Ağlamak, aslında yorulmaktı. Hayattan, insanlardan hatta ve hatta kendinden. Dudaklarınıza mühür gibi yapışıp kalan kelimeler yüzünden kendimizi paralardık. Oysa sustuğumuz insanlara değer miydi harap ettiğimiz bedenimiz? Kimsenin kendimizden, aynaya baktığımız yansımadan önemli olmadığını ne zaman öğrenecektik? Duşumu alıp çıkarken beynimi kemiren ve gözümün önünden gitmeyen kişinin suretiyle sarsılıyordum. Kuzgun. Sadece adını biliyordum ve bunu bilmem bile sanki lütuf gibiydi. Kendimi çok garip duygular içerisinde bulmam normal miydi? Ama içimde sebepsiz bir öfke de vardı. Ona karşı öfke doluyordu ansızın. Bazen yüzüne baktığımda ya da o biriyle konuşurken izlerken. Neden böyle oluyordu? Asla anlamayacaktım. Daha dün tanıştığım bir adam için bu duygularım fazlaydı, bayağıydı. Kafamı