2

402 Words
Seher abla marketten eve döndüğünde hırsla odanın kapısını açtı. “Derhal topla pılını pırtını, bu evi terk et küçük şeytan!” “Anne ne oluyor? Ne yapıyorsun? Zelal'e neden bağırıyorsun?" diye sordu. Seher abla sinirli bir şekilde kızına baktı. “Babası niye evden kovmuş kızını biliyor musun?” diye sordu. Kalbim küt küt atıyordu. Güneş susup bana baktı. Annesi ise devam etti. “Çünkü nişanlısını aldatmış. Gidip ablasının kocasına sırnaşmış, ondan yüz bulamamış bu defa ablasının adamıyla düşüp kalkmış! Yalan mı ha? Duyduklarım yalan mı?” Başımı önüme eğdim, "Doğru," diye mırıldandım, kelimeler zorlukla dudaklarımdan dökülüyordu. Seher abla'nın yüzündeki ifade daha da sertleşti. "Nasıl böyle bir şey yaparsın? Hiç mi utanmadın? Yaşın başın kaç! Hiç mi aileni düşünmedin rezil!” Gözlerim dolu doluydu, hıçkırıklarımı zorlukla bastırıyordum. "Ben ablam gibi olmak istedim… Kıskandım… Çok pişmanım…" Seher abla kızgın bir şekilde sert adımlarla bana yaklaştı. "İnsan kardeşinin kocasına göz koymaz! Bu kıskançlık değil, ahlaksızlık! Bir daha kızıma yaklaşıp onu da kendine benzetme!" Gözyaşlarımı silemeden başımı salladım. "Ben... Ben suçluyum, biliyorum. Ama pişmanım… Aptalca şeyler yaptım, değiştim… Gerçekten değiştim.” Seher abla kollarını kavuşturdu ve sert bir ifadeyle konuştu. "Değişmiş miş miş…” kızına dönüp, “Sana son kez söylüyorum, Güneş. Zelal ile görüşmeyeceksin. Evimden derhal gidecek. Bu kızın seninle hiçbir alakası yok artık! Körle yatan şaşı kalkar derler, onun arkadaşısın diye yarın senin namusuna da laf gelir. Vallahi baban katil olur,” dedi tehditkar bir şekilde. "Ben kötüyüm tamam ama Güneş artık çocuk değil, ona karışmaya hakkınız var mı? Kızınıza güveniniz yok mu ki milletin lafına göre ona karışıyorsunuz?” Seher abla alaycı bir gülümsemeyle cevap verdi. "Bir anne olarak, kızımın yanlış insanlarla arkadaşlık etmesine izin vermem. Bu konuda kararım kesin." Kalbim sıkışıyordu, Güneş’ten başka bana yardım edebilecek kimse yoktu. Pavyondan başka çarem kalmadığını anladığım an mideme kramplar girdi. Kendi çaresizliğimle yüzleşip sessizce başımı önüme eğdim. Güneş elindeki tüm harçlığını annesinden gizlice bana vermişti. Bir gün idare edebilirdim bununla… Ya sonra? Sonra ne olacak? Nereye gidecektim? Ne yapacaktım? Celal bile telefonlarımı açmıyordu. Mete desen, yüzüme daha bakmaz. Yine sokakta kalmıştım. Belki tinerciler bu defa istediklerini benden alıp beni öldürürler. Bu da benim kurtuluşum olur. Zaten herkesin gözünde fahişeydim. Ve katil… Annem gibi olmak kaderim belki de… Annem gibi… Bu söz canımı çok yakıyordu. Gülay’a olan kıskançlığımdan aptalca şeyler yapmamış olsaydım bugün annem gibi olmazdım. Ben annem gibi olmaktansa ölmeyi tercih ederim. Belki de en iyisi buydu. Yeliz’in ölümüne sebep oluşumun bedeli, canım olmalı… ***
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD