Bir süre ilerledik. Deli gibi kullanıyordu arabayı. Burayı Türkiye sanıyordu herhalde. Peşinden kol gibi ceza gelince anlardı olmadığını. Arabayı kenara çekti.
' İn. '
Etrafa baktım.
' Beni böyle yol ortasında mı bırakacaksın?'
' Bugün iyilik kotamı doldurdum diye hatırlıyorum. '
' İyiliğin kotası mı oluyor? Senin bakiye pek düşük o zaman. '
Öfkeyle baktı. Bir insan ne kadar sert bakabilirse o kadar sertti bakışları. Kaşları sürekli çatık olmaktan olsa gerek kırışma potansiyeli vardı göz kenarlarında.
' Kendini her gün başka bir erkeğe kurtartıyorsun sanırım. Ben olmasaydım şu an parmaklıklar arkasında olacaktın. Şimdi teşekkürünü et ve in arabamdan. '
Normalde haklı mıydı, haklıydı. Ama üslûbu sinir bozucuydu.
' Bir kere ben zaten iade edecektim. Yani hırsızlık sayılmaz. '
' Buna inanacaklarını sanmıyorum. Hadi kızım in şu arabadan. Ne yapışkan çıktın. Benden görüp göreceğin tek şey bileğindeki. Şimdi diğer yüzümle tanışmadan uza. '
Bilekliği yeni hatırlamıştım. Bu aksiyon arasında neredeyse unutuyordum. Çıkarmak için uğraşırken bileğimi tuttu.
' Sende kalsın. Ama artık in şu arabadan. Sürükleyip atmamı istemiyorsan acele et. '
Arabadan inerken bilekliği bileğimden çıkardım. Arabasını boydan boya çizdim. Eline telefon almıştı ben iner inmez. Büyük ihtimalle görmüyordu ne yaptığımı. Ama eninde sonunda görecekti. Cehennemin dibine getirmişti beni. Karşıya geçtim ve bir taksiye bindim.
Takside telefonumu çıkarıp Amanda ve Javier' i aradım. Benim bir adamla gittiğimi görünce topuklamışlardı. Amanda' nın Javier' i götürdüğünü bilmek için müneccim şeyi yemek gerekmiyordu. En azından kendimi sansürleyip şeyi diyecek kadar kibardım annem niye yetinmiyordu? Amanda grubun daha korkak olanıydı.
Yarın yola çıkacaktım ve hazırlamam gereken valizlerim vardı. Ah , hepsini nasıl sığdıracaktım? Kıyafetlerim, benim güzel ayakkabılarım... Yok öyle marka falan değildi hiçbiri ama benim tarzımdı sonuçta. Hiçbirini bırakmak istemiyordum. Ama tabi annemden nasıl saklayacaktım o da ayrı bir konuydu. Alışveriş seviyordum ve bu nedenle bolca yapmıştım. En iyi ihtimalle altı valize sığdırırdımda annem görünse altısınıda çöpe atardı. Altı valizi hiç etmek kolay değildi. Nasıl gizleyecektim? Özgürlüğüm. Benim güzel özgürlüğüm böyle mi kayıp gidecekti ellerimden?
Bizim evde kahvaltıya bile özenli hazırlanılırdı. Annemin kahvaltı masasına inerken gösterdiği özeni ben bir davete giderken bile göstermiyordum. Bir kere doğal güzeldim. Gerekte yoktu hani. Doğal güzellik acaba niye para etmiyordu? Takside söylene söylene eve gittim. Taksiye bayıldığım para ile kendime üç spor ayakkabı daha alabilirdim. Acaba bilekliği satıp alsa mıydım? Aman neyse paraya ihtiyacım yoktu. Bileklik şimdilik dursa iyi olurdu. Magazinciler çektiğine göre adamda bizim camiadandı. Görürsem verirdim. Şöyle kamera ışıkları altında sağlam bir tokat ardından verdiğimi hayal ettim. Hayal etmek bedavaydı. Yapamayacağım bir şeydi. Ailem bu kez itibarımızı düzeltmek için beni aç Afrika aslanları diye bir derneğin başkanı yapıp sonra da gönüllü olarak yem ederlerdi. Sonra güzel huylu güzel varisin acı sonu diye manşet olurdum.
Ah evet tekrar aklıma gelmişti magazinciler. İçimden bildiğim bütün küfürleri okudum. Haberleri kontrol edip ona göre bir yalan uydururdum. Bir kursta ya da en iyisi operada tesadüfen tanıştığım bir Türk kız arkadaşına hediye almak istiyordu, yardım ettim falan derdim mesela. Artık duruma göre bir şey uyduracaktım. Sarılmamış olsa işim daha kolay olurdu ama yine de sonuçta aramızda bir şey yoktu. Bir daha yanyana gelmeyecek görüntü vermeyecektik ve zaten ailem için okulu bırakmam kadar büyük gündem olmayacaktı. Yok yok. Bu şekilde giderse dernek işi espri olmaktan çıkacaktı.
...
Ertesi gün...
Yazarın anlatımı...
Poyraz haberin çıkmasına engel olamamıştı. Magazincilerde işini biliyordu. Bunun gibi onlarcasının yayınlanmasını engellediği için anında internet üzerinden servis ediyorlardı. Magazin muhabirleri ile arasında neredeyse kan davası başlamıştı. Bir kaç muhabirin işten atılmasına neden olmuştu ve o günden sonra haber yapamayacaklarına inandıklarında internet üzerinden yayınlıyorlardı. Yine öyle bir durum vardı.
Aslında muhabiri görmüştü. Bu kez haberi yapanı biliyordu. Ama ilk kez hak vermişti. Bunun gerçekten haber değeri vardı.
Ünlü playboy Poyraz Doğanay magazinlerin özlediği Nehir Aşkın ile görüntülendi. Poyraz Doğanay' ın bitmek bilmeyen İsviçre gezilerinin ardındaki sır açığa çıktı. Poyraz Doğanay bu kez kalbini kaptırmış görünüyor. Birlikte bir kuyumcudan çıkarken görüntülenen çift için gözler ailelere çevrildi.
Poyraz kızın adını böyle öğrenmiş oldu. Sormaya gerek bile duymamıştı. Uçaktan iner inmez babası şirkete çağırdı. Odasının girdiğinde babasının öfkeli gözleri ile karşılaştı.
' Sen ne halt ettiğini sanıyorsun?'
Poyraz sakin bir tavırla babasının karşısına oturdu. Sadece bir kıza yardım etmişti. İlk kez. Bu babası için inandırıcı bir durum değildi. O yüzden cevap vermedi. Babasının söylenmesine izin verdi.
' Sen böyle bir şeyi nasıl yaparsın? Ben sana ne dedim? Bir daha seni bir kızla görmeyeceğim demedim mi?'
Bu kadar sorudan birine olsun cevap vermesi gerektiğini düşündü.
' Nereden bilebilirdim İsviçre 'de karşıma çıkacaklarını. '
Babası sinirle elini masaya vurdu.
' Bileceksin. Biz ne iş yapıyoruz Poyraz? Bir de kızla gitmişsin. Kızın haberi var mı?'
' Öyle bir şey mümkün mü? Hiçbir sorun çıkmadı. Sahte takıları teslim ettim. Diğer şirket gerçek gibi satın alacak ve para tertemiz olarak onların kasasına oradan da bizim kasamıza geçecek. '
Babasının öfkesi dinmemişti. Nehir ' in çaldığı bileklik sahteydi. Eğer onunla çıksaydı ve bunu birileri anlasaydı her şey karışabilirdi. Neyse ki Poyraz tam zamanında fark edip adama söylemiş o da müdahale etmişti. Yasadışı yollardan kazandıkları paraları bu şekilde aklıyor, sonra da şirket bünyesine geçirip vergisini ödeyerek saygın iş adamı görüntülerine devam ediyorlardı. Tabi Poyraz' ın babası Doğan Doğanay' ın en önemsediği şey gizlilikti. Mümkün olduğunca basında görünmemeye özen gösterirdi. Poyraz' a koltuğunu devretmek üzereydi ve o günden önce Poyraz' ın da yüzü unutulsun istiyordu.
' İyi. Bundan sonra böyle bir şey ne göreceğim ne duyacağım Poyraz. Artık kredin doldu. Ve anlamış oldum ki sen henüz hazır değilsin. '
Poyraz öfkelenmişti.
' Ne demek hazır değilsin? Ben yıllardır bu işlerin içindeyim. Hiçbir zamanda hata yapmadım.'
' Yapmadın değil. Benim adamlarım hata yapmadı Poyraz. Çoğu işi sen yapmıyorsun. Her şey olup bitiyor sen parayı temizliyorsun. Senin yaptığın işi Efe' nin boynuna bir çanta asıp göndersem Efe bile yapar. Ben yıllardır her işin başında durdum ama şüphe bile çekmedim üzerime. Sen arkanda magazin ordusu ile karşılarsın artık sevkiyatları. '
' Haksızlık ediyorsun. '
' Ben mi haksızlık ediyorum? Sen beni her alanda rezil etmeye devam ediyorsun ama ben mi haksızlık ediyorum? Memlekette kız da bitti değil mi? '
' Baba o iş öyle değil. '
Doğan sinirle arkasına yaslandı. Eline aldığı kalemi masaya vuruyordu.
' Anlatsana nasıl? Seni evlendirmeyi düşündüğüm kızın kardeşi ile yakalanıyorsun bir de. Ulan ben nasıl bakacağım o ailenin yüzüne?'
' Tanıyor musun ailesini?'
' Oğlum sen benimle dalga mı geçiyorsun? Sen gittin yerine Rüzgar mı geldi? Kiminle gezdiğini de mi bilmiyorsun? Babası kaç yıllık arkadaşım Tuğrul Aşkın. Annesi desen seçim kampanyasına destek verdiğimiz Sonay Aşkın. Annenin kırk yıllık arkadaşı. Tabi beyimiz gece yatıp sabah bir takı hediye edip gönderdiği için hiçbir şeyden haberi yok. Adını bile bilmiyor olabilirsin kızın. '
Poyraz bir an düşündü. Babası bu kez çok öfkeliydi. Zirveye sahip olmasına bu kadar az zaman kalmışken her şeyi kaybedemezdi. Sırf bunun için babasının dediği kızla evlenmeye bile razıydı. Irmak Aşkın. Tam bir inekti. Yaşamayı bilmeyen çalışmaktan başka bir şey anlamayan bir kızdı. En azından Nehir' in daha eğlenceli olduğunu düşündü. Kararını vermişti.
' Baba. Dediğim gibi bu öyle bir şey değil. Nehir ve ben İsviçre 'de tanıştık. Görür görmez aşık olduk birbirimize. '
' Sen ne dediğinin farkında mısın?'
Battı balık yan gider diye düşündü Poyraz.
' Hiç bu kadar farkında olmamıştım. Nehir' e kim olduğunu düşünmeden aşık oldum. O hayatıma girdiğinden beri hiçbir kadını gözüm görmüyor. '
' Len sen daha iki ay önce bir kadınla görüntülenmedin mi?'
' Sana o zaman da söyledim. Sadece sarhoş olduğu için arabasına eşlik ettiğim biriydi o. Arabasına bindi gitti. '
' Sen ne zamandır iyiliksever oldun?'
Belki söyleyeceği tek doğru buydu. O kadını yalnız göndermişti evet. Sonra da magazini atlatıp kadının evine gitmişti. Ama bu soruya doğru cevap verebilirdi.
' Nehir' i tanıdıktan sonra oldum. '
Sonuçta tek iyilik yaptığı kişiydi Nehir. Yalan sayılmazdı.
' Sen şimdi Nehir' e aşıksın öyle mi?'
' Evet. Biz çok tutkulu bir aşk yaşıyoruz. '
' Utanman olsun biraz. Babanın karşısındasın. Niyetin ciddi yani. '
' Ciddi. '
' Peki ben babasıyla görüşeceğim. '
Nehir' in her şeyi bozmasına izin veremezdi.
' Baba biraz beklesen olur mu? Nehir' i oraya götürme nedenim zevkini öğrenmekti. Önce ben evlenme teklifi etmek istiyorum. Sonra babasıyla görüşürsün. '
' Ben görüşeyim de kıza bir şey söylemez merak etme. Sürprizmiş. Neyse seni adam ediyor biraz demek ki. Gerçi hayalimdeki gelin değildi ama senden de bundan iyisi gelmezdi. Bu saatten sonra yapacak bir şey kalmadı. '
' Ben gidip hazırlık yapayım. '
' Git git. '
Poyraz koltuğu kurtarmıştı. Önünde sadece minicik bir engel kalmıştı. O da Nehir' in bu durumu kabul etmesiydi. Bir söz, bir nişan sonra Nehir' in bir vukuatı çıkardı. Bu işte sonuca ermeden biter Poyraz özgür günlerine geri dönerdi. En azından o gün öyle umut ediyordu. Poyraz kafasına koymuştu. Nehir' in kabul etmemek için tek şansı vardı artık, o da ölmekti.