş kusursuz ev çizimleri... İşte Sarp şimdi böyle çalışkan olarak ve üniversiteyi çok iyi derecede bitirerek ileride Pusula Mimarlık şirketinin değerli çalışanı olmuştu. Şimdi ise çok heyecanlıydı çünkü öğlen olduğunda ilk aşkıyla buluşmaya gidecekti. "Umarım kabul edersin Eda." diye fısıldarken mutlulukla yatağına atmıştı lendisini. *** Gözüne gram uyku girmediği bir gecenin ardından tıraşını olmuş, saçlarını jölelemiş ve kot takımını giyerek gayet şık bir görünümde buluşma yeri olan Şirin Cafe'ye girdi Sarp. Çok ışık alan, manzaralı, fekarasyonu ve güler yüzlü çalışanları ile sevilen bir cafe idi burası. Aşıklar, arkadaşlar, kısacası genç nesil burada buluşurdu. Hemen gözüne cam kenarında manzaraya bakan masayı kestirip oturdu. "Ne alırsınız?" Yanına garsonu "Kız arkadaşımı bekliyorum" cevabını verip garsonun yanından uzaklaşmasına sebep oldu. Zaman geçti, geçti ve geçti... Saniyeler dakikaya, dakikalar saate devrildi... Ve geçen saatlerin arasında kırgın, gözleri hüzünle bakan bir genç... Duvardaki saatte 3'ü gösteren akrep 5'i göstermeye başlamıştı. Cafeden insanlar girip çıkıyor, ancak Sarp aynı yerindeydi. Ayağı ile stresten yerde ritim tutarken dirsekleri masaya dayalı, eleri önünde birleşik, kaşları hafif çatık, alnında terler... "Neden beni ektin Eda?" Daha fazla tahammül edemeyerek ellerini yumruklaştırıp masaya geçirdiği esnada ayağa kalkmasıyla yere düşen sandalye sesi herkesin Sarp'a bakmasına neden oldu. Ama hiç aldırmadan adımlarını çıkışa yöneltti. Her bir adımı yeri göğü inletiyordu... Her bir adımı kırgınlık doluydu... Asıl Eda şimdi Sarp'dan korkmalıydı... 10. Bölümün sonu Yapım: AlYud Yapım Kurgu: Ali Umut SEÇKİN Hikaye: Ali Umut SEÇKİN Yudum TATAR İnstagram: alyudyapım #DengesizGardiyan
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD