Asiye
Odanın içindeki eşyalara bakıyorum. Bu genelevi tam on sene önce almıştım. Benden önce sokağın başında sadece küçük bir apartman dairesi vardı. Katlarında insanlar gelip fahişelerle yatıp hemen gidiyordu. Ya da kadınlar kendi kendine bir şeyler yapmaya çalışıyordu. Sistemi ben kurmuştum. Bu evi inşa ettirmiştim. Ondan sonra katlara bölüp isimini ben koydum. Düşesin Sarayı.
Tam on sene olmuştu. Burası çalışıyordu. Kadınları toplamak, burayı kurmak, sistemi kurmak çok zamanımı almıştı. İnsanlar en başta beni kınayıp duruyordu. Halbuki beni orospu ilan eden onlardı. Onlar beni ilan ettikten sonra ben de öyle olmaya karar verdim. Ondan sonra bu evi kurdum. Tabi rakiplerim olmuştu ama Selim beni hiç yalnız bırakmamıştı. Her zaman rakiplerime karşı beni korumuş. Ondan sonra bir koruma ordusuyla birlikte bütün rakiplerimi ezip geçmiştim. Artık bölgedeki en büyük genelev benimdi. Hatta tek büyük genelev benimdi. İnsanlar kendi evlerinde eğer bedenini satmıyorsa fahişeleri sadece burada ararlardı.
İnsanlar bana düş istiyordu. Gerçek adımı bilen ya da söyleyen çok az insan vardı. Halbuki on üç sene önce ben saygın bir kadındım. Saygın bir adamla evlenmiştim. Saygın bir babanın kızı, saygın bir adamın karısıydım. Şimdi ise düşesin sarayının sahibiydim. Artık sadece düşesim. Eski yoktu. Eskiye dair hiçbir şey yoktu. Sadece kardeşime bir zarar gelmesini istemiyordum. Babamın oraya geldiğini duyunca oradan ayrılmıştım. Bundan sonrasını o halledebilirdi. Ben sadece Valiyi oyalamış, kardeşimin başına bir şey gelmesini engellemiştim. Yine de bu işin dallanıp budaklanacağını biliyordum.
Demircioğulları asla rahat durmayacaklardı. Halkı nasıl galeyana getirdiklerini görmüştüm. Dışarısı tamamen dolmuştu. Zor kaçmıştık. Tüm kadınlar gibi siyah çarşaf giymiştim. Bu yüzden kimse beni tanımamıştı ve hemen Saraya gelmiştim.
Selim orada kalmıştı. Bir sorun olursa Afrayı kaçıracaktı. Babam hallederdi ama. Elinde sadece Afra kalmıştı. Umarım ona sahip çıkardı. Odanın ortasında öylece oturmuştum. Düşünceler beynimi kemiriyordu. Geçmişi düşünmemeye yemin etmiştim. Hepsi beynime üşüşmüştü. Hepsi o Vali yüzündendi. Yıllardır kimse bana dokunmamıştı. İçimde birşeylerin tetikledi. Hiç uygun olmayan bir şeyi.
- Avaaa
Kapıda bekleyen kadın içeri girdi.
- Bana sert bir içki getir.
Etrafına bakıyordu. Sanki ben daha erken olduğunu bilmiyorum. Bu ara herkes sözlerime karşı çıkar olmuştu. Sinirle ona baktım. Hemen kafasını sallayıp dışarı çıktı. Hiç sarhoş olacak kadar içmemiştim. Belki de bu gece ihtiyacım vardı. Bu gece bir ilki yapabilirdim. Bu geceyi atlatmak için. Daha gece olmadan atlatamayacağımı biliyordum çünkü.
Olacakları artık tahmin edebiliyordum. İnsanlar galeyana gelmişti. Afra kaçırılmıştı. Vali ile onun evlenmesini isteyeceklerdi. Namusunu temizlemek isteyeceklerdi. Tabi Afra'nın temizlenmesi gereken bir namusu vardı. Vali Bey bunu kabul ederse Afra'yla evlenecekti. Kabul etmezse Afra mahvolacaktı. Benim gibi...
Sanırım içmeden sarhoş oldum çünkü başım dönüyordu. Bütün bu yaşananlar, on beş sene önce olanlar tekrar ediyordu. Neden sürekli bizim başımıza geliyordu? Neden ben hep aynı şekilde imtihan oluyordum bilmiyorum. Eğer yukarıda bir Tanrı varsa artık beni rahat bırakmasını istiyordum. Lütfen.
Akşam olmak üzereydi. Ava gelmemişti.
- Seni kaltak, içki istedim senden.
Kapı açılınca bağırmaya başladım. Gelen Selimdi.
- Ne oldu?
- Kardeşiniz evleniyor. Bir hafta içinde.
- Ooo yeni Vali hızlı çıktı. Demek ki halkı karşısına almak istemiyor. Onlarla işimiz bitti. Artık konuşmayalım dedim. Afra kurtulduğuna ve saygınlığını kaybetmediğine göre artık konuşmanın bir anlamı yoktu.
Selim kafasını salladı. Aşağıda bir kargaşa vardı.
- Aşağıda ne oluyor?
- Kemal Demircioğlu geldi.
- O piç hem kardeşimi kaçırıp hem de buraya mı geliyor.
- Sizinle görüşmek istiyormuş dedi Selim. Ellerim titriyordu.
- Aşağıya al, geliyorum.
- Tabi dedi.
O çıkınca soyunma odasına girdim. Bu beldede hür kadınlar çarşaf giyerdi. Kendini sadece kocalarına saklardı. Köle kadınlar açık giyer ve bazen üstsüz dolaşırdı. Sokaklar ve insanlar buna alışmıştı. Karşısında duran beyaz çarşafa baktı. Burası açıldığı zaman giymeye başladığı çarşafa. Beyaz masumiyetin rengiydi. Bilerek bu rengi seçmişti. Çarşaf giymeye de devam etmişti. O Düşesdi. Kimseyi dinlemek zorunda değildi. Üstelik hür bir kadındı. Bunun aksini kimse kanıtlayamazdı.
Aşağı inip gelen misafirleri ağırladığı yere indi. Sadece gözleri görünüyordu. Yüzünü peçeyle kapatıyordu. Bu da başka bir oyundu. Kapı açılınca adam ayağa kalktı. Yaşlı tilki kurt olmaya çalışıyordu. Bakışları üzerinde gidip geliyordu. Onun gerçek kimliğini bilen nadir insanlardandı.
- Sizinle konuşmak istediğim bir konu var.
- Pek müsait değilim. Lütfen çabuk olun. Yerine geçerek koltuğuna oturdu. Adam ayakta kalmıştı.
- Teklifim hala geçerli. Yılmaz ailesini bitirecek bir koz olmalı. Sizin elinizden geçen bir koz. Siz bana onu verin. Ben de onlar gittikten sonra bize kalan madenlerden size pay vereyim. Karlı bir anlaşma.
- Burası bir genelev. Benim kızlarım casusluk yapmaz. Siz olayı çok yanlış anlamışsınız dedi kendinden emin bir sesle. Adam ona bakıyordu.
- Yapma lütfen. Senin şeytanlarından biri onların evine gidip geliyor sürekli. Mutlaka birşeyler biliyor olmalı.
- Ağzı sıkı olsun diye yetiştirdim. Kimsenin dedikodusunu yapmazlar.
Adam masaya vurunca kapı açıldı. Selim elinde tabanca ile kapıda bakıyordu.
- Benimle anlaşma yapmak zorundasın.
- Selim sen çık dedim. Adam tekrar kapının önünde bekledi.
- Hayır zorunda değilim. Sizinle niye anlaşayım ki?
- Yoksa rezil edip benim için yok dediğin ailenin intikamını mı alıyorsun?
Sinirden ellerim titrerken sesime yansıtmadım bu durumu. Adam bilerek benimle oynuyordu.
- Onlar benim ailem değil. Neden bahsettiğinizi anlamadım.
- Elimde çok önemli bir bilgi var. Seni ve kardeşini ilgilendiren.
- Benim bilmediğim ama sizin bildiğiniz ne olabilir ki bu beldede.
Peçesinin altından sırıtıyordu. Adam anlamış gibiydi. O da sırıtıyordu ve bu hiç hayra alamet değildi.
- Bu işi tek başıma yapmadım. Biri kardeşini kaçırıp yeni Valiye sunmamı istedi. Böylece Valiyi avucunun içine alacak. Onu yakından takip edecek ve işleri o yönetecekti. Tabi bizimle de arasını bozmayacaktı. Yoksa kendimi niye riske atayım.
- Ne demek istiyorsun sen?
- Planı ben yapmadım. Planı yapan babandı.
Baban kelimesi çekiç gibi beynime vuruyordu. Sinirle karşımdaki adama baktım.
- Benim babam yok dedim sinirle.
- Sadece bil istedim.
- Çıkabilirsin dedim duygusuz bir ses tonuyla.
- Tamam. Sen yine de bunu bir düşün. Belki de bilmediğin başka bir sır biliyorumdur. Selam verip dışarı çıktı. Avaya daha çok sinirlenmiştim. Bu gecenin zor olacağını biliyordum. Neden bana içki getirmemişti ki? Selim içeri girdi.
- Hanımım iyi misiniz?
- Vali Bey ve Afra Hanım nişan ya da kına gecesi yapmayacak mı?
- Sadece evlilik var dedi casus. Sanırım yarın akşam sizin evde ...
Ben ona sinirle bakınca öksürdü.
- Yani eski Valinin evinde bir nişan yapılacak. Millete göstermelik.
- Altın kattaki kızlara söyle yarın katılmamız gereken bir nişan var. Hazırlıklı olsunlar...