Hazervan'ın yine sıcaktan kavuran bir gününde herkes payına düşecek olanın derdindeydi. Öyle tamam canım ne olacaksa olsun denecek bir konu değildi çünkü işin sonunda ölüm ihtimali vardı.
Aşiret büyükleri toplanmış hüküm için konuşurken dışarda hop oturup hop kalkıyordu Berivan Hanım, bitanecik kızı nasıl olurdu da bir çulsuza gönlünü kaptırırdı aklı almıyordu nice isteyeni olmuştu da burun kıvırmıştı hepsine Ayşe Esef, iyi okullarda okumuş kendini geliştirmişti hem de güzel bir kızdı şimdi ölüm kararı çıkarsa o da ölürdü ama berdel kararı çıkarsa daha beter kahrolurdu. Evde bekar olarak bir tek en küçük kaynının oğlu vardı o da daha 9 yaşındaydı hal böyle olunca tek seçenek kalıyordu geriye o evin kızının birine kuma gelmesi kendi kızı kaçtığı için de büyük ihtimalle kocası Mustafa'ya alınacaktı gelin diye, oğulları severek evlenmişti onlar kumayı kabul etmezdi her ne sebeple olursa olsun. Bu daha da dövünmesine sebep oluyordu, hırslı bir kadın değildi Berivan Hanım ama en büyük gelin olması sebebiyle bir ağırlığı vardı Hanım ağa konumundaydı üzerine kuma gelirse perişan olurdu hayatını zindana çevirirdi o gelen kızın!
O kendi içinde kavgasına devam ederken kızını kaçıranların güle oynaya çıkıp gittiğini gördü bu da korktuğunun başına gelmesi demekti demek ki ölüm kararı çıkmamıştı. Aşiret büyükleri çıktıktan sonra içeride kocası 3 kaynı ve kayınpederi kalmıştı dayanamadı daha fazla girdi yanlarına çekine çekine..
"Hayrolsun baba, verildi mi hüküm?"
Gelininin tedirginliğini görüyordu Memik Ağa, kızına düşkün bir anneydi o biliyordu. Ölüm kararı çıkmıştır diye ödü kopuyordu sakin bir sesle yanıtladı gelinini.
"Verildi kızım, berdel yapılacak"
İçi cız etti Berivan'ın kızı ölmeyecekti şükür ama kocası mı gidecekti elinden şimdi de.
"Baba kiminle olacak berdel?"
"Henüz karar verilmedi, herkes evlidir. Detaylı konuşacağız gelecek kız daha 18 yaşındaymış. Uygun bir aday bulmaya çalışacağız."
Bütün kayınlarına ve kocasına kaçamak bakışlarla baktı Berivan hepsinin suratında çarpık bir gülüş vardı, kart zamparalar diye geçirdi içinden küçücük bir tazeyi almak için sıraya girmişlerdi adeta.. Babasına karşı gelmek mümkün değildi ayrıca Memik Ağa feraset sahibi bir adamdı en uygun kişide karar kılacağını biliyordu. Sadece kafasını salladı bu sebeple.
"Hayırlısı olsun" deyip çıktı odadan. Ne yapmalı ne etmeli kendi kocasına sıçratmamalıydı bu berdeli ama nasıl, tabi o arada konuşulanları duyan eltileri de tutuşmuştu mutfağa giden kadının arkasından gitti onlar da.
"Yenge gözün aydın, Ayşe Esef kurtulmuş" konuşan en küçük eltisi Gülbahar'dı. Kafasını salladı ona sadece.
"Sağ ol Gülbahar"
"Berdel olacak ama kiminle belli değil, birşey dediler mi sana."
Bu kez ortanca gelin Hayriye konuşmuştu.
"Belli değildir, babam düşünüp karar vereceğiz dedi"
İçin için kaynıyordu hepsi Berivan'ın bir küçüğü olan eltisi Fikrinaz konuştu bu defa.
"Elbet babam doğru kararı verir ama doğrusu senin ailenden birinin olmasıdır."
Ağladı ağlayacaktı artık Berivan Hanım. Hepsi de kendi parçasını kurtarmanın derdine düşmüştü.
"Bakacaklarmış dedim ya, en Uygun olana karar verirler bilemiyorum kim olacak kızın yaşı çok küçükmüş."
Bu cümleden sonra üç elti birbirine baktı kimse kusura bakmasın kocalarını bir tazeye kaptıracak değillerdi.
"Valla kusura bakma yenge ama berdel Mustafa Ağaya münasiptir ya da oğulların Halil ya da Zafer'e."
Gülbahar'ın konuşmasına cevap veremeden Hayriye girdi lafa.
"Öyle olur elbet, kaçan senin kızındır başkasının başı yanacak değil ya"
İçindeki korku an be an büyüyordu Berivan'ın şimdi ne yapacaktı bilmiyordu oğulları gelinlerini çok seviyordu ama gelecek olanın gencecik bir taze olması herkesin aklını karıştırırdı. Eltileriyle yüz göz olmak istemedi.
"Ne hayırlıysa o olsun de hayde siz işinize bakın" deyip çıktı mutfaktan. O kız üzerine kuma olursa kahrından öldürürdü o kızı da yar etmezdi kocasını ona.
"Hele gel de gör" dedi kaynayan öfkesiyle..
*
"Dicle saç kurutma makinasını getirsene bana"
Sabah ezanla uyanmış olan Dicle inekleri sağmış ortalığı temizlemiş peynir yapmış kahvaltıyı hazırlamıştı bir yandan da sabahtan bu yana Ayşe Esef'in emirlerini yerine getirmeye çalışıyordu. Asla isteklerinin arkası kesilmemişti. Duş alacağım demişti evde doğalgaz olmadığını öğrenince çok şaşırmıştı Dicle hemen ona su kaynatmış banyoyu hazır etmişti zor bela duşunu söylene söylene alan genç kız şimdi saçlarını kurutmak için makine istiyordu. Dicle yine mahçupça çıktı kendi odasını istila eden kızın yanına.
"Saç kurutma makinası yoktur bizde, hava çok sıcaktır aha güneşe çık kurur hemen."
Sanki annesine sövmüş gibi şokla baktı Ayşe Esef Dicle'ye, nasıl bir evde saç kurutma makinası olmazdı ya.. Hem o nasıl banyoydu öyle sadece betondu ve leğenin içinde yıkanmak zorunda kalmıştı yanına aldığı bir kova suyla..
"Islak saçlarımla çıkamam herhalde değil mi, off nasıl bir ev bu ya" diye söylene söylene havluyla kurulamaya çalıştı saçlarını.
O sanıyordu ki herkes kendi imkanlarına sahip. Gerçek hayat öyle bir yer değildi işte.. Onun tenezzül etmediği şeyler lükstü başkaları için. Dicle derince soludu, yorgundu uykusuzdu yetmiyor gibi yüküne br yük daha binmişti ben bu kızla bu evde ne yapacağım diye karar kara düşünüyordu hakkında verilen hükmü bilmeden.
Onu odada bırakarak tekrar indi mutfağa akşam yemeği hazırlayacaktı, hemen biraz patates soydu bir patates yemeği yapacaktı yanına da bulgur pilavı. Bir de ayran yapardı bugünü de böyle savardı işte.
Sessizce mutfakta işini hallederken dış kapının açılma sesini duydu gelenler babası ve abileri olmalıydı. Hemen çıktı dışarı verilen hüküm her ne idiyse yüreği ağzındaydı ya abisini öldürürlerse ne yapardı bilmiyordu Dicle.
Onların gelişiyle Hacer Hanım ve Ayşe'de çıktı hemen dışarı ahalinin yüzlerindeki gülümsemeye bakılırsa haberle iyiydi derin bir oh çektiler. Şükür ki bir ölüm ağıdı yükselmeyecekti.
"Hoşgelmişsiniz, hayrolsun Beşir, ne karar çıkmıştır."
Hacer hanım gözünün yaşı kurumamış halde oğluna korkuyla bakarak konuşmuştu ödü kopuyordu şuan duyacağı şeylerden Ayşe'de farklı değildi aslında.
"Tatlıya bağlandı" adamın söylediğiyle herkes gülümsedi Dicle'de.. Ama elbette devamı olmalıydı bu cümlenin. Koskoca aşiret kızını kaçıran adama iyi al o zaman diyecek değildi ya. Dicle soramazdı öyle bir hakkı yoktu zaten ama Ayşe hemen girdi lafa.
"Tamam mı yani evleneceğiz onlar da razı oldular öylemi?"
Celal gülümsedi sevdiği kıza.
"Öyle Ayşem, razı oldular. Evlenmemize karşı çıkmayacaklar düğüne kadar sen konağa döneceksin tekrar düğün günümüzde de bunu berdel olarak vereceğiz onlara" dedi adını söylemeye tenezzül etmediği kardeşini göstererek.
Annesi babası abileri yüzlerinde kocaman gülüşle kutlama yapıyorken Dicle donup kaldı olduğu yerde, bir eşya gibi bahsedilmiş fikir sorulması kenarda dursun haber bile verilmemişti laf arasına sıkıştırılıvermişti. Ayşe'de şok oldu bu lafla. Gayri ihtiyari Dicle'ye baktı gözünden yaşlar akan kızın yanına gitti hemen elini tuttu.
"Dicle yemin ederim böyle bir karar beklemiyordum" diyebildi sadece. O ailesi ona kıyamaz eninde sonunda razı olurlar diye düşünüyordu. Çok üzülmüştü en çok da ailesinin ondan bir hiçmiş gibi bahsetmesine şaşırmıştı o hep el üstünde tutulurdu evde. Ailelerinde bekar kimse yoktu kuzenler vs diye düşündü dedesinin bu konuyu dallandırıp budaklandırmayacağını biliyordu tek ihtimal kalıyordu bu durumda Dicle kuma olacaktı. O da ağlamaya başladı bu düşünceyle. Bu çok ağır bir bedeldi.. Dicle'nin fısıltısı duyuldu o arada.
"Baba ben istemiyorum"
Hışımla döndü Beşir Bey.
"Sen kimsin de istemem diyorsun lan, ben verdim kararımı. Ben seni nereye kesersem kanın oraya akar. Kaybol gözümün önünden."
Acıyla kapatıp açtı gözlerini Dicle, bir insanın çilesi hiç mi bitmezdi. Bir umut baktı babasının gözlerine acıyla anlasın istedi bir kez olsun sahip çıksın istedi ama nefretten başka birşey yoktu o bakışlarda abilerine çevirdi bakışlarını ama onlarda umursuyor gibi değildi. O abisi ölecek diye korkudan sabahtan bu yana dua ediyordu ama abisinin unrunda bile değildi. Annesi oğluna hayran hayran bakıyordu şükür ölmemişti oğlu kızına ne olduğu önemli değildi. Bir hıçkırık sesi daha gelince herkes panikledi. Ayşe alıyordu. Herkes pervane oldu başında kendi kızlarına demir yumruk olanlar el kızını pamuklara sarıyordu.
"Kiminle?" dedi zar zor konuşan Ayşe. Celal çoktan yanına gitmişti sevdiğinin gözyaşlarını silmeye çalışıyordu. Beşir ile Hacer ise ağa kızının ağlamasının faturasını kendilerine kesileceğinin korkusuyla derdini soruyorlardı. Bir Dicle yalnızdı bir Dicle köşede içli içli ağlıyordu kimse umursamasada..
"Ayşem ağlama, ne oldu birden."
Celal'e baktı az evvel kardeşine bir pislikmiş gibi bakan adam şimdi kendisine aşkla mı bakıyordu gerçekten. Tekrar etti sorusunu canı yana yana.
"Dicle kiminle berdel edilecek, bizim evde bekar kimse yok ki."
Dicle daha fazla tutamadı kendini berdele kurban edileceğini öğrendiği yetmezmiş gibi bir de kuma mı olacaktı yani.. Gayet rahat konuştu Beşir.
"Kuma olur o zaman sizinkilerden birine babana ya da amcalarından birine."
Boğazı düğüm düğüm oldu Ayşe'nin kendi mutlu olacak diye bir genç kız ziyan mı olacaktı yani. Bu karşısında konuşan adam nasıl babaydı da kızını böyle cehenneme atabiliyordu Dicle kuma olursa ne annesi ne yengeleri huzur verirdi ona..
"Siz" dedi Beşir'e bakarak. "Dicle'nin üvey babası mısınız?"
Put kesti herkes bir anda. Ne alakaydı yani. Hacer Hanım hemen bir tevbe Estafirullah çekti başka adamdan çocuğu olması öz kızına hayatını zindan etmekten daha günahtı sanki!
"Yok, özdür"
Daha çok ağlamaya başladı Ayşe. Dicle kimsesizdi şimdi anladı o bu evin kızı değildi hizmetini göreniydi hoş kendisi de o muameleyi yapmamış mıydı?
"Nasıl peki, oğlunuz ölmesin diye kızınızın kuma olmasına razı mı olacaksınız?"
Kız kısmının bu kadar konuşması olur muydu ya, Beşir Bey bir iki kıpırdandı laflarını seçmesi lazımdı ağa kızına karşı.
"Kız çocuğuyla erkek çocuk bir midir? Erkek soy devamıdır. Kız dediğin kocasının gönlünü edecek bir de kucağına bebe verecek işine hizmetine koşacak."
Şokla açıldı bu defa Ayşe'nin gözleri bu nasıl bir düşünceydi böyle Celal'e baktı hemen.
"Sen de mi böyle düşünüyorsun?."
İşin kötü yerlere gittiğini anlayan Celal hemen girdi lafa.
"Hayır Ayşem olur mu hiç, sadece başka yol yoktu ölüm kararı ya da berdel dediler başka çaremiz kalmadı bizde Dicle'yi berdel vermek istemezdik yoksa" dedi yalancı bir üzüntüyle.
Sonra laf kalabalığı yaparak Ayşe'yi odaya götürdü. Dicle'nin hala içli içli ağladığını gören babası hiddetle bağırdı.
"Lan ne dikilip duruyon burda yürü git bir ayran getir yandı içim"
Annesine baktı Dicle birşey söylesin, etme desin istedi ama annesi de sadece kafasıyla mutfağı işaret etmekle yetinince düşürdüğü omuzlarıyla girdi mutfağa. İçi çıka çıka ağlamaya devam etti mutfakta hem ayranı yaptı hem gözyaşlarını katık etti ayrana.
Bu nasıl bir gaddarlık bu nasıl bir zulümdü ki kendi kanından olan gencecik kızını bir hiçmiş gibi yollayabiliyordun..
Dicle kaderine isyan etmedi ama Allah'a çok içten dua etti.
"Gücüm yetmiyor Allahım, sen herşeye gücü yetensin benim bahtım da sana emanet."
Başına geleceklerden bihaber şimdilik tek düşüncesi kiminle evleneceği gerçekten kuma mı olacağıydı genç kızın gel gelelim insanlar şeytana şapka çıkartacak kadar kötüydü artık....
*
Celal'in katakullisiyle odaya geçen Ayşe'nin gözyaşları ise dur durak bilmiyordu bir genç kızın gözyaşlarının üzerine mutluluk inşa edebilir miydi. Az evvel şahit olduğu şeyler kanına dokunmuştu o da bir kızdı ne yani yarın bir gün kız çocuk doğurursa çocuğunun babası öyle mi davranacaktı.. Kendi evlerinde bir günden bir güne abilerinden ayrı tutulmamıştı Ayşe hatta onlardan daha fazla özen gösterildi, bunları düşündükçe kahroluyordu. Ne yapacağını bilemiyordu arkasına takılıp geldiği adam bambaşkaydı onun gözünde.
"Celal bunu Dicle'ye yapamayız."
Kızın durmadan ağlaması Celal'i de germişti. Dicle kimdi ki ona üzülecekti. Ayşe'nin niye bu kadar hassas olduğunu bir türlü anlamıyordu.. Lafı çevirdi hemen.
"Güzel Ayşem hadi toparlan seni konağa bırakayım, tez vakitte de isteme olur zaten."
Kendisinin söylediği zerre umrunda olmayan adama acıyla baktı, bu adam onun sevdiği adam mıydı gerçekten. Kafasını iki yana salladı genç kız.
"Olmaz Celal, benden bile küçük Dicle amcalarımın en küçüğü 45 yaşında. Hadi diyelim ki kuma gitti ona rızam yok ama velevki oldu yengelerim ölmekten beter eder Dicle'yi kocasını elinden aldı diye. Ölüsü çıkar o evden Dicle'nin."
Celal'de sıkkın bir nefes verdi ne Dicle'ymiş arkadaş diye geçirdi içinden. Koca konağa gelin gidiyordu azıcık sıkıntı da çekiversindi yani ne olacaktı sanki.
"Sen düşünme bunları Dicle'nin sessiz sakin durduğuna bakma, hepimizi parmağında oynatır o"
Ayşe kafasını yerden kaldıramıyordu bu nasıl bir düşmanlıktı abisi böyle der miydi kardeşi için hiç. Kendi abilerini düşündü saçının teline zarar gelme ihtimali olsa yakarlardı dünyayı.. Ayşe yapamazdı evet şımarıktı, havalıydı ama kibirli değildi hele vicdansız hiç değildi. Kendi mutlu olacak diye yakamazdı bir genç kızı. Ayağa kalktı Celal'in gözlerine bakarak konuştu.
"Ben vazgeçtim Celal, ben bir masumun çilesinin üzerine evlilik kuramam. Aileme bildireceğim bunu"
Celal şokla açtı gözlerini ne diyordu bu kız böyle.
"Ayşem kaçtık biz, herkes biliyor namusuna laf gelir ki aşiret karar verdi. Çiğneyemeyiz öldürürler bizi"
Üzerine daha fazla konuşmadı Ayşe bir çantası vardı onu aldı çıktı dışarıya. Az evvel kızlarına eşya muamelesi yapan insanların elini öpmeyecekti.
"Hoşçakalın" dedi sadece dışarı çıkınca Dicle'nin kapının önünü süpürdüğünü gördü ama bu bir bahaneydi muhtemelen içerde ağlamasına izin verilmiyordu. Arkası dönük kızın yüzüne bakmaya yüzü yoktu ilerledi sokağın başına doğru. Celal'in çağırdığı taksiyle konağa geçtiler kapıda vedalaşacaklardı yol boyu bir an bile durmadı Ayşe'nin gözyaşları.
Hıçkırıklarının arasından zar zor konuştu genç kız.
"Benim yüzümden bir genç kızın ruhu öleceğine ben ölürüm daha iyi Celal. kusura bakma bu iş olmayacak.."