11. Bölüm

2099 Words
Geçmiş yine tüm çıplaklığı ile zihinlerde yer edinirken geçmişin verdiği hüzün yakıcıydı. Hemde öyle yakıcıydı ki... Bu hüzün ateşinde iki adamında göz pınarları cayır cayır yanıyordu. O koca adam şimdi zihninde canlanan mazide 9 yaşında idi... Odasında bilgisayarının başında oyun oynuyordu. Küçüktü daha ama kalbi binlerce acıya gebeydi. Kapının kolunun bükülmesiyle Sarp'ın kapıya doğru bakmasından birkaç saniye sonra odaya 7 yaşındaki Anıl girdi. "Abiiii, canım çok sıkıldı..." Gülen gözlerle, "Bilgisayarda oyun oynuyorum, gel birlikte oynayalım abiciğim." dedi, ama kabul etmeyeceği sıkkın yüzünden belliydi. "Hayır, saklambaç oynayalım." Bu söz Sarp'ın gülmesine sebep oldu. Kıyamıyordu kardeşine... "Ama öyle bir yere saklanırım ki, beni hiçbir zaman bulamazsın." "Ben seni bulurum abi, hatta iddiasına bile girerim." Gülen gözleri kardeşinin mutlulukla parlayan harelerine şefkatle baktı. Kendinden çok emin bir şekilde konuştuğunu gören Sarp, "Peki" diye yanıtlayıp sandalyeden ayağa kalktı. "Sadece çok sessiz olalım, babam rahatsız olmasın." Kardeşinin hevesle başını sallaması ile bu sabırsız haline güldü; "Hadi say bakayım." Kapıya dayadığı kollarına gözlerini bastırdığında, Sarp hışımla arkasından geçerek odadan çıktı. Dengesiz Gardiyan Bir AlYud Yapımıdır. "Koruma sırası sende kardeşim." Gece tüm kötülükleri örtmek istermişçesine koca şehri karanlığı ile sarmoştı. Sessiz bir gece vaktiydi. Kapının açılma sesiyle ayak içeriye bastı ve heybetli beden ağır adımlar ile içeriye yöneldi. Hastaneden firar eden Sarp yıllar sonra doğup büyüdüğü gecekondudaydı şimd. Her yeri buram buram anı kokan o evde... Kapıyı arkasından kapatıp sessizce ağır adımlarla koridorda yürümeye başladı. Yürürken hareleri bomboş odaların içinde geziniyordu. Odalar boş değildi aalında, tonlarca anıyla doluydu. Banyonun önünden geçtiğinde durup birkaç saniye baktı şaşkın gözleri belli olurken. Şimdi babasını yıkayan genç Sarp harelerinin önündeydi. O kızgın, kendisinden nefret eden bakışlar... "Neden sevmedin beni hiç baba?" diye mırıldandıktan sonra önüne bakıp gözlerini sıkıca yumup açtıktan sonra yürümeye devam etti. Bu sefer mutfağın önünde durdu ve baktı... Annesini köşeye sıkıştıran, yüzü öfke fışkırırken kulak tırmalayan bağırmalarıyla şiddet eden babası... Kadıncağız evin her yerinde şiddet gördmüştü yıllarca... Yürümeye geri koyuldu... Bu kez durmasıyla soluna baktı. Odasının yanına gelmişti. Yerde oturan, sırtı yatağına dayalı, dizlerini kendine çeken küçük Sarp belirdi harelerinin önünde. Babasının şiddetini duymamak için avuçlarını sıkıca kulaklarına bastırıyordu, yaşının verdiği küçüklükle ellerini kulaklarına kapattığında tüm sesleri engelleyebilecekmiş gibi... Çocukluğuna çok acıyan Sarp'ın yanağından bir damla gözyaşı süzüldü. "Özür dilerim." diye fısıldadı. "Özür dilerim küçük Sarp." Adımları koridorda öylece kalakaldığında bir tur attı etrafında. Her oda bir anı... Her anı bir acı... Her acının yaratıcısı babası... Boş eşyasız salona girdi. Köşeler kir içerisinde ağ tutmuştu. Duvara adımlayıp eliyle yerden destek alarak oturdu. Sırtı duvara yaslı, gözleri kapalı... "Neden?" diye fısıldadı. "Ne yaptım bunları hak edecek?" Anne rahmine düştüğümüz an yazılırdı kaderimiz. Sarp'ın kaderi çok acımasızdı, ölmemişti ama yaşamıyordu da... Gözleri ağır ağır açıldığında boş bakışları karşısındaki duvarı bulurken kırdığı dizine yasladığı eliyle şakaklarını ovdu. Yaşadıkları zihnine öyle ağır geliyordu ki... O günlere nasıl katlanmıştı? Acı çekiyordu ve hayatında en çok acı çektiği yere gelmişti ancak başka saklanacak yer bulamamıştı. *** Herkes hastaneden kaçan Saep'ı konuşuyordu... Dünya gündeminde idi adı! Uyanmış ve uyanır uyanmaz Sarplığını yapıp kaçmıştı yine tüm genç kızların korkulu rüyaaı olmak için. Herkes yakalanıp tutuklanması ve hatta bu dünyadan silinmesi için dua ederken tek bir kişi onun iyi olması, sapasağlam ve başını daha fazla belaya soklamadan yakalanması için dua ediyordu. Sarp'ın villasının misafir odasında yatağında ifadesiz gözlerle derin düşüncelerde idi Anıl... "Neredesin abi, neredesin?" diye araladı dudaklarını. Kafa patlatıyordu abisinin yerini bulabilmek için. Depo apaetmanına artık gideceğini düşünmüyordu. Birkaç saniye sonra, "Tabii ya!" deyip atikçe yataktan doğruldu. Sonunda bulmuştu, abisinin yerini bulmuştu... Merdivenleri inip, boyundan iki kat büyük olan kapıya ulaştı. Aceleyle askıdan aldığı kabanını üzerine geçirdi. "Abi, nereye?" Tam kapının kolunu bükecekken kardeşi Benu'nun sesini duymasıyla arkasına döndü. "Şeyy... Benu, ben sanırım abimizin yerini buldum. Şimdi onunla konuşmaya gidiyorum." "Ne? Ben de geleyim." Sıkkınca bir nefes aldı genç adam kardeşinin mutluluk ve şaşkınlık karışımı bir ifadeye bürünen suratına bakarken. "Hayır hayır, sen annemle kal. Ben, ben hemen geleceğim. Tamam mı?" demesiyle kapıyı açtı kardeşinin cevabını beklemeden gitti. Arkasından dalgın bakışlarla bakan Benu gözden kaybolduğunda anca "tamam" diyebildi. *** Köşede yerde oturan Sarp, kendinden geçmiş uyuyakalmıştı. Düşünceler ve anılar zihnini öyle yormuştu ki göz kapaklarının kapanmasına daha fazla mani olamamıştı. Kulaklarına dolan yüksek ses ile irkilerek gözleri açıldığında eli yanındaki bıçağa gitmişti. Ne oluyordu? Uykusu tamamen dağıldığında yumruklanan kapıyı idrak etmesiyle hızla kalktı oourduğu yerden. Bu kimdi şimdi? Polisler miydi? Biraz düşündükten sonra, vurma seslerinin devam etmesiyle temkinli adımlarla salondan koridora çıktı. Yavaşça kapıya ilerliyordu... Adımları temkinli, elinde her ihtimale karşı bıçak... Kapıya beş adım kala durmasıyla kardeşinin sesini duyması bir oldu:. "Abi, benim. Hadi aç kapıyı." Derin ve rahatlamışçasına bir nefesi doldurdu ciğerlerine. Yüzündeki panik geçerken bıçağı pantolonunun cebine sığdırmıştı. Hemen kapıya adımlayıp açtı ve karşısında dimdik duran Anıl'ı buldu hareleri. İfadesiz gözlerle, "Beni nasıl buldun?" diye sordu. "Ben seni hep bulurum abi..." diye yanıtladı. *** "Önüm, arkam, sağım, solum sobe; saklanmayan ebe!" Küçük çocuğun sesi iki adamında kulaklarında çınlıyordu şimdi. Zihinlerine sirayet eden anılar ile birbirlerinin gözlerinin içine bakıyordu iki kardeş. Küçük Anıl sessiz olmasına özen gösterdiği adımları ile koltukların arkasına baktığında söylenmeye başlamıştı bile. "Of abi neredesin ya?" Sarp gülmemek için dudaklaeını birbirine bastırırken saklandığı yerden kardeşini izliyordu. "Dolabın arkasında da değil, nereye gider ki?" Anıl etrafına bakınıp düşündü bir süre. "Buldumm!" Sessiz adımları ile dün annesinin yıkadığı çamaşırlarla boşalan kirli sepete koştu hızla. Sepetin kapağını açtığında abisinin hareleri ile buluşan hareleri ile ellerini birbirine çırpmaya başladı. "işte buradasın!" diye sevinçle yerinde zıplamaya başladı. *** İki kardeş... İkisi de hüzün dolu... İkisininde zihninde canlanan mazi... Anıl abisinin gözlerinin içine bakarken derin iç çekişiyle göğsü inip kalktı. O iç çekişte onlarca acı, mazi, hüzün... "Seni bulmak zor olmadı, çünkü 9 ay hücrede tuttuğun kızın şu an oturduğu evden iki sokak ötede bulunacak herifsin sen..." Burun buruna gelmeleriyle durduğunda, Sarp biraz geriye çekilerek koluyla salonun olduğu tarafı gösterdiğinde önünden geçip ilerlemeye başladı. Gözleriyle inceleyerek salona girdiğinde Sarp'ın kapıyı kapatma sesi duyuldu. "Demek buraya kaçtın ha, hayatında en acı çektiğin yere..." Aynı abisi gibi anılar zihninde canlanırken bir saniyeliğine gözlerini sım sıkı kapattı. Burası onların kabuslarına şahitlik eden evdi. Duvarların her bir çıkıntısında acıları gizliydi... Gücünü toplayıp gözlerini açtığında arkasını dönmesiyle abisiyle göz göze geldi. "Başka gidilecek yer bulamadım..." Anlam veremeyen gözleriyle baktı Sarp'a birkaç saniye. "Bir de cevap veriyorsun, utanmadan, vicdan azabı çekmeden." Sesinin tonunu biraz yükselterek devam etti: "Sen nasıl bir herifsin abi? Bir kızı hücreye kapattın, bir aileyi paramparça ettin, ezdin ezdin ezdin!" İnanamıyordu genç adam, onun abisi böyle birisi değildi ki? "Bağırma bana." Sesini iki kat yükselterek "Sen nasıl bir abisin" diye haykırmasıyla iki eliyle Sarp'ı itti. Aralarında biraz mesafe olduğunda kızaran gözlerine baktı, neredeyse gözyaşı gelecekti. "Sakin ol hümanist bey, üzülme... Bak, birimiz iyi birimiz kötü. Annen ve arkadaşların seni daha fazla sevecek. Kıymetini-" "Sen de iyi olabilirdin!" dedi. "Babamı benim gibi ters örnek alsaydın iyi olurdun. Hatta sevilirdin, Eda seni severdi ama her şeyi mahvettin!" Şimdikinin tam tersi bir adam olanilirdi... "Senden daha fazla babamla ben uğraştım." "Böyle bahane olmaz... Sen babama kendini teslim ettin. Sarp gözlerini sımsıkı yumduğunda kardeşinin haklılık payının farkındaydı. Anıl ise kirpiklerinin ucunda akmaya hazır bekleyen yaşlarla bakışlarını duvara sabitledi. "Güzel bir aile, iyi bir sbi-kardeş olabilirdik. İyi bir hayatın olabilirdi." diye fısıldadı ve "Neden?" diye ekledi iyice yok olan sesiyle. Sarp'ın sinirleri gerilirken "Ben buyum Anıl! Sevgi, şefkat nedir bilmem." diye yükseltti sesini. Anıl duyduklarıyla sinirle Sarp'a doğru adımladığında delirmişçesine ellerini saçlarına daldırdı. "Annem hiç mi sevmedi seni, Benu hiç mi sevmedi? Peki ya ben, ben hiç mi sevmedim?" Sarp gözlerini sım sıkı kapatırken ağır haraketler ile ayaklanıp kardeşinin tam karşısında durdu. Ilımlı sesiyle "Abiciğim bak..." diye başladığı cümleyi Anıl "Sakın, sakın bana abiciğim falan deme, sen benim abim olamazsın." diye böldü hemen. Sarp yenilmişlikle kardeşinin gözlerinin içine bakarken Anıl acımasızca dilindeki zehri akıtmaya devam etti. Bugün, burada her şey konuşulacaktı. "Sen onun oğlu olmuşsun Sarp Apak! Annemin oğlu, bizim abimiz olamamışsın." "İleri gidiyorsun Anıl." Anıl'ın dudaklarından histerik bir kahkaha döküldü. "Sen bir zamanlar sevdiğin kızı depoya kapatıp defalarca tecavüz ederken ileri gitmiyordun yani ha!? O kız seni seviyordu zamanında, seviyordu!" Sarp elini yumruk yaparken "Her şeyi mahvettim." diye fısıldadı. "Evet mahvettin! Aynı onun gibi, onum oğlu olduğunu çok güzel kanıtlıyorsun..." Yere bakan ifadesiz gözlerini görünce duraksadı. Çok üzerine gitmişti ama daha fazla gidecekti de. Konuşma vaktiydi. Bıgün burada her şey konuşulacak ve iki kardeşte içini dökecekti. "Aklımın ucuna bile getirmek istemiyorum ama artık dayanamıyorum... Sen bugün birini öldürdün, sen bugün birini öldürdün. Sen bugün katil oldun, sen bugün birini defalarca bıçaklayarak-" Daha fazla dayanamayarak, yumruk yaptığı elini ağzına sokup dişlerini geçirdi. Bunu yaparken kendisine sırtını döndüğünde dudakları hafif aralandı: "Anıl, beni ele verme. Biraz özgür kalmalıyım..." "Seni ele vermeyeceğim." dedi sakin ses tonuyla. "Seni ele vermeyeceğim çünkü eğer benim abimsen vicdanın seni ele verecek, emniyete götürecek ve ben bunu izleyeceğim. Abimde en dipte biraz insanlık kalmış diye de mutlu olacağım." Abisine döndü ancak bu sefer yüzüne bakamıyor, yere doğru ifadesiz gözlerle bakıyordu. "O güne kadar yerlerde kıvranma diye sana para vereceğim." Kabanının cebinden çıkarttığı 500 TL eden kağıt paraları yerin bir köşesine fırlattı. Kağıtlar bir bomba misali etrafa saçılırken Sarp yumruk yaptığı elleri ile izledi o kağıt paraların yerle buluşuşunu. Dolan gözlerini abisinden saklamaya çalışmalarıyla, "Ben gidiyorum." deyip kapıya yöneldi Sarp'ın hüzünü anımsatan bakışları kendisindeyken. Salondan tam çıkacakken adımları durdu ve dudaklarından döküldü kelimeler: "Nasıl olacak bilmiyorum ama senden nefret etmeye çalışacağım ve başaracağım. Çünkü sen iğrenç bir insansın, iğrenç bir abisin." Adımlarını devam ettirdi. Bu söz... O kadar ağırdı ki... Sarp ise peşinden bakmaktan başka hiç bir tepki veremedi. *** Ama gidememişti işte, abisini birden terk edememişti. Uzun koridorun başındaki kapıya sırtlarını vermiş yan yana oturuyorlardı. Çığ gibi büyümüştü sessizlik. İkisi de ifadesizce bakıyordu karşısındaki duvara. "Demek abiliğimi de beğenmedin ha..." Karşılık alamayınca devam etti: "Senin için yaptıklarımı, senin yerine kana bulandığımı unutmuşsun sen." dedikten sonra birkaç saniye sessizleşti. "Hatırlıyor musun..." dediği esnada aynı anda birbirinin gözlerine baktılar. "babamızın beni son dövdüğü günü?" Kardeşine dokunmasın diye tüm suçu üstlenerek dayağa razı gelmişti. Kardeşi için... İkisinin de zihinlerine aynı mazi çökmüştü... ——- "işte buradasın!" diye sevinçle yerinde zıplamaya başladı. Sarp, "Şşhh, biraz daha sessiz!" diye uyardı kardeşini. Abisi kısa boyuna rağmen çevik bir haraketle sepetin içinden atlarken Anıl abisini sobelemek için koşmaya başlamıştı bile. "Anıl, yavaş abiciğim!" Ve korktuğu şey başına geldi! Kulaklarına dolan kırılma sesi ile kardeşinin yanına koşarken yerde paramparça olmuş vazo harelerine serilmişti. Ve iki kardeşin korku dolu bakışlarına eklenen gür ve kalın ses... "Ne yaptınız lan siz?!" İki kardeşte korkulu gözler ile bakıyordu karşılarında kırmızı görmüş boğaya dönen adama. İkiside korkuyor, ikisininde küçük bedenleri zangır zangır titriyor... "Bittiniz lan siz!" Kükremeyi andıran sert sesiyle evi inletirken belinden kemerini çıkarmasıyla Sarp kardeşini arkasına alarak tüm korkusuna rağmen dim dik dikildi babası olacak caninin karşısında. "Kardeşime dokunma!" Küçük bedeniyle babasına baş kaldırmasıyla adamın çatılan kaşlarına rağmen psikopatça bir gülümseme belirdi dudaklarına. "Kardeşini de korurmuş..." Fısıltı eşliğinde kurduğu cümlenin arsdından sesi tekrardan sertelirken "Hanginiz kırdınız lan vazoyu!" diye kükredi adeta. İki kardeşte aynı anda "Ben!" dediğinde adamın simirleri iyice arttı. "Sizi küçük sıçanlar, kaç kere dedim size oyun yok diye!" Korkudan zangır zangır titreyen iki küçük bedene doğru bir adım attığınfa Sarp "Kardeşime dokunma, ben çarptım vazoya. Onun bir suçu yok." diyerek babasına doğru bir adım atmıştı gelecek dayağı kabullenircesine. Küçük Sarp'ı yakasından tutup çektiğinde attığı sert tokatla küçük beden yerle buluşurken kemerin sert darbeleri bir kırbaç edaaı ile Sarp' ın sırtıyla buluşmaya başlamıştı. Zavallı Sarp akan göz yaşlarınım atasında dişlerini sımsıkı sıkarak inlemelerini yutuyordu. O küçük bedeni ile ne acılara göğüs geriyordu!? Başlarını okşamayacak, masallar anlatıp oyunlar oynamayacaklarsa eğer çocuk yapmamalılardı! "Oropçu çocuğu seni!" Bunu demesiyle daha fazla sertleşti eli. Eşine duyduğu öfke, kin, nefret bir kendisinden çıkartmasına yetmiyordu Hikmet'e. Çocuklarından da çıkartıyordu. Çocuklar bu dünyanın en masumlarıdı ve oysaki Sarp' ta her çocuk gibi sevgiyi hak etmiyor muydu? "Baba nolur yapma!" Anıl ağlayışlarının eşliğinde babasının koluna yapışıp yalvarırken adam tüm gücüyle itti küçük bedeni. Bu sert darbeye küçük bedeni dayanamazken duvarın dibine savrulduğunda başına aldığı darbe ile bayılmasada kalkamadı düştüğü yerden. Çaresizce izledi abisinin onun için yediği dayağı... "Anıl!" Sarp kendi vücudundaki acıları önemsemeyip kardeşine ulaşmaya çalıştıkça kemer darbelerine eklenen tekmelerle yerinden kalkamadı. Tek düşündüğü kardeşi olurken sert darbeler küçük bedenine indi bir bir. Ta ki bayılana kadar! _____ İkisininde zihninde canlanan mazi ile bakışları karşılarındaki duvarda dalıp gitmişti. "Hiç mi koruyamadım seni ha?" "Korudun abi." diye fısıldadı Anıl. Korumuştu, hemde defalarca... "Sen harika bir abiydin. Neden, neden böyle oldun?" Anıl dolan gözlerini saklamaya çalışırken Sarp kolunu erkeksi bir eda ile kardeşinin omzuna atıp sarılarak vermişti cevabını. Konuşmadan, saatlerce öyle oturdular. Onlar sustu, gece konuştu... Gece konuştu, onlar sustu... Ta ki ikisininde kulaklarına dolan siren sesleri ile... Sessizlik büyük bir gürültüyle parçalanırken iki kardeşte birbirlerine baktılar. "Koruma sırası sende kardeşim." "Bende abi..." Ve Sarp arka kapıdan çıkıp geceye karıştı yeniden. 11. Bölümün sonu Yapım: AlYud Yapım Kurgu: Ali Umut SEÇKİN Hikaye: Ali Umut SEÇKİN Yudum TATAR İnstagram: alyudyapim
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD