bc

MAFYA DEĞİL KABADAYI +18

book_age18+
4.8K
FOLLOW
46.0K
READ
sex
CEO
police
warrior
mafia
drama
comedy
werewolves
first love
bodyguard
like
intro-logo
Blurb

YETİŞKİN İÇERİK!!! LÜTFEN 18 YAŞINDAN KÜÇÜKLER OKUMASIN. KİTAP ANA KARAKTERİN GENELEV İŞLETMECİSİ OLDUĞU İÇİN İÇİNDE CİNSELLİK, AŞIRILIK VE YETİŞKİN İÇERİK BULUNMAKTADIR.

SAYGIN BİR VALİ VE GENELEV PATRONİÇESİNİN MASUM AŞKI...

Halkın tamamının suç işlediği bir beldeye bir kabadayı göndermek ne kadar mantıklıydı?

Hükümetin başka çaresi kalmamıştı, çivi çiviyi sökerdi.

Karşısında ondan korkan adamlara baktı, kendisinden korktukları her halinden belliydi.

" Sana bir hediyemiz var Vali Bey? "

Kafasıyla yardımcısına işaret etti. Ağzı kapatılmış, vücudunu örten bir parça bezden başka üzerinde hiçbir kıyafet olmayan mavi gözlü bir kadın getirdiler.

Hamza sinirlenmişti ama gözlerini de kadından alamıyordu. Bu da kimdi? Kadın ilgisini çekmiyordu sadece neden bu kadar sarhoş ettiklerini merak ediyordu.

Hamza sorusunun cevabını aynı mavi tonlara sahip ateşli bir kadın odasını bastığı zaman anlayacaktı. Duvarla arasına sıkıştırdığı bedenin kadın olduğunu anladığında bütün bedeni uyandı. Bir daha da asla uyuyamadı.

.

.

.

ALİ VE AFRADAN BİR KESİT

- Ayıp şeyler konuşmam ben dedim.

- Nikahınız var. Ne ayıbı? dedi Angel yanıma gelip oturdu. Bu kadın beni anlamıyordu.

- Hasta o. Birşey olmaz dedim. Bu mantıklı bir açıklamaydı. Beni rahat bırakırdı.

- Ne hastası? Kaşlarını çatıp bana baktı. İyice düşündüm.

- Düşmüş galiba. Önünde şişlik var. Ara ara şişiyor dedim. Angelin gözleri büyüdü. Bacak arasını gösterdi.

- Burası mı? dedi.

- Evet bazen şişip duruyor, krem verdim ama sürmedi. Kalkıp gitti dedim. Kahkaha atmaya başladı. Kendini yatağa atmış kahkahalarla gülüyordu. Sinirle ona baktım.

- Ayyyy yemin ederim. Uzun zamandır bu kadar gülmemiştim. Ayyy karnım ağrıdı.

Kendi kendine konuşuyordu. Sinirle ona baktım. Hala kahkaha atıyordu.

Adamın önünde şişlik vardı bende yara sanıp krem verdim, hatta süreyim mi dedim. Bunda gülünecek ne var anlamadım. Bu Angele sinir olmuştum, hem de çok.

.

.

.

Bir Kabadayı ve Kerhane İşletmecisinin masum aşkı. Hapishanede ona verilen ikinci şansla Vali olan Hamza, gittiği şehirdeki mazlumlara ikinci bir şans olabilecek miydi? Kader ikinci şansı vermezse insanların elinden ne gelirdi?

Yıkık şehrin ortasında bir lunaparkın kurulma hikayesi...

chap-preview
Free preview
CESARET ( Şeni )
Mahkumu çıkarmak için bekleyen görevliler korkuyordu. Hapishanenin en delisi olarak tanınırdı. Başkan özel rica ile çağırmıştı huzuruna. Adamın ne yapacağı ve ne yaptığı belli değildi. Özel hücrede tutuluyordu. Kapıyı açıp içeri baktılar. Deli lakaplı Hamza ayakta kapıya bakıyordu. - Gidelim gençler başkanı bekletmeyelim. İki görevli şaşkınca birbirine baktı. Üzerinde takım elbise, omzunda uzun ceketi, ağzında pürosuyla onları bekliyordu. Uzun boylu gardiyan geçmesi için yol vermişti. Kısa boylusu hâlâ şaşkındı. Kolunu dürterek kısa boylu gardiyanı kendine getirdi uzun olan. Deli Hamza önden yürüyordu. Gardiyanlar ona yetişti. Asla elini kelepçeleyemezlerdi. Bu işler hep böyleydi. Hapishane müdürü değil de Başkanın burada olduğunu bile biliyordu adam. Halbuki tek başına hücrede kalırdı. Sohbet etmek yasaktı. - Püroyu alayım, böyle Müdür Bey'in odasına giremezsin? Kapıda duran korumaya bakıp sırıttı. - Bu çocuk yeni galiba. Koruma yaklaşınca Deli Hamza dikleşti. Kapı birden açıldı. Herkese bakıp sorunu anlamıştı müdür. Sorun çıksın istemiyordu. İçeride Başkan vardı. - Seni bekliyoruz Hamza. O püroyu da çıkar. Müdür Bey emir verince Deli Hamzanın sağ kaşı yukarı kalktı. Müdür biraz yaklaştı. Kısık bir sesle konuşmaya başladı. - Başkan içeride. Kurban olayım Hamza beni zor durumda bırakma. Hamza da aynı şekilde yaklaşıp sesini kıstı. - O iş bende müdür diyerek püroyu attı ve ayağının altında ezdi. Sonra birşey olmamış gibi dikleşip odaya girdi. Başkan müdürün koltuğunda oturuyordu. Hamza ellerini arkada bağlayarak Başkana kafasıyla selam verdi. Başkan da karşılık verdi. - Namını çok duydum Deli Hamza. Yüzüne karşı ona deli deme cesaretini gösteren nadir insanlar vardı. - Namımı eksik duymuşsunuz ki karşımda böyle oturuyorsunuz. Müdürün öksürmesi konuşmayı bölmüştü. Başkan sırıttı. - Çık dışarı müdür dedi başkan. Müdür yanına gitti hemen. Gözleri büyümüştü. - Efendim korumalarınızı da almadınız bu adam size... - Sana çık dedim diye bağırdı Başkan. Geçen konuşmada kimse müdüre bakmadı. Hamza ve Başkan göz temasını kesmiyordu. İki cesur adam birbirini tartıyordu. Müdür kem küm ederek odadan dışarı çıktı. - Oturabilirsin dedi başkan. - Böyle iyiyim. Başkan ayağa kalktı. - Çok dik başlısın ama hiç buradan kaçmadın? Nedenini merak ediyorum açıkçası? - Bize sen içeri girmezsen vatan dara düşecek denildi. Önce vatan, canımızın bir kıymeti yok dedi Hamza tereddüt etmeden. Deli Hamza bir kargaşada Rus kraliyet ailesinden bir prensi öldürmüştü. İşler diplomasiyle çözülemez durumdaydı. Hamza sayısız cinayet işlemiş, birçok suça bulaşmıştı ama devlet ona karışmazdı. Devletin zor durumda olduğunu duyunca teslim olmuştu. Sultan onu idam sehpasından kurtarmış ve müebbet hapis cezasına mahkum etmişti. O da hapishaneden kaçmayarak devletine sadakatini gösteriyordu. - Şanını duydum, söyledikleri kadar Deliymişsin dedi Başkan. Hamzanın yüzünde mimik oynamıyordu. Hep sert dururdu, tepkisiz ve ciddi. Dışarıdan gören insanlar ondan korkardı. Belli ki Başkan korkmuyordu. - Seni buraya neden çağırdığımı bilir gibisin. Başkan etrafında gezerek Hamzayı inceliyordu. Hamza yine ses etmedi. - Devletin içinde ki dostlarınız sağolsun, belli ki gelişimi size haber vermişler diye devam etti. - Çıkar ağzındaki baklayı Başkan Bey. Beni sorgulamaya değil konuşmaya geldin dedi Hamza. Başkan karşısındaki adama sırıttı. - Sultan seni idam sehpasından kurtardı çünkü seni ölüme göndermek ister dedi Başkan. - Kanım vatanıma helal olsun dedi tereddüt etmeden Hamza. Başkan Hamzanın tam karşısında durarak gözlerinin içine baktı. Ellerini arkasında bağlamıştı. - Sultan seni Zahik bölgesine Vali olarak atadı. Hayırlı, uğurlu olsun. Allah utandırmasın dedi gülümserek Başkan. Vali mi? Hamza kaşlarını çatarak adama baktı. Zahik bölgesi ülkenin en bataklık bölgesiydi. Oraya gönderileceğini biliyordu ama Vali olarak değil. Bir Devlet adamı olarak görev yapamazdı o bir Kabadayıydı. Kuralları çiğnerdi. Kuralları uygulayamazdı. Kafasından milyon ihtimal geçiyordu. Başkana baktı. - Devletin sana orada ihtiyacı var dedi Başkan. Hamza için bundan sonra söylenecek söz kalmamıştı. Kafasını sallayarak onay verdi. İtiraz etmenin bir manası yoktu. Elbet onlar da bir Kabadayıdan Vali olmayacağını öğrenecekti. Yalnız kendine göre şartları vardı. Üç senedir buradaydı. Hiç itiraz etmemişti. Sultan onu göndermek istiyorsa ona belli imtiyazlar sağlayacak demekti. Sadece kafasını salladı. Bu anlaşma olmuştu. Artık bir Kabadayıdan nasıl Vali olacaksa. Açıkçası hapishane dört duvardı. Attığı tek kurşun yüzünden hayatı bitmişti. O hareketi severdi. Durmak ona göre değildi. Sultan onu Zahik bölgesine gönderiyordu ama Hamzaya göre hayat ona ikinci bir şans vermişti. Bunu iyi değerlendirmeliydi. Tekrar buraya düşmek istemiyordu, asla. . . . Trenle doğuya doğru yol alırken yanındaki iki sadık adamına baktı. Biri daha genç ve toy bir delikanlıydı. Tek akrabası olan süt annesinin çocuğu Ali ve tüm kirli işlerini yaptığı sadık dostu Murat. Onları da yanına almasını şart koşmuştu. Zahik bölgesi de dahil hiçbir yer onu korkutmuyordu. Otuz beş yaşındaydı ve sayısız adam öldürmüştü. Aldığı darbeler ve gördüğü kavgaların sayısını da bilmiyordu. Bu dünya ölmek ve öldürmek üzerine kuruluydu. Hamza da onun gerektirdiği duruma alışıktı. Gereğini de yapacaktı. Bir hafta sonunda devletin özel treni ile Zahik bölgesine ulaşmıştı. Bölgeye gelmeden Murat ve Aliyi alarak atları hazırlatmış, onlar yolculuğa atlarla devam ederken tren de bölgeye giriş yapmıştı. Merkeze doğru ilerlediklerinde bölgeye gelmeden trenin soyulduğu haberi gelmişti. Hamza buna şaşırmamıştı. Atını merkeze doğru sürerken sokakta kalan kadınlara ve çocuklara baktı. Zengin bir bölge olmasına rağmen halkı çok fakirdi. Sokakta kalan onlarca insan vardı. Buna rağmen binalar yeni ve saray gibiydi. Şık, gösterişli ve çoğu detay altın kaplamalıydı. İşlemeleri yurtdışından gelmişti. Başkentte bile böyle işlemeler yoktu. Üç atlı durmadan Valilik binasına doğru sürdüler. Hamza göreceğini görmüş, anlayacağını anlamıştı. Yolu sorarak en sonunda Valilik binasının önüne vardılar. Kapının önünde duran askerler Hamzaya bakıyordu. - Açın kapıyı! İki asker Hamzaya baktı. - Vali daha atanmadı var git işine yabancı dedi asker. - Öyle mi ne zaman gelecek bu Vali? dedi Hamza. Askerlere bakıyordu. - Soyulan trende onu da soymadılarsa gelir bir iki güne. İki askerin kahkaha atmasını izledi Hamza. - O trenle geleceğini nereden biliyorsunuz? dedi Hamza. - Burada her tren gelmeden eşkıyaların elinden geçer. Ha bunda ha diğerinde dedi asker. Vali bir halkın namusuydu. Demek ki namus bunların umrunda değildi. Hamza elindeki mühürlü yüzüğü askerlerin göreceği şekilde tutarak kükredi. - Yeni Vali trene binmeyecek kadar akıllı çıktı desenenize dedi. Askerler telaşla özür dileyerek kapıyı açmaya koyuldular. Biri içeriye haber veriyordu. Beş dakika içinde Vali yardımcısı ceketinin düğmesini bağlayarak geliyordu. Hamza kapının önünde durdu. Kel, göbekli ve terli adamı baştan aşağı süzdü. - Efendim hoşgeldiniz, şeref buyurdunuz. Hamza elini dur işareti yaparak kaldırdı. - Kapıdaki askerleri hemen gönder buradan dedi. İlk emrini vermişti. - Aman efendim en iyi nöbet tutan askerlerimiz onlar diye cevap verdi adam. - O zaman çok işin var demektir. Atından inerek adama yaklaştı. - Bir daha emirlerimi sorgularsan sen de gidersin dedi Hamza. Karşımdaki adam titriyordu. Hem korkak hem de cevap veriyor. Adam korkudan dilini yutmuştu. Sadece kafasını salladı. Elleri önünde bağlı bakıyordu Hamzaya. - Hemen dedi tek kaşını kaldırıp adama baktı Hamza. Murat ve Ali arkasında atlarından indiler. Neredeyse akşam olacaktı. İşler valilik binasında dönüyordu. Vali evi de içinde olan alan saraydan daha büyük ve görkemliydi. Murat, Ali ve Hamza evrakları incelemeye başlamıştı. Vali yardımcısı Şevket kem küm ederek belgelerin önünde durmuştu. Belgelerde sadece küçük suçlar işlenmişti, bölgenin hazinesi boştu. Uzun süredir bir kayıt da tutulmamıştı. Ali mektepliydi, bu işlerle o ilgilenecekti. Murat ve ben saha adamıydık. Bu sokakları temizlemek de bizim görevimizdi. Sekreter misafirlerin olduğunu duyurdu. Genç bir kadındı. Saçları siyah olan kadın kısa boylu ve etine dolgundu. Kızın adı Seherdi. Vali yardımcısı kızı olduğunu söylemişti. Usulsüzlükler, kara para aklama bir de torpil diyerek içinden geçirdi Hamza. Herkes kendi akrabasını işe koyarsa, bu devletin çocukları aç kalır. Akrabası olmayan evini nasıl geçindirir. İyice sinirlenmişti Hamza. Vali koltuğu Krallara layıktı. Altından koltuğu görünce Hamza tek kaşını kaldırdı. Sakince oturarak gelen ilk misafirlerini bekledi. Buraya sabah gelmişti ve akşam misafirleri vardı. Demek kapıda geldiğini tüm çarşı öğrenmişti ya da birileri haber vermişti gelecek misafirlere. Evin içinde kim bilir kimlerin adamı vardı. Bunların da hep not alıyordu. Yakında herşeyin bedelini soracaktı. Kapı açılınca içeri iki tane adam girdi. Biri orta yaşlı, diğeri gençti. Selam vererek kendini tanıttılar. - Zahik bölgesinde sayılı bir iş adamıyım. Sizlerin geldiğini duyunca hemen gelip selam vermek ve el sıkışmak istedim. Ben Kemal Demircioğlu bu da oğlum Reşat dedi. Yaklaşmak istediği zaman Murat belindeki kılıcı ve tabancayı göstererek bir adım öne çıktı. Murat sağ tadında Ali sol tarafında duruyordu. Adam geri çekildi. Bira korkutmak fena olmazdı. Boğazını temizleyerek onlara baktı. - Sizlere olan yakınlığımızı anlamanız ve arkadaşlık bağlarımızın oluşması için hediyeler getirdik dedi yaşlı adam. Hamza dikkatle tilki gibi kurnaz olan adama bakıyordum. Kafasıyla oğluna işaret etti ve içeri adamlar girdi. Elinde sandıklar vardı. Bir de kızla içeri girdiler. Karşısında ondan korkan adamlara baktı, kendisinden korktukları her halinden belliydi. Yine de içeri bir kadınla gireceklerini düşünmemişti. - Sana bir hediyemiz var Vali Bey? Kafasıyla yardımcısına işaret etti. Ağzı kapatılmış, vücudunu örten bir parça bezden başka üzerinde hiçbir kıyafet olmayan mavi gözlü bir kadın getirdiler. Hamza sinirlenmişti ama gözlerini de kadından alamıyordu. Bu da kimdi? Kadın ilgisini çekmiyordu sadece neden bu kadar sarhoş ettiklerini merak ediyordu. Hakkını vermeliydi ki kadın güzeldi. Sadece biraz küçük gibiydi. İki kasa dolusu altın, ipek kumaşlar ve mücevherler vardı. Bir de yanlarındaki kadın. - Burası geceleri uzun ve soğuk olur. Umarım hediyelerimizi beğenirsiniz. Hamza adama baktı. Bu adamın amacını anlamıştı. Kadını belki de ajan olarak evine sokacaklardı. Şuan kavga etmemek en akıllıca çözümdü. - Yoldan geldik ve yorgunuz. Muhabbetimize başka bir zaman devam ederiz. Çekilebilirsiniz dedi taviz vermeden Hamza. Adamlar kadını beğendiği için hemen göndermek istediğini sandılar. Gülümseyerek selam verdiler. - Güzel işlere, Vali Bey. İkiside salonu terk ettiğinde Şevket Bey gülümsüyordu. İçerideki adamı belli oldu. Demek ki bizim yardımcının yularını bunlar tutuyor diye içinden geçirdi Hamza. Hamza Aliyi çağırdı. Kulağına eğildi. - Kadını odana çıkar. Niye bu kadar sarhoş öğren. Sakın kadına dokunayım deme! Ali kıpkırmızı olmuştu. - Sarhoş bir kadından asla faydalanmam dedi Ali. Hamza kaşını kaldırıp kafasını salladı. İyi yetişmişti Ali. Süt annesi onu da kendine benzetmişti. Murat hanım evladı diye dalga geçerdi. Daha küçüktü. Yirmi üç olması lazımdı. Gidecek çok yolu vardı. Hamza o yaşta mahalleyi korkudan titretiyordu. Ali ise namazında niyazinda bir çocuk olmuştu. Kız yerinde duramıyordu. Çok boş bakıyordu. Belli ki yaşı da çok büyük değildi. Hamza kıza üzülmüştü. Kadın hediye etmek ülkede alışık bir durumdu ama ona hep saçma gelmişti. Ardından Şevketi evine yolladı. Gitmek istemedi. Hamza sinirle çık demişti. Geleceğini bir şekilde öğrenmiş ve ortalığı temizlemişti. Onun için evine gitmeye razı oldu. Şevket gidince Murat'ı onun peşine takmıştı. Kiminle buluşacağını biliyordu ama emin olmak istedi. Vali konağını biraz gezerek odaların yerini öğrenmişti. En sonunda kendi odasını gösteren hizmetçi kızı yollamıştı. Ev yan taraftaydı ve işçileri farklıydı. Ali ve kız Alinin odasındaydı. Kızı sabaha konuşturmuş olur diye düşündü. Sonuçta Ali bir iş verinceye de yapardı. Kendi odasına gittiğinde kapıyı açtı. Bir adım atmıştı ki içeride tek başına olmadığını anladı. Elini tabancasına attı ve öne adım atan adamı tuttu. Elini çekmeye çalışıp karşısına geçen adama silah çekti. Onun silahı da diğer elindeydi. Birden gözleri açıldı. Karşısında bir adam değil mavi gözlü bir kadın vardı. Gözleri hariç her yeri kapalıydı. - Canına mı susadın be kadın? diye bağırdı Hamza. Elindeki silahı ona doğrultmuştu ama kadının gözlerinde gram korku yoktu. Tekrar saldırmaya kalktığı zaman Hamza hamlelerini geri püskürttü. Bir kadına göre saldırısı çok iyiydi. Hamza kadını duvara sıkıştırmış ve üstüne abanmıştı. Ayaklarını ve elini oynatamayan kadın konuştu. - Bırak beni seni öldürürüm. Duvara sıkıştırdığı kadının hatları ve adrenalin yüzünden uyarılan Hamza kadının sesiyle mest oldu. Demek celladının sesi kadife gibi yumuşaktı. - Ellerinde ölmek ancak bana zevk verir dedi Hamza dalga geçerek. - Bırak beni Vali Bey. Beni de kardeşimi de bırak yoksa bu konağı başına yıkarım. Kadının sinirli sesi Hamzayı sadece daha çok uyarıyordu. Aletini ona dayadı. Yüzündeki peçeyi indiren Hamza şok oldu. Sesine yakışan bir yüz vardı karşısında. Kocaman mavi gözler, küçük bir burun ve koca bir ağız. - Ne kardeşinden bahsediyorsun? Zar zor konuşmuştu. Kadının yüzünü inceliyordu. - Bilmiyormuş gibi yapma. Sana hediye edilen o kızdan bahsediyorum. Bırak kardeşimi yoksa.. Kadın altında kımıldanıp duruyordu. - Yoksa ne o olur dedi karşısında en cesur adamları bile susturacak o ses tonuyla. Kaşlarını çatmış ve kadını sabit tutmaya çalışıyordu. Karşısındaki kadın da rahat durmuyordu. Bu niye benim hoşuma gidiyordu ki? Neredeyse gülecektim. Erkekleri bile korkutan bakışım belli ki bu kadına işlemiyordu. - Yoksa burayı ateşe verecekler. Yarım saat içinde dışarıda olmazsak içinde kül olacağız dedi Kadın. Hamzanın dudağının tek tarafı yukarı kalktı. Bu kadında diğer insanlarda olmayan bir cesaret vardı. Korkmuyordu ve geri durmuyordu. Bunu sevmişti ama öğrenmesi gereken birşey vardı. Hamzayı kimse tehdit edemezdi. - Ben de çok üşümüştüm. Biraz ısınmış oluruz.

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

HÜKÜM

read
170.2K
bc

ÇINAR AĞACI

read
4.8K
bc

PERİ MASALI

read
6.1K
bc

MARDİN KIZILI [+18]

read
132.9K
bc

Dilsiz Yürek

read
11.7K
bc

Siyah Ve Beyaz

read
2.3K
bc

Leyl Tutkusu

read
439.0K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook