TELEVİZYON PROGRAMI

1804 Words
Programın yapılacağı kanala geldiğimizde hazırlanmamız için bir oda vermişlerdi. Kıyafetlerimi üzerime geçirdiğimde tanımadığım biri saçımı ve makyajımı yapmak için uğraşıyordu. Kıyafetin omuz detayından dolayı siyah saçlarımı sıkıca toplayıp at kuyruğu yapmıştı. Hiç kıvrımı yoktu tamamen düzdü. Birçok insanın saçlarını bu düzlüğe ulaştırmak için düzleştiriciyle uğraştığını biliyordum. Alnımı kaplayan kahküllerimi fön makinesiyle hızlıca şekil verdi ve bombeli durmasını sağladı. Kahküllerimi çok severdim. Saçlarım düz olunca şekli hiç bozulmazdı ve alnımda yüzümün aksesuarı olarak dururdu. Yirmi yaşındayken izlediğim yabancı bir filmdeki oyuncuda görüp beğenmiştim sonra da aynısından yaptırmıştım. Dört yıldır da kullanmaya devam ediyordum. Makyajımı göz rengimi ortaya çıkaracak şekilde yapmıştı. Koyu mavi gözlerim kesinlikle babamdan çok uzaktı ama bana hep annenin kopyası gibisin derdi. Görebildiğim tek bir fotoğrafı vardı o da babam ile düğün günü çekilmiş siyah beyaz bir fotoğraftı. O fotoğrafta da göz rengini falan göremiyordum tabi. Keşke babamın şimdiki imkanları o zamanda olsaydı ve bol bol fotoğraf, video çekebilseydi ama olmamıştı. En son rujumu sürdüğünde geri çekilince aynada son halime baktım. Kendimi beğenmem egolu bir ruh halimi olurdu? Gösterilere çıkacağımda gerektiği gibi makyaj yapılırdı hatta normal makyajdan daha farklı olurdu; yanağıma, göz çevreme boncuklar falan yapıştırılırdı ama şuan yapılan makyaj sade olmasına rağmen fazla gösterişliydi ve hoşuma gitmişti. Masanın üzerinde duran kağıda ‘Beğenmediğiniz yer var mı?’ diye yazdı. Geldiğinde beri bu şekilde anlaşıyorduk. Kalemi elinden alıp cevabımı yazdım. ‘Hayır her şey çok güzel teşekkür ederim.’ Odanın kapısı açıldığında Ferit içeri girdi. İlk defa takım elbise içinde görüyordum ve oldukça yakışıklı olmuştu. ‘’Bir tacın eksik Kraliçem çok güzel olmuşsun.’’ Yüzümde bir gülümseme oluştu. İnsanlar çok kolay güldüğümü söylüyordu ama bunu bilerek yapmıyordum. ‘’Teşekkür ederim sen de çok yakışıklısın.’’ ‘’Kalbimin hükümdarı sağ olsun bayramlık çocuklar gibi giydirdi öyle gönderdi.’’ Sözleriyle gülümsemem daha da genişledi. ‘’Hazırsan çıkma zamanımız geldi.’’ ‘’Çınar nerede?’’ diye sordum. ‘’Girişte bizi bekliyor.’’ Oturduğum yerden kalktığımda uzattığı koluna girdim ve programın yapıldığı yere doğru ilerledik. Girişte Çınar ile karşılaşınca başımızı sallayarak birbirimize selam verdik. Bakışlarım Ferit’e döndü. ‘’Yanımda oturacaksın değil mi? Sadece çevirmenlik yapmak için uzakta durmayacaksın?’’ ‘’Hayır yanındayım. Gerilme, strese girme çok güzel görünüyorsun ve omuzların dik olsun sen bugün programın yıldızısın.’’ Derin bir nefes aldım. ‘’Elimde değil. İçeride sürekli bir şeyler soracaklar ve ben onları duyamıyorum.’’ Teselli vermek için elimi tutup bıraktı ve işaret dilinde konuşmaya devam etti. ‘’İnan bana duyan insanlarında birçoğu gerçekten duymuyor. Bu senin eksikliğin değil aksine sen onlardan daha yeteneklisin. O yarışlarda bütün ülkeleri geride bırakıp birinci oldun ve altın madalyayı kazandın. Duymak, konuşmak yapabildiklerini yapmak için yeterli değil. Anlaştık mı?’’ ‘’Tamam.’’ dedim kısaca. Sakinleşmeye çalışırken Ferit ‘’Bizi çağırdılar.’’ dedi ve çalışanlardan biri içeri girebileceğimiz kapıyı açtı. Stüdyoya girdiğimizde sunucu ayakta karşılamıştı. Canlı yayın olduğunu biliyordum. Programı televizyonda görmüştüm ama alt yazısı olmadığı için hiç izlememiştim. İçeride izlemeye gelen konuklar ve bizim dışımızda bir oyuncu bir de şarkıcı vardı. Etrafa çok hızlı bir şekilde göz gezdirdiğimde kameraların çokluğu iyice gözümü korkutmuştu. Sunucunun adı; Tarık’dı. Boyu oldukça uzundu ve saçları da ensesinde bağlanarak toplanmıştı. Üzerindeki kıyafet spordu ama yine de ceketli bir takımdı. Uzun boyunun yanında kendimi çocuk gibi hissetmiştim. Elini uzattığında tokalaşmak için tuttum ama beklentimin aksine elimin üstünden öpüp bıraktı. Ferit’in elleri hareket ettiğinde söylediğine baktım. ‘’İçerideki konuklar Çınar ile adınızı söyleyerek alkışlıyor.’’ Sadece tebessüm ettim ve Tarık’ın gösterdiği yere geçip oturduk. Oldukça büyük oval şeklinde bir koltuk vardı ve hepimiz burada oturuyorduk. Gözlerim sürekli Ferit’teydi çünkü bizimle ilgili olsun olmasın her şeyi çeviriyordu. Arkamızdaki perdeye yarıştaki gösterimiz yansıtıldığında kendimi izledim. Gördüğüm genç kız herkes gibiydi. Sıradan duruyordu ama değildi. Sunucu konuştuğunda söylediklerini dudaklarından takip etmemek için Ferit’e baktım. ‘’Yarışa hazırlanırken Çınar ile nasıl çalıştığınızı soruyor. İşitme engelinden kaynaklı uyum konusunda sorun yaşayıp yaşamadığınızı merak ediyorlarmış.’’ Hızlıca cevap verdim. ‘’Buna cevabı ben veremem. Kiminle çalışırsam çalışayım durumum hep aynı ama Çınar için öyle değil. Benden önce çalıştıklarının bu yönde bir engeli yoktu. Soruya asıl cevap vermesi gereken kişi O.’’ Çınar cevap verirken Ferit’in el hareketlerini kaçırmamaya çalışıyordum. ‘’Kardelen ile çalışmak çok kolaydı. Gösterilen en zor hareketi bile birkaç deneme de yapmayı başarıyordu. Bu konuda doğuştan gelen bir yeteneği var. Gösterinin son sahnesinde Kardelen’i havaya attığımda kendi etrafında üç tur döndüğü ve geri inerken onu tuttuğum anı gördünüz. Bu tür hareketlere buz pistinde değil düştüğünde zarar görmeyeceği minderlerle dolu bir alanda çalışıyoruz. Kardelen ilk olarak Ferit hocamızla bu harekete çalıştı çünkü olması gerektiği kadar yükseğe çıkamazsa dönme sayısı tamamlanmazdı. Üçüncü denemesinde dönme olayını başarmıştı ama benim onu tam olarak olması gereken yüksekliğe atabilmem ve düşürmeden tutabilmem için defalarca prova yapmamız gerekmişti.’’ Gülerek araya girdim. ‘’Neyse ki düştüğüm zamanlarda bacaklarımda oluşan morluklar yarışa kadar geçmişti.’’ Ferit söylediklerimi sözlü olarak dile getirdiğinde diğerleri de gülmüştü. Tarık bu defa antrenörümüze baktı. ‘’Ferit Bey, birçok antrenörün Kardelen ile çalışmak istemediği ve sizin kendi isteğinizle gönüllü olduğunuzu duyduk. Bu doğru mu?’’ Ferit soruyu bana çevirmekte zorlanmıştı el hareketlerinden fark etmiştim. Bu konuların konuşulması beni ne kadar rahatsız ediyorsa onu da rahatsız ediyordu. ‘’Meslektaşlarımı kötülemek istemiyorum bu yüzden söylemek istediklerimi kendime saklayacağım ama neler kaçırdıklarını öğrenmelerini isterdim. Kardelen benim tanıdığım en güzel kalpli insanlardan biri ayrıca her antrenörün istediği kavrama hızına sahip. Yalan söyleyemem işaret dilini çok kısa bir sürede öğrenmem gerekti ve bazen konuşurken benden kaynaklı anlaşamadığımız anlar oluyordu. Zorlandığımız yerde de yazarak devam ediyorduk. Bu süreç sadece onlar için değil benim içinde eğitici oldu ve şimdi işaret dilini eksiksiz kullanabiliyorum.’’ Tarık’ın bakışları bana dönmüştü ama ben Ferit’e bakmaya devam ediyordum. Soruyu çevirirken dikkat kesilmiştim. ‘’Başarın hepimizi gururlandırdı ama hepsi bir yana biraz özel konulara girmek istiyorum çünkü bunu merak eden insan sayısı çok fazla. Aşk hayatın sorulduğunda hep aynı cevabı vermişsin; tek aşkım babam. Bir gün gerçekten birine aşık olursan o zaman ne olacak? Her yere babanla gittiğini biliyoruz, hiç ayrılmıyorsunuz ki şu an baban burada konukların arasında oturuyor.’’ dediğinde ışıklar bir anlığına babamın üzerine çevrildi. ‘’Aşık olursan o zaman nasıl ayrılacaksın?’’ ‘’Babam benim hayata tutunma sebebim. İşitme engelimden dolayı küçükken her şey çok korkutucu gelirdi. Sonsuz bir sessizlik içinde bitmeyen bir hareketlilik seli arasında kalmanın verdiği hissi sizlere tarif edemem. Babam köy insanıdır. İlkokulu zor bitirmiş, gerekli eğitimi almamış, dünyadan uzakta ailesinin ineklerine bakmak için bütün yılın yarısını tek başına yaylada ya da dağda geçiren herkesin aşina olduğu sıradan bir adamdır. Sevdiği kadınla evlenmek istediğinde ailesi çobana kız vermeyiz deyince şoförlük öğrenip işe girerek bilmediği dünyaya açılmaktan korkmamış ve tırıyla ülkenin her yerini karış karış gezmiş biri. Doğduğumda annesiz, engelli bir çocukla ne yapacağım demeden tek başına sorumluluğumu alarak beni büyüttü ve tüm eğitimlerimi almamı sağladı. Babama düşkünlüğüm birçok kişiye tuhaf geliyor ve bağımlılık olarak görüyorlar bunun farkındayım ama beni bugünlere getirmiş kahramanımdan neden ayrı kalayım? Aşk konusuna gelirsek buna kapalı değilim. Bugüne kadar karşıma sevebilirim dediğim biri çıkmadı ama olursa da tabi ki bir erkek için babamdan ayrılmam. Hayatıma girecek kişi ya beni bu şekilde kabullenecek ya da hayatıma girmeyecek bu kadar basit.’’ Tarık, ‘’Babamıza bir mikrofon verebilir miyiz?’’ dediğinde görevlilerden biri babamın oturduğu yere gitti. Sorusuna devam etti. ‘’Efendim önce isminizi öğrenebilir miyiz?’’ Babam ‘’Adnan.’’ diyerek cevap verdi. Konuşmaların hepsini Ferit ile takip ediyordum. ‘’Adnan Bey, sanırım birçok kız babası Kardelen gibi kızlarının aşık olduğu erkeği seçmek yerine kendisini seçmesini ister. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?’’ Babam konuşmadan önce dolan gözlerini silmişti. ‘’Kardelen doğduğunda iki ay kuvözde kaldı. Doktor yaşama ihtimali çok düşük demişti ama benim kızım güçlü ruhuyla tutundu hayata. Kucağıma aldığımda küçüklüğü karşısında korkmuştum, kendini koruyacak kadar büyüyebilir mi diye düşünmüştüm. O benim bu hayattaki gururum. İmkanım olsaydı bütün dünyayı sererdim önüne de benim gücümde sadece bu kadarına yetti. İnsanlar ona işitme engelli diyor ama değil. Ben onun bir gülümsemesinde neşeli sesini, bir sitemli hareketinde öfkeli haykırışını duyuyorum. Tek bir bakışında dile gelen onlarca kelime oluyor.’’ Babamın sözleriyle gözlerim dolmuştu. Çınar’ın uzattığı peçeteyi alıp makyajım bozulmasın diye gözyaşlarımı akmadan sildim. Diğer konukların alkışladığını görebiliyordum. Babam konuşmaya devam ettiğinde Ferit çevirisini yaptı. ‘’Bir gün birini severse de kalbinin sesini dinlesin ve mutluluğun peşini bırakmasın.’’ Babama elimle bir öpücük gönderdiğimde aynı şekilde karşılık verdi. Tarık tekrar bana dönmüştü. ‘’Bunu kendi kişisel merakımı gidermek için soracağım.’’ Kısa bir an konuklara baktı. ‘’Lütfen saçma diye gülmeyin sormazsam merakımı gideremem. Gördüğün rüyalarda duyup, konuşabiliyor musun?’’ Sorusuyla konuklardan önce ben güldüm. ‘’Bu soruyu soran ilk kişi değilsiniz.’’ dediğimde kendisi de gülüyordu. ‘’Dün gece rüyamda büyük bir alanda konser veriyordum ve şarkılarımı dinlemek için dünyanın her yerinden gelen insanlar vardı.’’ dediğimde hayretle yüzüme bakıyordu. Attığım kahkahanın sesini duyduklarına emindim çünkü babam böyle güldüğümde sesimin çıktığını söylüyordu. ‘’Sadece şaka yapıyorum. Rüyamda öyle şeyler olmuyor ama insanlarla işaret dili kullanmadan konuşabildiğim bazı rüyalar görüyorum. Ses olmuyor ve dudaklar kıpırdamıyor. Zihinle bağlantı kurma gibi sadece anlıyorum.’’ Konuşma şeklim herkesi eğlendirmişti. Durumumla ilgili şaka yapmaktan gocunmazdım bu benim gerçeğimdi ama dalga geçip, acıyan bakışlarla karşılaşınca o zaman istemsizce kabuğuma çekiliyordum. Daha önce de söylediğim gibi olmak istediğim ve olduğum kişi arasında sıkışıp kalmış durumdaydım bu yüzden karşımdaki kişiye bağlı olarak farklı karakter sergileyebiliyordum. Konu bizden diğer oyuncu ve şarkıcıya kaydı. Devamında şarkıcı olan Eda şarkı söylemeye başladı ama benim için sessizlikten başka bir şey yoktu. Program bittiğinde üzerimizi değişip dışarı çıktık. Ferit kolları arasına aldığında sıkıca sarıldı. Geri çekildiğinde ‘’İnsanları kendine hayran bıraktın.’’ dedi. ‘’Sadece içimden gelenleri söyledim.’’ dedim. Babam yanıma gelince diğerleriyle vedalaşıp ayrıldık. Arabamızın olduğu yere geldiğimizde babam şoför koltuğuna geçti. Ben de binmek üzereyken orta yaşlarda bir kadının işaret dilinde ‘’Bekleyin!’’ diyerek hızlı adımlarla bana doğru geldiğini gördüm. Karşımda durduğunda ‘’Sizi yakalayamam sanmıştım.’’ dedi. ‘’Daha önce tanışmış mıydık?’’ dediğimde gülümsedi. ‘’Hayır ama tanışmayı umuyordum.’’ İşaret dilini iyi kullanıyordu. Çantasından çıkardığı kartı uzattı. ‘’Yeşilbahçe İşitme Engelliler Ortaokulu müdüresiyim. İsmim Hacer. Kabul ederseniz sizin okulumuza gelip öğrencilerle bir söyleşi yapmanızı istiyorum. Onların hayalleri için çabalamalarını sağlayacak güzel bir örneksiniz.’’ Karta baktığımda okulun amblemi vardı ve Hacer Hanım’ın ismiyle telefonu yazıyordu. ‘’Hepsiyle tanışmayı çok isterim ama birkaç gün programım çok yoğun. Sizin için uygunsa sonraki hafta için bir gün ayarlayabiliriz.’’ ‘’Ne zaman gelebilirseniz o güne ayarlarız. Sizden telefon bekliyorum.’’ dedi tebessüm ederek. ‘’Tamam.’’ dedim. Gittiğinde arabaya bindim. Babam ne olduğunu sorunca hızlıca anlattım. ‘’Seninle ne kadar gurur duysam az kalır.’’ dedi yanağımı okşayarak. ‘’Benimle nasıl gurur duyduğunu göstermek istiyorsan kahvaltıda çobanken yaptığın soğan kavurmasından yap.’’ Söylediğime gülmüştü. ‘’O iş kolay yaparım.’’ Eve geldiğimizde fazlasıyla yorgun hissediyordum. Duş almak istesem de o gücü bulamadım sadece makyajımı temizledim ve yatağa uzandım. Telefonuma baktığımda Selma ablanın attığı mesajı gördüm. ‘Siz baba kız beni her defasında ağlatmayı başarıyorsunuz.’ ‘Bence sen ağlamak için bahane arıyorsun.’ yazıp sonuna gülen emoji ekledim ve gönderdim. Telefonu yatağımın yanındaki komodinin üzerine bırakıp odanın ışığını gece lambasıyla değiştirdim. Karanlıkta asla yatamazdım. Gece uyandığımda odanın içini görmeliydim. Biri odaya girse onu duyamazdım ve ışık olmayınca o karanlığın içinde saklanan bir tehlike olup olmadığını anlayamıyordum bu da korkmama sebep oluyordu. Örtüyü üzerime çektiğimde yatağın içine gömüldüm. Yarın katılacağım resepsiyon beni bugünkü programdan daha çok korkutuyordu ama kaçmayacaktım ve gidecektim.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD