Şimdi Ne Olacak?

1959 Words
Keyifli okumalar -Kahve içemeye gidiyor muyuz? Eda şaşkınlıkla döndüğünde hevesle cevap bekleyen halini görünce güldü. Kardeşi ile kavga etmiş, yüzü kötü olmuştu, ama hala kahve derdindeydi. -Az önce olanları konuşmamız lazım. Edric tatsız şeyleri sevmiyordu. Yaklaşıp elini avucunun içine aldı. Narinliği parmaklarıyla hissettikten sonra izleyen gözlere baktı. Her saniye daha çok bağlanıyor gibiydi. Hele bir bakışı vardı ki insanı büyülüyordu. Eda yakınında ki mavi gözlerin etkisine çoktan girmişti. Kaşında ki küçük yara bandı bile yüzüne yakışmıştı. Kalbinde ki hareketlilik bedenine yayılırken baya baya kapılıp gitmeye başladığını anladı. Böyle yapmaya devam ederse de kendine engel olamazdı. -Benim için sorun yok. Olanları unutup devam edelim. Söyledikleri şiir gibiydi. Bakışlarıyla onayladığında elini bırakacağını sandı. Aksine daha sıkı tutup yürüdüğünde doğru yanlış karıştı. Edric aklını bulandırıyordu, ama onu tanımıyordu. Kırmadan düşüncelerini ifade etmesi lazımdı. Önlerine çıkan mekana el ele giriş yaptılar. Edric bir masaya yaklaşıp oturmasına yardımcı oldu. Kendi de oturduğunda gelen garsona siparişleri verdi. Yalnız kaldıkları gibi de "Sanat evinde ne yapıyordun?" diye sordu. Hakkında her şeyi bilmek istiyordu. Eda çoktan kapılıp giden adama baktığında toparlandı. "Edric önce konuşmamız gereken bir mesele var." Bakışlarında ki değişim tedirgin olduğunu gösteriyordu. Ondan etkilendiğinin farkında olsa da gelip geçici şeyleri istemiyordu. Sadece arkadaş gibi davranmadığı da çok belliydi. O zaman netleştirmesi gereken durumlar vardı. -Kardeşinin yaptığını mı konuşacağız?... Telaşlı hali başka tatlı oluyordu. Mavi gözleri derinleşiyor korkusunu çok belli ediyordu. Birçok kişiye göre duygularını baya belli eden biri olduğu ortadaydı. -Hayır, onu konuşmayacağız. Edric biraz rahatlamıştı. Kardeşi yüzünden aralarının bozulacağını sanmıştı. Dinlediğini belli ederek söylemesini bekledi. -Biz daha dün tanıştık ve birbirimizi tam tanımıyoruz. Eda kırmamak adına kelimeleri dikkatle seçiyordu. Anladı mı diye biraz bekledi. Bozuk bir Türkçesi vardı ve bazı kelimeleri bilmediği çok belliydi. Edric bir şey söylemesi gerektiğini sanıp "Ben seni daha yakından tanımak istiyorum."dedi. Bundan çok emindi. Arkadaşının dediği gibi açık olup "Eda seni ilk gördüğüm an büyülendim. Senin farklı bir havan var."dedi. Anında gelen itiraf afallatmıştı. Edric'in de ilk anda herkesi etkileyecek bir havası vardı. Aklından geçenleri durdurup mantılı adım atlamalıydı. -Ama beni tam tanımıyorsun. -Tamam tanışalım. Neyi merak ediyorsun? Edric önünden hazır bekliyordu. Ne derse ya da ne sorarsa cevap verecekti. Eda haline güldüğünde "Beni tanımadığından bahsediyorum."diye tekrarladı. Edric sandalyesini biraz çekip yaklaştı. Kendini izleyen gözlere "O zaman ben sana soru sorayım."dedi. Eda araya garson girmese nefes nereden alınıyor unutacaktı. Adam her yaklaştığında kalbi farklı bir heyecana kapılıyordu. Toparlanıp önün koyulan kahveye baktı. Onu tanımak istiyor muydu? İleri de sıkıntılar çıkabilirdi. Edric sessizlik oluşunca yanlış bir şey yaptığını sanıp geri çekildi. Ersin ne düşünüyorsan söyle demişti, ama anlaşılan yanlış olmuştu. -Tabi senin de istemen de önemli. Beni tanımak ister misin? Eda kafasını kaldırdığında sorunun cevabını bulmaya çalıştı. İlişkileri nereye giderdi bilmiyordu, ama tanıma duygusu daha ağır basıyordu. -İsterim. Anında yüzünde oluşan mutluluk görülmeye değerdi. Tedirgin olduğu konular olsa da doğru yaptığını düşünüyordu. Hem sadece birbirlerini tanıyacaklardı. Olayı büyütmeye gerek yoktu. Eda'nın cevabı ile ilk sorusuna dönüp "O zaman sanat evinde ne yaptığın ile başlayalım."dedi. -Mezun olduktan sonra sevdiğim bir şey yapmak istedim. Uzun zamandır resim ile ilgileniyordum. Sanat evinde hem kendimi geliştiriyorum hem de sergi için resim yapıyorum. Edric'e konuşmaya odaklanmaya çalışsa da sesinin rahatlatıcılığına kendini bırakmıştı. Mesaj sesi araya girince bakması için beklediğini belli etti. Eda'nın aklı giden kardeşindeydi. Kartal'ın yazdığını düşünerek baktı, ama mesaj Sarp'tandı. Abla konuşmamız lazım. Sinirli olduğunda kısa yazdığını biliyordu. Edric'i bırakmak istemese de dönmesi lazımdı. Olay büyümeden açıklama yapmalıydı. Edric de bir şey olduğunu anlamıştı. "Gitmen lazımsa seni bırakabilirim." İlk günden sorun yaşasın istemiyordu. Mahcup bakan gözlerden kopmak kolay değildi. Yine de ayağa kalktı. -Hadi gidelim. Eda da ayağa kalktı. "Çok özür dilerim. Eve gitmem gerekiyor." Durumu toparlamaya çalışırken "Sorun değil, yarın yine buluşuruz." demesi ile rahatladı. Kahve kalmasın diye alıp hızla içtiğinde Edric dikkatle izliyordu. Aynı şeyi yapıp kahvesini tek yudumda bitirdi. -Boşa gitmesin. Eda'nın açıklama çabası Edric'in hoşuna gitmişti. Bir şeyi yarım bırakmayı sevmediğini öğrenmiş olmuştu. Yolu gösterdiğinde önce sanat evinden eşyalarını aldılar. Birlikte arabaya bindiklerinde Edric arabayı çalıştıracağı anda durdu. -Ne oldu? -Masal ve Uğur ne olacak? -Eve gidince Kartal'ı yollarım. Edric devam ettiğinde Eda da durumu belirten kısa bir mesaj attı. İkili barıştıysa görürlerdi. Evinin konumunu açtıktan sonra da telefonu Edric'in görebileceği bir yere koydu. -Masal, babanın geçmişte bir kafesi olduğunu söylemişti. Şu sıralar evde değil mi? Arkadaşının anlattıklarından bilgi toplamaya çalışıyordu. Eda gülümseyerek "Annem emekli olunca çalışmayı bıraktı." dedi. Masal ile baya yakın olduklarını ve ailelerini tanıdığını anlamıştı. -Polisti değil mi? Annenin ve babanın hikayesi baya etkileyici gelmişti. -Masal hepsini anlatmış anlaşılan. Edric gülerek konuştukları şeyleri hatırladı. "Türk aile bağlarını merak etmiştim. Masal ile baya yakın arkadaş olunca ona sordum. Tabi dinleyince baya farklı geldi. Sizin aile öz değilmiş. Ne demişti. Bir tek Salih amcam ve Oğuz amcam kardeş demişti." -Uğur abimin babası ve benim babam kardeş. -Siz gerçekten kuzensiniz. -Evet ama hepimiz kuzen gibiyiz. Babalarımız öz kardeş gibiler. Uğur abi de hepimizin abisi. Edric bu bağlılıklarına hayran kalmıştı. Kendisi ailesi ile bazen telefonda konuşurdu. Türkler gibi çok akraba bağları da yoktu. Bir ablası vardı, ama onu da uzun zamandır görmüyordu. -Çok şanlısınız. Eda farklı geldiğini değişen yüzle anlamıştı. Onun da ailesini sormak istemişti, ama sonraya bıraktı. Yolun geri kalanında tarif ederek tamamladılar. -Ailen ile mi yaşıyorsun? Soru ilk anda acayip gelmişti. Edric'in durumunu düşünce "Evet." diye cevapladı. -Masal da ailesi ile yaşıyor. Sizler de böyle mi oluyor? Samimi sorusu yine gülümsetmişti. "İsteyen tabi ayrı yaşıyor, ama biz gerek duymadık." Uzun zamandır Türkiye'de olduğu belliydi. Yeni öğreniyor olması da acayip geldi. İnmeden önce "Burada yaşasan bile kültürümüzü çok bilmiyorsun anlaşılan." dedi. -Bugüne kadar gerek olmamıştı, ama artık her şeyi bilmeliyim. Sonuçta seni tanıtacağım. Eda her seferinde söyledikleri ile şaşırıyordu. Şundan emin oldu ki Edric fazla cesaretli ve açık sözlüydü. Ne diyeceğini bilemeyince "Ben gideyim." dedi. Edric kemerini çözüp masum bir veda için yaklaştı ve yanağını öptü. Dudağına değen tenin verdiği his ile de geri çekildi. Bunu gerçekten sevmişti. Eda kaçar gibi arabadan indiğinde istemsiz eli yanağına gitti. İlk defa bir erkek ile vedalaşmıyordu, ama şu anda kıpkırmızı olduğunu hissediyordu. Sakin ol dese de kalbi çoktan etkilenmişti. """"" -Uğur beni bekler misin? Masal arkasından koşturarak yetişmeye çalışıyordu. Ayağında ki topuklular izin vermiyordu ve Uğur da çok hızlı yürüyordu. -Beni duyduğunu biliyorum. Uğurrrr....!!!! Evet duyuyordu, ama sakinleşmesi için yürümeye devam etmeliydi. Masal böyle olmayacağını anlayınca sinirle durdu. Ayağını tutup "Ahh!! Canım acıyor."diye bağırdı. Göz ucuyla baktığında tahmin ettiği gibi hemen durmuştu. Arkasını dönmesiyle ağlamaklı şekilde "Ayağım çok acıyor."diye feryat etmeyi unutmadı. Uğur kıvrandığını görünce tüm sinirini unuttu. Koşturarak yanına vardı. Bu topuklularla koşarsa olacağı buydu. -Sana kim peşimden gel dedi? Masal gülmemek için dudaklarını ısırıyordu. Yalan söylediğini anladığı anda çekip giderdi. Aynı ses tonuyla "Ama sen küstün."dedi. Canı acıyormuş gibi de davranmayı devam etti. -Hangi ayağın? Yürüyebilecek misin? Masal eğilip yüzüne bakıp "Koluna girebilir miyim?"diye sordu. Ondan sonra gönlünü almak kolay olacaktı. Uğur yine dibine girdiğini görünce ne çekilebildi ne de sorusuna cevap verebildi. Bildik gülümsemesi ile bakıyor ve bir tepki bekliyordu. Aklını toplayıp hemen doğruldu. Koluna girdiğinde de ayağına bakarak göz temasından kaçtı. -Bana yaslan. Arabaya dönelim. Telefonunu çıkarıp Eda'yı arayacaktı, ama mesaj attığını gördü. Edric ile çıktığını ve Kartal'ı yollayacağını yazmıştı. Sanat evine dönmek baya zaman alacaktı. Ayağının daha çok acımasını istemiyordu. Masal bir iki adım ancak dayanabilmişti. Uğur kaçmasın diye iki eliyle kolunu tuttu. Ayaklarının üstüne tam basıp görmesini bekledi. Çok geçmeden şaşkın bakışlar kendini bulunca da dişlerini göstererek güldü. -Bana başka şans bırakmadın. Uğur kandırdığına inanamıyordu. Gitmek istese de kolunu tutan eller bırakmadı. Pes edip karşısına dikildi. -Çocuk gibisin. Sana bir şey oldu sandım. -Asıl sen çocuk gibi davranıyorsun. Konuşalım dedikçe kaçıyorsun. -Beni sinir ettin. Masal böyle bir sonuca varamayacaklarını anladı. Kolunu bırakıp "Tamam hadi git. Zaten artık beni sevmiyorsun."dedi. Babasında da en çok bu taktik çok işe yarıyordu. Uğur hayliyle adım atamadı. Sevmemek neydi, öyle seviyordu ki anlatamıyordu. Kalbimi sana verdim keşke görsen diyecek durumdaydı. -Bir daha benden habersiz bir şey yapmıyorsun. Masal üzgün gözlerle baktı. Bu mümkün değildi. Hem düşündüklerini içinde saklamayı seven biri değildi. Kesin şişer patlardı. Uğur da bakışlarından yapamayacağını anlamıştı. "En azından anlatmadan önce bana söyle." -Offf tamam dediğin gibi olsun. Artık eve gidebilir miyiz? Acıktım, üstümde ki kıyafetlerden sıkıldım. En önemlisi babam ile konuşacaktın. -Acelesi mi var? Kocaman açılan gözler güldürmüştü. Konu arabaları ve yarışı olduğunda sabırsız birine dönüşüyordu. Madem az önce korkutmuştu, şimdi sıra ondaydı. -Söz verdin. -Hayır vermedim. Konuşurum dedim. Bugün yeterince yorulduk. Artık eve gitmek istiyorum. Uğur sanat evine doğru yöneldi. Kesin arkasından çığlık atacak dedi ve çok geçmeden "Aaaaa!!"diye bağrışı geldi. Aynen devam etse de bakmamak içinde baya çaba sarf etti. Masal ciddi ciddi gittiğini görünce "Uğurr!!"diye yine peşine takıldı. Resmen arkasından koşturuyordu. Eve gitmesine izin veremezdi. Yürümekten yorulmuştu ve neden bu kadar yol yüzüklerini hiç anlamamıştı. Sanat evinin önüne vardıklarında Kartal da gelmişti. İkilinin ayrı ayrı geldiğini görünce arabaya binmelerini bekledi. Masal öne yerleştiği gibi "Bize gidiyoruz."dedi. Kartal arkaya dönüp Uğur abisinden onay bekledi. Ablası "Ne duruyorsun?!"diye sıkıştırsa da dinlemedi. Uğur gözleri ile onaylayınca Kartal arabayı çalıştırıp yola çıktı. Çok geçmeden Masal sıkılmaya başladı. -Ne zaman hızlanmayı düşünüyorsun? Bu hızla gece ancak eve varırız. -Yarış pistinde değiliz abla. Şoför benim ve karışma. Masal kardeşine sinirle baksa da yine gıcıklık olsun diye iyice yavaşlamıştı. Sen görürsün dedi ve arkaya döndü. -Uğur bizimki sevdiği kıza açıldı, ama ret edildi. Kartal duyduğu ile gaza bastı. Aynı anda "Abla!"diye uyarı da bulundu. Yine başlıyordu. Abisinden sakladığı bir şey yoktu, ama olanları unutmaya çalışıyordu. Uğur şaşkınlıkla Kartal'a baktı. Aynada göz göze geldiler. Daha önce anlattığı için Selin'i sevdiğini biliyordu. Olmaması üzmüştü. Masal ikisinin bakışlarını yakalamıştı. Uğur'a dönüp "Sen biliyorsun."dedi. -Yani abla Uğur abinin bilmemesi mümkün mü? Hepimiz ilk onunla konuşuyoruz. Kardeşi haklıydı. Kardeşlerin hepsi ona gidiyordu. Gözlerini kıstığında "Peki sen kiminle konuşuyorsun? Biz senin hiç bir şeyini bilmiyoruz" dedi. Abilik konusunda çok iyiydi, ama kendi hayatı hakkında konuşmuyordu. Uğur eve vardıklarını görünce araba durduğu gibi indi. Aklından geçenleri konuşmayı hiç düşünmüyordu. Kapıya yöneldiğinde Masal peşine takılmıştı. Aynı anda kapı da açılınca Mira yengesinin yanağını öpüp devam etti. Masal da arkasından gitmeye çalıştı, ama anne engeline takıldı. Kartal da gelince "Siz neredesiniz?"sorgusu başladı. -Ben okula gittim anne. Kızına inanması kolay olmuyordu. Kartal açıklamayı yapıp "Sanki derse girdin." deyince pek şaşırmadı. -Okula gittim mi? Gittim. Annesinin yanağını öptüğü gibi içeri kaçtı. Kartal da diğer yanağını öpüp girdi. Mira mecburen kapıyı kapattı ve salona geçti. Kuzey kızının odaya girmesiyle "Dur bakalım küçük hanım."dedi. Gözlerini kocaman açsa da umursamadı. Madem söz dinlemiyordu o zaman dediklerine katlanacaktı. -Baba şu kelimeleri sevmiyorum... -Konumuz bu değil. Ben sana ne dedim? -Okula git dedin. Bende gittim. Herkese verdiği cevabın aynısını söyleyerek kurtulacağını sanıyordu. Kuzey "O zaman yarışı unut." dediğinde korkuyla Uğur'a baktı. İşte buna dayanamazdı. Uğur kıyamadığı için araya girdi. "Kuzey amca konuşalım mı?" Masal yalnız kalsınlar diye annesinin ve kardeşinin kolunu tuttuğu gibi dışarı sürükledi. Kapıdan çıkmadan önce de Uğur'a sana güveniyorum bakışı attı. Kuzey kızının neler çevirdiğini anlamıştı. "Seni yine kandırdı değil mi?" Uğur buna hayır diyemiyordu. Yarışmasından korksa da onu da anlamaya çalışıyordu. Altı yaşından beri arabayla büyümüştü. -Yanında gitsem kabul eder misin? Çalışmalarını takip ederim. Kuzey işin içine Uğur girince itiraz edemiyordu. Bir yandan da bunun son olmayacağını biliyordu. Gündüz kardeşi ile konuştuğu konuyu devreye koyma zamanı gelmişti. -Kabul edeyim, ama senden bir şey isteyeceğim. -Tabi amca. -Bu kızı artık durdurmamız lazım. Böyle giderse başına bir şey gelecek. Salih ile konuştum ve en yakın zamanda evlendirmeye karar verdim. Uğur amcası konuşmaya devam etse de kopmuştu. Masal'ın kabul etmeyeceğini biliyordu, ama büyükler el attıysa her an her şey olabilirdi. Amcasının "Sen yardımcı olur musun?"soruyla kendine geldi. Her şey boğazında birikmişti. Önce sakin kalıp "Nasıl bir yardım?"diyebildi. -Aslı yengenin tanıdığı bir genç varmış. Şimdi bizimkine söylesek kesin ortalığı ayaklandırır. Madem çalışmaya sende gideceksin arkadaşın gibi o da gelsin. Önce de tanışmalarını sağlayalım. Sonrasına bakacağız. Hissettiklerini belli etmemek için nefes almaya çalıştı. Bir de arkadaşı gibi götürecekti. Masal onu bir güzel tanır üstüne üç güne bırakırdı. Yine de gözünün önünde olacaklara ne kadar dayanacaktı? Bir de bu sefer aile büyükleri de işin içinde olacaktı. Tam bir çıkmaza saplanmıştı.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD