1 / Zelal
Milyonluk Gelin, Aşk Masalı ve Ağanın Serçesi’ni okumadan bu kitabı okumayın:) Bu üç kitaptaki karakterlerin hikayelerinin sonlanmış halidir.
Okan - Zelal, Yeliz - Cihangir, Gülay - Vedat ve Serhat - Dilan’dan bölümler içermektedir. Melik Şah ve Asya Nur ise yan karakter olarak yer almaktadır.
ZELAL / 1 YIL ÖNCE
Yeliz'in ölümünden sonra hayatım paramparça oldu. İçimdeki suçluluk duygusu beni kemiriyor, korkuyla boğuşuyordum. O gün kaçmıştım. Her şeyden… Günlerce polis beni yakalarsa korkusuyla bir fare gibi yıkık dökük bir fabrikanın deposunda saklanmıştım. Açlıktan nefesim kokana dek burnumun ucunu dahi dışarı çıkaramadım.
Ve o sığındığım depoya tinerciler gelip bana tecavüz etmeye kalkıştıklarında ellerinden güçlükle kurtuldum. Pavyonun kapısına kadar geldim. Burada çalışmak belki son çaremdi. Ama ben annem gibi damgalı fahişe olmak istemiyorum. Ben bir fahişenin ve metresin kızıydım. Canımın istediğiyle yatmakla birilerinin seni istediği gibi kullanması aynı şey değildi.
O kapıdan ayrıldım. Sarhoşların, nefesi berbat kokan üç kuruşluk dayıların mezesi olmaktansa paşa paşa gider cezamı çekerim daha iyi.
O gün güvendiğim, liseden en yakın arkadaşım Güneş'in evinin kapısına geldim. Kapıyı açar açmaz şaşkınlıkla yüzüme baktı.
“Zelal, ne bu halin? Herkes seni arıyor… Nerelerdesin? Çok kötü görünüyorsun.”
“Kimsesiz kaldım Güneş. Baba evinden kovuldum. Sonra… Sonra… Ben…” dedim ve hıçkırıklarıma engel olamadım. Uğradığım saldırının etkisinden daha çıkamamıştım.
Güneş bana sarılıp “Geç içeri, dinlen biraz. Konuşuruz sonra,” dedi.
O sırada Seher abla kapıda göründü. Elinde toz bezi vardı. “Güneş, ne oluyor?” diye sordu. Bana bakmadan kızına hesap soruyordu.
“Anne iznin olursa Zelal birkaç gün bizde kalabilir mi?”
Kaşlarını çattı. “Evimiz küçük, gidecek başka yeri yok mu? Koskoca Uygur ailesinin kızına yer mi yokta bizim gibi asgari ücretle geçinen aileye sığınıyormuş!”
“Anne lütfen…”
“İyi, geçin içeri ama baban seferden dönmeden gitmiş olsun. Annesi gibi çıkarsa…”
“Anneee…”
Annemin durumunu herkes gibi Seher abla da biliyordu. “Korkmayın, kocanızı elinizden almam. Kalacak başka yer bulurum Güneş. Sen zorda kalma.”
“Ya saçmalama kızım. Hadi gir içeri,” dedi kolumdan çekerek.
“Hayır bu kadar gurursuz değilim. Gurursuz olsam gider babamın ayaklarına kapanıp beni affetmesini isterim. Üzgümüm Güneş, gitmem gerek…”
“Zelal lütfen. En azından bu gece yanımda kal. Arkadaşlık hatırımız için…”
Güneş’in ısrarıyla içeri girip “Sadece bu gece,” diye mırıldandım. Seher abla da kaşlarını çatıp içeri geri döndü.
Önce duş aldım. O sırada Güneş yiyecek şeyler getirmişti. Sandviçi iştahla yerken hüzünle yüzüme bakıp “Ne oldu Zelal? Baban yaptıklarını mı öğrendi?” diye sordu.
Başımı salladım. “Evet,” dedim fısıltıyla. Beni büyük bir umutla Mete ile sözlendirirken Cemal ile olan yaşadıklarımın kayıt altına alınması yüzünden hayatım tepetaklak olmuştu. Keşke hepsi bu kadar olsaydı. Suçsuz, günahsız bir kadının ölümüne sebep olmuştum. Yeliz’i bile isteye itmedim ama kavga da ölümene sebep oldum. Benim yüzümden abim ve yeğenlerim kim bilir ne hale düştü…
Ona olanları anlatmak için birçok kez çabaladım, ancak cesaretimi toplayamadım. Seher ablanın durumdan haberi olursa gece yarısı evden kovulabilirdim ve bu düşünce beni korkutuyordu. Kadın zaten beni sevmiyordu, bu durumu fırsat bilerek beni evden atardı. Kim kızının bir katille arkadaşlık etmesini ister ki?
***