AK-2

1098 Words
Geçen bir kaç gün benim için sıradandı. Eski olmak üzere olan kocamı sadece sabahları evden çıkarken görmüş ve yüzüne bile bakmamıştım. Başka bir yerde kalmak istesem de yine onun yüzünden girdiğim borçlar o kadar fazlaydı ki yeni bir yere verecek param yoktu. Sabahtan beri pastanede aralıksız hamur yoğurup kurabiye ve tatlı yapmakla meşguldüm. Yarın için bir doğum günü organizasyonu vardı ve mutfağın tüm işleri bendeydi. Seher telaşla mutfağa girince elimdeki kurabiye kalıbını kenara bıraktım. ‘’Ela içeri gelsen iyi olacak.’’ dediğinde önlüğümü çıkarıp ellerimi yıkadım ve mutfaktan çıktım. Suat gelmişti ve etrafta bağırıp çağırıyordu. Hızla kolundan tutup dışarı çektim. ‘’Yürü!’’ ‘’Konuşacağız.’’ diyerek ayak diredi. ‘’Dışarıda konuşacağız. Yürü!’’ Sonunda benimle dışarı çıktı. Kolundan çeke çeke yolun karşısına götürdüm. ‘’Delirdin mi sen? Ne işin var burada?’’ ‘’Bu ne?’’ diyerek elindeki kağıtları yüzüme doğru salladı. Anlaşılan açtığım boşanma davasını öğrenmişti. ‘’Senden boşanacağımı söylemiştim. Anla artık bu iş bitti. Hayatına bensiz istediğin gibi devam et.’’ ‘’Hayal kurma.’’ Elindeki kağıtları yırtıp suratıma fırlattı. ‘’O imzayı attın soyadımı aldın. Benden ancak öldüğünde ayrılırsın.’’ Sakin kalmaya çalışıyordum. ‘’Mahkeme ayrılmamızı onayladığında ve ben buradan çekip giderken sana el sallarım.’’ ‘’Sana hayal kurmamanı söyledim ama sen hala devam ediyorsun.’’ ‘’Defol git.’’ diyerek yanından uzaklaşmaya çalıştım ama kolumdan tutup geri çekti. ‘’Hemen gidip davayı geri çekeceksin.’’ Yüzüne baktığımda sevgimin tamamen bittiğini bir kez daha anladım. Nefesinden hala içki kokusu geliyordu. ‘’Defol, buradan defol, hayatımdan defol hatta bu ülkeden tamamen defolup git pis ayyaş.’’ Sesim bu defa fazla yüksek çıkmıştı. Çevreden bir kaç insan durup bize baktı. Gitmek için tekrar hareketlendiğimde bu defa önüme geçti. ‘’Sen bana aşıksın bunu kabul et. Bensiz yaşayamazsın.’’ ‘’Sen gerçekten hastasın.’’ Sinirlerim iyice bozulmuştu. İkimizde fazlasıyla öfkeliydik ve kavga daha fazla büyümeden gitmek istiyordum ama bir türlü bırakmıyordu. ‘’Hasta olan ben değilim sensin. Şu kafanda kurduğun hayallere bak.’’ Bu defa üzerine yürüyen ben oldum. ‘’O mahkemeye geldiğinde hayal mi değil mi görürsün.’’ Sözlerim öfkesini daha da körüklemişti. Eli yüzüme inmek için havaya kalktığında başka bir el ona engel oldu. ‘’Sokak ortasında böyle güzel bir kadına el kaldırmaya utanmıyor musun?’’ Yabancıya baktığımda Ahmet olduğunu gördüm. En son pastaneye geldiğinde masanın üzerindeki silahını hala hatırlıyordum. Neden tekrar karşılaşmıştık ki? ‘’Karımla aramdaki mesele seni ilgilendirmez.’’ diyen Suat, Ahmet’e dönmüş bu defa onunla kavga etmeye hazırlanıyordu. Sinir sistemim çökmek üzereydi. Önce Ahmet’e baktım. ‘’Aramızdaki mesele seni hiç ilgilendirmez sen kendi işine bak.’’ Sonra Suat’a baktım. ‘’Sen de nereye istiyorsan oraya git.’’ İkisine de arkamı dönüp pastaneye doğru adımladım. Birbirleriyle istedikleri kadar kavga edebilirlerdi, umrumda değildi. Pastaneye girdiğimde hızla mutfağa gittim. Kenardaki sandalyeye çökerek oturdum ve sonrasında gelen gözyaşlarıma engel olamadım. Hıçkırıklarım ve gözyaşlarımla boğuşurken sırtıma sıcak bir el kondu. ‘’İyi misin?’’ Gözyaşlarımı silip Hatice ablaya baktım. ‘’Özür dilerim.’’ dedim. ‘’Pastanende böyle bir olay çıksın istemezdim.’’ Kenardan bir tabure çekip karşıma oturdu. ‘’Erkekler bazen çekilmez olabiliyorlar.’’ Tezgahın üzerindeki peçeteyi alıp uzattı. ‘’Özel hayatın beni ilgilendirmez Ela içeride olanlar da önemli değil. Sen en iyi şefimsin ve bu böyle kalacak. Sadece burada işe girdiğin günden beri bir kez olsun gözlerin gülerek bu kapıdan içeri girdiğini hatırlamıyorum.’’ Verdiği peçete ile gözyaşlarımı sildim. ‘’Bunu değiştirmek için uğraşıyorum.’’ Hafifçe başını salladı. ‘’Değişim zordur, sancılıdır. Bunu unutma!’’ Mutfaktan gittiğinde tek başıma kaldım. Bir süre öylece oturdum sonra pastanenin kapanma saatinin geçtiğini fark ettim. Oturduğum yerden kalkıp çantamı aldım ve pastaneden çıktım. Dışarıda hafif bir rüzgar vardı ama yine de sıcaktı. Nereye gideceğimi bilmiyordum, eve gidemezdim. Suat bugünkü olaylardan sonra evde olabilirdi. Otele verecek param yoktu. Hatice ablanında dediği gibi değişim zordu ama benim için gerekliydi. Deniz kenarında amaçsızca, nereye gideceğimi bilmeden yürümeye devam ettim. ‘’Tekrardan merhaba,’’ arkamdan gelen sesin sahibine döndüm. İçimden ‘Yok artık daha neler.’ diyordum. ‘’Beni mi takip ediyorsun?’’ dediğimde hiç duraksamadan ‘’Evet.’’ dedi. Cevapla afalladım. Gerçekten takip etsen bile bunu öylece söylemezdin sonuçta. ‘’Gerçekten yeni bir bela istemiyorum. Lütfen sessizce çekip git ve bir daha karşılaşmayalım.’’ ‘’Bugüne kadar isteyip de elde edemediğim hiçbir şey olmadı.’’ Fazlasıyla görgüsüz ve kabaydı. Adımlarımı durdurup dikkatle yüzüne baktım. Benden uzundu, bedeni yapılıydı, sıradan siyah saçlı ve kahverengi gözleri vardı. Sıradandı ama kendince yakışıklıydı. Bakışları deliciydi ve fazla küstahtı. ‘’Ben senin elde edebileceğin bir eşya değilim. Fazla egolusun ve küstahsın. Şimdi çek git.’’ ‘’En çok bu cesaretini sevdim. Genelde karşımda korkudan başka bir duygu hissetmezler.’’ Laf anlamazın tekiydi! ‘’Belinde taşıdığın o demir parçasından mı korkacağım? Kendini ne sanıyorsun sen? Mafya falan mı?’’ Bu sözümle sesli bir kahkaha attı. ‘’Ah Ela çok çekicisin.’’ Adımı nereden biliyordu? Bakışlarımdan anlamış olacak ki ben konuşmadan o konuşmaya devam etti. ‘’Ela Alkan, 1.65 boyunda, 50 kilo, ailesini bir kazada kaybetmiş, üniversiteden birincilikle mezun olmuş ve sonrasında kendine bir pastane açmış genç girişimci. Özellikle pastacılıkta çok iyi ve bir çok yarışmada birinciliği var. İşleri iyi giderken kariyerinde merdivenleri tek tek tırmanırken bir anda pastaneyi kapatıp bu küçük ilçeye taşınmış. Birkaç gün önce kocasına boşanma davası açmış, ela gözlü güzel.’’ Bu korkutucu olmaya başlamıştı. ‘’Beni araştırmışsın, neden?’’ ‘’Buraya bir iş için geldim ve seni gördüm. Arabamla kavga halindeydin. Önce cesaretini sevdim sonra güzelliğine vuruldum. Kocan bu güzelliğin kıymetini bilemeyecek kadar aptalmış.’’ ‘’Her ne iş için gelmişsen sadece onunla ilgilen, benimle değil. Dava açmış olabilirim ama hala evli bir kadınım ki bekar bile olsam seninle ilgilenmiyorum.’’ Sözlerimle bir kez daha güldü. ‘’Dediğim gibi isteyip elde edemediğim bir şey olmadı.’’ O delici bakışlarına bakıp bir adım ileri gittim. ‘’Sen benim kim olduğumu öğrenmek için araştırmışsın ama sana bakınca her şey o kadar açık ki bir araştırmaya bile gerek yok. Beline silahı takıp kendini adam sanan, kabadayı gibi ortalıkta dolaşan, beş para etmez serserinin tekisin. Şimdi çek git ve bir daha değil karşıma çıkmak olduğum yerin yakınına bile uğrama.’’ Arkamı dönüp hızlı adımlarla yürümeye başladım. Arkamdan ‘’Tekrar görüşeceğiz.’’ diyen sesi yükseliyordu. Bu adam başıma bela olacak gibiydi. Çok ihtiyacım varmış gibi! Sineklerin ışığa yönelmesi gibi bende böyle insanları kendime çekiyordum galiba. Yeterince uzaklaşınca adımlarımı yavaşlattım ve kumsala inen yola yöneldim. Kumlara adım attığımda insanların ve dalgaların gürültüsü karşıladı. Yaz aylarının vazgeçilmeziydi geceleri kumsalda ateş yakmak ve gençler çoktan toplanmışlardı. Kalabalıktan biraz uzakta yere oturdum ve dalgaları izlemeye başladım. Gençler gitar çalıp şarkı söylemeye başladığında üzerimdeki gerginlik biraz olsun azalmaya başladı. ‘’Hey yalnız Leydi!’’ Sesle kalabalığa döndüm. İçlerindeki genç kızlardan biri elindeki içecek şişesini fırlattığında tam kucağıma düştü. ‘’Karanlığa birebir.’’ dedi ve şerefe yapar gibi elindeki içecek şişesini kaldırıp sonra içti. ‘’Teşekkür ederim.’’ deyip şişenin kapağını açıp bir yudum aldım. Gerçekten iyi gelmişti. Yanımda canlı müzik yapan gençler ve önümde mehtabın ışıklarında dans eden dalgalarla bu geceyi bitirmeye hazırdım.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD