Nehir' in anlatımı...
Siyah bir etek ve beyaz bir gömlek seçmiştim. Herhalde bir iş toplantısına gitmek zorunda kalsaydım böyle bir kombin seçerdim bununda pek bir farkı yoktu. Kimse memnun değildi ama üzerime fazla gelmemişti sonuçta şu an kıymetli evlattım. Bir gün kıymetli olacağımı rüyamda görsem inanmazdım.
Kapı çaldı. Yardımcımız kapıyı açtı. Bütün aile kapının önündeydik. Poyraz çikolatayı yardımcımıza verdikten sonra elinde çiçekle bana doğru yürüdü ama beni geçip anneme verdi çiçeği. En az benim kadar adet, gelenek, görenek bilmiyordu sanırım ve bu işime geliyordu. O kurallara uymazsa kimse beni uymaya zorlamazdı. Nazik bir şekilde annemin elini öptü. Bir şeyler söyledi. Klasik laflardı. Umrumda değildi. Sonra benim önüme geldi. Cebinden çıkardığı bir tek kırmızı gülü uzattı.
' Çok düşündüm, bütün gün çiçekçilerde zaman geçirdim ama sonunda sana vereceğim çiçeğin senin gibi bir tane olması gerektiğine karar verdim. ' dedikten sonra aile büyüklerine döndü.
' Saygısızlık ettiysem özür dilerim. ' dedi.
' Hiç olur mu oğlum? Önemli olan içinden ne geldiği. ' dedi annem. Hani herkese bey hanım diye hitap ediyorduk ne ara oğlun oldu diye isyan etmek istiyordum ama sustum.
Poyraz gözümün içine bakıyordu. Çiçeği aldım. Şu an bakışlarını gören bana aşık zannederdi. Sanki beni hiç tehdit etmemişti. Gerçekten oyunculara taş çıkarırdı şu performansı ile. Annemler ve onun ailesi yürüdü. Biz arkada kalmıştık.
' Bu şova gerek var mıydı? ' diye fısıldadım.
' Olmasa yapmazdım. Kapat çeneni. Duyacaklar. ' dedi. İşte bu gerçek Poyraz' dı.
Klasik sohbet ardından mutfağa gittim. Ablamda geldi.
' Heyecanlı mısın?'
Ablam bana iyi mi davranıyordu. Ama gerçekten bu kadarı fazlaydı. Bu şekilde değerli olmak sinir bozucuydu.
' Biraz. ' diyerek geçiştirdim.
Kahveleri tabii ki yardımcımız yaptı. Damat kahvesini benim yapmam gerekiyormuş. Suyu, kahvesini hatta ocağın ayarını bile onlar ayarladı. Tuz koymak istemediğimi söyledim. İsteme adeti bile saçmaydı bir de bununla uğraşacak değildim. Poyraz' a kıyamadığımı düşünüp fazla üzerime gelmediler. Kibar bir aile olmanın nadirende faydası oluyordu tabii. Kahve servisinden sonra Doğan Bey söze girdi.
' Sebebi ziyaretimiz malumdur. Gençler birbirini görmüş, tanımış ve sevmişler. Buraya kız almaya gelmedim. Eğer Nehir kızımda isterse bizim kızımızda olmasını rica etmeye geldim. Aynı şekilde kabul ederseniz Poyraz' da sizin oğlunuzdur. '
Doğan amcadan böyle bir nezaket beklemiyordum. Bana hep ürkütücü gelmişti ama en azından bizim oğlanın sevişme çağı geldi de sizden varsa bir adet sevişmelik kız istemeye geldik tarzında bir konuşma yapmamıştı. Babamda aynı ciddiyetle;
' Onlar birbirlerini sevmişler. Bize de gençlere yardımcı olmak yol yordam göstermek düşer. ' demişti.
Ardından çikolata servisi yaptım. Bu konuda tabii ki defalarca tembihlenmiştim.
Söz yüzükleri ülkemizin saygıdeğer milletvekili yani annem taktı. Bu konuda da erkek taksın demeyerek Doğan amca gözüme girmişti. İnce birer söz yüzüğü takılmıştı. Son derece zarifti. Annem ile annesi konuşmuştu daha önce ve anı olacak bir söz yüzüğünde karar kılınmıştı. Tebrik faslından sonra Poyraz ailemden izin istedi.
' Aslında Nehir' e tanıştığımız İsviçre' de evlilik teklif etmek istiyordum. Ancak önce sizin onayınızı almak istedim. Müsaade ederseniz hafta sonu Nehir' le birlikte İsviçre' de zaman geçirmek isterim. ' demişti.
Ailem kabul etti.
.....
İki gün sonra...
Poyraz beni evden almıştı. Durumun tek iyi yanı İsviçre' ye gidiyor olmaktı. Havaalanına gittik. Poyraz' la neredeyse hiç konuşmuyorduk. Gerçekten bu kadar şov yapmasına gerek yoktu. Ama büyüttükçe büyütüyordu olayı. Önce ailem sonra da yanımızda duran koruma nedeniyle hiçbir şey diyemiyordum. Havaalanında uçağa binmek üzereyken Poyraz' ın yanına bir adam geldi. Elinde bir çanta vardı. Poyraz' ın çantasını koruma benimkini Poyraz taşıyordu bu nedenle adam çantayı bana verdi.
' Bu ne?'
' İşle ilgili bir kaç evrak güzelim. '
Neden havaalanı önünde falan değil şimdi verilmişti diye bir an düşündüm ama herhalde adam son dakika yetişmişti. Zaten güvenlikten geçmeden buraya gelemezdi. Poyraz' da herhalde beni havaalanında havaya uçurmayı düşünüyor olamazdı. Bir sakınca görmeyerek çantayı aldım. Uçağa bindik. Poyraz çantayı yanında tutuyordu. Gözümü kapatıp uyumaya çalıştım. O da evrakları yanına aldığına göre işle ilgilenecekti. Zaten konuşmazsak kavga etmezdik.
...
Uçaktan indiğimizde koruma Poyraz' ın valiziyle birlikte o çantayı da hatta benim valizimi de almıştı. Önemsemedim. Zaten Poyraz ona eşyaları otele götürmesini bizim biraz işimiz olduğunu söyledi. Arabaya bindik. Daha küçük bir havaalanına gittik. Nereye gittiğimizi sorduğumda ' Gidince görürsün.' demişti.
Bir helikoptere bindik. Her yeri kırmızı güllerle süslenmişti.
' Buna gerek var mı gerçekten?'
' Ona ben karar veririm. '
Helikopter havalandı. Poyraz elini omzuma attı. Bir kaç fotoğraf çekti..
'Gülümse. Kalas gibi durma. '
'Bunlara gerek yok diyorum anlamıyor musun?'
' Gülümse ve sende bir kaç fotoğraf çek bitsin o zaman. '
Şu saçmalık gerçekten bitmeliydi. Belki de babası zorlamıştı. Dediğini yaptım. Ben çekerken yanağımdan öptü.
' Sen ne hakla beni öpüyorsun. '
' Dudağından öpmediğime dua et. '
Cebinden bir kutu çıkardı. Kucağıma bıraktı.
' Al şunu tak öyle de bir iki fotoğraf çekelim sonra işim var. '
Uzatmadım. Babasına şov yapıyorduk kesin. Bir iki poz çektim. Sonra Poyraz elimi tuttu. Yüzüklerimiz görünen bir poz daha çekti.
' Ne kadar klişesin. Böyle fotoğraf mı kaldı? '
' Yanımdaki sen olunca aklıma romantik bir şey gelmiyor. '
Neyse ki bu saçmalık bitti. Helikopter aşağıya indi. Otele gittik. Odama çıktım. Kendimi olduğu gibi yatağa attım. Biraz dinlendikten sonra duş alırdım.
Poyraz' ın aradığını görünce sıkıntıyla telefonu açtım.
' Bugün yeterince şov yaptık. Ne yapacaksan yalnız yap. '
' Salak koruma çantamı senin odana bırakmış. '
' Ayağına getirecek değilim ya gel al. '
' Getireceksin. Çünkü babamın bir arkadaşının mekanı var burada oraya gidip yemek yememiz gerekiyor. Merak etme sonra bitiyor. İki gün birbirimizi görmemize gerek yok bir daha. '
' Senden kurtulacaksam kabul. '
' Bende sana bayılmıyorum. Üzerini değiştirmeyi unutma. '
Annemin seçtiği elbiselerden birini giydim. Acıkmıştım zaten. Çantayı alıp aşağıya indim. Yemeğe bile bu çanta ile gidiyordu. Bir an içinde ne olduğunu merak ettim ama beni ilgilendirmezdi. Onun ne işi ne de parası umrumda değildi. Aşağıya indim. Poyraz arabasına binmişti bile. Ben binince hareket etti.
' Aç mısın?'
' Evet. '
' Merak etme birazdan yemekte oluruz ama önce ufak bir işim var. ' dedi.
Cevap bile vermedim. Arabası büyüktü ama onunlayken dar . Sanki nefes bile alamıyordum. Onunla konuşmak boğulma hissiyle eşdeğerdi.
Poyraz aniden durdu. Bu hayatımı karartan o kuyumcunun önüydü.
' Senden bir şey isteyebilir miyim?'
Canı isteyince kibar oluyordu ama ben olamazdım.
' İsteme. '
' İyi peki. O zaman beni burada bekle. Bir iki saate gelirim. '
' Dalga mı geliyorsun? Madem o kadar uzun işin var niye beni bitince almadın?'
' İşimi uzatan sensin Nehir. Alt tarafı şu çantayı içeriye bırakıp gelmeni isteyecektim. '
' Ben senin sekreterin miyim? Kendin götür ver. '
' Ben verirsem iş uzar. İçindeki belgeler ile ilgili konuşmak isterler ama sana bir şey diyemezler. '
Arkada duran çantayı öfkeyle çekip aldım.
' İyi götürelim bakalım. Zaten çantacın gibi oldum. Çantayla da aramızda özel bir bağ oluştu. Acaba evrakları verip çantayı geri mi istesem?'
' Ben sana onun gibi yüz tane alırım güzel sözlüm benim. '
Sinirle arabadan indim. Benimle dalga geçiyordu. Çantayı verdim. Kimse hiçbir şey demedi. Geri dönüp arabaya bindim.
' Oldu mu? Şimdi yemeğe gidebilir miyiz? '
Poyraz güldü. Baya alayla gülüyordu.
' Sen var ya tanıdığım en saf kızlardan birisin. Ama bu çok işime yarıyor. Emrine amadeyim müstakbel karıcığım. ' diyerek arabayı çalıştırdı.
' Ne karısı be ne karısı! Benim asabımı bozma. En kısa sürede bitecek bu durum. Ne benim sana ne de senin bana tahammülün yok. Sakın bir daha böyle şakalar yapma. '
Yanağımdan makas aldı.
'Ben şakadan pek hoşlanmam zaten. Neyse zamanla tanırsın beni. '
Yemeğe gittik. Babamın arkadaşı demişti ama kimseyle konuşmadı ya da kimse yanımıza gelmedi. Herhalde adam ya da kadın her neyse bugün gelmemişti. Benim için sakıncası yoktu. Yemekler oldukça lezzetliydi. Yarında gelmemiz gerekirse gelirdim. Yolda konuşmadığı sürece.
Harika bir yemeğin ardından harika bir tatlı yedim. Bir iki yere gidip fotoğraf çekildik. Otele döndük. Duş alıp uyudum. Ertesi gün Poyraz işleri olduğunu söyledi. Bende Amanda ve Javier ile buluştum. Olanlara onlarda şaşkındı ama ikisine de gerçeği anlatmadım. Aramızdaki arkadaşlığın devam etmesi artık zordu. Araya giren mesafe bağımızı zayıflatacaktı.
Gece zaten uçağımız vardı. İstanbul' a dönerken ailemize göstereceğimiz resimleri seçtik. Poyraz beni eve bıraktı. Poyraz sosyal medya kullanmıyordu. Helikopterli sözde evlilik teklifini sosyal medyada paylaşmak bana düşmüştü. Fotoğrafı annem seçti ve altına yazılacak yazıyı ise onun konuşmalarını hazırlayan danışmanı hazırladı. Ben sadece paylaştım. Okumadım bile. Ertesi gün bütün gazetelerde bizim fotoğraflarımız vardı ve telefonuma tebrik mesajları yağıyordu. Hiçbirini de tanımıyordum. Genelde ailemin çevresi ve gazetecilerdi. Röportaj teklifleri bile vardı. Ve sanırım bir ya da bir kaçını kabul etmek zorunda kalacaktım.