Tansel' in anlatımı...
Kimsenin başını belaya sokamazdım. Bu nedenle gidilecek tek bir yer vardı. Bende arabayı oraya doğru sürdüm. Yol uzundu. Otoban kullanmıyordum. Köylerde durup lazım olacak malzemeleri aldım. İlke hala durumu tam olarak idrak edememişti. Korkuyordu. Başımın onun yüzünden dertte olduğunu düşünüyordu. Aslında çok haksız değildi ama mesele sadece bu da değildi. Onu korumayı kendime görev edinmiştim. Çok masum ve temizdi. Hiçbir gerçek araştırma yapmadan bir şerefsiz sözüyle onu sorguya almalarına izin veremezdim. Aslında onlara da iyilik yapıyordum. Masum bir can daha almalarının önüne geçiyordum. Görevlerde bazen bazı sıkıntılar çıkıyor masumlarda zarar görüyordu. İlke ise zaten çocuk gibiydi. Sadece ruhen değil bedeni de zayıftı. Aslında gideceğimiz yer uygun değildi ama başka çare de bulamamıştım. Bir ajan olarak elbet gizli yerlerim vardı ama hepsini ekibim biliyordu. Herhangi birine gitmem onların bildiği ortaya çıkarsa başlarını derde sokardı. Kendimi yaktığımın farkındaydım ama onları yakamazdım. Bu şekilde bile sorun yaşayacakları kesindi. Daha fazlasını yapmaya hakkım yoktu.
Tabii ki her hareketi çocuk gibi değildi. Şu an zorluğa alışmış güçlü bir kadın gibi durmaya çalışan korkan genç bir kızdı. Yine de ağlayıp sızlamıyordu. Hislerini söylemek konusunda ise hepimizden daha cesurdu. Beni sevdiğini biliyordum ama başka kimseyi doğru düzgün görmemiş olması beni kendime hakim olmak zorunda bırakıyordu. Bunda ne kadar başarılı olduğum ise tartışılırdı. Çok güzel ve çok tatlıydı. Bazen aklımı aldığını inkar edemezdim.
...
Bir ay sonra...
İlke' nın anlatımı...
Buraya geldiğimizde ilk başta çok korkmuştum. Tansel endişe etmememi buranın daha önce kaldığım yerler gibi olmadığını söyledi. Nevşehir' deydik. Hatta Ürgüp' te. Mağaramızın manzarası güzeldi. Bazen balon turuna çıkan turistler sayesinde gökyüzü rengarenk balonlarla dolu oluyordu. Mağara hayatına alışıktım ama Tansel burayı neredeyse eve benzetmişti. Kendimi daha rahat hissetmem için perdelerle bölünmüş odam bile vardı. Su konusunda bazen sıkıntı yaşıyorduk ama yağmur o sorunu çözüyordu. Tansel' de benim gibi zor şartlarda yaşamaya alışıktı. Neredeyse hiç yabancılık çekmiyorduk ikimizde.
Tansel bazı zamanlarda gidiyor ve eksik gördüğü şeyleri getiriyordu. İlk gelirkende köylerden epey alışveriş yapmıştı. Tenceremiz, tabak, bardak, kaşık , bıçak vardı. Beş tane tüp almıştı. Yemeklerimizi bazen onunla genelde ısınmak için yaktığımız ateşin üzerinde yapıyorduk. Tabii bozulabilecek gıdalar almamıştı ama buna alışıktım. Daha önce kampta yaşadığımdan çok daha iyi koşullarda yaşıyordum. Sünger yataklarımız, yün battaniyelerimiz vardı.
Banyomuz bile vardı. Tabii ki daha önce Tansel' in evinde gördüğüm gibi bir düzen yoktu. Kazanla su ısıtıyorduk yine de eskiden leş gibi geziyordum.
Tansel bir şekilde daha önce bu mağaraya gelmiş olmalıydı. Kıvrımlı olduğu için yaktığımız ateşin dışarıdan görünme ihtimali yoktu. Televizyon izlemeyi özlüyordum. Bunun dışında bir sıkıntım yoktu. Televizyon bana başka hayatları öğretiyordu. Elektrik yoktu ama Tansel gaz lambası almıştı. Benim okuma yazma eksiğimi kapatıyorduk. Bana bilmediğim şehirlerden, hayatlardan bahsediyordu. Mesleği gereği çok fazla insan tanımıştı. Aslında bende az insan tanımamıştım ama benim tanıdığım herkes birbirine benziyordu, hem karakter hemde görünüş açısından.
Telefon kullanmıyordu Tansel. Ama benim için hattı olmayan bir telefon getirmişti. İçinde araba resimleri vardı. Tansel' le yolculuk yaparken bir araba hatırlamıştım. Bu daha önce de aklıma gelen bir görüntüydü ama artık daha netti. Biri bana ' İlke eğil!' diye bağırmıştı. Anının devamı yoktu. Sanki gözlerimi kapatmıştım ya da gerçekten eğilmiştim. Bir karanlık ve bir gürültü hatırlıyordum. Büyük bir gürültü. Tansel arabayı tarif etmemi istediğinde hatırlayamamıştım. Arabanın içinde olduğum zamanı hatırlıyordum ama öncesi ya da sonrası yoktu. Yani arabanın dışını hatırlayamamıştım. Günlerce uğraştıktan sonra Tansel görsel hafızanın daha güçlü olduğunu görünce hatırlayacağımı söyledi ve bana resimleri getirdi. Hepsini birden göstermiyordu çünkü anılarımın karışmasını istemiyordu. Her gün onun belirlediği sayıda arabaya bakıyorduk. Bence zaten çoğu birbirine benziyordu ama Tansel öyle olmadığını iyi düşünmem gerektiğini söylüyordu. Bu bilgiye ulaşmak ne işine yarayacak bilmiyordum.
....
Bir ay sonra...
Bu mağarada ikinci ayımızdı. Hava iyice soğuktu. Tansel' le sarılıp yatıyorduk. Tansel' in ilk getirdiği arabalardan bir sonuca ulaşamamıştık. Aklım karışmıştı. Rüyalarımda her defasında başka bir araba görmeye başlamıştım. Tansel bunun normal olduğunu, zihnimin bu konudan uzaklaşması gerektiğini söylemişti. Artık rüyamda araba görmüyordum.
Tansel yine şehire gitmişti. Umduğumdan daha erken geri döndü ve bir süre olmayacağını söyledi. Derin birini vurmuştu ve Tansel onu görmek istiyordu. Psikolojisinin iyi olmadığını öğrenmişti. Bana biri gelirse nasıl ateş edeceğimi öğretti ve gitti.
Onsuz günler çok zor geçiyordu. Doğru düzgün bir şey yiyemiyor ve uyuyamıyordum. Üşüyordum. Tansel' in dediği gibi onun battaniyesini de örtüyordum ama yetmiyordu. Çok büyük bir ateş yakamıyorduk. Bu mağara içinde bile olsak havanın zararlı hale gelmesine neden olur demişti Tansel. Fazla duman çıkmaması konusunda beni uyarmıştı. Bu nedenle yaktığım ateş bir iki saat içinde sönüyordu. O zaman Tansel ' in gece defalarca kalkıp ateşe odun attığını anlamıştım. Üşeyerek uyanıyordum ama böyle uyanmak gün içinde sanki hiç uyumamışım gibi hissettirmeye başladı. Sonunda kolumu kaldırmaya halim kalmamıştı.
Neyse ki Tansel geldi. O geldiğinde kalmak istedim ama sanki hiç gücüm yoktu. Titriyordum. Tansel elini alnıma koydu.
' Alev alev yanıyorsun sen. '
' Ben yanmıyorum ki, yansam canım acırdı. Ben üşüyorum. '
' Öyle değil hasta olmuşsun. ' dedikten sonra mağara içinde dolandı. Çantanın birini karıştırdı. Kendine küfür etmeye başladı. Sonra yanıma geldi..
' Güzelim ben ilaç almayı unutmuşum. Hemen gidip gelirim. Sakın merak etme. ' dedi ve ateşi yaktı. Üzerimi örttü. Gitti.
....
Tansel ilaçlarla gelmişti ama onun dediğine göre fena halde üşütmüştüm. Kendime gelmem üç gün sürdü. Üçüncü gün sonunda ancak yataktan kalktım.
' İlke gitmek zorundaydım. ' dedi. Kendini suçluyordu. Doğru düzgün yemek yapmayı bilmiyordum ama zaten konserveler vardı. Onları ısıtıp yemiştim. Sadece ateş sorun olmuştu. Kendini kötü hissetmesini istemiyordum. Ona sarıldım.
' Derin' in sana ihtiyacı vardı. '
' Gerçek olduğumu bile anladığını sanmıyorum. '
' Nasıl?'
' Ona sakinleştirici iğne yapmak zorundaydım. Her şeyi net hatırlasa söylerdi. Sonra da diğerleri peşime düşerdi. '
' Arkadaşlarında mı bizi yakalamak istiyor?' diye sordum. Karan benden hoşlanmazdı ama yine de Tansel' e zarar vermezdi. Onu çok seviyorlardı. Onlar gibi arkadaşlarım olsun isterdim. Aslında şehirde kalabilsek belki olurdu ama tam olarak anlamadığım bir şeyler olmuştu.
' Hayır. Ama bizi korumak için başları belaya girebilir. Sen bunları düşünme ben hepsini halledeceğim. Sen şimdi getirdiğim resimlere bak. '
Bunun ona bir faydası olacak mı bilmiyordum ama olmasını umut ederek bakmaya başladım. Üçüncü gösterdiği resimde durmasını söyledim.
' İlke hazır değil misin hala? Geç kalıyoruz kızım. ' diyen bir kadın sesi duydum. Birden ' Dur!' diye bağırdım. Tansel şaşkın bir ifadeyle bana baktı.
' Ne oldu?'
' Bu arabayı hatırladım. '
' Emin misin? '
' Evet eminim. '
Tansel sanki benimle değilde arkamdaki duvarla konuşuyor gibi bir ifadeye büründü.
' Bu neden daha önce aklıma gelmedi?'