' Ama bu arabadan dışarıda da hiç görmedim ben. ' dediğimde gülümsedi. Çok güzel gülüyordu. Işık saçıyor gibi geliyor, kalbimi titretiyordu gülüşü. Onunla ilgili konularda bazen kalbime ne olduğunu anlamıyordum.
' Bunu dışarıda göremezsin kolay kolay. Bu bir askeri araç. '
' Askeri araç mı?'
' Evet. Hatırladığın her şeyi anlat şimdi bana. '
Ona bana seslenen kadını anlattım ama uzun kızıl saçları dışında aklıma onunla ilgili bir şey gelmiyordu.
' Annen olabilir. '
' Annem olsa yüzünü hatırlamam gerekmez miydi?'
' Peki hatırlıyor musun annenin yüzünü? Sonuçta orada yaşamaya başlamadan önce en az on yılın var. '
Kendimi çok zorladım ama annemin yüzünü hatırlayamadım. Bu içimde bir yerde acıya sebep olmuştu. Gözümden yaşlar ardı ardına akıp gidiyordu. Tansel uzandı. Gözyaşımı sildi.
' Ağlama. '
' Annem onu unuttuğum için üzülüyorsa peki. '
Tansel alnıma sıcacık bir öpücük kondurdu.
' Hatırlayacaksın. Biraz zamana ihtiyacın var. Her şeyi hatırlayacaksın ama kendine birden yüklenme. Anlattıklarına göre ailen asker olabilir. Annen ya da baban. Öyle herkesin evinin önünde askeri araç olmaz. Bu komutanlara tahsis edilen bir ayrıcalıktır. '
Tansel bunu söyledikten sonra düşünmeye daldı. Ona ne düşündüğünü sorduğumda bir komutan kızı olsaydım öylece bırakılmayacağımı peşime düşüleceğini söyledi. Eğer böyle bir dosya olsaydı bu ihtimalinde değerlemesi gerektiğini. Tansel bir kaç gün daha benimle kaldı. Sonra yine gitmesi gerektiğini söyledi.
Üç gün sonra geldiğinde bir kaç kişiye sorduğunu ama böyle bir kayıp olmadığını söyledi. Herhangi bir komutanın kızı kaçırılmamıştı. Yani en azından hala kayıp olan yoktu. Tansel yokken o anı rüyamda görmüştüm. Araçla ilgili daha fazla detay anlattığımda bunun yaklaşık 10- 15 yıl önceki askeri araçlar olduğundan emin oldu. Ayrıca ben bu araca sadece o gün binmemiştim. Bir başka anıda aracın içinde oyuncak bir bebekle oynuyordum. Tansel bunun muhtemelen daha eski bir anı olduğunu söyledi. Daha derin araştırma yapması gerekiyordu ama kaçak olmamız bunun önüne geçiyordu.
Ailem suçlu olabilir mi diyede düşünmüştü ama bu durumda öyle güle oynaya binmezdik herhalde araca.
Sonunda öğrenmiştim. Eğer geri dönersek beni sorguya alacaklardı. Halid hakkımda yalan yanlış ifadeler vermişti. Tansel' e Halid' in bana zorla çektirdiği videolardan bahsettim. Genelde mutluyum ve onlardan biriyim gibi çekilen videolardı. Sadece bir çikolata için kabul ediyordum bunu. Özellikle bazı dönemlerde çikolata için her şeyi yapabilecek halde oluyordum. Derin' in deyimiyle kızsal meseleydi bunlar. Gerçi burada pek kızsal yanı kalmamıştı. Ped denen o şeyi Tansel alıyordu. Arasıra da ihtiyacım olup olmadığını soruyordu. Bana öyle zamanlarda ağrım olduğu için sıcak su torbası almıştı ama ben kendimi onunla ısıtmayı tercih ediyordum. Ortamın soğuğuna rağmen sıcacıktı.
Halid o videoları delil olarak gösterdiyse beni kurtarmak çok zor olurdu. Yani Tansel öyle demişti. Ben onun dediği her şeye inanıyordum. Aksi elimde gelmiyordu. Onu ilk gördüğüm anda bile ona güvenebileceğimi hissetmiştim.
....
Bir ay sonra...
Tansel yine bir yere gitmişti. Bu kez gitme nedeni paramızın bitmesiydi. Yiyecek bir şey kalmayınca mecbur kalmıştı. Para almak için başka bir şehirdeki saklanma yerlerinden birine gitmişti. Gitmeden önce eğer dört gün içerisinde dönmezse benim turistlerin arasına karışmamı ve İstanbul' a dönmemi söylemişti. Alev' in evinin adresini ezberletmişti. Alev' i çok iyi tanımıyordum. Neden onu seçtiğini sorduğumda Karan ve diğerlerinin gözlendiğini ama Alev ' in gözlenemeyeceğini söyledi. Alev asker eşiydi ama abisinin de suç geçmişi vardı. Yani korkusuz bir kadındı ve bana yardımcı olacağını düşünüyordu. Neyse ki iki günde geri döndü. Tek başıma bütün dediklerini yapmama imkan yoktu. Şehir beni zaten korkutuyordu. Arabalara bile yeni yeni alışıyordum ki buraya gelmiştik. Burası daha normal geliyordu bana.
Tansel gıda stoğumuzu yenilemişti. Yeni kıyafetler, kitaplar almıştı. Ayrıca daha rahat kitap okumam için bir kaç tane fener almıştı. Bu konuda daha önce kalbimi kırdığı için yapmış olabilirdi. Onun çantasında görmüştüm ve onunla daha kolay okuduğum için onu kullanmıştım. Ateşin aydınlığında okumak her zaman kolay olmuyordu. Özellikle geceleri ateşi mümkün oldukça küçük tutuyorduk. Fenerin pili bittiğinde Tansel sinirlenmişti. Önce bana bağırdı. Çekip gitti ama sonra geldiğinde durumu fazla büyüttüğünü söyledi. O an boynuna sarılıp onu öpmek istemiştim ama hala bana bir şey söylemiş değildi. Derin ne demişti o da sana hisleri olduğunu söylemeden öpmemeliydim ama öpmek istiyordum. Halid ve diğerleri de bana çok bağırırdı ama sonra böyle üzülmüyorlardı. Tansel başkaydı. Çok başkaydı.
Şimdi bana bir sürü fener alıp gelmişti. Ondan bana kitap okumasını istedim. Bana genelde çocuk kitapları alıyordu. Çocuk muydum? Bilmiyordum. Bildiklerimden fazlasını bilen çocuklar vardı dışarıda. Küçük Prens kitabını açtı. Rastgele bir sayfaydı açtığı. Ona kitap okutmayı bu yüzden seviyordum. İçinden bir parça seçip okuyordu. Sonra bunun üzerine konuşuyorduk..
”Peki, insanlar nerde?” dedi küçük prens. ” İnsan kendisini çölde çok yalnız hissediyor.’’ ‘’İnsanların içinde de öyle hissedersin’’ dedi yılan. ”Arada pek fark yoktur. '
Okuduğu kısım ilgimi çekmişti. Bende kendimi yalnız hissediyordum. Bu Tansel' in bile alamadığı bir yalnızlıktı.
' Öyle mi gerçekten? Yani insanlarda onlarda birbirinin yanında kendini yalnız hissediyor mu?'
' Öyle olmalı. Yoksa insanlar gerçek aşk , ruh eşi arayışı içinde olmazdı. '
' Peki sen yalnız hissediyor musun?'
Bir süre durup düşündü.
' Hissetmiyorum. ' dedi.
' Senin için sevindim. ' dedim gülümseyerek ama gülümsediğimi görmedi. Gözleri çok uzaklara dalmıştı.
' Ben yalnız değilim çünkü Karan, Cemil, Doğa ve Suat var. '
' Derin' de var. ' dedim. Derin' de onu seviyordu. Abisi gibi seviyordu. Bana öyle demişti yani. Abim canımı yakınca diğerlerinden daha farklı oluyor demişti.
' Derin' i saymadım çünkü diğerleriyle farklı bir hikayemiz var. '
' Nasıl bir hikaye. '
' Ben 13 yaşındaydım. Karan 12. Suat ve Cemil de 12 sanırım. Doğa da 7 yaşındaydı. Biz aynı yuvada büyüyorduk. Bir de Şahin vardı ama onunla pek aramız iyi değildi çocukken. Sonra da aramızdan erken ayrıldı zaten. '
' Yuva ne?'
' Annesi babası olmayan ya da ailesinin bakma gücü olmayan çocukların toplandığı yerler. Bazılarının aileleri gelir görürdü ama bizim gelenimiz olmazdı. Sonra bir gün bir adam geldi. Bizi aldı ve ajan olmamız için eğitmeye başladı. Yıllarca yer altında denebilecek bir yerde son derece gizli bir şekilde eğitim aldık. Doğuştan ajan adı verilen bir projeye dahil edilmiş çocuklarız biz. '
' Nasıl yani yerin altında mı yaşadınız?'
' Tam olarak öyle değil. En azından başlarda değildi. Sonra gerçekten yer altına yapılmış bir binaya götürüldük. Hayata dair her şeyi ekranlardan öğreniyorduk. Bizim gibi getirilmiş bazı çocuklar vardı. Çoğu bu eğitime dayanamadı ve öldüler. Çok ağır bir eğitimdi. '
' Ama bu berbat bir şey. Sen nasıl dayandın? '
' Biz birbirimizi koruduk. El ele vererek sağlam çıkmayı başardık. Birbirimiz için kendi canımızı tehlikeye atmaktan çekinmedik. Sonunda ülkenin en kusursuz ajanları olarak bilinen kartal timi kurulmuş oldu işte. Biz aynı acıları yaşadık. Aynı hayatı. Aynı kaderi paylaştık. Sanırım bu yüzden ben yalnız hissetmiyorum kendimi. Benim acıyı paylaştığım kardeşlerim var. Bu kan bağından çok daha değerli. '
' İyi bir şey mi kötü bir şey mi anlamadım. '
' Hayat gibi bir şey. Ne iyi ne kötü. Yaşarken kötüydü sonuçları iyi oldu. Bazen hayatta bazı şeyleri yaşarken mutlu olursun sonu acı olur. Baştan sona mutlu olmak mümkün değildir hayatta. '
Onu cümlelerinden değil ama içimde bir yerden anlıyordum. Dizinden kalktım. Boynuna sarıldım. Yanağına bir öpücük kondurdum.
' Sen ne yaşamış olursan ol iyi bir adamsın. '
' Yerinde olsam bundan emin olmazdım. '
' Bana güvendin. Kendin hakkında bir sürü şey anlattın. Ayrıca benim için başına bir sürü şey geldi. Sadece benim masum olduğuma inandığın için. Onlar inanmadı ama sen inandın. '
' İnandım mı bilmiyorum? Sanmıyorum da. '
' Ne!'
' Seni buraya getirirken masumiyetinden tam olarak emin değildim. O kadar kolay güvenen biri değilim. Daha önce zarar verdiğim masumlar oldu. Ben sadece bunu tekrar etmek istemedim. Seni buraya suçlu olduğundan emin olmadan teslim etmemek için getirdim.'
Duyduklarım beni üzmüştü. Yine de o kötü biri değildi. Diğerleri gibi yapmamıştı. Ellerimi yanaklarına koydum. Ateşin aydınlığında gözlerine baktım.
' Senin isteyerek kimseye zarar vereceğine inanmıyorum. '
' Bundan çok emin olma.'
' Ama eminim. ' dedikten sonra dudaklarımı dudaklarına bastırdım. Olumsuz bir cümle duymak istemiyordum.